23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

31 AĞUSTOS 2003. SAYI 910 SOYLESİ Godot'su, üçlemesi oyıllarda çıkıyor. 60'lar değil de 70'lerden sonra işin tadı kaçıyor iyice. Postmodernizme giriliyor ve gerisi cıvıklık bana sorarsan. Kimler onlar hani 70'lerde " Varlar ama yoklar"dediklerin? Salman Rüşdü mesela benim için yoktur. O benim joker kötü yazarımdır. Kadın yazarlar? Kadın, kadındır. Erkek yazardan farkı var mıdır, bilmem. Erkekler daha iyi mi yazar olııyor dersen, mümkündür. Bir kere daha çok yazar çıkıyor erkeklerden. Kadın duyarlılığı ile erkek duyarlılığı arasında besbelli bir fark var. Bunun ucu yaratıcılığa da gidiyor. Sevdiğim kadın yazarlar var, az da olsa, mesela Jane Austen, mesela George Eliot. Bir miktar da Virginia Woolf'u severim. Ama öyleölüp bittiğim bir kadın yazar da yok. Yani Jane Austen'ı severim amajane Austen'sızyaşayabilirim.Hadigenellemeyapalım, rahatlayahm: Kadın yazarlar olmadan da yaşayabilirim. (Koç'un kadın yazarlarla ilgilisöylediklerini sevmedik vekısa kestik. Tamamım nastlsa Picus 'tan okursunuz. C. D.) yaşından beri hep yazar olmayı hayal ettim. Robinson (>usoe'yıı okuduğumdan beri... Robinson Crusoe değil ama, hep Daniel Defoe olmayı hayal ettim. Bu hiç geçmedi. Sonra hayatım boyunca hep kitap okudum ve hep bir gün yazar olacağıma inandım. Daniel Defoe, Joyce, Henry James... Arada başka neler var? Arada başka kilometre taşı yok. Benim adamlarım bunlar. Defoe'yu meselajoyce da çok severdi. Yazarlık profili falan olarak kastetmiyorum da, Defoe'nun tekniğini, ayrıntı düşkünlüğünü, kuruş kuruş her şeyi hesapetmesini... Türk edebiyatında "Vay be" dediklerin... üzel bir "Vay be" dediğim kimse yok ama sevdiğim adamlar var. Yusuf Atılgan'ı seviyorum. Tanpınar'ı seviyorum tabii. Tanpınar başka. Bizim ilk gerçek, hatta tek büyük romancımızdır, bana sorarsan. Ama Türk şiirini Türk romanından daha çok seviyorum. Yahya Kemal hastası bir adam duruyorkarşında.Böyle,nasıldiyeyim,ruhumun tüm telleriyle bağlı olduğum bir şairdir Yahya Kemal. Onuokurken Eliot gibi, Istanbul özlemi MÜŞERREF HEKİMOĞLU Özlemin eski tadı yok, diyenler çavuşüzümünün türü tükendi artık. yanılıyor. Özlem güzel bir olay, ü üzüme buğulu yeşilliğini, güzel sevdiğimiz bir dosta, bir sokağa, bir tadını veren toprak da özünü, sofraya kavuşmak özlemi dayanılmaz havasını çoktan yitirdi. Havada ıslak boyutlara varıyor kimi zaman. bir ekşilik var şimdi. Kanatlanıp uçmak, özlediklerimize Bu çirkinlik, bu yozlıık, bu yapaylık ulaşmak ıstiyoruz. yalnız nüfus patlamasından mı lstanbul'a da böyle bir özlemle kaynaklanıyor acaba? Çarpık koşarım her zaman. Kardeşlerim, kentleşmenin, çarpık politikaların, yeğenlerim ile sevginin sıcaklığını tersine kültür devrimlerinın etkisi duyarım. Fellini'nin filmlerinden yadsınabilir mi? tstanbıd'u sahneler oluşur evimizdc. sevmeyenler güzelliğini Tartışmalar, kahkahalarla bir değerlendirebilir, yeni güzellikler beraberliğin mutluluğunu yaşarım. üretebilir mi? Başka evlerde, sofralarda da Ancak tstanbul'u sevmek de bir dostluğun güzelliğini hissederim. kültür olayı değil mi? tstanbul'u Küçükyalı mezarlığında anneciğim sevmek için yaşamak, gerçek sahibi ile içten bir söyleşinin rahatlığını. olmak, güzellikleriyle bütünleşmek Sevdiğim bir sokakta mutlu bir gerekiyor. Kültür varlıklarını dönemin anılannı tazelerim. Elbet korumak, sevgisizliğe, hoyratlığa biraz da hüzünlenirim. Istanbul'un karşı direnmek, tepki göstermek güzelliğini hızla yitirmesi bana gerekiyor. tstanbul'a sevgiyle, büyük hüzün verir doğrusu. Bir saygıyla bakanlar Boğaz tepelerini kentin güzelliğini böylesine çabuk tıraşlamıyor, güzellikler üretiyorlar, yitirmesi aynca şaşılası bir olay. geçmişten geleceğe köprüler Tarihini de, coğrafyasını da unutmuş kuruyorlar. Bir kültür birikimini cn gibi bir umursamazlık var her güzel biçimde sergiliyorlar. köşede. Başkent Ankara gibi *** tstanbul da arabesk bir dönem Sevgili okurlarım; yaşıyor artık. Gökdelenler, villalar, Okuduğunuz bu yazı, bundan 14 yıl Boğazı köpürten lüks tekneler, ama önce yazıldı. Bugün orman vasfını bir yapaylık, oturmamışlık var. kaybettiği öne sürülen arazilerin Parayı en yüce değer yapan satışı gündemde. Özlemini politikayla vardığımız ortam bu hiç duyduğumuz eski tstanbul giderek kuşkusuz. Bu ortamda tstanbul doğal güzelliğini yitirecek, daha çok özlemi daha çok derinleşiyor galiba. yapaylaşacak. Yakılan, kesilen Doğduğum, büyüdüğüm kenti ağaçların yeri yine beton yığınlanyla yabancısı gibi dolaşıyor, evleri, dolacak. sokakları tanıyamıyorum. Bağdat Özlemler, umutlar yeşermiyor, Caddesi'ni tanıyamıyorum, aksine giderek daha da soluyor! Çiftehavuzlar'da, Caddebostan'da Umudun solmasına izin vermemek, yürürken evleri, bahçeleri tepkiyi ortaya koymak gerekiyor. tanıyamıyorum. Vaktiyle hayran Geçmişi geri getirmenin olanağı seyrettiğim Boğaz yollarını, yeşil yok!« tepeleri tanıyamıyorum. Kimi kıyıların betonlaşmasını içime sindiremiyorum doğrusu. Bir dantel sökülmüş de, kaba bir şeritle kolalanmış gibi! Bir güzelliği yok ederken, başka bir güzellik üretilemezse sonuç bu oluyor elbet. Yeşil kayboluyor, mavi soluyor, hava kirleniyor, kent çirkinleşiyor. Yakacık'a "Istanbul'un balkonu" derlermiş vaktiyle. Çocukluğumda gider bağlarda üzüm tstanbul: Güzelliğini giderek yitiren kent. (Fotoğraf: verdik. O Gürol Sözen, Martıların İstanbul'u kitabından) Hamdi Koç, Teoman'ın sorularını yanıtlarken şöyle diyor: "Solcu roman oltnaz, daha doğrusu ideoloji yedirilmiş roman olmaz. Apolitiklik takıntım oradan." Rilke gibi, Donne gibi dev şairleri okurken aldığım zevki ahyorum, hem aynısıyla, hem de bizden bir ses olduğu için fazlasıyla. Sonra, Ahmet Haşim'i de çok seviyorum. O da çok istinai bir şair. Bir röportajında edebiyat zevkinin 1920'lerde kaldığından bahsediyorsun. Joyce, Lawrence...Işte modcrnizmin filizlendiği hatta doruğuna çıktığı zamanlar, 1920'ler. Bak, Joyce, Yeats, Lavvrence, Pound, Eliot, Faulkner... Bütün bu adamlar aynı anda yazıyorlar. Aynı anda faaller. Hatta bunun bir kısmına Henry James ve Joseph Conrad da dahil. Dünyaedebiyatının en güzel, hâlâ en ölümsüz olan örnekJeri o zamançıktı. Nezamanakadar? 2. Dünya Savaşı'na kadar. Sonra zaten bütün Avrupa'nın şekli şemali değişiyor. Bütün duyarlılıklar değişiyor. Bu adamlar zaten biıçoğu savaşın bittiğini göremeden ölüyorlar. Joyce mesela savaş sırasında ölüyor. Arkasından Beckettgibibiriyetişiyor ama ondan sonra artık o duyarlılık değişnıiş. Savaştan sonra da o 195()'li yıllar iyi. William Golding sözgelimi. Sineklerin Tanrısı'nıyazıyor. 1955olmalı...Beckett'ın Bir de " Yaşasın Apolitik Türk Yazarları" meselesi var... Evet, yine bak 70'lerden bahsediyordum. O yıllarda ağır bir politize durum vardı. Ya, memlekette yediden yetmişe hepimiz solcuyduk (güler). Hani öğrencilerin takıldığı bazı dandik kahvehanelerin kapısındayazarya, "Tüketimmecburidir" diye, o yıllarda bizim kültür hayatının kapısında da "Marksizm mecburidir" diye bir levha vardı sanki. Ya tamam solcu olmaya bir itirazını yok, haddim de değil, isteyen solcu olur, isteyen başka bir şey, medeni bir ülkedeherkes her istediğini olur, ama "solcu roman" olmaz, daha doğrusu ideoloji yedirilmiş roman olmaz. Ha, olur olmaya, ama ben onu roman yerine koyup evime sokmam. Apolitiklik takıntım oradan. Senin politikayla ilgin ne? Hiç.sıfır. Elbette memlekette olanıbiteni takip ediyorum, ama düşüncemi kendi me saklıyorum. Çünkü ben bir romancıyım ve beni sadece romanm kendi politiği ilgiIendinr. Başkasını başkası düşünsün. Ve herkes sadece kendi işini iyi yapmaya çalışsın, yeter. Politikanın romancılara ihtiyacı yoktur. •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear