Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
19MART1995. SAYI469 şünen bir şair" niteletnemi daha çok benimseyerek sorumu şöyle yanıtlıyor: "Şiirle felsefe yapılmaz. Felsefe açıklık, seçiklik ister ve mantığın şaşırmaz kurallanna bağlıdır. Öyle bir fikiraraştırmasıdır. Şiirbunaelverişlideğildir. Fakat şıırdüşünsüzyapilabiliranlamına da gelmez bu... Şiirde düşün, Valery'nin bir sözüyle, yukarlarda, yükseklerdedir. Şiirin içinegirmez. Fakatdüzyazının içine geliroturur. Bununeniyiörneğıfelsefedir. Her şiirimde, yukarlarda, benı yöneten, gıttığim yönü ışaret eden bir düşünce vardir, o kadar. Ama şıire karışmaz. Şiir çalışması biraz özgürlük ister, mantıktan, dıldcn bağımsızlık ister. Ben de, oen yükseklerdeki düşüncenin işaret ettiği yolda gıderken bazen kendimi kapıpkoyuverırım... Rastlantılara, isterseniz imgelerdiyelım, kapı açıcı, yol açıcı ilişkılere zihnimi açık bırakırım... Şiirin içine girince zihin de kendini ona göre ayarlar. Zaten şairin görevi de budur... Kendi makinesini (kafasını yani) şiirin gidişine uydurmak." Anday, bir yazısında da söz ettiği "saf matcmatik" kavramına değıniyordahasonra. "Safmatematık", yani pratik amacı olmayan bir matematik... "Saf matematık"çı lere göre matematikselbirteoremgüzelolmalıve matematik düşüncesine katkıda bulunmalıdır. Öyleysc bu kuram şiire neden uygulanmasın? Anday 'ın sözlenyle"Şıir düşüncesine katkıda bulunmak, insan düşüncesine ufuklar açacaktır... Bunun ılerde neleri etkileyeceğini şimdiden bilemeyız. Fakat mutlaka etkileyecektir... Bilim düşüncesinı, felsefe diişüncesini, hatta yaşantılarımızı etkileyecektir..." Şiirin yine de matematiksel düşünceden farklı olarak insanın organik yanıyla bir ilgisi yok mu? Sezgi, bir yazınızda belirtliğiniz gibi, bilimsel arayışlarda da söz konusu. Fakat şiirsel yapıyı oluşturan unsurlardan biri de, bana öyle geliyor ki, ima etmek dediğimiz şey. Söylenmiş şeyler kadar söylenmemiş şeylerin de önem taşıması. Ya da bir dizede düzyazıya çevrildiği zaman birçok şey in birden söyleniyor olması. Bu bir farklılık değil mi? Bilimsel düşünceden. Şiir salt mantık olabilir mi? Sezgi, duygu, ima, bilinçaltı... Araştırma ne demektir? Bir fizikçinin, atomun içinde başka bir dünyaolabilirmiacaba, düşüncesine nasıl geldiğini bulamayiz... Araştırma sadece laboratuvarda yapılmaz ki... O tıpkı şiir yazar gibi bir düşüncedir... Bilim de, tıpkı şiirde olduğu gibi, yaratıcı düşünceye sezgiyle varır... Fakat yollar bu noktadan sonra aynlıyor. Uygulamalı bilim, sezgilerimizin doğru olup olmadığını bize deneyler yoluyla gösterir. Şiirin bu bölümü yoktur. Çünkü doğruyu aramaz. Şairin deneye de ihtiyacı yoktur. Şiirin tanımı yapılmazama, daha önce de yaptığım birtanımı burada tekrar edeyim: Şiir, bilinen sözcüklerle bilinmeyen sözler yapmaktır... "Ozan ve Romancı" başlıklı bir yazınızda, bir yerde şöyle diyorsunuz: "Ozan sözcükleri düzene sokar"... Okuduğumda şöyle bir not düşmüştüm yazınızın kenarına: le yazılır..." Bunun üzerinde ne kadar ısrar edilse azdır. Çünkü herkesin duyguları olabilir. Fakat şiir elbette onlarla yazılmaz. Teknikle uğraşmaktançıkarşiir. Giiniimüz şiirini de ilgilendiren önemli bir konuya yine gelmiş oluyoruz... Biliyorsunuz, divan şiirinde retorik önde gelir. Duygular o kadar önemli değildir. Evet, orada duygular uydurmadır. Bu, böyle bir süreçti... Daha sonra, hece şiiri, sanki duygucu bir şiir gibi ortaya çıktı. Giderek belki Oltay ı denize atıyorsunuz, balık bekliyorsunuz, gelince çekiyorsunuz... "Masa bir kedidir"... Tamam, buldum, gibi bir şey... Böyle bir şey elbette şiir değildir. Demin de söylediğim gibi, bir şiiri yükseklerden yöneten bir düşünce olmalıdır. Avcılıkla biryere vanlamaz... İnsanı bulmak için sanki nıctaforları aralamak zorunda kaldığınız bir şiir söz konusu. Ve bunu yaptığımzda da çoğu kez insanla karşılaşmıyorsunuz... Karşılaşmıyorsunuz... Çok doğru. O da biliyor zaten, ne çıkacağını... Eskiden,"ipham"denirdi. Yanimüphemlik, belırsizlik... Anlaşılmaz kılarsa, derin olur zannediyor... Hayır, şiir böyle bir şey değildir... Şair açık seçik olmak isteyen, boyuna onu isteyen biradamdır... Kapalılığı isteyen bir insan olabilir mi? Kapalılığı isteyen bir felsefe olabilir mi? Bütün sorun şiirin işçilik yanını ihmal ctmemektir. Çünkü şiirorada, oçalışmayla ortaya çıkacaktır... Ve bunun binlerce yolu vardır... Bu bakımdan şairlerarasındabirkarşılaştırmayapmanın da anlamı yoktur... Her şair kendi şiir yapısını kendi kuracaktır... Özetle birduygu ya da düşünce, şiirin yapısına ulaşmadan önce henüz şiir değildir... Sanat eserinin tekliği, tek olması önemlidir... Birduygunun.bir düşüncenin benzeri olabilir... Fakat her sanat esen,benzersizdir...Bira5k duygusunun mutlaka benzeri vardır... Ama bir aşk şiirinin benzeri yoktur... Sanat eserinin etkisi, benzersizliği yapısından gelir. Bizim edebiyatımızda yapı analizleri ve bu anlamda şiir eleştirisi pek yok... Şiir düşünürü diyebileceğimiz bir şiir eleştirmenimiz yok. Hayır, yok... Belki bir tek Ataç... Ataç şiir zevki olan bir insandı. Fakat o da bir şiir düşünürü kimliğine sahip olmamıştır. Batı'da sanat eleştirmenleri belirli sanat akımlannın kuramcılan olmuşlardı. Bizde böylebirşeyolmadı.Bizde,"şiiryazmak ıstedim,başaramadımeleştirmcnoldum"diyenler vardır... "Eleştirmen olmak istedim, olamadım, şair oldum" diyen yoktur... Melih Cevdet Anday 'la, aramızdaki yaklaşık üç kuşaklık yaş farkına rağmen bir süre sonra iki yaşıt gibi, ve öğle rakılanmızı yudumlayarak söyleştiğimiz bu yaşlanması, eskimcsı olanaksız gerçek düşünsanat adamıyla birkasetin iki yanını dolduran söyleşimizin tümünü dergi sayfaları için özetlemek kolay değil. Bir kez daha yapı ve matematik konusuna dönmek istiyorum: llk dizede, genellikle şiirin bütün yapısal özellikleri vardır.. (Anday burada, Mallarme'nin bir başka sözünü anımsatıyor: llk dize Tann vergisidir. Sonrakilerçalışmayla gelir..) Egcr her şey matematiksel olsa, ilk ŞİİR 9 uygunun, bir düşüncenin benzeri olabilir... Fakat her sanat eseri, benzersizdir. Bir aşk duygusunun mutlaka benzeri vardır ama, bir aşk şiirinin benzeri yoktur. dize geldikten sonra şiiri geliştirip tamamlamak neden çok zor, hatta bazen imkânsızolsundu... Şiirsel yapı dediğimiz şeyin insanın duygusal tamlığıyla, zıhın açıklığıyla, hatta bedeniyle, fiziğiyle, bunun gibi birçok şeyle de ilgisi yok mudur? Anday 'ın yanıtı kısa, net ve kesin: Neden onlan da matematığin ıçıne sokmayalım? Sizce dünya şiirinin neresindeyiz? Türk şiiri dünyada iyi bilinmiyor. Dünyanın en ileri çizgilerindedir. Bizim bugün gençlerin ne yazık ki yararlanamadıkları divan şiiri, şiirimize müthiş bir temel sağlamaktadır... Fakat çok da büyütmemeli bunu. Çünkü düzyazının gelişmediği her yerde şiirgelişmiştir... Sahip olduğu fiziksel sağlıktan ve bunun yaratıcılık için önemindcn, Kanuni döneminin sadrazamlarına uzanan soy ağacından söz ettiğimiz Melih Cevdet Anday'a son bir soru: Aşka inanıyor musunuz? Inanmaz mıyım, bir tek ona inanı Melih Cevdet Anday, Abidin Dino'yla bir tstanbul yokuluğunda... "Ozan anlamları diizene sokar. Sözcükleri de bunun için düzene sokar. Öyle ki o anlam artık o düzenle ortaya çıkar, öyle var olur..." Şiir sözcüklerle yazılır sözü, Mallarme'nin bu sözleri pek çok tartışmalara yol açtı. Sö/.cüklcrin, şiire nesnel malzeme olmasını anlıyorum. Fakat bu önde bir ısrar, "lettiriste" bir anlayışa yol açmaz mı? Hayır,katiyyen. Mallarme'ningüzel duygulara sahip olduğu halde bunlan şiirleştirememekten yakınan ressam Degat'ya söy lediği söz şöy ledir: "Şiir duygularla değil, sözcüklerşöyle bir düşünce yaygınlaştı: İyi duygulara sahibim, bunlan dile getirirsem şiir olur... Tıpkı Degas'nın Mallarme'ye söylediği gibi... Şiiri anlamaması gibi... Fakat, günümüze doğru, diyelim, son 2025 yıllık süreçte sanki şöyle bir anlayış ortaya çıktı: Duyguların hiçbir önemi yok, düşüncelerin hiçbir önemi yok... Şiir sözcüklerle yazılır... Bunun çok yanlış olduğunu, hemen, sözünüzü keserek söyleyeyim... Buna avcılık diyorum ben...