26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

C SPOR COŞKUN GÜLBAHAR ürkiye Senkronize Yüzme Şampiyonası’na Fenerbahçe damgasını vurdu. Mısra Gündeş küçükler, Tuğçe Tanış da büyüklerde birinci olurken, Melis Öner ise yıldızlar ve gençlerde soloyla düette birinciliği elde etti. F.Bahçe Yüzme Şube Kaptanı Emin Gökalp Baş, bu branşın Türkiye’de tanınması için ezeli rekabetin önemine dikkat çekiyor. Ülkemizde bir Avrupa veya dünya rekortmeni çıkartmış bir antrenörün olmamasından yakınan Baş, “Ülkemize bir antrenör getirmekle her şey çözülmez. Daha Türkiye’de takım çalışması olduğu yeni yeni anlaşılıyor” diyor. Pekin2008’de 8 altın madalya kazanan Michael Phelps’in yanında masör, doktor ve psikolog gibi 20 kişinin çalıştığını söyleyen E.Gökalp Baş, “Devletimizin bir spor politikası olması lazım. Ben bunun olmadığını düşünüyorum. Olimpik branşlardaki yarışmalara Milli Olimpiyat Komitesi 4 yılda bir gelmemeli. Bu şampiyonada tek bir Milli Olimpiyat Komitesi üyesi yoktu” ifadesini kullanıyor... Yeni kurulan bir takım olmanıza karşın büyük başarı elde ettiniz. Senkronize Yüzme Takımı’ndaki hedefleriniz nelerdir? Emin Gökalp Baş: Yüzme Federasyonu faaliyetleri içinde yer alan senkronize yüzmede takım kurarak 2009’da ilk kez yarışmalara katıldık. Türkiye şampiyonalarında yarışmış, başka kulüplerde bulunan sporculardan da bize katılanlar oldu. Onlarla birlikte kısa dönem bir hazırlık yaptık ve başarılı sonuçlar elde ettik. Bizim hedefimiz ülkemizde yeni tanınan bu spor dalını daha geniş kitlelere tanıtmak. F.Bahçe her branşta liderliği hedefler. Sporcularımıza imkânlar sunarak onların uluslararası alanda başarılı olmasına destek vermek istiyoruz. Türkiye, olimpiyat düzenlemek isteyen bir ülke ama ne yazık ki olimpik bir branşı ülkemizde tanıtamıyoruz. Ben F.Bahçe Spor Kulübü’nün senkronize yüzme branşını en iyi şekilde tanıtarak milli bir görev yaptığına da inanıyorum. Yakın gelecekte bu spor dalına ilginin hızla artacağını, bu spor dalını seçmek isteyen gençlerin çoğalacağını düşünüyorum. Senkronize Yüzme Takımı kurarak ezeli rakiplerinize karşı bu dalda bir ilki gerçekleştirdiğinizi görüyoruz. Ezeli rekabetin başarıyı getireceğine inanıyor musunuz? E.G.B.: Mutlaka. Bu branşın Türkiye’de tanınmasında ezeli rekabetin büyük önemi var. F.Bahçe ALTERNATIF 3 MART 2009 SALI verirken yüzmede faaliyet göstermesini zorunlu kılmalı. Dünyayla bir araya geleceksek ülkemizin bütün gençlerine yüzmeyi öğretmemiz lazım. Türkiye’nin Avrupa ve dünya şampiyonalarında yeterince başarılı olamadığını biliyoruz. Bunu neye bağlıyorsunuz? E.G.B.: Ülkemizin sağlık ve eğitim gibi birçok sorunu var. Bu da bir sorun... Bu işin içinde sadece antrenör veya sporcu yok. Baktığımızda 8 altın madalyalı Michael Phelps’in yanında masör, doktor ve psikolog gibi 20 kişi bulunuyor. Ülkemizde de bu kişiler var ama bu konuda uzmanlaştırılmaları gerekiyor. Devletimizin bir spor politikası olması lazım. Ben bunun olmadığını düşünüyorum. Olimpik branşlardaki yarışmalara Milli Olimpiyat Komitesi 4 yılda bir gelmemeli. Bu şampiyonada tek bir Milli Olimpiyat Komitesi üyesi yoktu. Sonra da bizden madalya beklenecek, T SENKRONİZE YÜZME N U Z U V A H İ L E Ç H A B . F İ R E L PERİ Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım 10 yıldır görevde... Yıldırım ve yönetim kurulu üyelerinin sporun her branşına imkân tanıyarak başarı elde etmek istediklerini görüyoruz. Türkiye’de Milli Olimpiyat Komitemiz, spordan sorumlu Devlet Bakanımız ve birçok spor teşkilatımız var ama F.Bahçe kulüp olarak vizyonuyla ve üstlendiği misyonuyla az önce saydığım bütün kurumların önünde gelmektedir. Kimse kusura bakmasın. Kolej takımlarının bu yarışmalarda ağırlıklı olduğunu gördük... E.G.B.: Güzel bir yaklaşım. Bence Milli Eğitim Bakanlığı, özel okul açmak isteyen kişilere olimpik yüzme havuzu kurma şartı koymalı. Üniversitelerden yüzme bilmeyen mezun olmamalı. Orta Avrupa ülkelerinde ilköğretimde öğrencilere yüzme zorunlu ders... Bu ülkelerde spor kültürü oluşuyor, içinden yetenekliler ortaya çıkartılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, özel okula ruhsat Emin Gökalp Baş sporcularla yakından ilgileniyor. “Senkronize yüzmeyi kurdunuz, niye şampiyon olmadınız?” diye bizi eleştirecekler. Bu kişilerin bu tür yarışmaları kaçırmaması, ilk günden son güne dek izlemeleri gerekir. Önce kendi ülkemizi tanımalı, şartları görmeliyiz. Ülkemizde yüzmenin gelişmesi için neler yapılmalı? E.G.B.: Öncelikle bir yol haritamız, planımız, politikamız yok. Bunları belirlememiz şart. Her yerde havuz var ama... Bu işe büyükşehir belediyelerinin el atması lazım. Sıvas’ta olimpik havuz varsa Sıvas Belediyesi yurtdışından antrenör getirmeli. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin elinde birçok tesis var ama bu tesislerden İGDAŞ’ta çalışanlar yararlanıyor. Ama başarı bekliyorsanız bu tesisleri gençlere hizmet vermek için açacaksınız. Büyükşehir belediyeleri ve belde belediye başkanları sahip oldukları havuzlara eğitimciler getirerek o beldenin gençlerine yüzmeyi öğretsin. Yüzmeyi öğrenen gençten zarar gelmez. O genç alkolik olmaz, sigara tüketmez, uyuşturucu kullanmaz. Ülkesine, vatanına faydalı, enerjisini doğru yolda tüketen gençler olur. R A L L İ D Ü N Y A S I / Ş E V K İ G Ö K E R M A N “Düşünüyor mu?” birileri acaba, şapkalarını önlerine koyarak?… “Ne oluyoruz” sorusuna “yanıt aramak” gibi bir uğraş içindeler mi?… “Nereden çıktı bu sorular?” derseniz, yanıtı “önümüzdeki hafta Güney Kıbrıs Rallisi var...” İrlanda’da 35, Norveç’te 43 ekip vardı; Kıbrıs’ta 34 ekibin kayıt yaptırdığı söyleniyor… Oysa geçmiş yıllarda katılımcı sayıları çok daha yukarılarda oluşurdu… Bir parantez açalım; Kıbrıs’ta katılım konusunda resmi bir bildirim yok, sızdırılan bilgi var. Oysa FIA yarışlarında start listesinin açıklanması için öngörülen süre yaklaşık 6 hafta önce… WRC alternatifi olduğu iddia edilen IRC Ne Oluyoruz, Ne Olacak?.. Kıtalararası Şampiyona’nın Brezilya ayağındaki 36 rakamını uzaklık ve en az yarışma katılımı sayısıyla açıklamaya kalktığınızı varsayalım; Avrupa’nın burnunun dibi Kıbrıs için ne diyebilirsiniz? “Ne oluyoruz” sorusu, kaldırılması beklenen bir cenaze gibi önünde duruyor herkesin… Soruyu yanıtlayabilecek, “katılım sayısını arttırıcı önlem önerebilecek bir kahraman çıkar mı?” diye beklemek boşa zaman harcamak… O halde “ne olacak?” karamsarlığı içinde kasabın bıçağının ne zaman değeceğini bilmeyen koyun bilinçsizliğinde bekleyecek herkes; gözleri kapalı, kulakları duyduklarını değerlendiremeyecek kadar az işitir biçimde… “İki takımlı, iki sürücülü” bir şampiyonada “iki takım” var, biri Citroen, diğeri Ford; 2 sürücü var, biri Loeb, diğeri Mikko Hirvonen… Ekiplerde gördüğünüz diğer isimler arasında “şampiyonluk hedefi” içinde olabilecek bir sürücü var mı?.. Bir de başımıza “iki karakterli yarış” çıktı… Kıbrıs Rallisi’nin 1. günü asfalt, 2. ve 3. günleri toprak zeminli; Dünya Şampiyonası’nın yanı sıra hem gençler hem de seri üretim otomobiller şampiyonalarına puan verecek… “İki şampiyona”yı anlamak için biraz çaba göstersek de “iki karakter”i anlamak bilgi, görgü ve yeteneğimiz dışında… “Ne oluyoruz, ne olacağız” sorusunu sormayalım da ne yapalım?.. 13
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear