Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 sivri sakalın üzerinc sarkan bıyıklar... Bütün bu özellikler dışında bu yarı yüzde görülemeyen, ama kimilerince duyumsanabilenbirbaşkaşey vardı: Başarmayı kafasına koymuş, asla ödün vermeyecek bir erkek iradesi... Güneş ışığı, uzun bir oyalanışın sonunda bir sıçrayışla, uzun boylu, atletik yapilı bir gencin, 'hazırol' duruşunda, saçlannın altında boncuk boncuk ter taneleri, karşısında beklediği, yüksek arkalıklı bir koltuğa gömülmüş oturan erkeğin ceketinin mendil cebine kondu. Kravatının altın iğnesine vurup oradan yansıyan mendildeki ışık gözünü rahatsızetti ki kirpiklerini kırpıştırdı adam... Bir gözü tam kapanmıyordu sanki. Felç geçirmiş de aşağı sarkmış ya da dıştan belli olmayanbirçiviyeasılmışgibiydi... Çopurbirsuratı vardı. Işık vurunca daha bir belirginleşmişti bu irili ufaklı yumrular. Yanak kaslarını kullanarak yüzündeki seyirmeyi durdurmayı denedi adam. Bir an şöminenin üstüdeki büste kaydı gözleri, ama hemen kaçırdı bakışlarını...Dışandanbağmşlargeldio sıra, arkasından bir polis otosunun sireni.Büsttebelirginbirpanikbaşladı. Kalkıp yürüyecck neredeyse... "Kahretsinpeşimdeler"dedibirisi. Sinirli, sabırsız, öfkeli ve erkekten çok kadını çağrıştıran bir sesti bu. Büst, kırpıştırdı aşağı doğru sarkmış gözünü. Konuşan her kimse çok yakındaydı. Radarlarıyla taradı içeriyi ve buldu sesin sahibini: Daha dün, evin sevgili hanımının getirip vitrinin üzerine koyduğu balerin bibloydu... Müthiş şaşkındı büst. Konuşabilenbirbibloylailkkezkarşılaşıyordu. Yüzündeki yumrular, sivilceler, basınçtan neredeyse patlayacaktı... Yeniden konuşmayabaşladı biblo. Bu kez amacı, büstün merakını gidermekti sanki: "Balerin değilim aslında... Geçici bir durum bu, seninki gibi... Yeraltınaçekilmekten dahaakılcı... Hembuadamlarabaşka türlü yaklaşılabilir mi?" Bir an dengesini yitiriyormuş gibi sallandı. Amaçabuk toparlandı; kollarını yanlara doğru açarak, bacaklarını esnetcrek... Sonra yeniden yüzüne oaptal gülümsemesini oturttu, büstün, duyduklarından bir şey anlamamış, ikircikli halini görmezliktengelerek... Koltukta oturan adam belki de siren sesinin yuttuğu son cümlcsini kesin bir tavırla y inelemek için başını yukarı dikti. Piposundan birnefes çckti ama duman gclmedi. Yü CUMHURİYET DERGt Zeynep Aliye'den biröykü... EKSİK BUST P encereden yanlamasına giren birdemek güneş ışığı, saten perdenin belinin altından kıvrılıp yukarı çıktı. Duvardaki yağlıboya tablonunbaşaklarınıyazdanbiresinti gibi dolaştı. Maun vitrini birbaştan öbür başa geçerken diklemesine konmuş porselcn siis tabaklarına, ayak parmakları iizerinde yükselmiş, kollarını beyaz sarmaşık güllerden bir çelenk gibi başının iyice yukarısında buluşturmuş balerin bibloya fırçasıyla ışık darbeleri indirdi. Kristal meyve tabağında çılgın bir şclaleolupaktı...Oradan yemekmasasınaatladı. Mavibirhüznü çağrıştıran, beli koptu kopacak vazoya bir öpücük kondurdu, kaydı, kendisini her görüşünde yumuşacık ışıl ışıl parlayıvcren geniş halıy ı sevgiyle okşayıp denize açılan bir nchir gibi aktı salona. Eskiden yüksek sürgülü kapının iki kanadının olduğu köşelerdeki küplerin şişkin karınlarına mo"Dostum, postmodernizmin tüm özelliklerini taşıyor... Bir başyapıt!.." şcklinde selamladığı, kiminin tütürist, diyc nitelediği, kimininscünlübirkomedyenebenzettiğibüstteoyalandıençok. Birdirbir, ebelemece oynadı. Büstün kıvırcık saçlarını çekiştirip durdu. Gözbebeğine daldı. Belki de sağ gözü sol gözle simetrik bakar hale gctirmckti amacı... Sanki yontuyu yapanın çekici, kcskisi kayı vermiş de bir an, kösele gibi kırışık gözkapağının tuttuğu gözü dışarı uğratmıştı... Zaten büstü iki ayrı insan kafasının,burunsınıralınarakkesilipyan yana getirilmesiyle eldc cdilmişe benziyordu. Yüzün bir yarısında ikiyüzlü, çılgın, doyumsıız birini canlandırmak istemişti yontucu... Genişköşeli çene, büyük bir kulak, kuruyup büzülmüş alında tüm yumuşak kavislenişini bırakıp yokuş aşağı frcnlcrinden kurtulmuş inen birarabanın tekerlek izlcrini çağrıştıran çizgiler, kaşın sotitienmiş belki Etrüşk Kadın dahafazla na erdiği noktada, "Dikkat uçurum" savaşçılarının, belki uyarılı kocaman bir lspartah askcrlerin at bir Şey SÖyleitiek yumru... larını şaha kaldırdı. J J ı ı Yüzün öteki yanSonra zeminle tavan J** da dinlemek sında ne göz, ne duarasındazikzaklarçi ;çdak, ne kaş sarkıktı. zerek gitti, geldi, aviNe de irili ufaklı yumzenin için için kahka sanki. Ve rularla üzerinde ışıkhalaratanherbirdam . , . . gölgc oyunları yapılan lac.ğ.ndan bir fiske başlamıştı çıçek, birçölüçağrıştırıyorgülücük aldı, bir de p ö r s ü y Jo r ( i u n a r du. Çok geniş bir alınmet ışığı da şöminenin ' da kavislenerek şakak üzerindeki mermere Bakislarim bütün kemiklerine uzanan yöneltti. Beş kollu , . kalın kaşın altında yüksek şamdanların duvan kaplayip herkesi aynı anda gö1 ortasındaduranbronz hL ,*, ,,;i~ A *./;.,^ renzekibakışlıçekik aZl 0Z O m n e görünümlü, ama dik °$ Z göz, çıkık elmacık kekatli bakıidığmda si seren cama miklerine uzanan demindöküldüğünoktarin çizgiler, söyleyelarından alçısı sırıtan Çevİrdİ. Güneş, cek önemli şeyleri büstekondu. ı , . olan ince dudaklarda Kimi konuğun, kopnıyu tam orta aralanıp insanda "Gerçek bir Dadaist yçy'ıyıden ucundan tutup çekme yontu bu..." diye ta * isteği değil de belki dokunupokşama istenımiadığı, kiminin yakmaya ği uyandıran küçük kollarını heyecanla . , ZEYNEP ALIYE Samsun'da doğdu. Atatürk Eğıtım Fakultesi Türk Dili ve Edebıyatı bölümünü bitirdi. Değışik ortaokul ve liselerde Türkçe ve Edebıyat öğretmeni olarak çalıştı. Öykü kıtaplanndan "Yaşamak Masal Değıl" 1990 yılında, Gerçek Sanat Yayınları'nca, "Aliye'nin öyküleri" ise Cem Yayınevi tarafından 1992 yılında yayımlandı. III. öykü kitabı "Kum Köprüleri Kırmızı" 1995 yılı içinde yayımlanacak olan yazarın öyküleri Varlık, Gösteri, Türk Dıli. Karşı Edebiyat, Beriin Bahar gibi dergılerde, şıırterı Sombahar, Karşı Edebiyat, Kuşlama, Atika dergileri başta olmak üzere çeşitli dergilerde yer aldı. ^ zünü buruşturdu. "llkeler çok önemlidir,bunuunutma!"dedi. Yanındaki incebacaklı sehpadanbirel işi ürünü olduğu anlaşılan küçük, oymalı kutuyu aldı. Içinden çıkardığı maşayla piposunu karıştırdı. Yeniden ateşledi pipoyu. Dirseklerini diklemesine dayadı koltuğun yanlarına, karşısında hâlâ kıpırdamadan duran gencin gözlerinin en derinine baktı: "Ciğerlerinin içini okurum, benden saklanamazsın..." anlamında. Gözü daha çok sarktı. Biryanağınıkapladı.Piposunusehpadakiküllüğebıraktıkalktı. İki erkek göğüs göğüse durdular birkaç saniye. Ellerini pantolonunun ceplerine soktu adam. "Müştemilatta kalırsın..."dedi. Bakışlarınıkapıya çcvirdi sonra. Konuşmanın bittiği belli oluyordu. Salondan geçip gclen kadını, kenaraçekilipgözlerini yerceğerekselamladıgenç,arkasını döndü, halı döşeli ahşap korkuluklu merdivenlere yürüdü... Dinamik hali, yanağındaki gamz.esi, ışıltılı bakışlarıyla her an gül mcye hazır, coşkulu bir kadındı. Ama kâküllcrinin yan yanya örttüğü iki kaşının arasındaki derin çizgi insanda daha farklı şeyler çağrıştırıyordu. Belki deacı vesevincinbütünlcşmişyüzüydübu..."Yenisürücümüz..." dcdi adam, başıyla merdivenlerden inen gcnci işaret ederek. Sözlerinin iç yüzündeki anlamsa, "Yine çok hoşsun!" Kadın yeni yarılmış bir nara benziyordu, elindeki dosya, kâğıtlar narın taptaze çiçekleri. Adam, bu çiçcklcre baktı sağ gözü yaşararak. Kadın, solmalarından korkar gibi göğsüne bastırdı çiçekleri. Adam, parlak rugan ayakkabısının burnuyla birkaç kez sinirli sinirli vurduyere. Başparmağını kaşır gibi ilcri geri gidip geldi işaret parmağı. "Toplantıya mı yinc?" Sorusunda, "Boş işlerbunlar,vazgeç!"anlamı vardı. Kadın daha fazla bir şey söylemek ya da dinlemek istemiyordu sanki. Ve solmaya başlamıştı çiçck,pörsüyordu nar... Bakışlarını bütün duvarı kaplayip boğazı göz önüne seren cama çevirdi. Güncş, köprüyü tam orta yerinden yakmaya çalışıyordu... Kent, ışığınköredici karanlığına girmişti. Adam arkasını döndü kadına. Şömineye yürüdü, büstün karşısında durdu. Gören, adanıla büstün birdüello için karşı karşıya gcldiklerini sanabilirdi ve aralarmdaki inanılmaz benzerliği yakalayabilirdi! Yüzün cüzzam geçirmişe benzeyen yanı adamm yüzünün kötü bir kopyasıydı, taa sarı, dalgalı saçlanna kadar! Belki de tam tersiydi, kopyaolan adamdıü! Veşu an kendi sesine ulaşmak için çok şey yapabilirdi!.. Büst degerilmiş, diklcnmiş, kılıcını önc uzatmış savaşmaya hazır bekliyordu. Güneş ışığı orada, ortalarındaydı. Şamdanlardaki mumları yaktı bir çakışta, adamın omuzlarına teğet çizdi, yontunun yamulmuş alnında bir an durdu, sonra ani bir kararla kenttcki bütün ışığı toplayıp aldı... Adam şöminenin duvarına dayadı sırtını, piposundan bir nefes daha saldı. Dumanaboğulduortalık. Her şey kesik kesik öksürdü. Güneş ışığı adamı,büstüçekti peşisıra. Büst, hcp sağa kayan gözüy le bibloyu yakalayıp aldı yanına. "Ne yapıhrsa yapılmalı,amalegalkalınmalı!"diyordu biblo. Bir nehir oldu güneş ışığı. Güçlü bir sala koydu büstü, bibloyu,adamı.Caddeler,şıkırşıkır ışıklı alanlar, tüneller, tck tük solgun lambaların aydınlattığı izbe sokaklar, köprülcrgeçildi.Geridebırakılanların belki de en daracığına, en karanlığına sapıldı, oradan bir çıkmaz sokağa girildi ve bitti yol... havaya kald.rıp, çallSiyordu...