Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYF.TDERGİ pıyor ve çok da başanlı oluyor. Bu restoran ve dükkânlar meydanında bir başka güzellik, bir büyü var bu ne diye düşünüp duruyor, sonunda buluyorum. Hiçbir lokanta vedükkândanmüziksesigelmıyor. lnanılmaz güzel bir sessizlikvarburada. Çünkü belediye avaz avaz müzik çalmayıyasaklamış. Ve de bunu başarmış! Rodos bir plaj cenneti... Plajlar kentin orta yerinde, işinden çıkıp iki kulaç atıp tekrar işine dönüyor insanlar sanki. Giriş bedava ama şemsiye ve şezlonglar para ile veriliyor. Bu işi yapanlar sanki özel "kaba"lık eğitimi almışlar. Yanlışlıkla oturduğunuzda azarlanıyorsunuz, saat akşamın altısı olduğunda da gelip altınızdan çekiveriyorlarşezlongu. Yalnızcadeniz, kum, güneş değil ada... Tarihi yerler, müzeler gezgezbitmiyor. Paradeisi'deki Kelebekler Vadisi, bizim lhlara'nınküçüğügibi... Tarihi kiliseler yok burada ama milyonlarca rengârenk kelebek uçuşuyor. Ve burası da turist kaynıyor. Aynı küçük kasaba Lindosgibi... Volkanik ada Santorlni Duygu Asena, "Korksak da gözterimizi kapatmıyoruz bu muhteşem manzarayı kaçırmamak için " diyor... Plajı siyah bir ada H DllYGU ASENA avası, suyu, yemeği, müziği bizim buralara çok benzediği için, şöyle bir gözümüzü karşıya diktiğimizde, birbirimizin ışıklannı gördüğümüzden, ister istemez kıyaslıyorsunuz. Düşünüveriyorsunuz bizim oraları. Belki de tümüy le bir kıyaslamayazısibu. Bizim Karadeniz gemimiz, Rodos limanına yaklaşıyor, ünlü kalenin surları, Üstadlar Sarayi, yeldeğirmenleri, Ibrahim Paşa Cami' nin minaresi, palmiyeler, limana demirlemiş yatlar. Böyle bir manzara işte. Gemiden iner innıez, ilk gördüğümüz yer ünlü uzun çarşı. Hediyel ik eşya cenneti. Gümüş takılar, süs eşyalan, mmikeşekler, tişörtler ve şemsiyeler... Bitmek tükenmek bilmeyen şemsiyeler. En moda, en marka, en ucuz cinsinden şemsiyeler. Güneş beldesi ada, pek y ağmur yağmamasına rağmen bir şemsiye cenneti olmuş işte. Kedilersokaklarda. Dükkânlann sağında solunda minik süt kaplan. Kedileryiyip içip geriniyor. Turistler onları seviyor. Sokak kedileri, köpekleri, bir kavga konusu değil bu kentte. Kedileri bir turistik sevimlilik haline dönüştürülmüş hatta. "Rodos'un kedileri" diye tişörtler bile yapılmış. Bu kentte cadde sokak adları da bir hoş,meselaSokratesCaddesi,Şövalyeler Sokağı, Hipokrat Meydanı. Demekki her bir ünlü kişi öldüğünde ya da belediye başkanı değiştiğinde kafalarına göre sokak ismi değiştirmiyorlar. Aylardaneylül sonu, hani sokaklar boşalmıştır filan diye düşünüyorsunuz ama, dünyanın her çeşit milletinden insan burada. Dükkânlar, kafeler dolup dolup taşıyor, herkes buraların son modaiçkisi frapeiçiyor... Buz, neskafe, süt veşekerkarışımı... Hatta bazenbununiçine bir kaşık dondurma da konuluyor. Ben evde de yaptım, güzel oluyor. Hipokrat Meydanı akşam olduğundabirden başkalaşıyor, çünkü artık burası insan kayniyor. Restoranlar kıyasıya rekabet halinde, çoğunun önünde yakışıklı gençler gelip geçeni restoranına davet ediyor. Benim oturduğum restoranın genci gelip geçenlerin yansını içeri almayı başanyor... Ancakbunu yaparken insanların kolundan çekmiyor, hatta bağınp çağırmıyor bile. Sadece kendine özgü işaretler ve beden diliy le ya Rodos'ta gezinirken dikkati çekiyor sokak isimleri. Sokrates Caddesi, Şövalyeler Sokağı, Hipokrat Meydanı. Demek durmadan değişmiyor bu isimler... Santorini'de ise plaj siyah. Neden mi? Çünkü burası Santori'nin en belirgin özelliği teleferiği... Şimdi Santorini'deyiz. Simsiyahbirada. Patlayan volkanın simsiyah taşlan ve küllerinden oluşmuş. Tek bir ağaç görülmüyor. Evleradanın tepesinde. Gemileryanaşamıyor. Denizin ortasına demir atıyoruz. Botlar gelip bizi alıyor ve yarım saatte bir gemiye gidip geliyor. Adanın yerleşim merkezine çıkmak için üç seçeneğiniz var. Ya altı yüz basamağı tırmanacaksınız, ya teleferiğe bineceksiniz ya da adanın simgesi eşeklerle çıkacaksınız. Bu teleferiği yaptıran bağışçı zengin hanımefendi bir tek şartkoşmuş. Eşeklerle teleferiğin fiyatı aynı olacak ki eşekçiler işlerini kaybetmesin. Turist gruplan için ise özel otobüslervar. Karikatürlerdekigibidönedöneçıkıyorsunuz adaya. Rehberimiz, "korkarsanız gözlerinizi kapayın, şoförümüz de öyle yapıyor" diyor. Korksak da gözlerimizi kapayamayız, bu muhteşem manzarayı kaçırmamak için. Adanın tepesi yine bildik bir Ege kenti. Birbirine y aslanmış evler, dükkânlar, restoranlar. Evler bir kartpostal görünümünde. Pastel renklerde, tek katlı. Plajlarının adları kırmı/ı plaj, siyah plaj. Çünkü buralarda kum yok. Volkandan arta kalan kırmızı ya da siyah oluşumlardan meydana gelmiş. O simsiyah "kunV'lann üstünde yürüyorsunuz. Keyifsiz... Yine o kaba saba şezlongcular. Ama yine çok kalabalık. Bu dünyanın en çok turist gelen adalanndan biri Santorini 'de su da yok... insanlar yağmur sıılan ile pekçok şeyi hallediyorlar. Tepedeki yollarda sınırsız bir ahşveriş keyfi var, birbirinden şık ve bir o kadar pahalı butikler... Ve güneş batıyor. Oturduğumuz kafede büyük bir sessizlik var. Çok kısık sesle, çok güzel bir flüt sesi duyuluyor. Kıpkızıl güneşi batırdık artık teleferiğe binip, gemimize gidebiliriz. Uzaktan adaya bakıyoruz. Simsiyah bir kütlenin üzerine inciler elmaslar serpiştirilmiş gibi görünüyor. Heyecan verici gerçekten. Karadeniz Gemimiz Kuşadası'na yanaşıyor. Iniyoruz. Sokaklar bomboş. Burada turist mevsimi bitmiş. Ama yine her dükkândan her restorandan her biri ayrı telden çalanbangırbangır müzik sesleri duyuluyor. Kedi ler sağda solda ama kimse dönüp bakmıyor. Üzgünüz. Burada mevsim bitmiş nedense!...^ volkanik bir ada.