26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

MİLLİ MÜCADELE’YE KADINLARIN KATKISI Milli Mücadele’de memleketin eli silah tutan erkekleri cepheye yönelmişken, cephede, cephe gerisinde ve meydanlarda kadınlara da çok önemli işler düşüyordu. Osmanlı İmparatorluğu topraklarında kadınlar ne savaşa yabancıydı, ne de savaş sırasında cephede ve cephe gerisinde mücadele etmeye. Savaş erkekleri evlerinden alırken, kadınlar evde ve sokakta hem erkek hem kadın rolünü yerine getirmeye çalışıyorlar, gündelik yaşamın aksamaması, çocuklarının geri dönüp dönmeyeceğini bilemedikleri babalarının yokluğunu hissetmeden büyüyebilmesi için ellerinden geleni yapıyorlardı. Milli Mücadele döneminden evvel, art arda yaşanan Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı, kadınları bu mücadeleyle karşı karşıya bırakmıştı. I. Dünya Savaşı sıralarında, 1916 yılında, Harbiye Nazırı Enver Paşa ve eşi Naciye Sultan’ın girişimiyle kurulan Kadınları Çalıştırma Cemiyeti Osmaniyesi bu topraklarda kadınların çalışma yaşamına katılmasının tohumlarını atmış, iki buçuk ay içerisinde cemiyete 14 bin Müslüman kadını başvurmuştu. Bu cemiyet sadece kadınların nakliye, yol inşaatı, ziraat gibi işlerde çalışmasını sağlamıyor, bir yandan burada savaşa katılan eşlerin giyecek ve malzemelerinin temini için uğraşılıyordu. Cemiyetteki kadınlar bununla da yetinmemiş, Osmanlı ordusu bünyesinde kurulan Kadın Amele Taburu’nda yerlerini almışlardı. Milli Mücadele dönemi ise kadınların daha da etkin katılımına şahit oldu. Mitinglerde kadınların sesleri duyuluyor, kimisi cephede düşman karşısında savaşarak şehit olurken, kimisi sırtında ya da kağnılarda cepheye malzeme taşıyor, kimisi askere giyecek dikiyor, kimisi yaralıları tedavi için cepheye koşuyordu. Mücadelenin en etkin isimlerinden olup Mustafa Kemal tarafından Garp cephesinde görevlendirilecek olan Halide Edip (Halide Onbaşı) Hanım, İzmir’in işgalinin ardından İstanbul’da düzenlenen mitingde meydandakilere şöyle sesleniyordu: “Hanımlar! Bugün elimizde top tüfek deilen alet yok, fakat ondan büyük, ondan kuvvetli bir silahımız var: Hak ve Allah. Tüfek ve top düşer, hak ve Allah bakidir. Topun yüzüne tükürecek kadar, evlatlar, analar, kabimizde aşk ve iman, milliyet duygusu var. Biz dünyada millet sınıfına layık bir millet olduğumuzu, erkek, kadın, hatta çocuklarımıza kadar ispat ettik.” Bir başka mitingde bir başka kadının, Nakiye (Elgün) Hanım’ın 30 Mayıs 1919 günü Sultanahmet Meydanı’nda yankılanan sözleri ise şöyleydi: “Efendiler! Fatih’in, Selim’in, Süleyman’ın mezarını, ecdadının ebedi abideleri olan camileri, türbeleri bırakıp çıkacak içinizde bir erkek var mıdır? Ben tasavvur etmiyorum, çıkmayacaksınız, bırakmayacaksınız. Biz de daima sizinle beraber olacağız. Önümüzde açık iki yol var: Biri tarihimize şanımızla devam etmek, diğeri gözlerimizle beraber tarihimizi de kapayıp ebediyete götürmektir.” Kadınlar memleket savunmasında yerlerini almak için örgütlenmelere de başvuruyorlar, Kasaba İslam Kadınları Cemiyeti, Anadolu Kadınları Müdafaai Vatan Cemiyeti gibi teşkilatlarda bir araya geliyorlardı. 5 Kasım 1919’da Sivas Valisi Reşit Paşa’nın Eşi Melek Hanım ve arkadaşları tarafından kurulan 156
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear