27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

(CASIM 2000. SAYI 764 Mesnevi'nin girişinde, neyin ayrılıkından söz cdiliyor. Mesnevi'de söyle1 ve neyin şikâyet ettiği bu "ayrılık" v ramı tasayvufta neyi ifade ediyor ? ) tasavvufi bir imaj; "vahdet ve kesret". hdet, Tann' yla beraber olmak, kesret dc ırı'dan ayrı düşmek. Bu ımaj çok kullamış tasavvuf şiirlerinde. Vahdet nedir ısında? Biz kesret dünyasındayız. Bir inı kendi iç dünyasında ne kadar Allah'la •aber de olsa, insanın maddi yapısı nede'le vahdet zaten mümkün değil. Mesnede yapılan şerhlerde şöyle açıklanır ki; ıran' ı Kerim 'de dendiği gibi, Allah kullaı bir araya toplayıp " Ben sizin Rabbiniz Şil miyim?" dediğinde, herkes de onların bbi olduğunuteyitetmiş. Bunabiz "ahd" /oruz, yani verilmiş bir söz. Sonra insan nyaya geldiğinde bedeninin ve tabiatının rmiş olduğu hallerden dolayı bu sözü utmamak durumunda. Tasavvufta "ahde fa" dencn şey bu. Ebediyct gününde Tanya verilmiş olan sözü unutmamak. Neyi ılerken de hissedilen hüzün, bu sözü utmuş olmaktan kaynaklanan üzüntü olac tasvir cdilmiş. Neyden çıkarı sesler dc üzüntünün yansıması olsa gerek. Orada ylenen şikâyet şiirsel birbuluş, birmecaz. Şu anda Fransa'da yaşıyorsunuz. Tfirye'ye dönmeyi düşünür müsünüz? Fransa'ya eğitim amacıyla gitmiştim. ;r ülkenin, herbüyük şehrin yükseknok5i var. tstanbul bunu yaşamış, bir asır önsine kadar önemli bir kültür şehri, fakat n 5060 yıldır bir çöküş dönemi yaşıyor. r sanatç ının böyle bir ortamın içerisindc ışaması mümkün değil. Yani lstanbul'un anki ortammda ne sanatın ne de sanatçın yaşayabileceğine inanmıyorum. Buacı r şey. Ama bu demek değildir ki müziğe, nata, edebiyata hassas insanlar yok. Bu r ortam meselesi. Sanatçı maddi olarak ışayamaz değil, elbette yaşar. Nitekim satt yapmasa dahi sanat adı altında birtakım vıklıklar yaparak dünyanın parasını kazaın bir sürü insan var. Çünkü bir çöküş dö;mi yaşıyoruz. Bitmiş, tükenmiş birtopm! Bütün değerlerbirbirine kanşmış. Ney ıvalla kanşmış vaziyette! Halk kültürü, smanlı kültürü, Cumhuriyct kültürü, Batı iltürü, yapılanrutamamıylakaybetmişler. ürkiye'de sanatı yaşatabilecek on binkişi ırsaFransa'daveyaAvrupa'daellimilyon ışi var. Normal olarak bir sanatçı, kendi rettiğini paylaşabileceği çevrey i ve ortamı •amak durumunda. Türkiye'de ürettiklerinizi paylaşamaığınızı mı düşünüyorsunuz? Biyografimı yazdım, Fransa'da kitap olaıkbasıldı. Fransa'da bukitaplailgili birte:vizyon programı yapıldı. O da bir örnek: lesela, burada bir kitap yazarsınız ancak itabın editörü sizi reklam olsun diye teleızyona çıkarabilir. Ama orada bir prograiınyapımcısı tesadüfen kitabmızı okuyup kitabı beğendiğinde, "Bu kitabınyazarı le program yapmak istiyorum" diyebiliyor. Ju güzel bir şey. Efen orada çok şey öğreneliliyorum. Burada ne öğrenebiliyorum, ne •erebiliyorum! Bu söylediklerim de Türk oplumunu kötülemek için değil ashnda. )aha iyi olmasını temenni ettiğimiz için öylüyorum. Bugün bunu görmek için Türdye'nin gazetelerine bakın, çıkan kitaplanıa bakın, basınını izleyin. Her şey bir eğlen;e durumunda. Sanat bence, dini olsun veya )lmasınçokyüksekbirdeğer. Dinseltarafı nsanlannkişiliğini ilgılendircnbirşey ama, ;anat çok yüksek seviyede bir konumdur, o ;eviyede de insan arar karşısında. Sizce, tasavvuf müziği diğer müzik türeriyle birleşmeye ne kadar yatkın? Mevlana diyor ki, "Benhermeclisinnalaniyem". Yanihertürlümecliste insanlarla BAŞKENT GUNLERİ Merhaba Bedros Reis MÜŞERREF HEKİMOĞLU |; elikon, Çankaya'da bir galeri, | ama ben Istanbul'a, Narmanlı Pasajı'na, Salıpazan'na ve Kalamış'taki eve gittim duvarlarmda. Eski dostlara kavuşmanın mutluluğunu yaşadım. 25 yıl önce yitirdik Bedros Reis'i. Yıllara karşın solmayan renkleri, eskimeyen fırçaları kanıtlıyor bu sergi. Dahası, resim dalındaki uzun birlikteliği, Eren Eyüboğlu'nun tabloları da birlikteliğe karşın özünü, özelliğini koruyan fırçayı kanıtlıyor bence. Açılış akşamı herkes çok mutlu, çok coşkulu. Herkes özlemle, saygıyla, çağrışımlar, anılar, öykülerle selamlıyor Bedros Reis'i, o da sıcak merhabalarla yanıtlıyor konukları. Kaç kuşak bir arada. Kimi öğrencisi, kimi dostu, kimi hayranı. Hepsi duvarlarda buluşuyor, kucaklaşıyor bu akşam. Dışarda şaşılası olaylar, giderek boyutlanan soygunlar, vurgunlar, milyonlar, trilyonlar; soğuk ısırıyor, ama ıçerde bahar havası, başka bir dünya var. Ağaçlar, çiçekler, denizler, dağlar, kentler, köyler, portreler. Nartaneleri, nurtaneleri, kara dutlarla milyonların veremeyeceği güzel bir soluk, bir zenginlik, doluluk duyuruyor. Başta Turan Erol, Helikon'cuları içten kutluyorum. Bu sergi emek ve yürekle oluşan bir ürün başkent yaşamında. Saygıyı, görev bilincini simgeliyor. Düzeni, düzeyiyle konukları çok etkiliyor. Ancak sormaktan geri kalamıyorum, 25. yılda Bedri Rahmi ve Eren Eyüboğlu darja kapsamlı biçimde anılamaz mıydı acaba? Güze! Sanatlar Akademisi'nde bir sergi, anılar, resimler, şiirler, türkülerle bir tören düzenlenemez miydi? Belki öyle bir olayı da başka bir yıldönümünde yaşanz. Sanat dalında güzel olaylar yaşanıyor. Beklemekten, umut etmekten geri kalmıyor insan. Mustafa Pilevneli de konuklar arasında. Konuk değil evsahibi hiç kuşkusuz. Yan duvarda onun elleri de var. Cevat Dereli'nin birtablosu, Eren Eyüboğlu ve Bedri Rahmi'nin birlikteliğini simgeler gibi çarpıcı bir resim. Soyut değil somut. Geçmişten geleceğe uzanır gibi güzel esintisi var. O tabloyu Halk Bankası Galerisi'nden Helikon duvarına taşıdı Pilevneli. Belki de içten bir dürtüyle bir gece konuk etti Helikon'da. Uzun birliktelikten bir ses, bir renk kattı sergiye. Izlerken neler anımsadım. Karşı duvarlarda Marie'nin portreleri var. Turan Erol ile birlikte seyrediyoruz. Hoca, Marie'yi "Çebiş" diye çağırırmış, diyor. Bir solukta dizeleri söylüyor sonra: Yalan dünya, yalan dünya Yalan dünya değil misin, Çebişimi bin parçaya bölmedin mi Derken Kara Dut şiirini anımsıyorum, Bedros Reis'in mutlu ve mutsuz dönemini. Eren Eyüboğlu'nun gebe kadınlarını. O yıllarda her şey başka düzeyde, şiirler de yazılsa aşk öyküleri konuşulmaz, gazetelere yansımazdı. Sevdası eskiyenlere, sevdiğini yitirenlere saygıyla bakardı dostları, sessizce paylaşırdı olayı. Şimdi her şey nasıl ortalarda! Gebe kadınlar doğuramadı ama o dönemden güzel bir portre var duvarımda. Öyküsü de çok hoş. Bir perşembe akşamı Melih Cevdet ile Narmanlı Pasajı'na girtik, atölye hayli kalabalık, Eren Eyüboğlu bir köşede oturuyor, şişmanlamak korkusuyla grissini ile rakı içerek beni inceliyor uzaktan. Ben de sevgiyle bakıyorum ona. Gözleri güzel ama karar veremiyorum, bana sevgiyle mrbakıyor, nefretle mi? Birden sordu: Senin portreni yapacağım, hoşFanır mısın? Eve geleceksin, birkaç gün çalışacağım. Ellerimi çırpıyorum sevinçle. Fırçasına hayranlığım var. Portremi yapması da onurlandırıyor beni. Salıpazan'na gittim, • Eren'in karşısında oturdum üç gün. Benim karşımda da Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi ve Melih Cevdet oturuyor. Arada Fikret Otyam, Turan Erol da uğruyor. Üçüncü gün sehpayı çevirdi, Kudsi Erguner neyi Ue... dost oldum, onların içinde ağladım. Mesela benFazılSay'labcraberbirkonserverdim. Işte size Batı müziği enstrümanı piyano ve ney! Daha güzel bir beraberlıkolamaz. Beraberlik dcyince, aynı zamanda, neyin her düşüncedeki insanla bir arada olması gerektiğini düşünüyorum. Ney, tasavvufi imajı içerisinde bakarsak, Evliyaullah'ın (Allah'ın elçileri) simgesidir. Bu nedenle her türlü ortam içinde bulunması gerekir. Fransa'da sizin aracılığınızla tasavvuf müziği ne kadar tanındı? Fransa'da birçokplakyaptım. Bunlarsatıhyor, dinleyicilcri var. Benim orada, bir öğrenci çevrem de var. Şımdi kendilerine göre konserler veriyorlar. Diyeceğim, ney bir Türk sazı olmaktan çıkıyorartık. Başka örnekler de verebiliriz. Mesela Japonlann şakuhaçisi. Bugün en iyi şakuhaçi çalanlardanbirisi tsviçreli. Onunla iki defa konser verdim. Çok da usta birisi. Kendisi konser verirken özellikle Japon kıyafeti giyiyor. Yine, en iyi Hint sitan çalanlardan biri bir tngiliz. Batı'daki ilgi, artıkizleyici noktasının ötesinde icracı noktasına da geliyor diyebiliriz. Bizim Paris'tebirderncğimizvar. Dernekte, şimdiye kadar bir tane Türk öğrencim oldu. Gerisi hep Fransız. Paris'te iki j ü z binin üstünde Türk yaşıyor. Son olarak çalmayı en çok sevdiğiniz makanılar hangileri dersek... Bu aralar daha çok onlan çaldığım için etkisinde kalmış olabilirim ama, segâh ve ferahfeza en sevdiğim makamlar. ^ Bedri Rahmi Eyüboğlu... portreyi gösterdi Eren. Sabahattin Bey, Melih Cevdet ve Bedros Reis'in tepkisini unutamam. Gözlerimi şaşı yaptığını, en güzel yerimi göremedığıni, dahası beni kıskandığını söylüyorlar Eren'e. O da gülümsüyor, "Ben fotoğraf çekmedim, resim yaptım" diyor. Bu sözleri saygıyla anımsarım her zaman. Biraz şaşı da olsa özümü güzel yakaladı Eren Eyübpğlu. Yıllar sonra bir açıklaması var. Sevgili Bahri Savcı'nın eşi Sudiş portre karşısında şaşırıyor, resim çok güzel ama Müşerref değil, diyor. Eren yine gülümsüyor. O yıllarda öyle görüyordum, diyor. Ben de gülümsüyorum. Bu sözlerde^aşılığın gizemini yakalıyorum belki de. Birkaç saatlik bir buluşmada neler yakalamış benden. O portre en güzel tablolardan biri evimde. Dino'nun, Orhan Taylan'ın,. Avni Arbaş'ın çiçekleri arasında anılara gülümsüyorum. Yalan dünya, diye sesleniyorum yitik dostlanma. ^ Neyzen Kudsi Erguner...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear