26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

C SPOR FUTBOL 3 MART 2009 SALI S E N O G A AR ALİ İSMET URAL igde son 12 haftaya bir yabancı hoca ile devam ediyoruz. Sanırım Türkiye liglerinde bu bir ilktir. Nazar boncuğumuz Aragones tek kaldı. Neyse ki Sıvas maçını kazandı da süreyi uzattı. Bizimkilere gün doğdu anlayacağınız. ‘Mektepliler’ ve ‘Alaylılar’ olarak ikiye bölünmüş yerli hocalar önümüzdeki sezonlar için büyük savaşlar verecekler. Peki kulüplerimizin yerli hocaları tercih etmesinin arkasında neler yatıyor dersiniz? Yabancı teknik adamaların yaşadığı uyum sürecini ortadan kaldırmak mı? Yerlilerle aynı dili konuşmak ve hiyerarşiyi rahat belirleme kolaylığı mı? Sözleşme şartlarında istediği her türlü esnekliği kullanma avantajı mı? Sizce… Çok karmaşık, içinden çıkılamaz, tam ülke yapımıza uygun bir durum yaşıyoruz. Kimler geldi geçti futbolumuzdan. Zeynel Soyuer, Kadri Aytaç, Coşkun Özarı dönemlerinden sonra o kulüp senin bu kulüp benim dolaşan Sakıp Özberk, Hüseyin Kalpar ya da Trabzonspor’un paslaşan ikilisi Ahmet Suat Özyazıcı ve Özkan Sümer... Sonraki jenerasyon yabancı hoca sayısı artınca zorlandı. Samet Aybaba, Hikmet Karaman, Yılmaz Vural, Güvenç Kurtar, Ümit Kayıhan, Giray Bulak karşılarında Gigi Multescu, Joseph Jarabinski, Saffet Susiç ve Nejat Biyediç gibi isimleri buldular. Yine de tüm çekişmlere karşın bu hocaların hepsi yıllarca aynı slogan altında çalıştılar: “İtina ile düşmekten kurtarılır.” Şampiyonluk yarışı içinde yer almak sadece 2. ligde karşılaştıkları bir durumdu. İçlerinden bazılarıysa farklı yolları seçerek lige tutunmayı başardılar. Örneğin Biyediç; tribün liderlerini eline geçiren Biyediç, Bursaspor’un ‘nöbetçi’ hocasıydı. Yerine gelen teknik adam ne kadar iyi de gitse ilk tökezlemede Nejat hoca düğmeye basıyor, tribünler organize ediliyor ve olaydan bihaber diğer zavallı hoca neye uğradığını anlayana kadar Biyediç tesislerde işe başlıyordu. İşin ilginç tarafı ne biliyormusunuz; o hiçbir zaman başarısız görünmüyordu Bursa’da. Taraftar sayesinde fatura ya önceki hocaya ya da yanlış kararlar alan yönetime kesiliyordu. Şaka gibi değil mi? Ama bu şaka yıllarca sürdü Bursa’da. K E T E D G Lİ A N I Ş BA Fenerbahçe ligde havasını buluyor. Hikmet Karaman’a kaç kulüpte çalışmış ve çalıştığı kulüplerin hangisiden ayrılırken parasını almış. Çalıştığı hemen her kulübün borcu vardır eminim. Nurullah Sağlam ve Mesut Bakkal’ın da alacaklı olduklarını ama sineye çektiklerini biliyorum. Bu kervana katılan yabancıları da biliyorum. Gigi Multescu, Saffet Susiç gibi... L TEKNİK DİREKTÖR SEÇİMİ F.Bahçe, Ortega gibi bir yıldızı getirip üniversitesinde okuturken okulun başına lise müdürü Verner Lorant’ı atayarak menajerlerin tuzağına nasıl düştü hatırlayın. Adam o güzelim kadronun içine etti. Tek bir maçla, 60 biten ve F.Bahçe tarihinde baş köşeye oturmayı başaran ancak başka numarası olmayan Lorant... Şu ana kadar saydığım hocaların hemen hepsi kulüp başkanlarının baskıları altında faka basmış isimler. Kalite kontrol o kadar düştü ki artık... Teknik direktör, antrenör, teknik sorumlu ya da neyse, sahaya herhangi bir unvanla çıkmak kolay oldu. Aslında bazı hocalara bakınca içimden, “Ya bunların değil para almak üstüne para vermesi gerekir” diyorum. ‘Kartal kondu’ misali ‘hop’ diye takımın başına geçip basın toplantıları, canlı yayınlar, özel röportajlar... Oh be! Gülmeyin, gerçekten öyle. Bir anda gündemdesiniz. Hayatınız tam tersine dönüyor. Tribünde seyirciyken hem de... Bundan daha iyisi ne olabilir ki? Yabancı hocalara tercümanlık yaparken yalandan kurslar bitirip diploma alanları da unutmayalım. Şimdi gelelim madalyonun bir başka yüzüne. Yerli hoca bolluğunun arkasında yatan bir başka durumda, futbolu bıraktıktan sonra teknik adamlığa soyunan isimler; Oğuz Çetin, Aykut Kocaman, Rıza Çalımbay, Şifo Mehmet, Ertuğrul Sağlam, Tolunay Kafkas ve Hakan Kutlu gibi isimler önümüzdeki yılların bu alanda çarpışacak isimleri. Hedefleri Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş veya Ersun Yanal basamaklarından birine tırmanmak. Bülent Korkmaz onlara göre daha avantajlı. En azından şimdilik öyle. 1,5 sezon iyi gider ve başarılı olursa kimse tutamaz onu. İşte bu son saydığım isimler kulüp başkanlarına yem olmazlar. Sözleşme yapacakları kulüplerde seçici davranırlar haklı olarak. Kargaşa bunlarla bitmiyor. Daha başka örnekler de var. Mesela Yılmaz Vural... Akademisyen ve ülkedeki tek ProLisans sahibi Yılmaz hoca. Rize’de yaşanan maç tezgahına alet olmayan, ama nedense karanlık birilerinin gazıyla kamuoyuna suçlu ilan edilince şehri dönmemek üzere terkeden Yılmaz hoca, büyük takımalarda çalışma şansı bulamayan ancak onları yendiği zaman gündeme oturabilen hocalar sınıfından bir türlü yukarı çıkamadı. ‘Abisi’ yoktu ki onu desteklesin. Ben onu F.Bahçe’yi yenen takımın teknik patronu olarak maç sonu canlı yayında, “Bu F.Bahçe’ye yazık oluyor. Boş mukaveleye imza atmaya hazırım. Paramı da yönetim belirlesin. Versinler Feneri bana, 3 yıl şampiyonluk garanti veriyorum” sözleriyle hatırlıyorum. Sorun 6
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear