Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN H A F T A N IN SÖZÜ “Neşeli idman yap ki genç kalasın” (Beşiktaş Dergisi) Genç kuşakların çaresizliği G .Saray Teknik Direktörü Gerets‘in iyi bir yöntemi var, istenilmedik bir sonuç sonrası futbolcuları topluyor, maçın kaseti üzerinden defalarca onların yanlışlarını hatalarını söylüyor ve sonra da son sözünü söylüyor “sakın bir daha bu hataları yapmayın” G.Saraylı futbolcular genellikle hataları nerelerde yapıyorlarmış; 1pas hataları ,2gol noktalarında beceriksizlik . Bu hatalar aslında sadece G.Saraylı futbolcuların değil, Türk futbolunun , futbolcusunun temel hataları. O nedenle olayı genelleştirelim. Ülkemizde yıllardan beri ısrarla ve dilimizin döndüğünce söylediğimiz altyapıdaki tutarsızlık, duyarsızlık ve çeşitli nedenler. Bu çeşitli nedenleri ikinci bölümde irdeleyelim. Altyapıya hiçbir zaman gereği kadar önem vermediğimizi kabul edelim ve yıllardır buna asla inanmadığımızı da söyleyelim. Çünkü konfeksiyon işimize saha çok geliyor, çünkü futbolun altyapısından futbolcu yetiştirilmesini beklemeye asla tahammülümüz olmadığı gibi yönetim dönemi içinde başarılı olmanın tek yolu olarak hazır futbolcu almayı daha uygun görmüşüz. Şunca amatör kulüplerimiz var. O kulüplerde şunca futbolcumuz amatör takımlarda top koşturuyorsa da onlar da bir yerlerde heba olup gidiyorlar. Yapılan tespitlere göre genç futbolcular 17 yaşından önce ciddi bir hocanın bir antrenörün eline gelmiyor. Ya eski bir futbolcu ya futbol hobisi olan ve kendisine “hocam” denilmesinden hoşlanan mahallenin bir büyüğünün elinde, bir genç futbolcunun, futbolun temelini oluşturan fiziki çalışmaları antrenman çeşitlerini yanlış ve doğru hareketleri öğrenmesi düşünülebilir mi? Ama Türkiye’de gerçek budur ne yazık ki. Üstelik fuıtbol bilimi “1415 yaşından sonra fiziki yeteneklerin gelişmesi beklenemez” demesine karşın bizim uğraşlarımızın bir anlamı yoktur, atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Gençlerin arasından az da olsa çıkacak yetenekler de çeşitli nedenlerle bir yerlere takılmıştır. Genç kuşakların öylesine büyük sorunları var ki, sosyal, ekonomik, sağlık ve eğitim sorunlarının yanı başında da “gelecek endişesi” sağlıklı bir gelişmeyi, özellikle de spordaki gelişmeyi önlüyor.Genç “ne olacağım ?” korkusu içinde bir yanda spora mı eğilsin, öğrenimine mi devam etsin ikilemi içinden kurtulamıyor. Ancak ailesinin ekonomik sıkıntısını yaşayan gencin bir an önce evine katkısı söz konusu olunca o genç bir an önce para kazanmayı düşünüyor ki bu ülkemizin genellikle eğitim sistemindeki en önemli yarasıdır. Herhangi bir iş onun için söz konusu olmadığı gibi, geleceği düşünmesinin de bir anlamı kalmamıştır, o genç artık günü kurtarmaya çalışmaktan başka bir amaç taşımıyordur. Ülkemizde böyle bir ortamın içinde ne doğru dürüst bir eğitim ,ne sağlıklı bir spor ne geleceği olan bir gençlikle karşı karşıyayız.Futbol Federasyonu ile Milli Eğitim Bakanlığı bir protokol yaptı. Protokolun içeriği tam olarak açıklanmadı, onu da öğrenince değerlendirmemizi yaparız. Sözün başına dönelim, G.Saray teknik direktörü gördüğünü yorumluyor ve elinden geleni yapıyor ama bu ülkeyi yönetenlerin ellerinden geleni yapmadıklarını yapamadıklarını ne yazık ki bilmiyor. Türk futbolun yanlışları eksikleri hataları Gerets’in suçu mu ? Koç Holding’den gençlere destek S on yıllarda duyduğum en güzel haber “Koç Holding 8 bin meslek okulu öğrencisine burs veriyor.” Bu ülkenin en büyük sorunu eğitim, sonra da üretim değil mi? Koç Holding’in üretim yapan birçok şirketi var. Bu şirketlere bir çok eğitilmiş çalışan gerekliyse o zaman geleceğe yatırım yapmanın en güzel bir örneğini veren Koç Holding, aslında bu burs yöntemini daha önceleri de yaptı, Üniversitesini kurduktan sonra şimdi de üst kademede yönetici düzeyinde gerçekleştiriyor. Yıllar önce ABD’nin Türkiye’deki genç beyinleri kendi ülkesine kazandırmak için yaptığı burs oyununu birkaç yıldan bu yana da Sokrates, Leonardo da Vinci ve Erasmus programları içinde, Türkiye’nin genç beyinlerini AB sınırları içine taşıma projesi tüm hızı ile devam ederken “Koç’un yaptığını neden başka holdinglerimiz yapmasın ?” diyorum. Bu ülke hepimizin bu ülkenin gençleri de bu ülkenin geleceği . 75 milyon insanımızın yüzde 60’ı 30 yaşın altında, bu 45 milyon genç insan demektir. Ve ülkemizde 10 milyon işsiz varken gençlerden acaba kaç milyonu geleceğinden umudu kesmiş durumdadır? Sporcu da bir üretkendir, ülkesinin başarısı için çalışır çabalar, amacı ülke bayrağını uluslararası platformda dalgalandırmaktır. Çağdaş ülkelerde sporcuların da hamisi vardır, sponsoru vardır. Ama görüyoruz ki Avrupa ve dünya şampiyonalarında madalya kazanmış, nice sporcumuz var ki sahipsizlik nedeniyle çıktıkları kürsülerde fazla kalamamışlardır. Gerçi Maliye Bakanımızın (artık Kemal abi demeyeceğim) özel, kamu , köy kent, kıyı orman demeden her şeyi paraya çevirmeye kalkması kamu vicdanını rahatsız ettiyse de ulusal kimliğimizi temsil eden ve edecek sporcularımıza imaj, marka ve sosyal vergi adına destek verilmesinden yana olduğumuzu söylemeliyiz. Avrasya maratonu değişim istiyor B ir Avrasya Maratonu’nu daha geride bıraktık. Başladığı günleri anımsıyorum. Hıncal Uluç , rahmetli Oktay Kurtböke ve ben, Cüneyt Koryürek’in sırtını sıvazlayıp “Bu işi sen yaparsın , senin arkandayız” dedik ve Avrasya Maratonu’nu üzerine yıktık. Daha önce de Boğaz maratonu olarak 5 kez yapılan “Kıtalararası Avrasya Maratonu” resmi adı ile 1983’te koşuldu. İlk koşu 3 bin kişiyle başladı. Katılan herkese tişört, yağmurluk, ve madalya verildi. Cüneyt’in Elmadağ’daki ofisinde bir konfeksiyon işçisi gibi çalıştığımızı anımsıyorum; ne güzel günlerdi ne heyecanlı günlerdi. Gazetelerin baş sayfaları Avrasya’nın simgesi Boğaz köprüsünden geçen binlerce kişiyi fotoğraflıyordu. Ertesi yıl Eurosport da yayına sokmuştu Avrasya’yı ve köprüde o gün 7 bin küsur kişi koşmuştu. Cüneyt yine bizim zorlamalarımızla ( Avrasya maratonunun selameti açısından) atletizm federasyonu Başkanı oldu, ertesi yıl 12 bin kişinin katıldığı Avrasya koşusundan sonra da ayrıldı. 28 yıldır iki kıtayı birleştiren Boğaz köprüsünden binlerce yüz binlerce koşan koşmaya meraklı olan, yılda bir kez de olsa doğa ile baş başa kalan insanlar trafiğe kapanan yollara sinirlenip homurdanan “bir pazarımız var onda da evde kapanıyoruz” diye yakınanlara rağmen koşuluyor, onun paralelinde olmalı ve Avrasya gitmelidir. İkincisi Avrasya’nın tarihi değişmeli; genellikle sonbaharın ve kışın birbirine karıştığı günlerde katılımın az olması iyi bir durum değil. Uluslararası takvim toplantısında bunu istediğimiz bir tarihe (örneğin eylülün ortası ya da sonu) almamız için hiçbir engel yok. Avrasya bir şenliktir, Kıtalararası olması nedeniyle bir milattır, bir marka olmuştur. Avrasya, İstanbulluların evde kapanmayıp Boğaz yollarına koşacağı gün olmalıdır . New York Maratonu gibi çok önemli bir maraton ile aynı gün koşulmamalıdır. Halkın katılımı artmalı, animatörler görevlendirilmeli, bir takım senaryolar yapılmalı. Avrasya maratonunda sadece maratoncuların değil halkın da koştuğu unutulmamalıdır. Avrasya bir festival havası içinde geçmelidir. İstanbul o günü Formula 1 günü gibi yaşamalı, oteller dolmalı uçaklar İstanbul’a turist taşımalı. Avrasya’nın simgesi Boğaz Köprüsü o gün dünya günü yaşamalı. Geçen ay Lizbon’daydım. Cabo da Roca’da Avrupa’nın Okyanusla birleştiği noktanın anısına 10 Euro’ya sertifika veriyorlardı. Bizim Avrasya Maratonu iki kıtayı birleştiren dünyadaki tek maraton olarak değerini siz takdir edin. Dünya döndükçe değişim de doğaldır. B İ R F. B A H Ç E L İ Ş İ K AY E T İ zdan çektiği kadar H i ç k i m s e d e n ç e k m e d i h o ro HAFTANIN İSTATİSTİĞİ İNAMO TO (G.Saraylı futbolcu) 6 maçta 6 faul, 7 şut (77 dakikad a bir şut) koşuluyor, koşuluyor. Ancak 28 yıl geçmiş aradan, Avrasya’nın da artık yeni bir değişime gereksinimi var. Artık daha kaliteli maratoncular gelmeli , dünya gözünü İstanbul’a çevirmeli ki dünya TV’leri Avrasya’dan söz etsin, görüntü versin, haber yapsın. Yıllardan beri gelenler hemen hemen üçüncü dördüncü sınıf isimler, İstanbul 2010’da dünya kültür başkenti olacak, spor da 20