26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

İstiklal Marşının Kabulü Milli Mücadele devam ettiği sırada, ordunun ve halkın moralini ve heyecanını artırmak amacıyla bir milli marş hazırlanmasına karar verilmiş, bir duyuru yapılarak 25 Ekim 1920 günü “İstiklal Marşı” başlığıyla bir yarışma açıldığı bildirilmişti. Seçilecek şiirin şairi 500 lira ile ödüllendirilecek, daha sonra bir beste yarışması açılacaktı. Duyurunun ardından ülkenin dört bir tarafından yollanan şiirler arasından seçim yapılamayınca, Maarif Nazırı Hamdullah Suphi Bey 5 Şubat 1921 günü, yarışmaya katılmamış olan Mehmet Akif Bey’den bir şiir yazmasını rica etti. 26 Şubat 1921 tarihli Meclis oturumunda, Mehmet Akif Bey’inki de dahil olmak üzere yedi ayrı güfte ele alındı. Kesin bir seçim yapılmadan evvel bu yedi şiirin basılması düşünülüyorsa da, 1 Mart günkü oturumda Hamdullah Suphi Bey kendi seçiminin Mehmet Akif Bey’in şiirinden yana olduğunu söyleyerek kürsüden bu şiiiri okudu. Meclis’te yaşanan yoğun tartışmaların ardından bir oylama yapıldı. Bu sırada farklı görüşleri olanlar dertlerini dile getiriyor, onların bu görüşleri de oya sunuluyordu. Sonuç olarak Mehmet Akif Bey’in şiiri oy çoğunluğuyla seçilince, mebusların ısrarı üzerine bu şiir Hamdullah Bey tarafından bir kez daha kürsüden okundu ve ayakta alkışlandı. İstiklal Marşı’nın güftesi seçildikten sonra, beste için yine 500 lira para ödüllü bir yarışma açılarak mayıs ayı sonuna kadar süre tanındı. Yarışmaya gönderilen eserlerden Ali Rıfat (Çağatay) Bey’in bestesi kabul edilip 1924 yılından 1930 yılına kadar İstiklal Marşı bu besteyle çalındı. 1930 yılından itibaren ise Ekrem Zeki Üngör’ün bestesi esas alındı. 12 Mart 1921 Moskova Antlaşması Ankara Hükümeti ile Sovyetler Hükümeti arasında 16 Mart 1921 tarihinde Moskova’da imzalanan antlaşma, her iki tarafın da, ulusların kardeşliği ilkesini ve ulusların kendi kaderini tayin hakkına sahip olduğunu kabul etmesinden dolayı tarihe “Dostluk ve Barış Antlaşması” olarak geçti. 16 maddeden oluşan antlaşmanın birinci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce hükümsüz kabul edilen antlaşmaların Sovyetler Hükümeti tarafından da tanınmayacağına yönelikti. Kars ve Ardahan’ı da içine alacak biçimde Misakı Milli’de belirtilen topraklar, “Türkiye” olarak kabul ediliyor, bu hükümle birlikte “Misakı Milli” ifadesi ilk kez bir antlaşmada yer almış oluyordu. Moskova Antlaşması’nın üçüncü maddesine göre, Türkiye’nin doğu sınırı Karade 16 Mart 1921 niz kıyısında Sarp köyü, Şavşat Dağı’nın suları ayıran çizgisi, Kars ve Ardahan sancaklarının kuzey sınırları, Karasu dökümü olarak çiziliyordu. Boğazlar sorunu ise, her iki tarafın öngördüğü biçimde, Karadeniz’e kıyısı olan devletler tarafından düzenlenecek bir konferansta görüşülecekti. Fakat bu konferanstan çıkacak kararın, Türkiye’nin İstanbul üzerindeki egemenliğine tehdit oluşturmayacağı da taahhüt ediliyordu. Antlaşmanın yedinci maddesi, iki ülke arasında, Osmanlı Devleti ve Çarlık Rusya zamanında imzalanmış olan antlaşmaları hükümsüz kılıyor, bir sonraki madde ise kapitülasyonlara ve kapütülasyonlarla ilgili olan her türlü ilişkiye son veriyordu. Sekizinci madde, “Tarafların, topraklarında diğer taraf ülkenin veya ülke parçalarından birinin hükümet görevini üzerine alma iddiasında bulunan bir örgüt ve topluluğun oluşması ya da yerleşmesini ve diğer ülkeye karşı mücadele amacında bulunan topluluğun yerleşmesini kabul etmeyi” öngörüyordu. Türkiye ve Rusya, aynı yükümlülüğü Kafkasya Sovyet Cumhuriyetlerine karşı da kabul ediyorlardı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear