Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14OCAK2001.SAY1773 17 Akatlar'dadır. Böylece 1970'ekadar tstanbul Belediyesi Şehir Orkestrası, o yıldan sonra da 1 lOkişilikyenibirkadroilekurulan Devlet Senfoni Orkestrasf nda emekli olacağı güne kadar 1. obua olarak müzik yaşamını sürdürür Celal Akatlar... 1718'inciyüzyıllar arasında yaşamı ş ttalyan besteci ve ozanı Marcello Menedetto'dan Benjamin Cimarcsa, Haydn, Mozart ve Richard Strauss' a kadar obua üzerine beste yapan tüm besteciler Akatlar' ın zengin repertuvannda yer alır. Sayısını bilemediği kadar solo ve orkestra eşliğındekonser verir. 1986 yılına kadar Devlet Senfoni Orkestrası 'nda grup şefi olarak obuasını elinden bırakmayan Celal Akatlar' ın yaşama, olaylara, ınsanlara iyimser ve olumlu bakan bir kişiliği var. Söyleşi süresince, ne sanat yaşamı, ne ömür boyunca bulunduğu çevre ne de mcslektaşlanylaügilihcrhangibırolumsuz ya da eleştirel bir yaklaşımı oldu. "Diğer meslektaşlanma haksızlık yapanm" endişesiyle, beğendiği ya da sevdiği bir sanatçımn adını vermekten sakınırken, kendisini üzen ya da sıkan mesleki bir olay olup olmadığı konusunda "Var mı yok mu, inanın hatırlamıyorum. Ben hep alkışlardan mutlu oldum. Bizim zamanımızda arkadaşlar arasında kavga, çekişme diye bir şey olmazdı. Hepimiz uyum içinde çalışırdık. Sanatımla ve işimle hep mutlu oldum, çevremdeki herkesle anlaştım" derken, belki de, gerçek bir sanatçıdan beklenen kişilik özelliklerinin ipuçlannı veriyordu: Kendisiyle banşık olmak, önce sanatı, sanatı ve yine sanatı için var olmak... başannın disipl in, çalışmak, disiplin ve yine çalışmak olduğunu bilmek ve hepsinden öneml isi sebatkâr, sabırlı olmak. Yaklaşıkon yıldırThe Marmara Oteli'nin, müşterilen çoğunluk yabancı lardan oluşan Panorama Restoram' nda, tükenmeyen müzik sevgisi, coşkusu ve heyecanıyla notalan piyanonun tuşlarında yaşatmasının sırn da burada olsa derek... Bir insan yaşamında sanattan dahagüzel ve kalıcı ne olabilirki?^ Darüşşafaka Lisesi'nde sınıfta kalınca okul müdürü ona, 'Seni konservatuvara göndereyim' der. lyi ki de gönderir. Celal Akatlar, büyük bir aşkla sınıf atlayarak 7 senede mezun olur konservatuvardan.. O sırada armoni ve solfej hocası da Cemal Reşit Rey'dir... Obua deyince Celal Akatlar DENİZ BANOĞLU ünya aydınlık olsaydı, sanat olmazdı" demiş Fransız yazar Albert Camus bir yapjtında. Savaşlar, yılgınlıklar, suçlar, suçluluklar, şiddetin, yıkımlar ve yıkıntılann kararttığı dünyamıza ışık tutan, ışık veren ve aydınlıklar yayan sanat ve onun yaratıcıları sanatçılar için söylenmiş en anlamlı sözolsagerekbu.. Ve bizler; Türkiye'de, dünyamızı aydınlatan, ama aydınlattığını ne yazık ki fark edemediğimiz bu gerçek ve gerçekten sanatçılanmızı, ancak bu karanlıklar dünyasından göçüp gittiğinde anımsanz... Şöyle bir anar, adına, anısına bir iki satır karalarız.. O kadar. .. öy le yapmayalım dedik bu kez.. Türk senfonik müzik tarihine daha şimdiden adını yazdıran, ülkemizin ün yapmış tek obuacısı Celal Akatlar'ı, unutulmuşların içinden bir an için çekip, çok sevdıği obuasından yayılan müziğini, sanatseverlerin belleğine akıtalım istedik. Onu, birlikte çahştığı, beraberce ürettiği yakın dostu piyanist Nükte Uğurel' in evinde bulduk. Emekli oluşunun 14'üncü, obuasıyIabuluşmasının38'inciveanlamlıyaşamının 80'inci yılında, müzik dolugeçmiş günlerinisöyleştik.Enilginci.bizionagötüren bir neden de, Cumhuriyet gazetesinde çıkan biryazıdaki şiirdi.. Büyükada'danmübadeleyle Yunanistan'a göçenlerden Kulga adında bir Yunanlının, bu adaya ve yaşadığı topraklara duyduğu özlemle kaleme aldığı bu şiir, Celal Akatlar' ın müzik düzenlemesiyle, notalara dökülerek, duygulu lirik bir şarkı olmuştu. Gazetede olcuduğu "Şanlı Büyükada" şiirinden duygulanan Nükte Uğurel, dostu Ali Yalman'dan bunubirmelodiye aktarmasını istemiş. Ali Yalman'ınbiriki satırlık notalarla ortaya çıkardığı melodinin düzenlemesini Celal Akatlar yapmış. Kulga'nın Büyükada ve Türkiye özlemi böylece ölümsüzlcşmiş.Bu duygulu melodiyi piyanoda dinlemekle başlayan söyleşimizde, aklımıza takılan, "Neden obua" şeklindeki ilk sorumuzu, gülerek kısaca şöyle yanıtladı Celal Akatlar: "Ben seçmedim ki?" Sonra "neden konservatuvar ve neden obua"nın arkasındaki sırlan öğrendik... 1958, Şan Sinemast konserierinden... D lener, Ali Kami Bey'in dostudur. Bu arada unutmayalım, Dölener iyi bir klarnetçidir. Yani, meslekten müzisyendir. "O zamanlar" diye hatırlatır nazikçe Celal Akatlar, sanki günümüze gönderme yapmak ister gibi, "müzisyen olmayan ya da müzikle ilgisi olmayanı konservatuvara müdür yapmazlardı". Cemil Dölener kulak denemesi yaparak küçük Celal'in müzik yeteneğini ölçer ve ona "ne çalmak istediğini" sorar, "saksofon" yanıtını alınca da, "Hadi oradan, saksofon da alet mi, senin dudak yapın obuaya uygun, sen obuayı seçeceksin" der. Celal Akatlar' ın, o tarihlerde Çırağan Sarayı karşısındaki köşede olan ve 1962 'de bir yangında yanan Belediye Konservatuvan'na 1935 yılında girerek, obua bölümünü seçmesi böyle olur. Ne ki Celal Akatlar, Viyana'dan obua hocası Josef Koblingergelene kadar biryıl kadar bekleyecek ve bu süre içinde bateri ve timpani çalacaktır. Viyana Filarmoni Orkestrası' nda 1. obua olan hoca Koblinger gelince, Celal Akatlar'a önce 15 gün durmadan, obuanın içindeki kamışı üfletir. Viyana modeli (ki bu model bir obuayı çalmanın güç olduğunu öğreniyoruz Sayın Akatlar'dan, Fransız modeli obuaya göre) obuasıylatanışması Akatlar'ın böyle başlar. O gün bugündür de dostluklan sürer. "Peki bu zoraki dostluğu sever mi acaba Akatlar, saksofon yerine obuayı çalmak hoşuna gider mi acaba? "Hoşuma gitmek ne söz âşık oldum, âşık oldum" diye hâlâ içinde sönmemiş olan o büyük coşkuyla cevabını verir Akatlar... öyle bir aşktır ki bu, bir sınıfatlayarak 7 senede mezun olur konservatuvardan.. O sırada armoni ve solfej hocası da Cemal Reşit Rey'dir... mıştır. Celal Akatlar, Ankara, Istanbul, Izmır'de mekik dokuyarak gece kulüplerinde, gazinolarda piyano çalarak müzik yapar bir süre. Düzenli bir orkestrada müzik yaşamına adım atması ise Cemal Reşit Rey'in şefliğindeki tstanbul Belediyesi Senfoni Orkestrası'naobuacıolarakgirmesiile 1953 yılında başlar. Artık Viyana modeli obua, yerini, Türkiye'de daha geçerli olan ve bilinen Fransız modcline bırakmıştır. O sıralar orkestrada 1. obuaömerGüntaş'tır. "Ancak bir gün" diye anlatmayı sürdürür Celal Akatlar, "Ravel'in mi Debussy'ninmiydi tam anımsamıyorum ama, bu bestecilerden birinin Obua Konçertosu'ndaki zorbirpartisyonu ömer Güntaş çalamayınca, alçakgönüllü bir jestle, bundan böyle benim yerime sen oturacaksın, demişti". Cemal Reşit Rey'in de gözü zaten Celal Harp Okulu Bandosu'nda Beledıyenin 80 kışilik şehir bando orkestrasında çalan Akatlar mezun olduktan iki yıl sonra, 1943 'te, Ikinci Dünya Savaşf nın en kızgın günlerinde Ankara'ya askerlik görevini yapmaya gider. Savaşa rastladığı için 3.5 sene süren uzun askerlik döneminde Ankara Harp Okulu Bandosu'nda obuaçalar. O sıralar konservatuvarlar ve müzik seven gençler vardır ama düzenli orkestralarhenüzolusma Celal Akatlar 38yüdtr obuastndan ayrılmıyor. Darüşşafaka Lisesi'nde yatılı okuduğu dönemde, Celal Akatlar orta ikide sınıfta kalır. Orta sıralar mandolin çalmaktadır. Okul müdürü Ali Kami Bey, bir gün Akatlar' ı köşeye çeker ve "Bak oğlum, sen okulu bırak müzik yap. Seni konservatuvara göndereyim" der. Konservatuvar müdürü Cemil Dö