Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Antipsikiyatri bir Robenson Hüseyin Eyici'nin başına ne geldiyse "ağır düşünmekten" gelmiş. Memurluk yaparken, "ağır düşünmekten" tedavi görmüş. Devlet Baba da herhalde "ağır düşünen memur" işimize yaramaz diye emekliye ayırmış kendisini. O da gelip Burgazada'nın küçük deniz mağarasına yerleşmiş. stanbul, tam anlamıyla bir şehir. Niye mi? Taşı toprağı altın olduğu için değil tabii. Her köşesinde, mutlaka bir marjınal yaşadığı için... "Prens Adalan"nın en güzeli olan Burgazada'mn guneybatı ucundaki bir deniz mağarasında yaşayan Huseyin Eyici de lstanbul'da yaşayan bu marjinallerden bıri. Onu gündüzleri Kalpazankaya'ya giden günübirlik tatilcıler, ya da Ada'nın arka tarafında denize girmeyi yeğleyen kotra ve yat sahipleri eğer ıyi dikkat ederlerse belki görebilirler; ama geceleri bir elinde filesi, öbür elinde küçük, pillı el feneriyle, sivri ve yosunlu kayalann arasında pavurya avlayan Hüseyin Eyici'yi kim görebilir ki?.. Evet, geceleri pavurya avlayarak yaşamını sürdürmeye çalışan Hüseyin Eyici'ye deniz yoluyla ulaş* mak pek kolay değil; çünku mağarasının önü, bir hayli kayalık. Karadan ıse, Burgazada'nın tepe yamaçlarında birikip, oradan denize akan yağmur sularının actığı bir yol var; keçi yolu bile değil.. Hüseyin Eyici bu yağmur yolundan çarşıya inip, pavuryalarını satıyor, kendine yiyecek bir şeyler ahp, tekrar bu yağmur yolundan mağarasına dönüyor.. Mağarasının önündeki beyaz taşlardan oluşmuş daracık yerde, parçalanmış sandalı duruyor.. Hüseyin Eyici, bizi "benim n.isafir odam" dediği bu beyaz taşlardan oluşan yere buyur ediyor. Aslında bizimle konuşmaktan pek memnun değil, özgürlüğü yara almış gibi geliyor bunu hissetmek zor değil bu yüzden zaman zaman hırçınlaşıyor.. Güneş de kendisine hırçın davranmış, yüzü maske gibi, delik deşik, kırış kırış; siyah gözleri kuş gözü kadar ufak, ürkek, kırçıl saçları gür, fakat yıpranmış, zayıf mı zayıf, üzerinde eskimiş siyah bir şort var.. Burgazada'daki "yalnız" marjinal I • Cezml Enöz Hüseyin Eyici, iki kez intihar etmiş, ama ölmemiş. Sonra tedavi görmüş. Bir ara her şeyi psikiyatri ile açıklamaya çalışmış. pek anlaşamıyor, yine Marmara Denizi'nin kıyılarındaki "uygarlık dışı" yerlerden sonra, Burgazada'nın bu deniz mağarasına sığınmış.. Kışın çok soğuk olan aylar dışında bu mağarada gece ve gündüz yapayalnız yaşıyor; alkol almadığı zamanlar duyumsadığı yoksunluğu, sinir nöbetlerinı kımsenin yardımı olmadan geçiştiriyor.. Psikiyatri tedavisı gördüğünden, bir ara her şeyi psikiyatri kavramıyla açıklayan Hüseyin Eyici, artık psikiyatriyi aştım, dahası ona karşıyım diyor.. Nasıl mı? Bir avuç dolusu Nobriyum içerek! Hapları içtikten sonra, beyninde can sıkıcı bir sinek iki üç gün vızıldayıp durmuş. Bunun üzerine psikiyatri Uzerine düşünceİerı tamamen değişmiş. "Artık benim için psikiyatri hikfiye"diyor.. yup, kararan kanı.. Düşünmüş ki bu muzip ölme isteklerine rağmen, çok ağırbaşlı, erdemli bir güç kendisini koruyor: Yaşama isteği... müş; Spor Toto'da 13 tutturabilmek için çeşitli formüller hazırlamakta bulmuş çareyi. "Çeşitli formüller, kombinasyonlar buldum; ama beni bu bankolar mahvetti, formüllerim, bankolar karşısında tesirsiz kalıyor" diyor.. Başıma ne geldiyse 'ağır düşünmekten' geldi Bir peygamber, bir ermiş, ya da mısyoner değil belli ki; ama bir kefaretin altında şüphesiz; ağır bir günahın kefareti değil bu; "ağır düşünme"nin kefareti.. 1936 Zonguldak doğuınlu Hüseyin Eyici'nin başına ne geldiyse bu "ağır düşünmekten" gelmiş.. Orta ikiden değil, lise ikiden ayrılmrş aynı şey bence Ece Ayhan'ın kulakları çınlar, çınlamaz mı? Üstelik Hüseyin Eyici bir şair; gençlik döneminde yazdığı şiirleri Zonguldak "Halk Dostu" kültür dergisinde yayımlatmış, daha sonraları PTT ve Sahil Koruma'da memurluk yapmış. "Mağarada yasavan adamın korkusu olur mu?" Organizmasının aman vermez emirlerine uymaktan başka yol görememiş, pavurya avına çıkmadığı gecelerin sabahı, ne yiyecek bir ekmeğı, ne de içecek bir şişe şarabı var... Kendisini yitik, atılmış hissetmiyor; deniz mağarası, öyküsünü anlatmasa da, "kendi gerçeğini" oluşturduğuna inanıyor, öyle ki alaya alınmaktan ve skandaldan çok Urküyor; geceleri korkup korkmadığı, güvenliğini nasıl sağladığı sorulduğunda gülüp geçiyor: "Mağarada yaşayan bir adamın korkusu olur mu?" "Ne güzel alışkanlıklarınız var slzin" Hüseyin Eyici bir evde yaşama alışkanlığını, evi, yani insanlann büyük çoğunluğu için "gerçeğin canevi" olan ve "insanın adından başka bir şey olmayan" bu mekânı yadsıyor. Evle birlikte diğer toplumsal tavırları da. örneğin biz elini sıkmak isterken gülerek taklit ediyor bizi, "Ne guzel alışkanlıklarınız var" diyerek bizimle alay etse de el sıkışmayı unuttuğu kesin.. Peki bütün bunlar kabul; ama tam giderayak bize, "Ben eski Deniz Kuvvetlerl Komutanı Celal Eyicioglu'nun yeğeniyim" demesini nasıl yorumlamalı? Ziyaretimiz ona hiç sevmediği zamanı hatırlatmış olacak ki sıkıntıyla "Bugün günlerden ne?", "Saat kaç?" diye soruyor; ama laf olsun diye sorduğu belli. Bize oynadığı kötü bir oyun bu, fark ediyoruz ve olmadık kehanetlerde bulunarak, büyUlediğimiz ve büyülendiğimiz ortamlanmıza dönüyoruz ve marjinalin hakkını marjinale vermek gerekir diye düşünüyoruz. "Psiklyatrl benlm için hlkâye artık" Memurluk yaptığı sıra "ağır düşünme" hastalığı yüzünden tedavi görmüş; "Ben her şeyi düşünürdiim, yasalan, toplumu, kurallan, lnsan lllşkilerini, insanlann neden bu şekilde davrandıklannı, partileri, kulislcrl, hizipteri, hepslni hepsinl, ama içinden çıkamazdım hiçbirinin" diyor Hüseyin Eyici.. Herhalde "ağır düşünen memur" işimize yaramaz diye düşünmüş olacaklar ki emekliye ayırmışlar; o da baknuş olacak gibi değil, insanlarla "iki kez İntihar ettim, ylne de ölmedlm" Sınırı ufuk çizgisi olan deniz mağarasında zamanın kayıtsızlığı bazen küstahlığa vardığı için, bu küstah kayıtsızlığa karşı bir muziplik düşünmüş Hüseyin Eyici; tutmuş bileğini kesmiş, "Oluk oluk kan aktı" diyor.. Sonra uykuya dalmış, uyandığında bileğindeki kesilen yerin iyileştiğini, kanın kuruduğunu görmü|, eliyle temizlemiş kolunda kuru "Formüllerim bankolara teslr etmlyor" Biz de acaba, Sahil Koruma'da memurluk yapmış Hüseyin Eyici, Sahil Koruma botlarını görünce ne düşünUr diye aklımızdan geçiriyoruz.. Zamanın kayıtsızlığı dedik ya, Hüseyin Eyici bu "felakete" karşı intihar oyunları dışında ba$ka bir karşı koyuş yolu düşün 13