Catalog

C SPOR FUTBOL 3 MART 2009 SALI SARVAN: KULÜPLER TÜRK HAKEMLİĞİNİ DÜŞÜNMÜYOR MUTLUHAN SUNER on derece asil bir davranışla beni cebimden arayarak Taksim’de trafiğe takıldığını ama birkaç dakikalık gecikmeyle de olsa daha önceden kararlaştırdığımız randevusuna gelmekte olduğunu ifade etti. (Son zamanlarda etrafımızdaki insanlarda az rastlanan bir olgu). Ben ise o sırada sormayı planladığım soruları bir kez daha aklımdan geçiriyordum. Ve sonuçta yaklaşık 10 dakikalık bir rötarla karşımdaydı. Evet, karşımdaki son haftalarda birkaç Süper Lig kulübümüzün çeşitli zaman dilimlerinde ‘hedef tahtası’ haline getirdiği MHK Başkanı Oğuz Oğuz Sarvan’dı. Sarvan. Futbol Federasyonu’nun Beşiktaş’taki ‘Toprak Center’ binasında geçen cuma günü yaklaşık 3 saatlik keyifli bir söyleşi yaptım Sarvan’la... MHK Başkanı Oğuz Sarvan’ın en büyük hedefi Türk hakemliğini Avrupa standartlarına taşımak. Bunun da yolu kendisinin söylediği gibi “Az hakem, çok maç” denkleminden geçiyor. Sarvan’a göre Türk hakemliği artık kabuk değiştiriyor. Yine kendisinin deyimiyle ‘genç ama deneyimi yok denilebilecek düzeyde bir kadroyla’ bu sezon yola çıkılmış. Hedefse bu kadroyu 5 yıl boyunca fazla kayıp vermeden korumak ve Türk hakemlerini Avrupa arenasına kazandırmak.MHK Başkanı Oğuz Sarvan’ın verdiği tek bir örnek her şeyi anlatıyor: Dünyaca ünlü İtalyan hakem Pierluigi Collina FIFA rozetini 35 yaşında taktı. UEFA’nın kriterleri de belli. Son derece deneyimli, çok sayıda maç yönetmiş ve başarılı hakemler isteniyor. Bunun için de önce kendi liginizde deyim yerindeyse ‘kafa, göz patlatarak’ bir yerlere geleceksiniz. Yaşayarak, öğrenerek, yanlışları görerek tecrübe kazanacaksınız. Bu da şu demek; mümkün olduğunca çok maç yönetmeniz gerek. İşte Oğuz Sarvan’ın planlayıp hayata geçirmek istediği de bu. Tabii ki bu sırada hakemler hata da SPOR POLİTİKASI ÜLKER ve Çağla Kubat HİKMET ÇETİNKAYA Ali Sami Yen’deki coşku görülmeye değerdi. Bülent Korkmaz’ın sevinci, futbolcuların birbirleriyle kucaklaşması çok güzeldi. Kıran kırana bir maç olmuş, Bordeaux, 75. dakikada 31 mağlupken iki dakikada iki gol atarak 4. turu yakalama aşamasına gelmişti. Galatasaray oyundan kopmadı. Ataklarını sıklaştırdı son on dakikaya girildiğinde... Tribünlerde coşku bir an durdu, ataklar Bordeaux kalesinde başlayınca taraftar takımına destek verdi. Ve Sabri’nin o muhteşem golü... Sonuç 43... Avrupa’daki tek Türk takımı Galatasaray UEFA finali için vize aldı. Gecenin yıldız oyuncusu Arda’ydı. Genç futbolcunun sahada ayak basmadığı yer kalmamıştı. Bülent Korkmaz’ın elbet elinde sihirli bir değnek yoktu. Kocaeli’nden beş gol yiyen bir Galatasaray vardı. Moraller çok bozuktu. Futbol böyle bir şey... ??? Yazımı soğuk bir İstanbul sabahında yazıyorum... Umutla umutsuzluğun ince çizgisinde dolaşıyorum... Kafamda bir soru: “Salı Galatasaray’ı mı yazayım...” O sırada Spor Müdürümüz Arif Kızılyalın giriyor odama. Diyor ki: “Abi, ÜLKER kadınlar futbolu, engelliler futbolu, yani herkes için futbol sloganıyla projelere büyük destek veriyor. Şimdi de Windsurf’e sponsor oldular” Gerçekten ÜLKER sporun her dalına büyük destek veriyor... ÜLKER’i bir kez daha kutluyorum... ÜLKER salt futbola değil, basketbol, atıcılık ve son olarak sörf dalında Çağla Kubat’a destek veriyor. Cumhuriyet Spor Dergi’de Çağla Kubat’la yapılan söyleşiyi okudum... Çağla diyor ki: “Türkiye’de sponsorsuz bireysel spor yapmak zor...” Ahmet Yazıcı Çağla Kubat’la söyleşi yapmış. Yazıyı zevkle okudum. Rüzgâr sörfünde 2007 yılında Dünya Dördüncüsü olan Çağla, Alaçatı’da yapılan 2008 Windsurf yarışmalarına hasta hasta katılmış. Bunlar Türkiye için güzel şeyler... Okuyunca mutlu oldum... Keşke diğer büyük kuruluşlar ÜLKER gibi sporun her dalına destek verseler... Galatasaray gibi kulüplerimiz Avrupa’da başarılar elde etseler... Türkiye sporun her dalında, örneğin teniste, okçulukta, atletizmde, basketbolda, yüzmede başarılara imza atsa. Elbet, onları destekleyen sponsorlar olmalı! İyi haftalar! S yapacak. Özellikle de gençleri ve daha yolun başında olan tecrübesizleri. Ama en küçük bir hatada bu hakemleri silmek veya bazı kulüplerin yaptığı gibi maçlarından aforoz etmek en başta Türk hakemliği olmak üzere Türk futboluna bir yarar sağlamaz. Sarvan bu konuda kulüpleri bencil buluyor. Şimdilerde Oğuz Sarvan’ın aklını meşgul eden en önemli konu UEFA’nın ‘hakem programı’ içine dahil olunması. Bu ne demek? Ttıpkı Avrupa Birliği (AB) gibi UEFA’nın ‘hakem programı’ da bazı kriterlere dayanmakta. Yani belli başlı düzenlemeler getirmekte. Bu düzenlemelerin bir çoğunu Mahmut Özgener başkanlığındaki federasyon ve MHK yerine getirmiş durumda. Şayet tüm kriterler yerine getirilirse 7 Temmuz’da UEFA’yla yapılacak toplantı sonucu Türkiye de Avrupa’nın diğer önde gelen ülkeleri gibi UEFA’nın ‘hakem programı’ içine dahil edilecek. Yani maddi bir takım imkânların dışında Türk hakemliği artık bir kimlik kazanacak. En başta uygulanmakta olan kriterler gelişigüzel politikalar ve istekler doğrultusunda değiştirilemeyecek. Örneğin klasmandaki hakem sayısı kısıtlı olarak korunacak. Hakemlere şirin görünmek için bu sayı geçmiş dönemlerde olduğu gibi ikiye katlanamayacak. Sonuçta UEFA’nın ‘hakem programı’ içine girersek MHK Başkanı kim olursa olsun belli başlı uygulamalar sürecek. Oğuz Sarvan’ın içinde bulunduğu planlamalar ve onun olaylara hangi pencereden baktığını öğrenip anlayınca ne kadar güncel ve yüzeysel bir kısır döngü içinde hareket ettiğimizin farkına vardım. Sarvan büyük resme işaret ederken bazıları bilinçli veya bilinçsizce onu yıpratmaya çalışmakta. Beni bu konuda en çok üzen ve bir türlü anlam veremediğim bazı eski hakemlerin Oğuz Sarvan için söylediği cümleler... Ama bu konuda da yine beyefendiliğini ve olgunluğunu elinden bırakmayı dahi düşünmeyen Sarvan’ın yorumu çok açık; “Kime ve neye hizmet ettikleri çok açık. Bırakın onlar da reytinglerini yapıp ekmek paralarını kazansın...” 5