27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

29 EKİM 2005 CUMARTESİ Baştarafı 4. Sayfada Yemek yenirken ‘Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz!’ dedim. Orada bulunan arkadaşlar, hemen düşüncemi benimsediler. Yemeği bıraktık. O dakikadan başlayarak izlenecek yöntem için kısa bir izlence (program) düzenledim ve arkadaşları görevlendirdim. Baylar, görüyorsunuz ki, Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara’da bulunan bütün arkadaşlarımı çağırmayı ve onlarla görüşüp tartışmayı gerekli görmedim. Çünkü, onların öteden beri ve doğal olarak bu konuda benim gibi düşündüklerinden kuşkum yoktu. Oysa, o sırada Ankara’da bulunmayan kimi kişiler, hiçbir yetkileri yokken, kendilerine bilgi verilmeden, düşünceleri ve uygun görüp görmedikleri sorulmadan, Cumhuriyet ilan edilmiş olmasını, gücenme ve ayrılma nedeni saydılar.’’ (Nutuk s. 372373). O gece Çankaya’ya davet edilen misafirler erkenden ayrıldılar. İsmet İnönü, Çankaya’da kaldı. 20 Ocak 1921 Anayasası’nın maddeleri üzerinde çalışıldı, anayasaya eklenen yeni cümleler aynen aşağıdadır: Birinci maddenin sonuna: ‘‘Türkiye Devleti’nin hükümet biçimi cumhuriyettir’’ cümlesi eklendi. Üçüncü madde, şöyle değiştirildi: ‘‘Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi’nce yönetilir. Meclis, hükümetin türlü yönetim kollarını bakanlar aracılığıyla yönetir.’’ Bundan başka, anayasanın temel maddelerinden olan 8’inci ve 9’uncu maddeleri de, değiştirilerek ve açıklığa kavuşturularak şu maddeler yazıldı: ‘‘Madde Türkiye Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nca ve kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir. Başkanlık görevi, yeni cumhurbaşkanının seçilmesine değin sürer. Eski başkan yeniden seçilebilir.’’ ‘‘Madde Türkiye Cumhurbaşkanı, devletin başkanıdır. Bu kimliğiyle gerekli gördükçe Meclis’e ve Bakanlar Kurulu’na başkanlık eder.’’ ‘‘Madde Türkiye Cumhurbaşkanı, Başbakan’ı Meclis üyeleri arasından seçer. Öbür bakanları da Başbakan, yine Meclis üyeleri arasından seçer; sonra hepsini Cumhurbaşkanı Meclis’in onayına sunar. Meclis toplantı halinde değilse, onaylama, Meclis’in toplantısına bırakılır.’’ 29 Ekim 1923 Günü 29 Ekim 1923 bir dönüm noktasıdır. Pazartesi günü sabah saat 10.00’da Halk Partisi grubu, Fethi Bey’in başkanlığında toplandı. Bakanlar Kurulu seçimleri ele alındı, ancak bir çözüm bulunamadı. Bir gece önce Çankaya’daki yemeğe katılan Kemalettin Sami Paşa, kördüğüme dönüşen soruna, genel başkan olarak Mustafa Kemal’in çözüm getirmesini dileyen bir önerge verdi. Bu önerge kabul edildi. Gruba gelen Mustafa Kemal, kendisine bir saat süre tanınmasını istedi. Meclis’teki odasına çekildi, oraya çağırdığı kimi milletvekillerine çözümü anlattı. Öğleden sonra saat bir buçukta parti grubu yeniden toplanınca ilk söz Mustafa Kemal’e verildi. Mustafa Kemal şunları söyledi: ‘‘Sayın arkadaşlar; çözümlenmesinde güçlüğe uğradığınız sorunun neden ve etkeninin, bütün arkadaşlarca anlaşılmış olduğu kanısındayım. Eksiklik ve sakınca, uygulamakta olduğumuz yöntem ve biçimdedir. Gerçekten, yürürlükteki anayasamız uyarınca bir Bakanlar Kurulu oluşturmaya giriştiğimiz zaman, bütün ar 82. YIL ÖZEL EKİ niyor. Halkın bu denli benliğine ender rastlanır. Sevinç içindeyiz. Salon heyecanlı ve hareketli. Dinleyiciler huzur ve sessizlik içinde dinliyorlar. Gazeteciler görüşmeleri not etmekte. Yurtsever ozan Emin Bey (Yurdakul), ilk madde arasında söz aldı. Kürsüye çıkıp çok heyecanlı, yüksek ve coşkun, pek şairane ve ateşli bir söylevle hareketliliğimize yeni bir parlaklık getirdi. Yeri gelmişken yazmalıyım: Şimdi bu satırları kaydederken, Ankara’nın kutsal ufuklarında 101 pare top atılıyor.’’ (Aktaran Ş. Turan, s.388389) Yasanın oylamasında birkaç üye çekimser kalarak oylamaya katılmamış, katılan 158 üyenin de tümü olumlu oy vermişti. Oylama bittiğinde saatlerin 20.30’u gösterdiği saptanmıştı. Yeni Türkiye Devleti’nin bir Cumhuriyet olduğu böylece belirlendikten sonra cumhurbaşkanı seçimine geçildi. Seçim 15 dakika içinde bitti. Saatler 20.45’i gösterirken sonucu Meclis Başkanı şöyle açıkladı. Seçim sonuçları ‘‘Türkiye Cumhuriyeti Başkanlığı seçimi için yapılan oylamaya 158 kişi katılmış ve cumhurbaşkanlığına 158 üye, oybirliği ile Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretlerini seçmişlerdir!’’ Bunun üzerine söz alan Gazi Mustafa Kemal, şunları söyledi: ‘‘Sayın arkadaşlar! Önemli ve bütün dünyayı ilgilendiren olağanüstü olaylar karşısında saygıdeğer ulusumuzun duyarlığını ve gerçekleri algılamasının kıymetli bir belgesi olan anayasamızın bazı maddelerini açıklamak için oluşturulan özel komisyonca yüce heyetinize önerilen yasa tasarısının kabulü dolayısıyla, Yeni Türkiye Devleti’nin zaten ve cihanca bilinen, bilinmesi gereken niteliği, uluslararası ünlü sanı ile anıldı. Bunun doğal gereği olarak, bugüne kadar doğrudan doğruya Meclisinizin başkanlığında bulundurduğunuz arkadaşınıza gördürdüğünüz görevi cumhurbaşkanı sanıyla yine aynı arkadaşınıza, bu aciz arkadaşınıza verdiniz. Bundan ötürü yüce heyetinize bütün içtenliğimle teşekkürlerimi sunarım...’’ Cumhuriyet düşüncesi, Atatürk’ün kafasında aslında daha 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastığı tarihte vardı. Amasya Bildirgesi, Erzurum ve Sıvas kongrelerinde alınan kararlar bunun açık göstergeleridir. Burada alınan kararların özeti şudur: Ulusun bağımsızlığını yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır. Her türlü etkiden ve denetimden kurtulmuş ulusal bir Meclis gereklidir. Bu ilkeler, adım adım Cumhuriyet düşüncesini ortaya çıkarıyordu. Ayrıca Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi’nin toplanmasından önce 7/8 Temmuz 1919 gecesi gelecekteki düşünceleri ve devrime ilişkin görüşlerini Mazhar Müfit Kansu’ya ‘‘Zaferden sonra hükümet şekli Cumhuriyet olacaktır’’ diye yazdırmıştı. (Kansu Atatürk’le beraber, C.I, s.131) Atatürk bu kararının gelişim evresini Nutuk’un başında anlatır ve kendisi için bir giz gibi saklanan kutsal bir karar olduğunu ‘‘O da ulusal egemenliğe dayalı, bağılsız, koşulsuz, tam bağımsız bir Türk devleti kurmaktır.’’ (Nutuk, s.43) İşte bunu gerçekleştirmek için şöyle diyor: ‘‘...Ben, ulusun duyuncunda ve geleceğinde sezdiğim büyük gelişme yeteneğini, bir ulusal giz gibi kendi duyunumda taşıyarak yavaş yavaş bütün toplumumuza benliğinde zorundaydım.’’ (s.45) C 5 Büyük Taarruz (26 Ağustos 1922) kadaşlardan her biri, bakanları ve Bakanlar Kurulunu seçmek zorunda bulunuyor. Hepinizin birden Bakanlar Kurulu seçmek zorunda bulunmanızdan doğan güçlüğün giderilmesi zamanı gelmiştir. Geçen Meclis döneminde de böyle güçlüklerle karşılaşılıyordu. Görülüyor ki bu yöntem, kimi zaman karışıklıklara yol açıyor. Yüce kurulunuz bu sorunun çözümlenmesi için beni görevlendirdi. Ben de, bilginize sunduğum bu görüşten esinlenerek, düşündüğüm biçimi saptadım. Onu önereceğim. Önerim kabul olunursa güçlü dayanışık bir hükümet kurulabilecektir. Devletimizin biçimini ve niteliğini saptayan ve hepimiz için kutsal olan anayasamızın kimi yerlerini açıklamak gereklidir. Öneri şudur’’ dedikten sonra, bilinen tasarıyı okutmak üzere yazmanlardan birine uzatarak kürsüden ayrıldım.’’ Nutuk: s: 376 377). Mustafa Kemal’in önerisinin niteliği anlaşıldıktan sonra tartışmalar başladı. Şimdi bu tartışmalardan paragraflar verelim: Bu Cumhuriyettir Yunus Nadi Bey söz aldı:Her ülke ilk kez anayasa yaparken bu iş için bir kurucu meclis kurmuştur. Bizde ise bu gibi işlerde ayrıca kurucu meclis kurulacağı açıkça belirtilmemiştir. Bizde her zaman bu gibi değişiklikler olmuştur. Bizden önceki Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu yolda yürümüştür. Buna yetkimiz vardır. Duraksamayalım. Şimdi biz, hükümet bunalımının giderilmesini Başkan Paşa Hazretleri’ne bıraktık. O da bize, bu öneriyi getirdi. Bu öneride gösterilen yöntemi, bütün arkadaşlar ayrı ayrı düşünmüştür. Şimdi bunu saptamak gereklidir. Önerilen biçim eskiden beri vardır. Bu Cumhuriyet’tir. Bunu açıklayıp daha belirli olarak saptayacağız. Gazi Paşa’nın önerisine gelince, bu yeni değildir. Dört yıl önce yapılan bir yasaya daha açık bir biçim verilmektedir. Durum da bu olduğuna göre, buna karşı söz söyleyecekler gelsin düşüncelerini söylesinler. Ama uzun uzadıya beklemeye zamanımız yoktur. Ragıp Bey (Kütahya) Yasaların en iyisi, olaylardan ve ihtiyaçlardan doğandır. İhtiyaç ise ortadadır. Anayasa tamamlanmalıdır; açıklığa kavuşturulmalıdır. Önerinin hemen görüşülmesine geçelim. Adalet Bakanı Seyit Bey Önerilen tasarı yeni bir şey değildir. Yürürlükteki anayasanın açıklanıp belirlenmesidir. Yasaları ihtiyaçlar yapar, kuramlar (nazariyeler) yapmaz. Zaman ve olaylar her şeye etkendir. Gelişim kuralı değişmez, kesin bir kuraldır. Önerilen tasarıda bir yenilik yoktur. Anayasayı daha belirli ve açık bir duruma getirirsek kuşkusuz ulusumuzun ve yurdumuzun yararına daha uygun iş görmüş oluruz. Bundan sonra söz alan İsmet İnönü de şöyle konuşmuştu: ‘‘Parti başkanının önerisini kabule kesin ihtiyaç (gerekseme) vardır. Bütün dünya bizim, bir hükümet biçimi görüştüğümüzü biliyor. Bu görüşmelerimizi bir sonuca bağlamamak, güçsüzlüğü ve düzensizliği sürdürmekten başka bir şey değildir. Daha önce geçen bir olayı anlatayım. Avrupa politika adamları bu konuda beni uyardılar: ‘Devletinizin başkanı yoktur. Şimdiki başkanınız, Meclis başkanıdır. Demek ki siz, ayrı bir başkan bekliyorsunuz’ dediler. Avrupa düşüncesi işte budur. Oysa biz böyle düşünmüyoruz. Ulus, egemenilğine ve yazgısına kendisi el koymuştur. Öyle ise, bunu yasa ile belirtmekten neye çekiniyoruz? Cumhurbaşkanı olmadan, başbakan seçme önerisi yasadışı olur. Bunda kuşkuya yer yoktur. Başbakanı yasaya uygun olarak seçebilmek için, Gazi Paşa hazretlerinin önerisinin yasalaşması gerekir. Genel güçsüzlüğün sürdürülmesi doğru değildir. Partice, bütün ulusa karşı yüklenilen sorumluluğun gereklerine göre davranmak zorunludur.’’ Doğan çocuğun adı: Cumhuriyet İsmet İnönü’den sonra, Abdurrahman Şeref Bey söz aldı ve şunları söyledi: ‘‘Hükümet biçimlerini birer birer saymak gereksizdir. ‘Egemenlik bağılsız ve koşulsuz ulusundur’ dedikten sonra, kime sorarsanız soru nuz, bu Cumhuriyet’tir. Doğan çocuğun adıdır. Ama bu ad kimilerine hoş gelmezmiş, varsın gelmesin!’’ Bundan sonra Yusuf Kemal Tengirşek, öneriyi kabul etmenin gerekli olduğunu belirten uzun bilgiler verdi, görüşlerini açıkladı. Sonra: ‘‘Bunun hemen yasalaşması için gerekli işlemin tamamlanmasını öneririm’’ dedi. Ondan sonra önerinin tümü ve arkasından maddeleri birer birer okunarak görüşülüp kabul edildi. Cumhuriyetin ilanı Gizli yapılan parti grubu toplantısına son veridi ve duraksamadan Meclis toplantısı açıldı. Öğleden sonra saat 6.00 idi. Tasarı Meclis’in Anayasa Komisyonu’na gitti. Anayasa Komisyonu, Yunus Nadi’nin başkanlığında toplandı. Anayasa komisyonundaki tabloyu, aynı zamanda komisyon sözcüsü Celal Nuri İleri ertesi günü İleri gazetesinde şöyle anlatıyor: ‘‘Anayasa Komisyonu üyeleri, Başkâtip Veysel Bey’in odasında maddelerin redaksiyonunu yapıyorlardı. Başkan Yunus Nadi, zayıf bir petrol lambasının altında maddeleri okuyordu. Ben, kararı kaleme aldım... O yüce yasayı özel bir kâğıt üzerine özel bir demir kalemle ve mavi mürekkeple yazdık. ‘Dört Halife döneminden beri ilk yasal devlet budur’ sesleri, hoca efendilerin yetkili ağızlarından çıkıyor ve salona kök salıyor. Zaten özgürlüğü saptamak demek olan Cumhuriyet sözcüğünün kullanılması ve bir ihtiyaç olan hükümet kurulması hakkının cumhurbaşkanına verilmesi üzerinde Meclis’te uyuşma ve birlik vardı. Genel kurulda karar ve maddeler hakkında destekleyici sözler bunun için söylendi. Tartışma olmadı desem yaraşır. Birinci madde, Cumhuriyet’le ilgili madde, saat tam 19. 37’de bir alkış yağmuru arasında kabul edildi. Tarih yazarları bu dakikaları kaydetsinler. Maddeler sürekli alkışlar arasında benimse
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear