17 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

C SPOR FUTBOL KASIM SALI RASİM KARA Beşiktaş kaosa doğru CİHAN ÖZCAN T ürk futbolu denilince akla gelen bir kaç sayılı isimden biridir Rasim Kara. Yıllardan beri futbola hem kaleci olarak hem de teknik direktör olarak hizmet vermiş önemli futbol adamı. Teknik adam olarak ülkemizi yurt dışında Kanada’nın Ottowa Wizadrs ve son olarak da Azerbaycan’ın Hazer Lenkeran takımlarında görev aldı. Kendisiyle Türk futbolu hakkında konuştuğumuz Kara, söz Beşiktaş’a gelince burkuluyor ister istemez. Alınan sonuçları içine sindiremeyen deneyimli isim, “Beşiktaş hızla bir kaosa sürüklenmekte. Acilen çözüm bulmak gerekli” diyor. Beşiktaş’taki son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Uzun zamanden beri söylüyorum. Beşiktaş’ın gittiği yol, yol değil. İdari ve teknik açıdan yanlış yönetiliyor. Borç 100 milyon doları aşmış durumda. Herhangi bir sportif başarı yok. dan Taraftarın durumu da iç açıcı değil. Bugüne kadar kumandayla yönetilen taraftar yönetime ve teknik kadroya sırtını dönmüş durumda. Ancak kendi içlerindeki bölünmüşlükleri daha da vahim bir durum. Tribünlerin bir kısmı yönetimi istifaya çağırırken, diğer bir bölüm ise susturmaya çalışıyor. İşin içinde başka şeylerin olduğu aşikar. Tigana’nın başarılı olacağına inanmıyorum. Henry’e teknik direktörlük yapmış, çanta taşıtmış olabilir, ama burada yaptıkları önemli. Burada da istenileni veremiyor, benim fikrimce vermesi de zor. Hemen bütün oyuncular sıradan oyuncular haline geldi. Geldiği ilk zamanlar, “Transferi ben yapmadım” dedi. Şimdi baktığımızda Baki, Runje, Delgado gibi isimler onun istekleriyle alındı. Oyuncuları öne atmak da doğru değil. Onları birarada tutup, oynamalarını sağlamak teknik adamın işi. Yönetimin de yanlışlar içinde olduğunu söyleyebiliriz. Böyle transferler yapar, böyle teknik adamlara görev verirseniz, her dediklerini doğruyanlış bakmadan kabul ederseniz koltuğunuzu da tehlikeye atarsınız. Ancak, Beşiktaş’ın şu anda bir kaos içinde olduğu yadsınamayacak bir gerçek. Azerbaycan’daki patronum, “Ben Beşiktaşlıyım. Sana kaynak sağlarım” dedi. Eğer sözünde durursa ben de başkanlık için adaylığımı koymayı düşünürüm. Partizanlık en büyük sorun Azerbaycan maceranızdan biraz bahsedebilir misiniz? 2 ülke futbolunu karşılaştırmanızı istesek... Görev aldığım Hazer Lenkeran yeni kurulmuş ve direkt olarak Azerbaycan Süper Ligi’ne çıkmış bir takımdı. Ben görevi devraldığımda yedinci sıradaydı. İlk sezonu Azerbaycan’ın en önemli takımı olan Neftchi’yle puan puana bitirdik. Neftchi devlet tarafından desteklenen, Azerbaycan’ın en eski takımlarından birisi. Üstelik ligde gol rekoru kırdık. Geçtiğimiz sezon da idari menajer olarak görev aldım. Ancak, Azerbaycan idari menajerliğe pek hazır değil. Azerbaycan’ın yeni yeni toparlanmaya başlayan bir ülke olduğunu söyleyebiliriz. Nereden baksanız toparlanmaları bir 10 yılı bulur. Tabii orada hükümetin futbola müdahalesi de söz konusuydu. Türkiye’de yaşanan kimi olaylar orada da söz konusu. Neler derseniz, hakem olayları örneğin. Ancak, bu tür olayların kararlı bir şekilde üstüne gitmeye başladılar. Azerbaycan’dan bakınca Türkiye nasıl görünüyordu… Türkiye’ye geldiğinizde Türk futbolunu nasıl buldunuz? Bir Brezilya, bir Arjantin, bir Almanya gibi iyi olmasını istiyorsunuz. Fakat 6 yıl federasyon bünyesinde ve ulusal takımlarda görev yapmış biri olarak hem Avrupa Şampiyonası hem de Dünya Kupası Finalleri’ne katılamamamız ve kulüplerimizin Avrupa’da aldığı dereceler hayal kırıklığı yarattı. Baktığımızda tesislerin mükemmel hale geldiğini görüyoruz. İkinci ve üçüncü liglerde de neredeyse toprak saha kalmadığını söyleyebiliriz. Bütün bunların yanında alınan sonuçlar paralel gitmiyor. Türkiye’de ne yazık ki spor özerk olarak geçiyor ama tam olarak özerkliğe kavuşamadı, siyasetten kendisini tam olarak arındıramadı. Partizanlık önde gidiyor. Falanca partiyi destekleyenlere, seçimlerde filanca başkana oy atanlara ödül olsun diye teknik direktörlük görevi veriliyor. Avrupa’dan gelen bir teknik adam, parasını alamadığı zaman FIFA’ya veya UEFA’ya gidebiliyor. Ama yerli teknik adamların böyle bir hakkı yok. Antrenörlük Türkiye’de meslek sayılmıyor. Spordan Sorumlu Devlet Bakanı, diğer ilgili bakanlıklar, federasyon, kulüpler, herkes el ele verip buna bir çözüm yolu bulmamız lazım. Yaklaşık 1000 teknik direktör, 10 bin civarında antrenör var ama mesleği teknik direktör olarak geçmiyor. Türkiye’de bir takım şeyler yanlış işliyor. 4
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear