Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
mıştı. 23 Haziran 1919’da yazdığı telgrafta Mustafa Kemal şunları söylüyordu: “Bolşeviklerin daha etkin bir hale girmeleri halinde tarafsız görünmek azmiyle İtilaf kuvvetlerini memleketimizden uzaklaşmaya mecbur etmek ve aksi takdirde vatanımızın Bolşevik istilasında kalmak tehlikesine sebebiyet vereceklerini iddia etmek ve ona göre gerekli eylemlere kalkışmak uygun olacaktır.” Telgraf, ilk teklifin herhangi bir suretle Bolşevikler tarafından yapılmasını beklemeyip müzakerelere girişerek anlaşmanın uygun olacağı; silahlar, mühimmat, teknik araçlar, para ve ihtiyaç olduğunda insan vermek gibi işler üzerinde görüşmeler yapılabileceği yönündeki sözlerle devam ediyordu. Mustafa Kemal, aradan zaman geçip Anadolu’daki amaçlarını gerçekleştirdikten ve Ankara’da yeni bir hükümet kurduktan sonra da Sovyetler’le siyasi ilişkileri önemsemeye devam etti ve artık Büyük Millet Meclisi başkanı sıfatı taşıdığı dönemde, Moskova Hükümeti’ne bir işbirliği teklifinde bulundu. 26 Nisan 1920 tarihli bu beyanında Mustafa Kemal Paşa, Ankara Hükümeti’nin, emperyalist hükümetler aleyhine eylemlere girişen ve bu hükümetlerin tahakkümü altında kalmış mazlum insanların kurtarılması amacını güden Bolşevik Ruslarla ortak mesai ve harekâtı kabul ettiğini bildirdikten sonra sözlerine şöyle devam ediyordu: “Evvela milli topraklarımızı işgal altında bulunduran emperyalist kuvvetleri kovmak, gelecekte emperyalizm aleyhine vuku bulacak müşterek mücadelemiz için dahili kuvvetlerimizi güçlendirmek üzere şimdilik ilk taksit olarak beş milyon altının ve kararlaştırılacak miktarda cephane vesair fenni ve sıhhi malzemenin ve yalnız doğuda icrada bulunacak kuvvetler için erzakın Rus Cumhuriyeti’nce temini rica olunur.” Bunun ardından, Sovyetler ile kurulacak ilişkilerin yüz yüze görüşülmesi için bir heyetin Moskova’ya gönderilmesi kararlaştırıldı ve Ankara Hükümeti’nce bu heyete “Ruslarla Olacak Karşılıklı İlişkiler” başlıklı bir direktif verildi. Burada, eğer Sovyet Hükümeti Türkiye’nin Batı devletlerinin tutsaklığına düşmesini kendi temel çıkarlarına kesinlikle aykırı sayıyorsa, iki ülkenin ittifak yapması için temel bir dayanak noktasına sahip olunduğu belirtiliyor, ardından ittifak ve yardım talebinin gerekçeleri açıklanıyordu. Rapora göre, şimdiki milli sınırları içinde, içeride ve dışarıda tam bağımsızlık çerçevesinde yaşamak hedefinde olan Türkiye, bu ilke çerçevesinde Sovyet Rusya ile kader birliği yapmaktan yanaydı. Batı devletlerinin istilasından kurtulmak için ise bütün kuvvetlerini kendi toprakları içinde kullanmak zorunda olduğu gibi, dışarıdan yardıma da ihtiyaç duyuyordu. Bir sonraki madde, boğazlar konusuna değiniyordu. Burada belirtildiğine göre, boğazlardan yararlanmanın bütün Karadeniz milletlerine serbest olmasını sağlamak için Karadeniz Boğazı’nda tahkimat yapılmaması, İstanbul’a Rus donanması gelmesi Ankara Hükümeti’nin değerlendirme ve düzenlemesine bağlı kalmak koşuluyla, Akdeniz Boğazı tahkimatının Ruslar ile ortak savunulmasından söz ediliyordu. Bu koşullardan daha ilerisi, Rusların Akdeniz tahkimatına tek başlarına 179