23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 Gideros Koyu'nda Sabahattin Usta'nın Ycri'nc yolum düşüyor. Akdeniz'i bir uçtan bir uca gittiğinizde görebileceğiniz koylann en güzeli ne eş bir koy. Mavi bir göl, yeşil bir havuz. Renk alaşımı çekiyor sizi içine. Yoldan geçip bir Ceneviz limanına iniyorsunuz sanki. Birazdan yelkenlilcr süzülüp girecek koya. Korsanlar atacaklar kcndilerini sere serpe kıyıya. Dalgalar kınla kınla geliyor. tçiniz sessizlikten uğulduyor. Balıkçı Ramazan ağ atıp dönüyor. Yedeğinde tazc balıklar. Bize lakerda yapmış kefalden. Daldasında oturduğumuz vişne ağacımn meyvcleri soğuk göze suyuyla yıkanarak masamıza konuyor. Beridc kovan arılannın sonakşam musikisi! Yolun yamacındaki fındık ağaçlanndan topladığımız taze fındıklan ayıklıyoruz. Sonra bahçeden toplanan erikler, kayısılar süslüyor masamızı. "Rakının kokusu bile yeterli burada.", diyorsun. Sabahattin Usta bakır çalığı yüzunun kaslannı gererek gülümsüyor. Çakır gözlcri çakmak çakmak ışıyor. Tam 30 yıldır, baba toprağı olan, koya inen yamaçtaki balıkçı bannağında yaşıyor. Yaşamını balıktan ve baldan kazanıyor. "Ama nerede", diyor, "nercdc o eski balıklar... Sele sele, kasa kasa çıkardı mezgitler, kefaller, levrekler, uskumnılar... Şimdi istavrite, iskorpite kaldık. Arada bir kefal, lüfer... Hemen Cide'ye koşardık. Çarşı bayram ederdi. Şimdi numunelik balık tutuyoruz." Bunlarla yine de dcnizin umudunu kesmediğini imliyordu. Bu koyda somon balığı üretmcyi düşünmüş, hatta hazırlık da yapmışlar; ama izin vcrilmcmiş. Bu işi birlikte kotardıklan Ramazan'ın; "Denizleri tükcttik, artık tarlalardan yiyoruz" sözünü anlamlandıramamıştım ilkten. Sözü ilcrletincc, tarla balıkçılığı yaptıklarını ama yine de denizdcn kopamadıklannı anlatıyordu. Ve de hüznünü; "Karadeniz'de balığın her çcşidinc rastlardınız. Barbunya, kalkan, mezgit; yani dip balıkları. Sonra levrek, uskumru, lüfer, köpekbalığı, sargan, torik... Şimdi bulmak mümkün mü? Bakın kıyıda, ötedc hiç martı var mı? Yunuslar da gelmiyor. O da martı gibi balığın peşindedir. 3035 kulaca kadar dalar avını alır..." Şimdilcrde dcnize bir kene gibi sarılan midyecilerden yakınıyordular. Dönünce, orada söz ettikleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın genelgcsinc göz atıyorum. "Karadeniz'de Kastamonu ıli, tncbolu Limanf ndan Bulgaristan sınırına kadar olan karasularımızda 15 Temmuz 1994 tarihinc kadar kum midyesi avcılığı serbest bırakılmıştır." Soruyorlar; "Neden tnebolu'ya kadar? Bütün midyeciler, tümü dışarıdan geliyor buradan kimse yok, Dardancl'e çalışıyorlar. Kimc söylersek söyleyelim, kimsenin sesi çıkmıyor. Denizi öldürüyorlar diyoruz, susuyorlar..." Dardanel, Kastamonu'da bir fona yardım yapıyotmuş! "Ne fonu, niçin yardım ediyor?" diye soruyorum. Nedense aynntısına girmek istemiyorlar. Günlerce kaldım Cide'de. Yaşanılanlara tanık olmak için, günde bir iki saat çarşıya çıkmak, kahvelcrdc oturmak yetiyordu. Sonrası mı? önce dağlara doğru yürüyüş, sonra deniz. Sırtını Cide'ye dönmüştün. Kendine ait olmanın demini yaşıyordun. Sözün en yalın yerine bağlanmıştın bir kez: Deniz, kuş, yağmur ve rüzgâr./ Ve çarmıha gerilmiş buldum kendimi/ Geçmişle gelecek arasında, dfl; gibU Ne eski ne yeni. Sanki Düşüncemizîn/ En saydam daldkası titriyor/ Yok olmuş sularında denizin. M.C. Anday, "Göçebe Denizin Üstünde" ^ CUMHURt YET DERGt. 31 TEMMUZ 1994. S AYI436 PAZARIN PENCERESINDEN BRİÇ ŞİARYALÇIN 1148Cızl • V • • 93 ARD4 ARD ARD6 4 DV10875 »93 • 1084 • 107 Doğu 2Pik Pas Güney Pas 3SA Batı Pas Pas Kuzey 3Pik 6SA... Bodram'un delileri SELÇUKEREZ erköyümuzde.herkasabamızdabir bazen daha çok deli bulunur. "Deli" öy lc bil imsel tanımı yapılmış, kesin kapsamlı bir kelime dcgildir, rahim içinde gcl işirkcn ya da doğumda gerçeklcşen bir kaza sonucu "spastik'Meşcne dc psikiyatrik tedaviye muhtaç olana da, hatta bazcn bu sınıflara girmcyen sıradışı davrananlann adlanna da cklcncnbirsıfattır "deli"! Rahmctli Ali Cengiz, bana eski Bodrum'u anlatırken Bodrumlu bir deliyi dc anlatmıştı: "1915 yılının mayısında Bodrum'un önünde birFransızkruvazörübelirmişti...Bugemiden indiri lcn kay ıkla iskcleye gclcn bir subay kaymakamı görmek istcdi: "Siz Alman harp gemilerine yakıt venyormuşsunuz. Limanı ve gemileri arayacağız!" Kaymakam böylc bir iznin vcrilebilmesi için tstanbul'a sorulması gcrektiğini ileri sürerek yiımidört saatlik sürc istemişti. Bu süre içinde herhangi bir yerdcn izin almak imkânsızdı. Bu zaman içinde elinde tüfek bulunanlar ve otuz kadar jandarma neferi limanda mevzilendiler. Ertcsi sabah Fransız gemisi limana daha da yaklaşıp askerdolu iki kayık indirdi. Kayıklar iskeleye ulaşınca Fransızlara arama izninin verilmeyeceği bildirildi; ardındançatışma çıktı: Kimi "mavzer", kimi "gra" bir sürü tüfek patladı... Fransızlardan on sekizi öldü, on altısı sağ olarak yakalandı. Gcminin kalcye bu kadar sokulması hataydı, demir alıp uzaklaşıncaya kadar gcmide de vurulanlaroldu. Fransızlarçokkızmışlardı.. Buolaydan sonra gidip gelip Bodrum'u bombaladılar. Bu bombalamalarda Aslanlı Kalc ve Tcpecik Camisi kısmen yıkıldı. Canlılardan bir eşek, bir karga, bir de horoz öldü. Uzaktan gcminin geldiği görülüncc halk ci vardaki tepelcre kaçardı. Sadccekasabanındclisi Kostak (= güzel) Mustafa limana inergöbek atar: H Fransızlara "nahnahP'yapardı!" Bodrum'un delileri konusundaki bilgilerimi Sn. Turgut Nalbantoglu'nun anlattıklan bütünledi: "BirSevdah Süleyman vardı. Hep sevdadan bahsaçar, hcrkcsin kendine "talib"olduğunu ileri sürerdi.. "S"leri "t" diye söylediğinden çocuklar ona "Tevdalı Tüleyman" diye seslenirlerdi. Bir de "Deli Ibram" vardı. öyle düz tabanlıydı ki her iki ayağına bir çift ayakkabının hem sağını hem de solunu giyebilirdi. Sonra bir de "Papağan Hasan" çıkıp gelmişti; nedesen, birkeztekrarlardı. "Tırtıl Ali" ise herkesecezayazardı.Tırtıl Ali Deli lbram'la karşılaşıncabirbirlerinetakıhrlardı.Deli Tırtıl'a laf atar, oda "Tırtıl, in ağaçtan aşağıya!"dcrdi... Bugün de Bodrum'da iki üç zavallı dolaşır; ama bunlar Kostak Mustafa,Tevdalı Tüleyman gibi, Papağan Hasan ve Deli Ibram gibi görkemli, sıradışı deliler değildirler. Acaba, günümüzde politika, bilim, velhasıl hemen hemen bütün alanlarda göze çarpan kısırlık, renksizlik ve düzeysizîik artık kendini kasaba delilerinde de mi göstcriyor? Bunlan düşünürken Ümit Otan'ın Cumhuriyet'tcyayımlanan "Bodrum'da daglar tükendi sıra koylarda" yazısını okudum: "Ccvat Şakir' in sürgün gittiği yıllara uzanmay a gerek yok" diyordu," 1960' larda... Bodrum evleri yeşillikler arasında insana 'hoşgeldiniz' der gibiydiler. Bugün her şey iç acısı ...Dağlartaşlarkazılmadıkycrkalmadı. Bodrum beyaz beton duvarlarla lcuşatıldı, nefesi kesildi. Onca insan kendi cvlerini yaparken Bodrum'u yok etti!" Sorduğum sorunun ce vabı buradaydı: Bugün Bodrum'da görkemli "deli" aramaya gerek yok! Senbenobizsizonlarbinlerce deli dört mevsim gezip duruyoruz bu kentin sokaklannda.Eskilerdcntekfarkımız: Onlann zaran sadece kendilerineydi. ^ Batı pik dörtlüsünü çıkar. Sıra sizde. Cevap: Tabiî geçen hafta verdiğımiz ipuçundan faydalanarak yerden üçlüyü koymadan önce uzun uzun düşündünüz ve onu oynamamak için pek bir sebep görmediğiniz halde yine de ne olur ne olmaz diye dokuzluyu oynadınız. öyle mi? Öyleyse çok iyi ettiniz, çünkü üçlüyü oynasaydınız batardınız. Sebebini de ben söylemeyeceğim, siz bulacaksınız. Şimdi gelelim oyunumuza. Batı onluyu koydu ve ruayla aldınız. Bagışlamanız doğru olmaz, çünkü Doğu pike devam edcrek yerle olan tek komünikasyonunuzu keser. Şimdi sıra yuvarlak rcnklerden birini (trefl veya kör) denemeye geldi. Diyelim treflleri denediniz. Bu rcngin 33 olduğu anlaşılırsa sorununuz kalmaz. (i) Eğer treflleri Doğu kesiyorsa, AR körünüzü çekin. Körler 51 ise (veya 60), bir kör bağışlayın; değilse üçüncü metr körü dc çekin ve son körle eli Batıya verin. (2 Pikle açmış olan Doğunun dört de trefl i olduğuna göre dört körü olamaz.) Böylece eli Doğuya geçirmeden hesabı düzeltmiş olur ve ilerde Doğuyu piktrefl skuizine getirirsiniz. Arife tarif ne gerek. Zaten az olan yerimizi diyagramlarla doldurmayalım. (ii) Batı beş (veya altı) trefl ile başlamışsa, iki büyük treflden sonra küçük bir trefl oynayarak eli Batıya verin ve yine körler 33 devöğilse (i) şıkkında olduğu gibi Doğuyu bu defa Pikkör skuizine getirmeyi umun. (iii) Batı dört trefl ile başlamışsa (diyagramda olduğu gibi), iki metr kör çektikten sonra karo oynayın. Bu, ellerin sayımını tamamlar. Körler 33 ise hepsini çekip kontratınızı yapın. Doğunun dört körü varsa (bunu ikinci metr karonuzu çektiğinizde anlayacaksınızdır), bir trefl bağışlayın ve Doğuyu yine pikkör skuizine gctirin. Batının dört körü varsa (diyagramda olduğu gibi), yerin son karosunu çektiğinizde Doğunun elinde sadece pik kalmış olacaktır. Yerin son pikini (muhafaza ettiğiniz o değerli üçlüyü) oynayın ve eli Doğuya bağışlayın. Zorunlu pik dönüşü üzerine Batı körle trefl arasında sıkışır! Şimdi ilk elde dokuzluyu oynamazsanız başınıza neler geleceğini gördünüz mü? Batının dört körü ve BEŞ trefl i olsaydı oyunu yapabilir miydiniz?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear