26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

19 Macar sanatçı Margit Kovacs'a (19021977) ait bir seramik eser (altta)... Her çöntlek ayrı bir öyküyii taşır... PAZARIN PENCERESİNDEN Cinlerveperiler... SELÇUK EREZ iovanni Scognamillo, "Istanbul'un bir gizem tarihi ve bir gizemler merkezi" olduğunu söyler 'Istanbul Gizemleri" kitabında.. Mehmet Halit Bayn da Istanbul halkının ötedenberi cin ve perilerden ürktüğünü anlatır. (Istanbul Folkloru, Türkiye Basımevi, 1946) Bayn'ya göre, cinler ve periler Allah'ın görünmez mahluklandır. Bunlar da insanlar gibi toplu bir halde yaşarlar ve kendilerine dokunulmadığı zaman kimseye zarar vermezler. Gerek cinler, gerekse periler, her istedikleri şekilde görünürler, insan, koyun, kuzu, keçi, öküz, inek, at, kuş ve kedi kıyafetine bürünebilirler.... Cinlerin ve penlerin en çok bulunduklan yerler, mezarlıklar, viraneler, harap ve metruk binalar, hamamlar, çöplüklerdir ..yani bütün tenha ve kirli yerierde bulunurlar.. Istanbul halkı da onlardan çekindiğinden her anılışlannda, "lyi saatler olsunl" der ve olmadık yerierde su dökmekten kaçınıriar. Türk folkloru konusunda yazmış olduğu bir kitapta (Gerçek Yayınevi, 1973) Pertev Naili Boratav da bunu doğrular: "Cinlerin insanlara karşı davranışlan türlü türiüdün Kızdınlmazlarsa kötulük etmezler ya kayıtsız kalırlar bazen zararsız muzipliklerle yetinirler... Onlan herhangi bir sebeple kızdıranlan, hele onlara meydan okuyanlan çarpmak, sakatlamak, hatta öldürmek suretiyle cezalandınrlar.." Onlan kızdırmamak için ne yapmalı? Boratav'a göre de, "Gündüzleri bile aptesane, çöplük, ulu ağaçlann dibi, bulaşık sulannın birikintileri, saçak aldı gibi yeıierde bannabileceklerini düşünerek dikkatli davranmak, onlan kızdıracak hareketlerden çekinmek ve birtakım tedbirier almak gerekir örneğin, bulaşık sulan dökülen yerlere, çöplüklere işememek, aptesaneye, izbe yerlere girerken de 'destur' demek gibi.. Bu yazın çoğunu geçirdiğim Istanbul'da, denize her bakışımda her boyutta plastik torbanın, şişenin, kedi ve fare leşinin, akla hayale sığmayacak çöp artıklannın, envai çeşit pisliğin yüzdüğünü gördüğümden ve bunlardan çok rahatsız olduğumdan çareler düşünmeye başladım. Beşiktaş Beledıyesi ile Turmepa işbiıiiği yapmışlar, denızden bunlan topluyorlarmış; iyi ama Boğazlar'ı da Marmara'yı da öyle fütursuzca kirletiyoruz ki bin Turmepa bunu kolay anndıramaz. Başka yollar bulmalı! Acaba, Istanbullulann, eskidenberi var olduğunu anladığımız pericin korkulan azıcık deşilse bir işe yaramaz mı? Her partimizde, her kademede bol dindar avcısı, inanç sömürücüsü bulunduğuna göre, biz de bu sefer iyi bir niyetle aynı perilerinin ve cinierinin varlığı eski Yunanlılar'dan beri bilinirdi: Bunlann bazıları, Deniz Tannsı Poseidon ve yardımcılan Tritonlar gibi yan balık yan erkek, bazıları ise yansı (genellıkle belden yukansı) kadın, yansı da balık yaratıklardır. Kronus'un ve Rea'nın oğlu olan Poseidon, seviştiği kadınlar, Siklops gibi, kanatlı at Pegasus gibi bir sürü doğuştan anormal çocuklar dünyaya getiren, kızdığında sadece insanları değil kentlen bıle kuraklıktan kurutan, altüst eden korkulası bir varlıktır. Ortaçağ kitaplan deniz kızlanndan iyi bahseder: Bunlann Hans Andersen'in (Küçük Denizkızı), Charles Kingsley'in (Su Bebekleri) ve Walt Disney ekibinin (The Little Mermaid'deki Arıel) öykülerine kadar birçok çocuk masalında, fanı erkeklere ilgi duyan, genellikle zararsız yaratıklar gibi anlatılııiar... Bu konuda eski kitaplann dedikleri daha geçeıiktir; deniz kızlan aslında, tıpkı kadın suratlı kuşlar olan sirenler gibi, gemicileri tatlı sözleriyle, türküleriyle şaşırtıp, gemilenni kayalıklara çarpmalanna yol açan habis yaratıklardır. Birtakım insanlar, bunlann sadece erkeklerin gözlerine görünmesinin bir nedeni olduğunu, gerçekte uzun süre için de kul lanılmaya başlandı. Tammazken şu hayat çarkım sen, Çözemezsin ölüm esrarım sen. Kavramazken bugünün anlamını Ne bilirsin ölümün ardmı sen ? tki yokluk arasındaki varlığımızın anlamını, yaşarrun amacını durmaksızın eserlerinde sorgulayan ömer Hayyam, çömlek biçimlerinin en tıpiği olan testiyi rubailerinde (dördüllerinde) bir başlangıç ve son nokta olarak ele aldı. Testi onu yeis âleminden çıkaran, neşelendirenbirnesneydi. Rubailerinde testiyle, çömlekçiyle söyleşti. Bunlan yaparken sanki hep aynı şeyleri söyler gibiydi. Oysahersözü başka başkaydı; hersözüy le aynı şeyi, fakat bir başka deyişle söylemişti. Tıpkı çömlekçının hep aynı biçimi şeki 1 lendirirken, her defasında eserine yeni birruhkattığıgibi. Yolum üstünde tuzaklarkurasın; oldu mu ya? Sonra saptım diyeyoldan, vumsın; oldu muya? Ne dilersen o olur, her şeyi hükmünyürütür; Genekalkıpbeniasiyomsın; oldu muya? 11. yüzyıhn ikinci yansı ile 12. yüzyılın başlannda Iran Selçuklulannın son dönemlerinde yaşayan ömer Hayyam, tnatematikte, geometride, tıpta ve astronomide devrinin önde gelen simasıydı. Yaşadığı dönem, dinin, tasavvufun ve pozitifbilimlerin çarpıştığı bir dönemdi. Ömer Hayyam "bilmediklerinin bildiklerine karşı sonsuzbirumman olduğu halde bildiklerinin bir katre bile olmayışına karşı sonsuz bir umutsuzluk" içindeydi. O yüzden bilim adamı ve felsefeci kimliğiyle yaşama dair şüphelerini rubailerinde dile getiriyordu. Kuşkulu ama inanmaçabası içindeydi. imanla düşünce, vicdanla akıl, sağlam inançla kuşku, yaşam sevinci ve ölüm korkusu, mutluluk ve yazıklanış arasında gidip gelen ömer Hayyam, bu duygularla "kaptan kaba boşalmış", "ruhundaki ürperişleri" rubailenne dökmüştü. Dört unsur içinde buraya düşenyolcu! Şaşkıngibisin dörtten, yedidenyolcu!'(*) Gittin midönüşyok; birdahagelmekyok. Iç keyfinisür; bin kez dediğim şey bu. Dört unsuru söyler, yedigökten lafeder. Bilmez bu hesaplaronu kahreyler, ezer. Bin kerreşarap iç demişim, tutsözümü; Gittin ogidiş, birdahadönmeknegezer! Her şeyin özünü meydana getiren dört unsurun, yani toprak, hava, ateş ve suyun birlikteliğinden doğan çömlekçiliğin serüvenini, ömer Hayyam gibi dünyamn yaradılışı konusunda kafa yoran, doğanın bağrından çıktığımıza inanıp bir gün gene onun koynuna gireceğimıze inanan bir ozanın, düşünurun satırlanndan izlemek ne büyük keyif!^ (*) "Dörfle, toprak, hava, su ve ateşten ibaret dörtunsur; "yedi" iledeyedikatgöklere işaret edilmiştir. Kaynakça: Gölpınarh, Abdülbâki, Hayyam ve Rubaîleri, Istanbul, Inkılâp Kitabevi. Güner, Güngör, Anadolu'da YaşamaktaOlan llkel Çömlekçilik, Istanbul, Ak Yayınlan, 1988. Şardağ, Rüştü, Rubaîler Hayyam, Istanbul, Milliyet Yayınlan, 1973. yolu tutsak, biraz inanç sömürüsü yapsak ne çıkar? jingle'lerie de bu 9loganlan pekiştirmeli: denizde kalan tüccar gemisi tayfalannın ve sünger avcılannın abazanlıktan kayalıklara tırmanmış fok balıklannı kadın gibi gördüklerini, yoksa deniz kızı diye bir şeyin bulunmadığını ileri sürmüşlerse de Alman Mitolojisinde Rhine Nehri gibi, Afrika'da birçok perinin görüldüğüne inanılan nehirler gibi foklann bulunmadıklan yeıierde de bulunmalan, fok teorisinin geçersiz olduğunu yansıtır. O zaman, kent billboard'lanna, otobüslerin arka camlanna ve hatta deniz kenarlanna yerleştirilecek belediye afişlerine "Denizi kirletirseniz sizi deniz cinleri çarparl" gibi sözleri yazmalı, televizyonların her gün beşon dakika boyunca yansrtacağı denizi kirlettiğinden çarpılmış insan görüntüleriyle ve etkıleyicl Bu, halkı denizlere çöp dökmekten alakoyabilecek makul bir yol olabilir. Bugünlerde, bu sonuca ulaştığımdan girişeceğim din ve inanç sömurusü eylemlerinin başıma büyük dertler açabileceğini söyleyen yakınlanma ve dostlanma, cevap olarak, Bülent Ecevit'e güvendiğimi, başım derde girerse nasıl olsa koşup benı kurtaracağına inandığımı söylüyorum. ^ Bu konuda yazılmış kitaplan kanştırdım ve yararlanabıleceğim bazı bilgiler edindim: Pertev Naılı Boratav'a göre, "Deniz cinlennin padişahı Kız Kulesi açıklannda konaklar"mış. Halit Bayn, bunu doğruluyor, "Deniz, göl, nehir kenarian... da cin ve perilerin yaşadıklan yerler arasında sayılır" diyor. Marmara ve Ege denizlerinde, deniz
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear