Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
7 hakim durum yaratılması açısından değerlendirmeler yaptı. Sonuç olarak ise önceki kararlarının aksine, yatay bütünleşme açısından da bir sınırlama getirilmesi gerektiğine ulaştı. Cumhuriyet ENERJİ G 2 Ağustos 2011 24 ENERJ POL T K Doç. Dr. Mitat ÇEL KPALA Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Yüzde 30’un kriteri ne? Rekabet Kurulu’nun daha önceki kararlarında, hakim duruma ilişkin olarak pazar payının yüzde 40 seviyesinden itibaren değerlendirileceği belirtilirken, son iki kararında, Kurul’un daha önceki genel bir Tebliğine atıfta bulunularak yüzde 25 pay oranını geçen teşebbüslerin hakim durum bakımından daha hassas incelenmesi gerektiği vurgulandı ve sonuç olarak “ilgili teşebbüsün dikey bütünleşme bakımından ciddi bir üretim faaliyeti bulunmasa bile sadece dağıtım ve perakende seviyesindeki yatay yoğunlaşma bakımından en fazla yüzde 30 oranına ulaşılmasına” izin verilmesi benimsendi. Belirlenen bu orana ilişkin olarak ise “hemen belirtmek gerekir ki, burada belirtilen yüzde 30 oranı sektörel düzenlemelerde yer alan ve katı bir şekilde uygulanan bir piyasa eşiği değil; dağıtım özelleştirmeleri sürecinde 4054 sayılı Kanun’un 7. Maddesi kapsamında yapılacak hakim durum değerlendirme ve tespitine ilişkin bir kılavuz niteliğindedir” yorumunda bulunuldu. Rekabet Kurulu’nun, dağıtım özelleştirmelerinin başında yapması gereken, yatay bütünleşmeye yönelik hakim durum değerlendirmesini, özelleştirme ihalelerinin sonunda, gerçekleşen tabloya göre yapmış olması, rekabet hukuku açısından içinde bulunulan açmazı ifade ediyor. Özelleştirme işlemlerinin sonunda verilen bu kararlarda bile, dağıtım şirketlerinin hangi oranda pazar payına sahip olabileceğine, objektif bir yorum getiremiyor ve sonuç olarak or Rusya ile nükleer ilişki E taya atılan yüzde 30 pazar payı kriterinin nasıl belirlendiği de açıklanamıyor. Yapılan yüzde 30 pazar payı değerlendirmesi sonucunda, birden fazla dağıtım bölgesinin ihalesini kazanan kimi şirketlerin, hangi bölgeleri birlikte devir alabileceği ve alamayacağına yönelik somut değerlendirmelere ulaşılıyor. Oysa bu değerlendirmenin daha baştan yapılması, dağıtım bölgeleri itibariyle hakim durumun hangi koşullarda ortaya çıkacağının ya da etkileneceğinin tespit edilmesi gerekiyordu. İhale sürecinin çeşitli aşamalarında yaşanan bu sorunlar, elektrik dağıtım özelleştirmelerinde, şirketlerin pazar paylaşımının etkili olduğu ve bu paylaşımın dışarıdan yapılan müdahalelerle şekillendiğini düşündürüyor. Şimdi, enerji özelleştirmeleriyle serbestleşmenin mi yaşandığı, yoksa dostlar arası alışveriş mi yapıldığı sorusunun daha güçlü sorulması gerekiyor. nerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın elektrik üretiminde nükleer santralların kullanılması konusundaki ısrarı sürüyor. Akkuyu santralının inşasına 2014’te başlanması ve 2021’de elektrik üretimine geçilmesi bekleniyor. Karşı karşıya kalınan “Rusya’ya bağımlılık” eleştirilerinin yatıştırılması adına Güney Kore ve Japonya ile Sinop’ta ikinci bir santral inşası için müzakereler yürütülüyor. Bu müzakerelerde bir sonuca ulaşılamaması ve müzakerelerin “ucu açık” bir biçimde “askıya” alınması ise akılları karıştırıyor. Rus yetkililerin, “Türkiye’de en az iki nükleer santral inşa edileceğini” defalarca açıklamış olmaları, askıya alınan müzakerelere daha da hassas yaklaşımı zorunlu kılıyor. Rusya açısından... Gelişmelere Rusya açısından baktığımızda dikkat çekici unsurlar göze çarpıyor. Moskova yönetimi, nükleer teknolojisini uluslararası alanda Enerji Bakanlığı aracılığıyla değil Dışişleri Bakanlığı’na bağlı bir firmayla pazarlıyor. Rusya, tamamen ya da kısmen kendi hazinesinin sağladığı kredilerle 2010 başından itibaren 5 ülkede nükleer santral inşa ediyor: Ukrayna, Belarus, Hindistan, Çin ve Türkiye. Vietnam ve Bangladeş ise sırada. Rusya bu ülkelerde yalnızca tesis inşa edip elektrik satmayacak. Aynı zamanda tesislerde kullanılacak nükleer yakıtı da sağlayacak. Atık ise Rusya’da işlendikten sonra müşteri ülkede depolanacak. Ayrıca, Türkiye örneğinde olduğu gibi garantili alım sözleşmeleri ve meydana gelebilecek kazaların yarattığı sonuçlardan ev sahibi ülkelerin sorumlu olacağı gibi düzenlemeler de cabası... Ayrıntılara saplanmadan Rus enerji politikalarını stratejik düzeyde değerlendirmek gerekiyor. Putin’i Rusya’da vazgeçilmez kılan başlıca unsur uygulanan enerji politikalarıydı. 2000’li yılların politikası, doğalgaz ve petrol ihracatını önceleyen ve buradan elde edilen gücün dış politika dahil her alanda kullanılmasını öngören bir yaklaşımdı. Yaklaşımın dikkatilce uygulandığı ve Gazprom gibi yatay örgütlenmiş devlet şirketleri aracılığıyla başarıya ulaştığı görülmekte. Rusya’nın tüm borçlarını ödemesini, ekonomik ve ticari olarak etkin bir aktör haline gelmesini ve Putin’in elde edilen bu gücü 20067’den itibaren dış politikada nasıl kullandığını hatırlamak gerek... Rusya’nın, uluslararası ekonomik krizin yarattığı sıkıntılı ortamda enerji politikalarını gözden geçirdiği görülüyor. Putin’in en yakını ve Başkanlığı devrettiği Dmitry Medvedev’in, enerji politikaları çerçevesinde öncelikli konuma oturttuğu Gazprom’un başından geldiğini aklımızda tutalım. Putin, Başbakan olarak göreve başladığında ise Enerji ve Sanayi Bakanlığı’nı ikiye böldü. Ortaya çıkan Enerji Bakanlığı’nın başına Sergey Şmatko’yu getirdi. Şmatko’nun, daha önce devletin sahip olduğu nükleer sağlayıcısı firmanın başkanı olması bir tesadüf değil. Ayrıca Şmatko, 20052008 arası Rusya’nın sivil amaçlı tüm nükleer tesislerinin bağlı olduğu devlet firmasının da başkan yardımcısıydı. Kısacası bu görevlendirme, doğalgaz ve petrolün yarattığı etkinliğe, yeni bir pencere açarak nükleer enerjinin eklenemesi anlamına geliyor. Yani Rusya uzman isimlerin yönetiminde sahip olunan kaynakların tamamını kullanarak etkin ve saldırgan bir enerji politikası yürütüyor. Dış politika öncelikleriyle desteklenerek şekillendirilen bu yaklaşımın Rusya’yı etkin kıldığı ve enerji ihraç ettiği ülkeleri bağımlı kıldığı görülüyor. Rusya etkin, akılcı ve organize bir enerji politikası tanımlıyor ve yürütüyor. Ya biz? Ö Kim kazandı, kim devraldı? Cengiz İnşaat yer almıştı. Alsim Alarko’nun ihalede rakibi olan ve 3. sırada yer alan Cengiz İnşaat ortaklığı ile kurulan Alcen adlı şirketin bölgeyi devraldığı görüldü. Uludağ EDAŞ’ın özelleştirme ihalesinde en yüksek teklifi 940 milyon dolar ile Limak İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. verirken, Çamlıbel EDAŞ ihalesinde ise 258.5 milyon dolar ile en yüksek teklifi Kolin İnşaat yaptı. Her iki ihaleye bu firmaların yanı sıra Cengiz İnşaat da katıldı. Devir aşamasına gelindiğinde Uludağ için büyük ortağın Limak olduğu, Çamlıbel için büyük ortağın Kolin İnşaat olduğu iki farklı şirket oluşturuldu ve Limak, Kolin ve Cengiz İnşaat ortaklığı bu iki bölgeyi de devraldı. Böylece Cengiz İnşaat ihalesini kazanamadığı üç elektrik dağıtım bölgesine ortak oldu. İhale şartnamelerinde, kazanan firmanın sonradan yüzde 49’a kadar hisse için ortak alabilmesine izin verilerek, dağıtım bölgelerinin kime, nasıl devredileceğinin ihale süreci dışında belirlenmesinin yolu açıldı. Tam olarak kimin kazandığının bile net olmaması bu ihaleleri yarışma olmaktan çıkardı. zelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülen ihale süreci kapsamında bugüne kadar 9 elektrik dağıtım bölgesinin devir işlemleri tamamlandı. Böylece Başkent, Meram, Sakarya, Osmangazi, Uludağ, Çoruh, Çamlıbel, Fırat ve Yeşilırmak elektrik dağıtım şirketleri özel sektörün yönetimine geçti. Bu 9 şirketin yanı sıra ihale süreçleri kapsamı dışında Kayseri ve Civarı Elektrik, Aydem Elektrik ve AKEDAŞ tarafından işletilen 3 özel elektrik dağıtım bölgesi daha bulunmaktadır. Muğla, Denizli ve Aydın’ın elektrik dağıtım hizmetleri Aydem’e 20 yıl önceki ihaleye dayanılarak 15 Ağustos 2008 tarihinde devredildi. Ancak devir öncesinde Aydem’e yüzde 9’la Küre İletişim ortak oldu. Kahramanmaraş, Adıyaman illerinin elektrik dağıtımı ise 15 yıl önce yapılan ihaleye dayanılarak AKEDAŞ’a devredildi. İhaleyi kazanan şirkete yeni ortak uygulaması bu dönem gerçekleşen özelleştirmelerde de yaşandı. Meram EDAŞ ihalesinde, en yüksek teklifi Alsim Alarko vermiş, üçüncü sırada ise