Catalog

Gençliği Anlamak î I Gençlik, beklentilehn sürmesi demektir. Gençlik, umut etme hakkının kullanılması demektir. Gençlik, dünyayı değiştireceğine inanmak demektir. Gençlik, dünyanın değişmesinde kişiye sorumluluk düştüğünü bilmek demektir. lere tutumunu anlatıyor: "Makina, gençlerin peşinde: Onları içeri tıkıp işkence ettikten sonra öldürüyor. Çünkü onlar güçsüzlüğünün somut örneği. Onları dışarı atıyor: Ucuz kol gücü, insan eti olarak dışarı satıyor. Kısır makine, büyüyen ve hareket eden her şeyden nefret ediyor. Yalnızca, ınezarlılar ve hapishaneler üretebiliyor o. Sürgün edilenler ve dilencilerin, polisler ve ispiyonların, cesetler ve mahkumlarııı dışında bir şey istemiyor." GENÇ OLMAK BİR SUÇTUR. Her gün tan ağarırken gerçeklik ve her sabah yeniden doğan tarih işliyor bu suçu. Gerçeklik ve tarih işte bu yüzden yasak." Gençlik, bir yaş diliminde yaşamak demek değil. Insanlann bir yaş sıralamasına gereksinimleri olduğu için, yaş dilimleri ayrılıyor. Çocukluk, gençlik, orta yaş, yaşlılık, ileri yaşlılık bunlar. Ama, insanların duyguları, düşünceleri, dayranışları, arayışiarı, yaratışları bu yaş dilimlerin içinde sıralanmıyor. Gençlik, beklentilerin sürmesi demektir. Gençlik, umut etme hakkının kullanılması demektir. Gençlik, dünyayı değiştireceğine inanmak demektir. Gençlik, dünyanın değişmesinde kişiye sorumluluk düştüğünü bilmek demektir. Gençlik, kişinin bu sorumluluğuna sahip çıkması demektir. Genç, bu duygulara, bu düşüncelere sahip cıkan insandır. Insanlan kendi bildiğince yönetmek isteyenlerin, insanları dünyanın geleceğinden soyutlamak isteyenlerin gençliğe "tehlikeli" diye bakmaları, gençlere guven duymamalan bundandır. Bugun, gcnçlerin içine itildiği toplumsal bunalımda "kuşak çatışması"nı aşan, ondan çok başka bir yan var. Gençleri durağanlığa, korkuya, yalnızlaşmalara iten tutum, "kuşaklar arası farklar"dan doğmuyor. Butun bunlar, "umutumutsuzluk" "gelişmedurgunluk", "yüreklilikkorku",, "açıklıkgizlilik", "aydınlıkkaranlık", "ilerilikgerilik" arasındaki karşıtlıktan kaynaklanıyor. Insandaki, bir yaş diliminde yaşamayı çok aşan gençlik; umudu, gelişmeyi, yürekliliği, açıklığı, aydınhğı, ileriliği simgeliyor. Hayatından bu kavramları yakalamış, bunlara sahip çıkmış insanlar hangi yaşta olursa olsun gençtirler, gençlikle uyuşurlar, gençlikle anlaşırlar. Yaşlanma, umutsuzluktur, durgunluktur, korkudur, gizliliktir, karanlıktır, geriliktir. Ister otuz yaşında olsun, ister yetmiş, •tükenmiş, tıkanmış insanlar yaşlanmıştır. Gençliğini sevmeyen, gençliğine güvenmeyen toplum, gcleceğini reddeden toplumdur. Gençliğe güvenelim, çünkü gençlik biziz...D şamıyorum. Bana güvenmiyoılar. Gözlerinden uzaklaşınca kötü bir şey yapacağlmı sanıyorlar. Bana ne zaman guvenecekler? • A n n e m , babam bana karşı çok ilgili davranıyorlar. Hiçbir şeyimi eksik etmiyorlar. Bir de benim artık çocuk olmadığunı görseler... • Babam bana ve kardeşime karşı çok ilgisiz. Bizimle ancak kusur bulmak ve azarlamak için konuşur. Kırık notlarımın lıesabını sorsa, daha çok sevinirdim. Hiç olmazsa ilgilendiğini anlardım. • A n a , babamın beni eleştirmelerine alıştım. Bir de onlar benim eleştirilerimi dinleseler. • A n a , babalarımu bizim büyüdüğümuzü anlasınlar ve çağın gereklerine uymak zorunda olduğumuzu bilsinler isterim. • Bizi anlamıyorlar, bize güvenmiyorlaı, bizi çok sıkıyorlar. • Yalnız kalmak istediğimde benı yanlış anlıyorlar, kısacası anlayış göstermıyorlar, bizim de özel sorunlarımız olduğunu anlamıyorlar. • Ailem beni ilkel fikirlerle yönlendirmek istiyor. • A n n e ve babalarımız bizi yalnız nol almak için çalışan birer makine gibi görmekten vazgeçip biraz da eğlence ve arkadaş çevresine bıraksınlar. • Bize sorumluluk vermiyorlar. Versinler ki onlara buyüdüğümüzü kanıtlayalını. Yakınmalar böylece surüp gidiyoı. En çok dile getirilen istekler birkaç sözdc sıralanabilir: Daha çok anlayış, daha çok güven, daha çok özgürlük. En sık geçen yakınmalar ise anlayışsızlık, güvensizlik, çocuk yerine konmak, çok karışılmak, çok sıkılmak... Gençlerin yakınmalarına kulak verehm, "Gençler herşeyden yakınır, gençler her ışte kusur bulmayı sever" demeden, onları anlayalım.. Gençlerin yakınmalarını, eleştirilerini aşırı bulmak kolaydır. Ama unutmayalım ki, asıl aşırı olan, yanlış olan hoşgorusüzlüktür, kendi gençliğini unutmaktır, eleştiriye kapılmaktır.. Gençleri dinleyelim ve düşünelim. Gençliği değerlendirmek, gelcceğı değerlendirmektir. " G O rson Welles, şarkısında: "Genç adam, ben gençliği bilirim", diyor. Ve devam ediyor şarkı "Ya sen? Sen yaşlılıgı bilir misin?" Yaşlı, hayatı görmüş geçirmiş bir adamın, genç bir adama seslenişinde hafif tepeden bakışla hüzün iç içe. İnsana nice deneyler kazandıran yıllar, nice yipranmaları da birlıkte getiriyor. Arna gencin eksiklik sayılan "yaşlılığı bilmeyişi", aslında bütünliyle bir kazarıım. Yaşlılık denen, deneyim denen oluşumdaki "sonu görme", "nerede duracagını bilme", "uygun olanı seçme" gibi sosyal frenler gencte henüz her şeyi etkiler duruma gelmemiş. Peki, kötü mü bir işin sonunu görmek, nerede duracağını bilmek, uygun olanı seçmek? Istediğimiz, insanların bunu yapar duruma gelmeleri değil mi? öyleyse, kazanım nerede? Evet, bunlar iyi de, "sonu görme" adına giderek her şeyi " s o n " görme iyi değil. "Nerede duracağını bilme" derken, giderek sadece " d u r m a " iyi değil. "Uygun olanı seçme"ye uğraşırken hayatta hiçbir yol seçememe, hiçbir şeyi seçmeme iyi değil. Bugün, yöneticiler, eğiticiler gençlcrden bu davranışları bekliyor: "Işlerin sonunu sen göremezsin, biz görüp sana söyleriz." "Sen nerede duracağını bilemezsin, sen olduğun yerde dur, biz sana neyin doğru yer olduğunu söyleriz." "Sen uygun olanı seçemezsin, biz sana uygun olanı söyleriz." Bugün, gençlere söylenenler bunlar. Aslında söylenmek istenen su: "Genç adam, sen yaşanıa, yaşlan, senden istediğiıniz b u . " "Yaşlan ve korkuyu öğren." "Yaşlan ve susmayı öğren." "Yaşlan ve bana ne, benim üstüme vazife mi demeyi ögren." "Hadi yaşlan artık, yaşlansana..." Evet, usta Orson Welles, şarkını dinliyorum. Ve içimden mırıldanıyorum: "İyi ki, iyi ki, genç adam yaşlılığı bilmiyor. İyi ki, genç adam korkuyu öğrenmemiş, iyi ki genç adam susmayı öğrenemiyor, iyi ki genç adam bana ne, benim üstüme vazife mi demeyi öğrenemiyor, iyi ki, iyi ki..." Olanca gücümüzle gençlere korkuyu öğretiyoruz. Olanca gücümüzle, gençlere, hayatta başarının fırsatçılık olduğunu, başarının çıkarcıhk olduğunu öğretiyoruz. Olanca gücümUzle gençlere bilecekleri her şeyi büyüklerin onlara anlatacağını, kendiliklerinden bir şey araştırmamalarını, bir şey düşünmemelerini, bir şey yaratmamalarını öğretiyoruz. Eduardo Galeano, "Aşkın ve Savaşın Gündüz ve G«ceieri"nde "Sistem"in genç Gençlerin yakuımakm Prof. Dr. ACalay Yörükoğlu, değerli bir bilim adamımız. "Gençlik Çağı" adındaki yapıtı çok önemli bir başvuru kitabı niteliğinde. Daha önce de "Çocuk Ruh Saglıgı" adındaki değerli yapıtını topluma sunmubtu. "Gençlik Çağı"nda, şöyle diyor Prof. Yörükoğlu: "Bir gençlik yılı toplantısmda, 3tX) liseli gence ana babalarından yakındıkları Uç konuyu yazmalannı istemiştim. Yakınmaların, beşi onu geçmeyen konularda toplandığını gördum. Gençlerin yakınmalarından seçme örnekler: • A n a , babalarımız her şeyimize karışıyorlar. Hele bir zayıf getir, ben sana sorarım diyorlar. Bizim için yaptıklarını sık sık başımıza kakıyorlar. • A n n e m , babam bana serbestlik tanımak istemiyor. lstediğim gibi gezip dola Bazı tanımlar Bazı rakamlar • Birleşmiş Milletler Örgütü'ne göre: Genç, 15 ile 25 yaşları arasında, Ö0renim gören, hayatını kazanmak için çalışmayan ve ayrı bir konutu bulunmayan kişidir. • ADOLESCENCE (Büyüme): İlk ergenlik belirtileriyle başlayan gençlik çağı büyümenin durmasına kadar sürer ve 1221 yaşlarını kapsar. • TEENAGE: 1319 yaşlan arasındaki gençlik dönemini belirtir. • TÜRKİYE'DE nüfusun %60'ını 25 yaşın altındaki çocuklar ve gençler oluşturmaktadır. 12 yaşın üstündeki nüfusun da %40'ı gençtir. • DÜNYADA nüfusun %30'u, yani bir buçuk milyar insan 24 yaşın altındaki çocuk ve gençlerden oluşmaktadır. (1985 yılı) UNESCO'nun tanımına göre: Gençlik, cesaretin çekingenliğe, serüven isteğinin rahata üstün geldiği çağdır. G 27