Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
B İ R R O M A N Doğa ile bu zenginlikte bir ilişki yüzkızartıcı! "Yangtnlar, sıcak çöller geçtikten, çağlayanfann en hıztı yerinde tutunmaya çahştıktan sonra yeni dünyaya onu geçirecek ofan bu san madeni anahtarla kendisini bekleyip duran kapıyı açabilirdi şimdi." Kalypso, s. 100 TAR1K GÜNERSEL KALYPSO/Günseli İnal/Remzi Kitabevi/Kod No: 097.523 Gulseli'nın eseriyte ilgili sohbetlmizdeki sorutanmla sözlerim fazla kalabslık geldi daktilo başına geçtiğimda. Sonuç ortada! Romanına gelince: Doğayla bu zenginlikte bir ilişki yüzkızartıcı! Roman? İNA1 Onelde romnn lürü bizde bir sııııfı, bir $eyi eleşlirmek iein yazılıyor; romancı dönüp dola$tp sosyal bilimci gibi bir rol lajımaya başlıyor ondan beklencn bir tavır oluyor bu. Bir olguyu, bir sınıf'ı vc dünyayı clc^ıirmck için roman ya/mak hana saçma geliyor. Roman yaznıak hana sat.ma gcliyor. Roman bir olguyu ancak serimleycbilir. olsa olsa. O da ister İMemr? yorıımla. Romancı yüksek bir gO/müiçesine, her şeyi elestirme yeliiirır vc ya/djğ'ı romaııa bunu yerlejlirebilme gUcünc sahip "taıırı yazar" lipi benim tipim dejŞil. Bitimroman ilışkisl? İNAI Bilimsel bir oğretiden yola çıkarak roman ya/mak eok mhafbir şey. Örncğin Musil bunu ronıanı Genç Törleş'ıe denedi. Insanda bulguianmış bir şcyin romanı bana hiçbir şcy ifade etmiyor. Kendimi ve varlığı tanıma benim için ön plandadır. Bilim buıiln çahalarına karşın evrtni açıklamaya yelme/. Iç yolculuk romant ya da edebiyaı anlatısmın nedenlerindcn biri budur. Romancı csıclikçidiı, ayrıca. Roman kurarken dilin son dcrccc önctnli olduguna inanan biriyim. EleştM? İNAI. Benim eleîtirmegüctlm yok, iı;imde boyle bir duriu yok. Zaten yaşanıa ili>kin vok a/ jey biliyorum. Dıj dılnyada ba^kalarına nornıal gcten bir şey /aman /amarı bcni büyük ^aşkınlıklara sürüklüyor. " N o r m a l " sözcügU benim için hiçbir geçerlilik laşımıyor. " D o ğ a l " so/cüğü ile nc kastcdildiğini bilmeme karjın bu kelimcyi kullanıştaki guven duygusunun nasıl böylc saglanı olabildigi bcni hcp jaşırtmıştır. Bu yüzden de romancının bir ahlakg, bir kurallar bütünilnü savunan ele;lirel bir ki;i olarak ortaya çtkması beni şaşınır. özellikle son gider... Yazgiya başkaldın ve aşkııı mler ka/aıınıası ılimyayı yeniden kurınak dcmcklir. Sevgiyi yitiri; dircni^ler ya/.gıya ancak silrünılr geçcr; onu a^la yıkyına/. KuçOk duygularla da bir yere varılma/. Bundan sonra? İNAL Kişiler arasmdaki cinscl ilişki vc ulu^unıa, crotik çarpıcılığa, romanda >iiıdc ulamayacak bi^'imdc yaklaşmak muıukün bclki dc. Bu ilişkilerin (uhaflığını, ruhların birbirlcriyle yatay ve dikey l'arptvmalarınt ve eroıikliği fark edilmemiş iıısan ilişkilerini verınek. Devinimlcri /ihinsel ve rııhsal planda yajaııuıı yuğun eroti/m bundan soıuaki lomanlarımın odagım uluşturaı:ak. Uu arada $unu bcliıtcyiın: KLIUIÎIIIİ asla bir "cdcbiyaıçı" olarak gOrmüyorum. lidebiyatvı olmanın tu/.uklarım sczdığimdcn onu reddediyoruııı. Ldcbıyatın ya/ara ha/ırladığı dııragan vc büyük tıı/akları, (dil lekrarlannı dil dönemeçleri ile (ekrarlar unuiu>a kar>ı koysa da) kcmikleşmi> biı yapı bcni hcr zaman tırkütür. Bif^ok edcbiyatçı (aıııdım, sö/cükleıle birliklc yorgundular, btvgindilcr, renklcrini kaybeımi^lerdi. I'ckraılar yukalarına yapışmıştı, kendilcrini görevli saydıklarından. Dilleri ıu lulmuştu. Sö/cükler yakalarına yapışıp duruyordu. Oysa so/cükler hız ve rüzgârdan olıı$maİ! vc gökyı.l/unün incili kalında bile duyulmalı. Bu btığlamda ya/ılan seyleı kalıcı olur; ancak bu kaliL'tlık cdebiyatçınm kalıcıhğı dcmek dcgildtr. I l O Ü / M « intt "Sözcukter hız ve rüzgİKtan oluşmalı v» gökyüzünün inctll katında Wte duyulmalı." zamanlarda beni ilgilendiren, çocukluğun bilgi pıııarı. Çucuklugun gi/lcri, clkilcnimleri, olguları ve dogası benim için ünem Usır. Çocukktn ya>anan jcyler islcr tatlı olsun isterse acı veya muhte}em. ölUmc dck btzi izler, pcsinıi/i bııakrna/. Kalypso? İNAL Düslcr hcr zaman yaşanıdan ve kaba gerı,ek1iktcn gliçludür. Bu yaklaşıınla Kalypsu'nun düşsel bir roman olduğu süylcncbilir. Kiıapia her şey mclal'izik özellikler taşır. k'tjilerin ıtinıü metafıziklir, bana gOre. Ve baııa baglı olması bakımından Kalypso bcndcn bağıınsızdır. Romanda, istcrsen "anlatıda" diyelim, özellikle ömer Biriçim'in zihnindc, duygularında, geçmi$inde, geleccfiinde, tuıkularında, dünyaya bakısında, .scçimlcrindc vardır. Buşka deyi^le Omer'sı/ .sahnelcrde bile ömcr'in varlığı çe$illi biçimlcrc girmij olarak vardır. Bu agdan liplcrin silikligi söz konıısu bile değil; Kaiypsn lek bir kadını dile gctiriyor. Ben'in parçülam»ını ve kişiligi ohı$luran ba>ka ben'leri anlauyor da olabilir. Kalypsu'da Ivem ya/gtohk lıeııı Je ba;katdııı viir bence, Kadcrciligiıı daı kalıplarındaıı sö/.clnıiyorum; insanıtı bclli bir oluşjumda dünyaya gelmcsindcn, varolu$11 n içinc yuvarlannıasından denı v\ıruyortını bir tür, daha bajtangıı,ia konumunu •ieçeme; olnıasından. ö ı e yandan yazgıya başkaldırma beni en cok etkilemi> insancylemkriııdendir. Yaz.gıya kar$ı hafif sözcüklcr kullanır insanlar. ya da o kullanıtan sözcUkler hafif kalır. Bu tür söylem en hafif rüzgârla bile yok olur Şubai1969 ÇERÇEVE