17 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

C SPOR FUTBOL NİSAN SALI Futbolun anarşisti hiç uslanmadı M afya ilişkileri, uyuşturucu, kendine kötü bakması Maradona’nın en büyük eksileriydi. Her ne kadar ilk doping olayında İtalyan Futbol Federasyonu Başkanı Antonio Mataresse’yi tezgâh kurmakla suçlasa da bu olay bir anlamda sonun başlangıcı gibiydi. Asıl skandal da 1994 Dünya Kupası’nda patlak verdi. Oysa ki fazla kilolarına karşın Yunanistan maçında öyle bir futbol ortaya koymuştu ki “Ben ölmedim yaşıyorum” der gibiydi. Ancak Nijerya maçı öncesi yapılan doping kontrollerinde sonuç pozitif çıktı. Tüm dünya şaşkına dönmüş ve büyük hayal kırıklığı yaşanmıştı. Bu kez ise suçlu Maradona’ya yanlış ilacı getiren doktoruydu. Sıra dışı kişiliğiyle futbolseverlerin aklında yer eden Maradona, 10 Kasım 2001’de yapılan bir jübileyle yeşil sahalara veda etti. Aynı yıl da FIFA tarafından “Yüzyılın Gelmiş Geçmiş En İyi Futbolcusu” ödülüne layık görüldü.Ancak Maradona’nın uslanmaya hiç niyeti yoktu. Kaybolan saygınlığını bu ödül getirmeye yetmedi. Çünkü kokain tutkusu devam etti. Buna düzensiz beslenme de eklenince aşırı kilo almaya başladı. 2004’te ölümden dönen Tangocu 20 yıl kendisini esir alan kokainden kurtulmayı başarırken, yapılan diyetle de yaklaşık 50 kilo verdi. Artık sağlığına kavuşacağı düşünülüyordu. Ancak bu kez de sigara tutkusu ciğerlerini yok etti. Almanya’da yapılan Dünya Kupası’nda elinde purosuyla sık sık ekranlara gelen 46 yaşındaki futbolun gelmiş geçmiş en büyük oyuncusunun hayatta kalması için sevenleri dua ederken, bakalım Maradona ölüme bir daha çalım atabilecek mi? BAKINCA Şovenizme Kaçmadan SERDAR KIZIK Yunanistan’la oynadığımız milli maçı anımsayalım. Her iki ülkenin medyasına bakılırsa ortada maç yok. Ne var? Şovenizm… Elbet Yunanistan galibiyetine ulusça sevindik. Milli takımımızın son Avrupa Şampiyonu’nu sahasında farklı bir skorla yenmesi, önemli bir başarıdır. Ama sonuç olarak futbol, bir oyun. Yengiyi abartmadan, ulusal sevincimizi coşkuya da dönüştürerek keyif almak, maçı bu çerçevede değerlendirmek en doğrusu. Yengilerimizi “büyük zafer”, yenilgilerimizi “büyük hezimet” olarak algılamayı bir yana koymalıyız artık. Bakar mısınız manşetlere ve yorumlara! Önce Türk medyası: “ Sus ve diz çök… Denize döktük… Erkenden gol yedik... Tıpkı 15 Mayıs 1919’da olduğu gibi kahrolduk. İlk kurşunu Hasan Tahsin gibi Tuncay Şanlı sıktı. Osmanlı Tokadı: 41…” Gelelim Yunan basınına: “Türkler şamar attı. Bizi rezil ettiler ve haklıydılar. Utanç verici oyun. Milli rezillik…” Yunan taraftarların ırkçılık boyutuna varan suçlamaları, Atatürk’e hakaretleri ve açtıkları “Yunanistan’ın başkenti İstanbul’dur’’ yazılı pankart büyük ayıptır. Gerçekten kınanmalıdır. Öte yandan Yunanistan’la ilişkilerimize bir maçla çerçevelemeden, tarihsel bir bilinçle ve bugünün gerçekleri ışığında bakmakta yarar var. “Evirdik çevirdik” diye yazanlar, 41’lik galibiyeti abartılı bir “ulusal onur“ biçiminde değerlendirenler, iki ülke arasındaki yaşananlara nasıl bakıyor? Örneğin Türk bankalarını özelleştirmeler kapsamında satın alan Yunanistan Milli Bankası için ne düşünüyorlar? O bankanın genel merkez binasındaki asılı resimlerde açıkça Türk düşmanlığı yapıldığından haberliler mi? Türk ekonomisine bankacılık gibi önemli bir sektörle giren Yunanistan karşısında “ulusal çıkarlarımızın” teslim edildiğini görüyorlar mı? Bu durum “ulusal onurları”na dokunuyor mu? 1915’te emperyalist güçlerin emriyle Anadolu’yu işgal eden, buna karşın sanki işgale uğrayan kendileriymiş gibi okuttukları ders kitaplarında tarihsel gerçekleri çarpıttıklarının farkındalar mı? Yunan adalarında yaşayan annelerin hâlâ çocuklarını Türklerle korkuttuklarını biliyorlar mı? Yunanistan’ın uluslararası ilişkilerde Güney Kıbrıs üstünden açıkça Türkiye aleyhtarlığı yaptıklarını anımsıyorlar mı? Bizde, özellikle Ege kıyılarında “komşu“ algılaması geçerliyken, Yunanlı solcuların bile söz konusu Türkler olduğunda “aşırı şoven” bir tutum takındıklarını biliyorlar mı? Futbolda aldığımız galibiyete şovenizme kaçmadan sevinelim. Öte yandan ulusal çıkarlarımızı zedeleyecek gelişmelerin de farkına varalım. Ne dersiniz? CHE GUEVARA H A Y R A N I F utbolculuğu kadar politik görüşüyle de gündemden düşmeyen Maradona, 1990’larda Arjantin Devlet Başkanı neoliberal Carlos Menem’i destekledi. Daha sonra ise onu ‘sol’la yakın ilişki halinde gördük. Bu sayede de Küba lideri Fidel Castro’nun da dostluğunu kazanan Manadona’nın sol bacağında Fidel, sağ kolundaysa Che Guevara dövmeleri bulunuyor. Ve de her fırsatta devrimci lider Che’ye olan hayranlığını dile getirmekten çekinmiyor Maradona... 2005’te ise Fidel’in Latin Amerika’da veliahtı olarak gösterilen Hugo Chavez’i ziyaret eden Arjantinli, “Venezüela’ya büyük bir liderle görüşmek için geldim” diyerek Chavez’i övmekten de geri durmadı. Emperyalizmin karşısında olduğunu dile getiren Maradona, 2005 Amerika Zirvesi’nde ABD Başkanı George Bush’u protesto etmek için üzerinde ‘Stop Bush’ (Bush’u durdurun) yazılı bir tişört de giydi. EPosta: serdarkizik?cumhuriyet.com.tr 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear