Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
15 BAŞKENT GUNLERİ Tavaklı'da bir gece MÜŞERREF HEKİMOĞLU f epeden denize kadar uzanıyor % ışıklar, fenerler, lambalar, mumlarla * parlıyor gece. Zeynep Köksal'ın özelliği bu. Yaşama sevincinı soldurmaz hiçbir zaman. Acıtatlı her olayın resmini güzel çizer. Ezine'nin Tavaklı iskelesinde yaşanan olay Burhan Köksal'ın resmini de güzel çiziyor. Bu kıyılara gönül veren, emek ve yürek veren bir kişiye yaraşır çizgiler içeriyor yıldönümü sofrası. Asma yaprağında sardalyelerle rakı içiyor dostlar. Denlzdekiler, köydekiler, balıkçılar, zeytinciler, Ankaralılar, istanbullular, her kuşaktan dostlar, komşular. Ölümün ötesine gidiyor anılar ve öykülerie. Oktay Dalaysel keman çalamıyor ama denizin şarkısıyla çınlıyor gece. Balıklar dans ediyor derinlerde. Geçmışte mutfakta Buman'ın önceliğı var, ama bu akşam Zeynep Köksal imzalıyor her şeyi. Kocasının sevdiği türde ve düzeyde. Ancak helvanın özelliği var. lımik değil Zeynep'in yüregi demleniyor kazanda. Tavaklı ıskelesine ilk gidişim 1970'lerde. Samime ve Memduh Aytür nedenıyle. Belleklere seçkın bir bürokrat olarak yerleşen Memduh Aytür Paris'te OECD'de görevli o zaman. Yıllık iznini Ezine çevresınde bir sitede geçirecek, dostlaıia buluşacak. Bahri Kuş ve llhami Soysal yola koyuluyoruz bir gün. Aziz Nesin'lik bir öykü yaşıyoruz. San çizmeli Mehmet Ağa'yı anyoruz! Adres ve telefon yok, Fransa plakalı arabası olan bir Türk diplomatını sorarak sürdürüyoruz yolculuğu. llhami yorgun ama geri dönmekten söz etmiyor, gülümseyerek sürüyor arabayı. Aytür'e kavuşmaktan vazgeçmiyor besbelli. Odun iskelesine vardık, Aytür'lere ulaştık sonunda. öğle yemeğine değıl Burhan Köksal hoş bir seda oldu Tavaklı 'da... akşam çayına yetıştik, kahkahalarla güldük sonra. Tavaklı'dan söz bulamıyoruz. ederken eski günler, Memduh Aytür'lü Ama aramaktan geri kalmak yok. Mavi dönemler de canlanır gözümde. Burhan günlerin en güzel gerçeği bu bence. Köksal yeni damat o zaman. Yıllar Kötü örnekler umudu soldurmuyor, bir boyunca güzel eskidi, güzel yerieşti bakış, bir gülüş, bir sözcükle özünü dışa Aytür ailesinin yaşamına. Tavaklı'daki vuruyor insanlar. mezannı da Aytür'lerin güzel torunu mimar Selma Göker VVilson yapıyor Dün akşam telefon fişini onarmak için bir 2000 yılında. Sade bir kışiliği, güzel delikanlı geldi evimize. Ben sordum o biıiikteliği simgeleyen bir granit. Balık söyledi, yaşamöyküsü oluştu bir anda. kanatlarına, zeytin dallarına benzer Arkadaş Rize kökenli, sonra Gölcük'e çizgiler var dokusunda. yerieşiyor, bir dükkân açıyor, işi gelişiyor. Mezar taslanndan taşlaşan kıyılara Evi Değirmendere'de. Eşi ve bir oğlu var. dönüyorum birden. Nereye gitsem İkinci de depremden sonra ören'de çarpık yapılar, uyduruk sıtelerle çevreyi, doğuyor. doğayı kiıieten, mavi denizi, güzel kıyıları Gölcük depremi yeni boyutlara vanyor taş yığınına dönüştüren uyduruk siteler delikanlıyı dinlerken. Gözlerim yaşanyor, çıkıyor karşıma. Turizme bağlanan sonra parlıyor birden. Ömer'in onurlu umutların mezar taşı gibi. lyi ki belleğim dikilişıyle ben de diriliyorum. Acısı var, yok olan güzellikleri belleğımde yüreğimi yakıyor ama tadı da var. göreceğım artık. ören iskelesinin Kimseden bir şey beklemiyorum, diyor ötesindeki zeytinlikler de yok oluyor, delikanlı. paragözlülüğün acımasızlığı çok çirkin Hükümete el açmaktan hoşlanmıyor, çizgılerie dağlara tırmanıyor! Çoğu boş mutluluğu yaşama gucünü kanıtlayarak evler, milyariar taşa gömülüyor, doğasını duyuyor.^ yitıren bir ülke oluyoruz hızla. Bu sitelen yapanlar kadar yapılmasına göz yumanlar, kıyıma, yağmaya duyarsız kalanlar da suçlu ve sorumlu değil mi acaba? Doğamızı yitirerek insanımızı nasıl koruyacağız? Güneşi, denizi, oımanı nasıl yaşayacak çocuklanmız? Artımız olmuyor, eksiyi hızlandırmayalım en azındanl Memduh Aytür Planlama Müsteşan'ydı vaktiyle. Belli bir açıdan bakardı olaylara, belli bir amaca yönelirdi kalkınma planlan. Planlamada ilgınç serüvenler yaşandı sonra. Müsteşarlar geldi gitti, uzmanlar uzaklaştı, kadrolar değişti baştan sona. Plana bakışırnız değişmedi yalnız. Yerimizi bulamıyoruz bu planda. İnsan olarak, yurttaş olarak, ana, baba, çocuk, işçi olarak, işsiz olarak ya da memur olarak, öğrenci olarak, bu ülkenin geçmişi ve geleceği olarak yerimizi bulamıyoruz. Çevremizı, doğamızı, denizimizi, güneşimizi, ağacımızı, ormanımızı bulamıyoruz. Bir ışık, bir umut, bir çiçek, bir tomurcuk Wangari Maathai, Afrikah kadınlarla ağaç dikerken. kendi başınıza bir şey yapamaz mısınız?" diyorlar. Yapmasına yapardık, ama sizler bu ülkeyi arapsaçına çevirenlerc destek olmasaydınız. 1997 yılında başkanlığa adayhğınızı koydunuz. Neden? Muhalefet birleşmedikçe bu sistemin değiştirilmesi çok güç. 1992'dc Orta Direk grubu adıyla anılan bir ortak cephe oluşturulması yönünde bir kampanya başlatmış tım. Ama tüm farkJı muhalefet liderleri başkan olmak istedi. Öyle olunca, 1997'de birlik adayı olarak seçımlcre katılmaya karar verdim. Ancak seçimden bir gece önce, çekildiğim yolunda söylentilerçevreye yayıldı. BBC bile, bana danışmadan, bu haberi yayınladı. Bu da, oylamanın ikinci aşamasına katılabilmem için yeterlı oy alamadığım anlamına geliyordu.^ New Scientist 'ten