23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

C H SPOR ATLETİZM NİSAN SALI ‘Hiçbir iyilik cezasız kalmaz’ geri döndü. Mehmet’e koşturduğum 3.40.2 ve Necdet’e yaptırdığım 13.39 gibi derecelerin şu anda üzerinden şu kadar yıl geçmesine karşın pistlerde kimse yanına dahi yaklaşamıyor. CÜNEYT E. KORYÜREK İsmail Hakkı Güngör, 1971’de Beden Terbiyesi Genel Müdürü olunca Atletizm Federasyonu Başkanı ve beni çocukluğumdan beri tanıyan Jerfi Fıratlı’nın federasyonun başına geçmesiyle asbaşkan olarak ve atletlerin yetişmesi görevini üstelenerek yeniden yöneticiliğe döndüm. Jerfi ağabey, Mehmet Tümkan adında bir 8001500 metrecinin ulusal takımda olduğunu ve onun antrenmanlarını üstlenmemi istedi. Tümkan’ın 6 ay içinde 3.46.6 olan Türkiye rekorunu 3.40.02’ye inmesini ve 24 saat içinde 800 metre Türkiye rekorunu da kırarak büyük bir başarı elde etmesini sağladım. Pek çok kimse bilmez, Tümkan’ın 3:40.2’lik rekoru Türk atletlerinin en son kırdıkları Balkan rekorudur. Yıllar sonra 1982’de Hıncal bana Necdet Ayaz’ı tanıştırdı. Birlikte çalıştık ve Çukurova’nın sahiplerinden Fikri Şadi Gücüm’ün maddi katkısıyla Mehmet Tümkan’ın eşliğinde İsveç’e yolladığım Necdet, bir hafta içinde 3 bin metrede iki kez, 5 bin metrede de bir kez Türkiye rekoru kırdı ve 18 ‘ z. Ali dahil pek çok kişiye atfedilen bu söz sanki benim hayatımın temeli. Genelde olaylar ve nedenlerini konu eden yazılar yazar, çok sevdiğim ve biraz da bildiğim atletizm sahasında gördüklerimi atletizmseverlere Cumhuriyet’in sayfalarından ve NTV ekranlarından yansıtırım. Ama bu kez kişisel bir konuyu ele almak için bu yazıyı kaleme alıyorum. Son 4 yıldır ele aldığım konular arasında Selahattin Çobanoğlu gibi büyük bir kabiliyet de yer aldı. Kendisine gelen bir faksı bana yollayan Hıncal, Selahattin ve babası Mehmet Çobanoğlu’yla tanışmamı sağladı ve ilk önce NTV’nin verdiği aylık dolgun bir burs ve sonra da Sabah gazetesinin Turgay Ciner adına “Geleceğin Şampiyonu” olarak devamlı bir burs almasında Hıncal ve ben katkıda bulunduk. Bu arada eski maratonculardan Ağrılı Sadık Salman bana telefon ederek İhsan Alptekin adında bir 800 metreciyi bana tanıştırdı ve ona yardım etmemi istedi. İhsan, Selahattin kadar kabiliyetli olmamasıKişisel olaylara ve sorunlara na rağmen verdiğim idmanları başarıyyazılarımda yer vermeyen bir adamım la yapıyor ve ilerisi için parlak sonuçlar ama geçen hafta içinde Hıncal bana vaat ediyor gibiydi. telefon edip, “Ağabey, Mehmet Çobanoğlu bana bir faks çekmiş, REKORLAR... Selahattin hakkında yazdığın yazıların nedeni olarak “Selahattin’in seninle Ben hayatım boyunca atletizmle çalışmasına izin vermediğini söylüyor” uğraştım, 8 Olimpiyad, 10 Dünya Şamdeyince bu yazıyı yazmaya karar piyonası gördüm, ABD’de okurken verdim. Aslında, Selahattin hakkında üniversitenin antrenörü yanında amayazı yazan ben değil Hıncal. Acaba törce çalıştım, düzinelerce dünya ve Hıncal da mı Selahattin’i çalıştırmak olimpiyad şampiyonuyla dost oldum. istedi, başaramayınca da Selahattin’i Bu arada da sırf merakım yüzünden yeren yazılar yazdı dersiniz. Bu hız, orta ve uzun mesafe koşuları kosütunlarda, katkıda bulunduğu ama nusunda dünyaca ünlü pek çok antresonunda bana kazık atan atletlerin nörle de görüştüm ve bu konularda listesini vermek istemiyorum. Bunu epey kitap okudum. Bu nedenle de, Hıncal da Öcal Uluç da gayet iyi bilirler. Türkiye’ye döndükten sonra “Artık ihAma, “Hiçbir iyilik cezasız kalmaz” tiyarladı” dedikleri Ekrem Koçak’ı çaatasözüne rağmen ben yine, benim lıştırarak 1960’ta 400 ve 1500 metrebilgime ve katkıma ihtiyacı olabilecek lerde en formda olduğu yıllardaki deherkese yardım etmeye hazır, bütün bu recelerinden de üstün dereceler yapyediğim kazıklara karşın hâlâ masını sağladım. Bu arada Harp Okuakıllanmamış ama akıl huzuru yerinde lu’nda okuyan ve sprinterden çok gülbir insan olarak bütün bilgim ve le atıcıya benzeyen yapısına rağmen yapabileceğim katkılarımla Türk Ahmet Temel’in 200 metre Türkiye atletizmine bir ivme vermek için rekorunu kırmasını sağladım. çalışıyorum. Bu da böyle biline. MÜTHİŞ DERECELER YARDIM ETMEK Ben amatör bir antrenörüm. Dünya şampiyonları ve onları yetiştiren antrenörlerle her zaman temasım var. Hız, orta ve uzun mesafe idmanları konusunda yazılan tüm eserleri okudum. Ama antrenörlük benim işim değil. Bana ihtiyacı olana daima yardım ettim. Ancak birilerine yardım ederken biraz daha dikkatli olacağım. Şimdi Selahattin ve Mehmet Çobanoğlu’na dönelim. Mehmet Çobanoğlu, ilk tanıştığımızda kendisinin bir tahta sandık atölyesi olduğunu ve burada kazandığı parayı bankaya yatırarak 2 yıl çalışmadan oğlunu yetiştirmek istediğini söylediğinde bu fedakârlık karşısında adeta gözlerim doldu. Ve bu nedenle de NTV ile konuşmuş ve kendilerine bu parasal yardımı sağlamayı başarmıştım. Bu arada İhsan Alptekin ve Selahattin Çobanoğlu’nun 800 metreci olmalarını düşünerek Mehmet Çobanoğlu’na, “Selahattin senin verdiğin idmanla, İhsan da benim idmanımla çalışsınlar ama birlikte olsunlar ve arada bir uygun olursa beraber idman yapsınlar. Ve idman için ister Antalya, ister Bolu’ya gidin, ben de İhsan’ı sizle yollarım. Ama ikisinin idmanına da sen bakıver” dedim.. Mehmet ise “Hocam sen çalıştır” dedi. Ben de antrenör olmadığımı ve ikisinin de çalışmasına kendisinin bakmasını söyledim ve “Beni ara, İhsan’ı sana göndereyim” dedim. Amacım bu iki genç atletin birbirlerini daha iyi tanımalarını, birbirlerinden faydalanmalarını ve idmanda birbirlerine yardım etmelerini sağlamaktı. SÜREYYA’YI UYARDIK AMA... S ‘ üreyya Ayhan için de iki üç kelime yazmak isterim. Birkaç yıl önce NTV’de Kenan Onuk, Hıncal ve ben bir atletizm programında Süreyya’nın daha çok yarışma yapmasını, rakiplerini tanımasını ve antrenörü Yücel Kop’a ilaveten dünyaca tanınmış bir antrenörle beraber çalışmasını önermiştik. Bu yüzden Süreyya/Yücel çifti ve kırk yılda bir atletizm yazan bazı futbol yazarları tarafından “Vatan Haini” olarak ilan edilmiştik. Bu kadar saçma bir şey olamaz. Süreyya’nın başarılarıyla övünecek ilk bizler varız. Edmonton’daki 2001 Dünya Atletizm Şampiyonası’nda yarı finalde yarışan Süreyya, yarışı bitirdikten sonra ona doping testi yapmak isteyen yöneticiler yanına geldiğinde etrafta ne Mehmet Yurdadön ne de Yücel Kop vardı. Zaten olsalardı da fayda etmezdi. Zira ikisi de lisan bilmezdi ki? Ben kendimi tanıtınca, test yapanlar tercümanlık yapmam ve test çalışmasına şahit olmam için benden rica ettiler. O zamanlar Süreyya ile aramız iyiydi. Şimdi ise Süreyya/Yücel çifti beni gördüklerinde arkalarını dönüyor. İYİLİK YAPMANIN CEZASI BU MU ? G SELAHATTİN NEREDE? Ama Mehmet Çobanoğlu’yla görüşmem burada kesildi. Bana nerede olduklarını bildirmediler. Bilsem İhsan’ı da Selahattin’le çalışması için Mehmet’e yollayacaktım. Ama sanki yer yarılmış, Mehmet Çobanoğlu ve oğlu Selahattin kaybolmuşlardı. İki ay kendisinden hiçbir haber almadım. Bir gün Burhan Felek’te yapılan bir yarışma sırasında yanıma geldi ama kendisini elimin tersi ile iterek “Sözünde durmayan adamla ben konuşmam” dedim. Kısa bir süre sonra Selahattin, benim onu gördüğüm ilk andan beri beklediğim başarıyı yaptı ve 25 yıllık Sermet Timurlenk’in 800 metre Türkiye rekorunu adeta parçaladı. Selahattin’in yanına gittim ve kendisini tebrik ettim. Ama babasının yüzüne dahi bakmadım. Bu arada Mehmet Çobanoğlu’nun benim için “Selahattin’i çalıştırmak istedi, ben izin vermedim ve onun için bana kızgın” diyerek benim ardımdan doğru olmayan sözler sarf ettiğini duydum. eçen hafta Sabah gazetesinde Süreyya kendisine karşı bir komplo hazırlandığını duyduğunu ve bir arabanın kendisine çarpmasını beklediğini söylemiş. Bu konu artık adli bir olay haline geldiğinden konuşmak istemem. Ama Yücel Kop Süreyya için “22 yarış koştu, 21’ni kazandı” deyince biraz şaşırdım.Yücel Kop Akdeniz Oyunları’ndaki altın madalya kaçırma olayını, Sydney Olimpiyadları’ndaki durumu ve 2001 ve 2003 dünya şampiyonalarındaki sıralamayı unutmuş gibi konuşuyor. Spor dünyasında şampiyonlar kazandıkları ve kaybettikleri yarışların sayısıyla değil, kazandıkları şampiyonlukla anılırlar. NOT: Atletizm pistlerine ayak attığım andan ölünceye dek dostum olan Ekrem Koçak için yazdığım geçen haftaki yazıda, Ekrem’in adı bir dizgi hatası sonucu Ethem olarak çıkmış. Hıncal’dan, “Bunadın mı ağabey?” sözünü duymadan neyse ki Cumhuriyet gazetesi ertesi gün durumu düzeltti ve ben de şimdilik eleştiriden kurtuldum.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear