Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 TOPLUM CUMHURİYET DERGİ însan yüreği mutsuzluğu sevmez. Hele bu toprağın insanı, o öyle ahşıktır ki acıyı öğütmeye. Yani boşuna değildir "Hayatım roman olur" sözü, yazsan gerçekten de olur. Bir yazan çıksa... Eski hayatlar yağar bitpazanna Bütün eskiler, yeni hayatiarın içinde erir giderler. Roman olmayı başaruınuyan hayatların esrartdır bu. Hayat deyip geçmek olmaz ki! dcr ortaklığının inadına tadını çıkarıyorlar. Tabakçı Çıngenelerin esnafla yaptıkları neşeli pazarlık, para kazanmaktan çok, "muhabbet" amaçlı. Koku satan adamın alacağı pantolonda hızlı indirimler yapan Çingene kadın, ortaklaşa yaşamı özetleyiveriyor farkındaolmadan: "Ben senden, sen benden." Kalburüstü semtlerdeki asık suratlı insanların haberli olmadıkları değişik birtanışık olmabiçimibu. ğiliz. Hasan Can bizi korumak için tezgâhını bırakıp geliyor. Kolumuzdan tutup sakin birkıyıyaçekiyor: "Bunlaryobaz, yobaz. Aldırmayın. Böyle oturup bütün gün konuşurlar işte. Nerden parakazandıkları dabelli değil. Boşverin" Hasan Bey'in tezgâhında in cin top oynuyor. Işlerbuaylardakesatolurmus. Ama kış ayları, işte o zaman: "Milletsırtındançıkanp satarburada. Parasız kalınca, ne yapsın. Yani senin anlayacağın para neredeyse zengin orada arkadaş. Fakir yine fakir." Çocuklar ara sokaklarda koşturup, nefes nefese, elleri bellcrinde verdikleri kahramanlık pozlarını birbirlerine anlatıyorlar durmadan. önünde durup, itiştikleri tezgâhın sahibi onlan kovalayınca tesbih tanclcri gibi dağılıveriyorlar, renk renk...Tezgâhın üzerinde üusturuplu bir uyarı: "Baktığınızmalı yerine koyunuz. Habersiz götürmeyiniz." Sokaklar, büyük ibriklerle ağır ağır sulanıyor. lkindinin tıkırdıyan saatlerine geçiliyor yavaş yavaş. Hırgür, ağır ağır sona eriyor. Soluk bir Bruce Lee posterinin önünde durmuş çocuklar, Orhan Abi'lerinin "Hatasız Kul Olmaz" şarkısını mırıldanıyorlar. Bruce Lee'nin soluk suretini elleri ceplerinde, omuzlarında dünyanın bütün yükü izleyen mcmleketimin yuvarlak, kel kafalı çocukları, yüzlerinde yıkılmış birbozkıryeliyle ne düşünürler? Elleri ceplerinde böyle bir güzel durupdururken birden nasıl büyürler? Eski Ankara evlerinin cumbalarındaki bu sardunyalar gürültüsüzce nasıl olur da yaşayıp giderler? Camın, sonra da tül perdenin ardındaki kadın, Bit Pazarf nın uğultusu içinde nasıl bir dantel süzer de tclevizyonun üzerine iliştirir? Bu dantellcrden bu kadınlar ncler bekler? Hemen bütün dantellerin beyaz olmasının esbabı mucibesi nc olabilir? Ak günlere çıkacakları zamanı ölümüne bir sabırla beklemeyi kaç kuşaktır annelerinden nasıl öğrenmişlerdir? B ECETEMELKURAN azı gülümscmeler, kendinden büyük hüzünlerin işaretidir. Bazı koj nuşmalar, kendinden derin demelerisöyler. Bazısevinçlihalleriinsanların, aslında ne büyük acıların devindiğini gösterir yüreklerinde. Eski eşyaların satıldığı yerlerde bir düşünce alır insanı. Edindiğimiz eşyalar, bizi terk cdcn, terk ettiğimiz eşyalarlabirlikte, onlarla yaşadığımızzamanlar, anılar da gelip gider. Işte bit pazarlarında eşyalarla birlikte bu yaşam parçaları da satılır; yani, "Zaman değil, biz geçeriz." Sanki bunu bilir de güler, eski eşya satan eski adamlar. Alıp verdikleri yaşantıların ağırlığından mıdır nedir, biraz ağır olur yüzleri, yerçekimine yenik. Sanki bu yüzden çabuk yaşlanırbitpazarındakisatıcılar,omuzlarına ve yüzlerine yüzlerce yaşamın tortusu çöker. Bit pazarının, onların söyleyişiyle " Itfaiye Meydanı" ya da " Hergele Meydanf'nın orta yerikullanılmışgiysi pazarı. "Tabakçı" Çingene kadınlar, sokağın tam ortasında bağdaş kurmuş, su birikintilerinin coğrafyasına göre yerlerini almışlar. Geliyor ceketler, gidiyor etekler. Tabakçı olmalan.evlereplastik eşyalar verip eski giysi toplamaları yüzündcn. Çingeneler kendilerine has renk uyumuna göre giyinmiş ve sattıkları giysileri de aynı sırn çözülememiş estetiğe göre dizmişler. Dışarıdan gelenlerin asla anlayamacağı ortak dilleriyle konuşuyorlar esnafla. Onlara özel indirim var. Bir biçimde, hep birlikte şehrin bir köşesine atılmış bu insanlar, kötü bir ka Ünlversitell «sklcl... . Ahmet Ağa'nın böyle ince işlerde bezi yok. "Bütün Ankara havalarını bilirim ben!" diyor," Bak şimdi sen, bilmez miyim,' Yaş yctmiş, iş bitmiş' diye düşünürsün. Yoook! Ben tetik adamım." Yakasını düzeltip, façasını yerine oturtmaya çalışıyor Ahmet Ağa. Tezgâhına abartılı biralçakgönüllükle davet ediyor insanları, iki büklüm olarak. Tezgâhta hiç umulmadık şeyler: 19751976Türkiye Atletizm l.'liğimadalyası, Türkiye Atletizm Federasyonu'nun verdiği madalyalar, Keçiören Belediyesi Halk Koşusu 4050 yaş arası 2000 metrede alınmışbir3.'lükmada!yası.Dcmekki,koşucu dedelerden biri parasız kalıp, Bit Pazan'nın yolunu tutmuş. Sıkı bir pazarl ıktan sonra, belkı de biraz da içi burkularak madalyayı Ahmet Ağa'ya vermiş. Ahmet Ağa'ya sorarsan "olayı hiç hatırlamıyor." Madalyalann incelenmesinden tedirgin "Bizim de burda bir üniversitelimiz var" deyip bizi başından savıyor. Deniz Köksal Gazi Üniversitesi Seramik Bölümü mezunu. İşi para için yaptığını söy Sabun fabrikası sohbeti... Keyiflipazarlıklarınortasındanarasırakalantorarabalargeçiyor.tezgâhlarbirtoplanıp biryayılıyor. Güneşin insanı ölüm gibi yakalayıverdiği bit pazarında 63 yaşındakı Hacı Hasan artık sabun fabrikasına gideceğini söylüyor; "işi bitmiş." Sabun fabrikası sohbeti yavaş yavaş çevre tezgâhlara yayılıyor. Asıl amaç olan söyleşmek, birden belirginleşiyor. Pantolonlar, gömlekler yerlere bırakılıyor, göbeklerini tuta tuta kendilerine gülmeye başlıyor eskiciler, bit pazarının sakinleri. Ölüm, parasızlık, yaşlılık, hastalık, ne kadar kötü şey varsa tadına varılıyor. Yine Esnaf Kahvesi'nin önünde oturan üç adam gelişimizden rahatsız. Biraz sonra garip şeylerin propagandasını yapmaya başlayacaklar: "Işte bu kız çocuğu, bugün, buralara düşürülmüş vc aile müessesesinden uzakta gazetecilik yapmak zorunda bırakılmıştır. Arkadaşlar!.." Gülüşmelerin ortasına patlayan bu sinir bombası, herkesi rahatsız ediyor. Yalnız de