Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 KASIM 2000. SAYI 764 J&L .v ••. 13 konsolosluğunda basın çalışanlarına "Stalingrad Zaferi" filmi izlettiriliyor. Izleyenler arasında Damar, A. Kadir, AbidinArif Dino, Abidin Nesimi, Mehmet Bozışık da var... Herkes sürülüyor, Damar "Ben küçüktüm, on sekiz yaşındaydım" diyor "Beni adam yerine koyup sürmediler..." Sürgünde A. Kadir büyük acılar çekiyor, oysa bu acılara neden olan film, birkaç sene sonra sinemalarda oynatılıyor... Şiir, politika ve yoksulluk at başı gidiyor. Mustafa Kolkır, Ismail Ayyıldız, Hayati Denizkuşu ve Damar, bir arkadaşlarının amcasının Samatya'daki evinde kalıyorlar. Çayın bile lüksten sayıldığı günler geçiyor. Fethi Naci'nin aracılığıyla bir avukatın yazıhanesinde kâtipliğe başlıyor, haftada yirmi beş lira alıyor, avukata geçinemediğini söylüyor, avukat "Elli lira da versem geçinemezsin" diyor. Ayrılıp başka bir işe geçiyor ama polis bu adresi de keşfetmekte gecikmiyor. Damar "1944 senesinde, Istanbul'da açtım, işsizdim" diyor. Bir başka isim daha giriyor yaşamına: Şevki Akşit. Akşit'in ölümüne kadar süren dostluk yoksulluğun da paylaşıldığının anılarını gizljyor: "Bir gün Akşit'le birlikteyken ona yemek yiyip yemediğini sormuşum, o da yediğini söylemiş, ben de zeytinle ekmeğimi çıkarıp karnımı doyurmuşum. Şevki çok duygulanmış, annesine bir tepsi börek yaptınp getirmiş, o bir tepsiyi tek başıma bitirmişim. Şevki hep bunu anlatırdı..." Damar tanınmış bir şair artık, Ankara'ya gidiyor... Arif Damar, sonraki yıllarda Türkiye Işçi Partisi'ne katılıyor. Ancak Halit Çelenk ve Vahap Erdoğdu ile birlikte on iki kişi partiden atılınca Damar'ın da aralarıhda bulunduğu yetmiş iki kişi "geri alın" direnişi yapıyor. Parti yönetimi ise hepsini birden atmayı yeğliyor, atılanlar arasmda Damar'la birlikte Şişli llçe Başkanı Sevinç özgüner de var... Damar, bir kitabevl açıyor, adı: Yeryüzü. 12 Eylül'den sonraki tutukluluğun nedeni de bu kitabevinde Damar'ı buluyor. Kitabevine gelen edebiyata meraklı bir çocuk Marksist kitaplar istiyor. Damar ise yaşına uygun diye "Şeker Portakalı"nı veriyor ama yine de çocuğun babasının "komünizm propagandası yapıyor" ihbarından kurtulamıyor. Üç ay hapis" cezasına çarptırılıyor. Gayrettepe ve Selimiye'de kaldıktan sonraki durağı Bozcaada Cezaevi oluyor. Ankara'daki büyük aşkından sonra Istanbul'a dönüşte Nahit Hanım'la birlikte yaşıyor ve evleniyorlar. Damar'ın Nahit Hanım'la tanışması 67 Eylül olaylarına denk geliyor. Bu olaylarda da komünistler suçlanıyor ve Aziz Nesin, Kemal Tahir, Asımöezirci gibi tanınmış kırka yakın solcu tutuklanıp 56 ay hücrelerde tutuluyor. Işte bu dönem boyunca Nahit Hanım Damar'ı evinde saklıyor. Damar, ikinci evliliğini Tülin Harwm'la ' yapıyor, otuz yedi yıldır süren bu evlilikten otuz altı yaşında bir oğlu var. Bulgaristan'da yayımlanan Dünya Antifaşist Şiir Antolojisi'nde yer alan beş Türk şairinden biri olan Arif Damar "Ben" diyor "gençlerle arkadaşlık ederim. Yaşlılann kafası kireçleniyor, benim kafam açıktır"...^ AdanaMilletvekili Damar Atıkoğluileyakınlığım olup olmadığını sormuş, ben de "Hayır" demiştim. Bana inanmayıp yazılanndan tanıdığı Yaşar Kemal' i şubeye çağırtıp sormuş. Ben Yaşar'ı şubede görmedim, olanlançıkıncaanlattı. Makinayıdabaşıma bundan emin olduktan sonra taktılar. Halüsinasyonlanm artınca Bakırköy 'e götürdüler. Orada Şevki Akşit'le karşılaştım, aklımı başıma o getirdi, "Sen casusluk yaptın mı" diye sordu, "Hayır" dcdim, "O zaman böyle saçma sapan konuşma" diye uyardt. Hastaneden şubeye mi döndünüz? Evet. Ahmet Bey, "Sen burada çok hırçınlıklar yaptın" dedi, hatırlamadığımı söyledim, beni ncreye koyacaklannı sordum. "Hücreye veya odaya" dediler, "Ben yine hastalanırım" dedim. Bunun üzerine Harbiye'yegönderdiler. Mahkemede size elektrik verildiğini açıkladınızmı? Hayır, Demokrat Parti demokrasiyi kuracağız diye iktidara gelmiş, aradan bir sene geçmemiş, elektrik verdiniz desem, öldüreceklermiş gibi geldi, söylemedim. Hem yeni uygulamalar da vardı, cezaevinden alıp şubeye götürebiliyorlardı... Elektrik verilmesinin etkisini sonraları da hissettiniz mi? Bu işkence olayı değildi,benim şiiryeteneğimi yok etmek için gerçekleştirilmişti. Amaçlanna ne oranda ulaştılar bilemiyorum ama yeteneğiminazdaolsaköreldiğini sanıyorum. Attilâ llhan, Cemal Süreya'ya şiirimde beklenen gelişmeyi gösteremediğimi söylemiş... Size de pişmanlık yasasmdan yararlanmanız önerilmedi mi? Gözaltına alındıktan iki gün sonra, haber vermişler askerliğini üstteğmen olarak yapan ağabey im geldi. Hamdi Bey, ona "Türk polisiyle Türk ordusu bu vatan hainlerine karşı beraber olmalı" dedi. Bana da bir öneride bulundu: Sana bir gazetede iş bulalım, sen yine arkadaşlarının arasında mücadelene devam et ama üç ayda bir bana telefon aç... Provokatör otmayacaksın, sadece telefon edeceksin... "Bana bu teklif edilemez" dedim ve hücreme döndüm... Pişmanlık yasasından yararlananların sonraki çöküşlerinden söz ediyorsunuz. Suçlamak, dışlamak gibi tavırlarla sizin debundabirpayınızvarmı? Hayır, kızmadım, kızmıyorum. Tutuklanan iki tıp öğrencisi vardı, Selçuk Şener ve Nevzat Yavuz Yıldırım. Bu çocuklar partiye kimse konuşmaz diye giriyorlar ama şubede partinin Ankara sorumlusu "boşu boşuna kendinizi ezdirmeyin, herşeyibiliyorlar"diyor, çocuklar yıkılıyor. Onlan suçlamıyordum, zaten kendilerine saygılarını kaybediyorlardı. O dönemdeeğerdemokratikbirortam, sosyal demokrat, sosyalist hatta liberal partilerolsaydı, pekçok isim bupartilerde yer alırdı. Metin Eloğlu "Ya komünist olacakşın" derdi "Ya dapolis sempatizanı"... Mihri Belli, 5051 tevkifatında Amerikalıların da parmağı olduğunu ve sorguya katıldıklarını söylüyor... Gözaltına alındığımda Birinci Şube Müdürü Topaloğlu, "Sen buradan çıkamazsın, 24 saat hikâyesi falan da bitti" dedi. "Ya Erem Eser ortaya çıkar ya da sen burada kalırsın". Odada müdürden başka kelli fellı adamlar da vardı, MÎT'ten olabilirdi. Ben görmedim ama Erdoğan Berktay görmüş, sorguda Amerikalılar da varmış... Amerikalıların etkisi cezaevinde de sürdümü? Bu yıllar ABD 'de McCarthy dönemiydi ve Rosenberglercasuslukla suçlanıyordu. Bizde de Yüzbaşı Sabahattin Evdem vardı, TKP'li olup da casuslukla suçlanan ve koğuşlardan ayn, taş bir hücrede tutulan. Bir V ARIF DAMAR Bugün yetmiş beş yaşında olan Arif Damar, Gelibolulu. Köyü Karnabel, yine bir gelibolulu olan Ece Ayhan'ın köyüne beş dakika uzaklıkta. Çanakkale Savaşı sırasında evleri bombalanmış. "Benim emperyalizme karşı olmam" diyor "kendi yaşantımdan kaynaklanıyor". Asla ırkçı olmamasını da Boşnaklar ve Yahudilerle aynı mahallede oturmasına bağlıyor. Damar'ın dedesi ve babası hoca. Babası annesinin üçüncü kocası, annesi babasının beşinci karısı. Babasını beş, annesini ise on bir yaşında yitirmiş. "Babamı" diyor "anneme kötü davrandığı için hiç merak etmem"... Annesini sanatçı ruhlu, sıradışı bir kadın olarak anımsıyor. ilkokul dörtten beşe geçtiği yıl, General Kâzım Dirik'e gidip "Ben okumak istiyorum" diyor. Aldığı yanıt "Beşi bitir Edirne'ye gel". Damar ise tutup Istanbul'a teyzesinin yanına yerleşiyor. Kemalettin Tuğcu'yla buluşuyoryolları. Yayınevinden bir kitap verip "oku" diyor. Bir de gazete satıyor ama yüz kuruştan kırk kuruşu kendisine kâr kalmasına rağmen bu işten sıkılıp kaçıyor. Biriktirdiği parayla Edime yoluna düşüyor. önce Gelibolu'ya uğrayıp sevgilisi Fitnat'ı görüyor. Sonra Edirne'de Kâzım Dirik'in önünde saraya giriyor, sıra kendisine geldiğinde verilmiş sözü hatırlatıyor: Beni okutacaktınız. Kâzım Paşa "Bunu yurda götürün" diye emir veriyor, "Elbise falan da alın". Arif Damar sınıfın en çalışkanı sayılıyor, kendisine ne olmak istiyorsun diye soranlara "Reisi Cumhur" diye yanıt veriyor. öğretmen onaylıyor, "Bu arkadaşınız reisi cumhur olabilir"... Mebus Refet Ülgen, Kâzım Paşa'dan üç öğrenci istiyor, onlan Ankara'ya koleje götürecek. Üç öğrenciden biri Arif Damar. llk durak Istanbul'da, Kadırga Yurdu. Bağlanan yedi buçuk lira bursla Ankara'ya çağnlmayı bekliyorlar: "Bizi çağırmadılar. Belki de yerimize başkalarını almışlardı. lyi de oldu. Çünkü beni koleje götürselerdi, düzenin adamı olurdum." Kadırga Yurdu'nda sağcı solcu, idealist felsefi gruplar arasında şiir sevgisini Yahya Kemal'le Nâzım Hikmet arasında bölüştürüyor. El altından getirilen Nâzım Hikmet şiirlerini okuyor, hele de "Salkım Söğüt"ü... llk şiiri, on beş yaşında, "Yeni Insanlık Dergisi"nde yayımlanıyor. O da komünist olarak tanınanlar arasında yerini alıyor. Alman ordusunun Trakya'ya dayandığı yıllar, Istanbul boşaldı, boşaltılacak derken, fizikten ikmale kallyor... Bütün sorulan yanıtlıyor ama sınıfta bırakılmakla kalmıyor, okuldan uzaklaştırılıyor, hocası Sulhi Dönmezer'in kardeşi Hulki Dönmezer. Aynı yıllarda birkaç şiiri de Yeni Ses Dergisi'nde yayımlanıyor. Arif Damar Türkiye Komünist Partisi'yle 1943'te, Nuri lyem aracılığıyla buluşuyor, o bir sempatizan artık. Damar'ın yanında bir de arkadaşı var Doğan Aksoy. Bir süre kullandığı "Barikat" soyadını da bu arkadaşı takıyor. Felsefe öğrencisi, Doğan Aksoy'un babası Kars Valisi. Aksoy, Kızılordu'ya katılmak üzere Sovyetler Biıiiği'ne gitmeye çalışırken Hopa'da yakalanıyor. Tırnakları sökülüyor. Valinin oğlu olduğu anlaşılınca salrveriliyor. Fransa'da lleri Jön Türkler Derneği'ni kuran Aksoy'la Damar Küllük Dengisi'ni kurup, yönetiyorlar. Aynı yıl, yani 1943'te Sovyetler Birtiği