Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
31 AĞUSTOS 2003. SAYI 910 KENT gall'dan V. Tatlin'e uzanan zengin bir koleksiyona sahip. Müzedeyeralan "19101960 Paris'teki Rus Sanatçılan" sergisi bizim için güzel bir sürpriz oluyor. Tıpkı Hermitage'daki "CoBrA" sergisi gibi. Fakat her iki serginin de sadece Rusça kataloglarının olması bizi hayal kırıklığına uğratıyor. Müzelerdeki açıklamaların çok az bölümünün Ingilizceolması da bize Rusların henüz turizm olgusuna yeterince eğilmediklerini gösteriyor. Havaalanındaveoteldekigörevlilerintavırlarında bu fikrimizi perçinliyor. Adını Petro'nun 1712'de yaptırdığı, Novgorad Prensi Alexandr Nevski Manastın'ndanalanNevskyProspektcaddesi (Neva Caddesi) 4.5 km uzunluğuyla çoktan şehrin atardamarı. Sözünü ettiğimiz müzeler kadar ünlü bir cadde. Caddedeyürürkenhangibinayabakacağınızı şaşırıyorsıınuz. Detay üstüne detay. Renk renk Barok binalar arasına serpiştirilmiş Art Nouveau binalar. Bu binaların çoğunda yiyecek satan dükkânlar yer aldığından içlerini de rahatça gezebiliyokendini astığı otel diye. Meraklıları Dostoyevski'nin romanlarında adı geçen mekânları, teker teker ziyaret ediyor. Bizse bu şehirde geçireceğimiz birkaç gün içinde şehrin nabzını tutma telaşı içinde Neva Caddesi'ni turluyoruz sadece. Burası Kazan Kilisesi, burası St. Isaac Katedrali diye. Kiliselerin önlerindeki dilenciler, metrolardaki yaşlı kadınlar sessiz bakışlarıyla geçiş döneminin sancılarını hissettiriyorlar. Puşkin'in deyimiyle "aysızamaaydınlıkgeceler"yaşıyoruz.Geceyarımdaelini ayağını çeken güneş, üçbuçukta yine ortaya çıkıyor. Şansımıza puslu ve yağmurlu günler denk geldiği için, beyaz gecelerin tadını tam çıkaramıyoruz. "1917 tkinci teşrin yedi Koca ağır toplarıyla Aurora Günbugündedi." Yağmurlu bir günde, Nâzım Hikmet'in dizclerinde de yer alan, Ekim Devrimi'ni Kışlık Sarayı bombalayarak dan çıkarıhyormuş), trompe l'oeil (gözaldatan resimler) tarzı duvar resimleriyle süslü bu salonlarda, yaşam gerçeği yüzümüze vursa da; hızımızı kesmeyip, 18 değişik ağaçtan oluşturulan desenli parke döşemelerin üzerinden yolumuza devamediyoruz. II. Dünya Savaşı sırasında 29 ay 19 gün (SEylül 194127Ocak 1944) Nazikuşatması altında kalan şehri savunanlar, Hermitage'dakieserlerinbirkısmınıtrenlerle Sibirya'ya göndermişler. Hcykelleri ise ya toprağa ya da kum torbalarına gömınüşler. Sadece Milli Kütüphanesi'nde 34 milyon kitap bulunan, şimdilerde nüfusunun (4.5 milyon) yüzdc 80'i üniversite mezunu olan bu kahraman şehri selamlamaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. St. Petersburg'un clli bir kardeş şehrindcn biri olan Istanbul'da yaşayan biri olarak sanata verilen bu değeri kıskanıp; bir kez daha yok cdilen, rantiyeye kurban edilen kültür değerlerimize hayıflanıp duruyoruz. 1703 yılında, Büyük Pctro (Pyotr Alckscyeviç) tarafından Neva nehri deltasında, bataklık bir arazide 42 ada üzerinde kurulmuş olan St. Petersburg, 1812'den 1918 Mart'ına kadar Çarlık Rusyası'nın başkenti olmuş. Aziz Piter'in ? İVadıyla anılan şehir, PetrogradveLeningrad (19241991) adlarıyla da anılmış bir zanıanlar. Rejim değişikliği sonrası yapılan referandumla yenidcn St. Petersburg olarak andmaya başlanmış. Kardeşleri ile giriştiği iktidar mücadelesi yüzünden Moskova'yı terk cdcrck, St. Pctcrsburg'u yoktan var eden Büyük Petro( 16721725) Ba tılı bir şehir kurma hayaliyle; Trezzini, Rastrelli, Çjuarcnghi, Cameron, Montferrarul adlı Avrupalı mimarların de netiminde yüzlerce işçi, savaş tutsağı ve kölcyi çalıştırarak düşünü gerçeklcştirmiş. St. Petersburg, bir anlamda Büyük Petro'nun, Batı uygarlığına duyduğu hayranlığın simgesi. Planlı bir şehir olmasına rağmen St. Petersburg, anlayamadığımız bir şckilde; güneşin yüzünü bizlerdenesirgemesindenftemmuzayında bile) olsa gerek bütün ihtişamına ve rengarenkgörüntüsüne rağmen "bireksiklik var, ama ner1" sorusunu sordurtuyor. Bclkiderenklcrgüneşsizkendiniifade edemiyor. RusMüzesi Hermitage Müzesi kadar olmasa da St. Petersburg'dailgiçekenmüzelerden biri olan Rus Müzesi (The State Russian Museıım), Rus resim vc heykel sanatınJan farklı kesitler sunmakta. Grandük Mikhail Pavloviç'in sarayı müzeye dönüşmeden önce askeri mühendislik okuluymuş. Dostoyevski, babasının ölümünü duyduğunda ilk sara nöbetini burada t>eçjrmiş. Müze, A. Rublev'den tlya Rebin'e, K. Brjullov'dan I. Ayvazovski'ye, V. Kandisky'den K. Maleviç'c, M. Cha D E R G 1 D E N Son birkaç yıldır Türkiye'ye bir şeyler oluyor. Başarı eskiye oranla daha sık kapımızı çalıyor. Futbol, basketbol derken sıra atletizme geldi. Rakiplerini tek tek geride bırakan Çankırılı bir genç kız bütün dikkatleri üstüne çekti. Uzun süre itip kaktığımız Süreyya Ayhan hepimizi büyüledi. Koşacağı gün ekranın başından ayrılamıyoruz. Her defasında bir mucize gerçekleştiriyor. Süreyya'nın mayasında garip bir şey var. Sanki göğsünde o hep kazanacak yazıyor. Garip ama o sürekli koşuyor, biz de sürekli seviniyoruz. Bu kez Süreyya Ayhan Paris'te koşuyor. Hem de dünya şampiyonluğu için. Kapak konumuz bu nedenle koşucu kızımız Süreyya. EUerimizi sürtüp ona başarılar diliyoruz. *** Iki ay kadar önce, yaz başında "Ruhi'nin Sazı" başlıklı bir yazıya yer vermiştik. Halim Spatar'ın anı yazısı 1950'li yıllann hapishanesinden bir kesit aktanyordu. Spatar, Ruhi Su'ya hapishanede saz imal eden Faik Şekeroğlu isimli bir koğuş arkadaşından da söz ediyordu yazıda. Hapislik yıllarının ardından hiç rasdaşmamışlardı.Şekeroğlu'nun hayatta olduğu o Pazar günü anlaşıldı. Çünkü Bolu'daki devrimciler "Faik Şekeroğlu burada" diye hemen telefon ettiler. Çok sevindik vc söz verdik, Spatar'ın gazeteci kızı Deniz gidip Şeker Amca'sını bulacak ve onunla konuşacak diye... Sonunda buluştular. Biz de sözümüzü tutup bu çok duygulu ve çok şey anlatan ropörtajı bu hafta yayımlıyoruz. Fotoğrafları çeken ve gönderen Bolu muhabirimiz Rujhat Avşar'a çok teşekkür... *** TeomanHamdi Koç ropörtajını okurlarımızla paylaşan Picus'a yayın yaşamında başarılar dileriz. Güzel bir hafta sonu dileğiyle... İPEK ÇALIŞLAR cumdergi@cumhuriyet.com.tr tmtiyaz Sahibi: Yedi Mayıs Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ adına İlhan Selçuk • Genel Yayın Yönetmeni: tbrahim YıldızlSorumluMüclür: MehmetSucuB Yayın Yönetmeni: tpekÇalışlarflGörsel Yönetmen: AynurÇolakBBuskı: Basın Yatırım Sanayii ve Ticaret AŞ Esenboğa YoluAkşam Tesisleri I Idare Merkezi: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34334 İstanbul. Tel: (0212) 512 05 05 • Reklam: MediGrup ruz. Bu caddede bir tek aykın bina var. O daKGBbinası. Gogol'dan Neva Caddesi... Nikolay Gogol, Petersburg Öyküleri adlı kitabında bu caddeyi şöyle anlatıyor: "Neva Caddesi! Aynızamandahergaribanın gezme zevkini tattığı bir caddedir. Yaya kaldmmları ne denli süpürülüp paklansa da pek çok kişinin ayak izi kalmıştırorada.Gövdesininağırlığı altında granit parkelerin çadayıvereceğini sandığımız emekli bir askerin hantal çizmesi olsun, hep güneşe başını çeviren ayçiçekleri gibi gözlerini mağaza vitrinlerinden ayırmadan yürüycn gencecik bir bayanın minyatür türünden minnacık papucu olsun, yüreği umutlarladolubirasteğmenin ucu yerde sürünen sivri kılıcı olsun; hepsi de kaldırımlar üstünde güçlülüğün ya da güçsüzlüğün izini bırakırlar." Biz de caddenin scline kendımizi kaptırıyoruz. Şıırası Puşkin'in, Dostoyevski'nin oturduğu kahve, şıırası Ycscnin'in başlatan Aurora (Şafak) kruvazörünü gezip burada görevli denizcilerin öykülerinidinliyoruz.Rehberimizbuaskerlerden birinin açlıktan öldüğünü belirtiyor. Bu gerçeklik bir kez daha yüreğimizi sızlatıyor. Kruvazörlerden ayrıldıktan sonra nehir boyunca yol alırken, Pudn'in doğduğu şehre geldiğinde kaldığı binayı gösteriyorlar. Binanın önünde demirlemiş olan üzerinde "CASINO" yazan tekneyi gördüğümüzde; paranın nelere kadir olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Mayıs ayında birçok devlet adanımın da katılımıyla 300. doğum günü kutlanan St. Petersburg'da kaldığımız günler içinde özel bir etkinlik göremiyorıız. YıllardırsürenrestorasyonçalışmaJarınınhâlâ sürmekte olduğu dikkatimizden kaçmıyor. Bu işin hakkını vererek yaptıklarını görcrck ve bir kez daha ımrenerek bu şehri geride bırakıp Moskova'ya geçiyoruz. I ler ne kadar "St. Petersburg'dan sonra Moskova'yagitmek büyük hata "denildiğini bilsek bile programımız öyle.#