17 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN HAFTANIN SÖZÜ Özer AYIK (Kayak Federasyonu Başkanı) ‘’2011 Üniversiteler kış Olimpiyadları’nı ldık, sevinçliyiz. Ancak Erzurum’a yapılacak tesisler yetişir de daha önemlisi sporcu da lazım. Yurtdışından Türk sporcu arayacağız.’’ Çağımızın diktatörü: FIFA B ir kulübün serveti, malvarlığı sporcularıdır. Gayrımenkulü , bankadaki (varsa) parası ikinci derecede kalır. O nedenle de kulüpler sporcularına gözü gibi bakarlar. Bir kulübün tüm sporcuları sosyal güvence altındadır. Sosyal bir ülke olarak bizim de öyle olmamız gerekirken nice sporcularımız sahipsizlerdir. İçler acısı bu durum bir başka yazı konusudur da nedense ona hiç sıra gelmez (Bu ayıp da bizim). Son olay Fenerbahçe kalecisi Rüştü. Ulusal takımın son maçında sakatlandı ve hâlâ takımdaki yerini alamıyor. Neyse ki sahipsiz değil, kulübü Fenerbahçe bir an önce iyileşmesi için ne gerekiyorsa yapıyor. Ancak ortada bir sorun var. O da Futbol Federasyonu, ulusal takıma alınan ve sakatlanan futbolcuların takımlarında oynamadıkları süreyi kulübüne tazminat olarak vermek zorunda ama bunu yerine getirmiyor. Birçok Avrupa kulübü aynı sorunu yaşıyor. Bizde ise federasyonun gözü kulağı FIFA’da, o nedenle de işi zamana bırakıyor. Hele karşısında Fenerbahçe varsa ipe un sermesi gayet olağan. Futbolda dünya imparatoru FIFA, Ortaçağın feodal kafasını hâlâ sürdürmeye çalışan bir örgüt. Kilise hegemonyasının hüküm sürdüğü, Galilleo gibi birçok bilim adamının yok edildiği dönemden kalma yöntemleri 21. yüzyıla adapte ederek dünya futbolunu kukla gibi oynatıyor. FIFA’da rüşvet, şike ve yolsuzluk iddialarını belgeleriyle ortaya koyan BBC muhabirine karşı Blatter sadece ‘’Mahkemeye başvuracağız’’ demekle yetindi. BBC ise yayını fazla sürdürmedi. Ne de olsa FIFA’nın da bir takım güçlerden destek aldığı zaten bilinen bir konu. Demokrasi ilkelerini öne sürüp demokrasiden zerre kadar nasibini almamış bu dünya örgütü, kendi feodal yönetimlerini ulusal federasyonlara da uygulatıyor. Bizdeki uygulama da o feodal kafanın şark versiyonu... Sandıktan çıkan her kim ise onun kurduğu yönetim kurulu, disiplin kurulu, tahkim kurulu, Merkez Hakem Kurulu, hukuk kurulu ve denetleme kurulu 4 yıl iş başında kalıyor. Görünüşte demokrasi sembolü olarak sandıktan bir kişi çıkıyor ama arkasından 50 kişiyi de beraberinde getiriyor. Sonrası malum, astığı astık kestiği kestik; dilediğini şampiyon yapar, dilediğini küme düşürür, hayatını bitirir. Şimdi böyle bir anlayış acaba hangi demokrasilerde, hangi hukuk devletinde var? Nasıl olmuş da futbol düzeni bu hale gelmiş ya da getirilmiş? Ben FIFA Başkanı Sir Stanley Rous’u da tanırım. 1974’te Frankfurt’ta tanıştırılmıştık. İngiliz asiliydi ve dünya futbolunu evrenselliğe ulaştıran futbol adamıydı. Yerine Brezilya kahve kıralı Havalange geldi, onunla da tanıştık. Dünya kahve kralıydı, her şeyi genel sekreteri Sepp Blatter’e bırakmıştı. İşte ne olduysa İsviçreli tüccar kafalı Blatter’in döneminde oldu. 3. dünya ülkelerinin oyları (!) ile FIFA Başkanı seçildi. Rüşvet suçlamalarıyla başı çok ağrıdı ama hâlâ ayakta... Son yıllarda Blatter’in ne olduğunu anlayan Avrupa federasyonlarının şikayetleri artmaya başladı. Şikayetler ulusal takıma verilen futbolcuların sakatlandıkları durumlarda kulüplerine tazminat ödenmemesi... Aynen Rüştü’nün durumu gibi. Zaten Avrupa Parlamentosu’nun Bosman kararına karşı direnemeyen FIFA’nın son şikayetlerde nasıl bir tavır takınacağı bilinmiyor. Ama bilinen şu ki Bosman kararıyla delinen FIFA’nın duvarında ikinci, hatta üçüncü delik açılmak üzere... Başta Fransa takımları olmak üzere ulusal maçlarda sakatlanan futbolcuları için tazminat isteyen kulüplerin arkası geleceğe benziyor. Ayrıca Avrupa’nın 16 büyük kulübü, ulusal takımlara verdikleri futbolcuları için haklı olarak ulusal federasyonlarından gün başına 4 bin Euro ( yaklaşık 7 milyar) istiyor. Bakalım FIFA soruna hangi gözlükle bakacak? ŞENES ERZİK’İN AVRUPA REKORU SİYASET HORTLADI MI? H em çabuk unutan hem de olayları birbirine bağlayamayan bir toplumuz. Günlük yaşadığımızın bir gereği olsa gerek. 2005’e dönelim... Futbol Federasyonu Başkanı Levent Bıçakcı. Şike olayları patlamış, başta Gökdeniz Karadeniz olmak üzere kimi futbolcular, yöneticiler, hakemler için soruşturmalar açılmış. Sonra da ‘tahrikli’ İsviçre maçı sonrası spordan sorumlu Bakan, Levent Bıçakcı’nın istifasını istemişti. O günlerin spor bakanı sayın Şahin futbola müdahale etrmemiş sayılıyor. Bugün teftiş kurullarının raporlarının ve Cumhuriyet Savcısı’nın açtığı dava sonucu yargı önüne çıkacak Haluk Ulusoy’un genel kurulunu toplamasını istemesi, futbola siyasetin karışması olarak niteleniyor. Yoksa siyaset son 2 yılda mı hortladı? Vah benim futbolum, vah benim kulüplerim, vah benim medyam... Bakan Şahin’in istifa isteğine hemen yanıt veren ve genel kurula giden Levent Bıçakcı’nın demokrasi ve hukuk anlayışıyla devlete kafa tutan bir federasyon başkanının, bir bakanın neresinde olduğunu bile bilemeyen Haluk Ulusoy arasındaki farkı fark edemeyenler olduğu sürece baskın yaparak Türk futbolunu ele geçirenler hep işbaşında olacaklardır. Elbette futbolu futbolcuların yönetmesi en doğrusudur ama futbolculara hiçbir zaman yönetme görevi verilmemiş ki... KULÜPLERİN GÖZÜ DEVLET BABA’DA ddaa Danıştay Kararı’yla durduruldu. Futbola akan kaynağı kurutmadan devletin olayı hızlandırması gerek. Kulüplerimizin ekonomik durumu belli, borçsuz kulüp yok... Ama İddaa bir şanstı, demek ki yasal bazı eksikleri, yanlışları varmış. Şu anda siyasetin futbola karıştığı iddiaları bir yana bırakılmalı, yasal değişiklik hemen yapılmalı ve Meclis’ten geçirilmelidir. FIFA ve UEFA da kulüpler gibi bir dernektir. Özerk Futbol Federasyonu’nun yasasını hazırlayan hukuk profesörü sayın Erdener Yurtcan’ın dediği gibi dünyada futbolu yasayla düzenlenmiş tek ülke Türkiye’dir. Sayın Şahin yasanın kendisine verdiği hakları kullanmakta özgürdür ama şu ana dek müdahale etmemiştir. Sayın Şahin devletin spordaki temsilcisi ve yasal sorumlusudur. Ancak şu anda sadece futbola değil, diğer takım sporlarına da sahip çıkması ve yeni yasal düzenlemeleri bir an önce Meclis’e getirmesi de sayın Bakan’ın denetim ve gözetim sorumluluğu içindedir. Devlet inatçı olamaz. Devlet İddaa’cı da olamaz. Devlet kin tutmaz ve devlet kim olursa olsun yasal olmayan bir diyaloğa girmez. İ Ş enes Erzik UEFA’da 16 yıl görev alanlar arasındaydı. Düsseldorf’ta yapılan seçimlerde yeniden seçilen Erzik, Allah izin verirse çıtayı 20 yıla çıkaracak. Avrupa ülkelerinin geçerli 50 oyundan 37’sini alan ve bu oyların çoğunlukla AB ülkelerinden olması da hepimize ayrı bir gurur veriyor. Kutluyor, başarılar diliyorum. Erzik seçim sonrası verdiği demecinde Haluk Ulusoy’a da teşekkür etmiş, ‘’Yanımdan hiç ayrılmadı’’ demiş. Ayrılmayacak elbette ama bir zamanlar Erzik’i ulusal maçlara bile davet etmediği için medyada eleştirilen Haluk bey, sonra istemeyerek de olsa davetiye göndermek zorunda kalmıştı. O günleri herkes anımsar. Peki ama bu ani değişimin bir nedeni olabilir mi? Elbette ki Haluk bey strateji ve kurgu ustasıdır. Şenes Erzik seçilirse kulüplerin federasyon başkanlığına istediği Erzik elbette ki UEFA’yı seçecek ve Haluk bey olası bir rakipten kurtulacaktı. Oysa Avrupa kulüplerinin Platini’yi seçmelerinin en büyük nedeni de FIFA’yla başa çıkabilecek bir yapıya sahip olması. Şimdi bekleyelim ve görelim, FIFA’yla UEFA arasındaki savaşı... 20
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear