26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Ankara 309/4 Haziran 2010 ANKARA ANKARA Talât HALMAN ıllardır beslediğim bir umut, şimdi, beklediğim bir tasarı olacak diye bayram ediyorum. Bir gazetede “İkinci bahar üniversitesi geliyor” başlığıyla verilen bir haber... YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, şu demeci vermiş: “Çeşitli nedenlerle öğrenimini yapamayan ya da tamamlayamayan, veya ikinci bir diploma almak isteyen ve 25 yaşını aşmış olan kişilere yeniden üniversite kapısı açılacak... Özel bir yetenek sınavı verilecek. Başarılı olanlar, istedikleri bölüme alınacak.” Sayın Özcan, bunu kendisinin düşünmekte olduğunu, henüz YÖK’teki çalışma arkadaşlarıyla paylaşmadığını söylüyor. Kendisine göre, böyle programlar 25 yaşından sonra üniversite öğreniminin örgün ya da uzaktan eğitimiyle yürütülebilecek. Büyük bir eğitim devrimi yapmak durumunda –aslında zorunda– olan ülkemizde bu tasarı, heyecan vericidir. YÖK Başkanı’nı candan kutlarım. Ancak, Sayın Özcan’ın düşüncesinin kapsamını geniş tutmanın bir zorunluluk olduğuna inanıyorum. “İkinci Bahar” ya da “25” diye adlandırılan tasarı, yalnızca diploma kavramına bağlanıp kalmamalı. Oysa benim yıllar yılı önerdiğim, diplomalı ve diplomasız üniversite eğitimi sistemidir. “Cumhuriyet Ankara”da, 10 yıl önceki TÜBA konferansımda, defalarca televizyon konuşmalarımda, sayısız söyleşide, “Yetişkinler Üniversitesi”, “İleri Yaş Öğretim Programı” gibi isimlerle verilecek bir eğitim düzenini anlatmıştım. Bu düşüncemi birkaç devlet ve vakıf üniversitesinin rektörüne, birkaç bakana ve milletvekiline sunduğum da olmuştu. Bazıları düşüncemi heyecanla desteklediklerini söyledi, bazıları kulak arkası etti. Bu konuda birkaç sayfalık bir rapor hazırla AKKARA YÖK’ten müjde yıp gönderdiğim bir rektör, iki satırlık bir cevap bile yazmadı. Kim ne derse desin, “yetişkinler üniversiteleri”nin Türkiyemizin parlak geleceği için gerekli olan eğitim devriminin en güçlü ögelerinden birini oluşturacağına inancım var. Bu üniversiteler ya da öğretim programları, kısıtlı kalmamalıdır. Yalnız diploma sahibi olmak isteyenlere hizmet için kurulmamalıdır. Ve niçin sadece 25 yaş ve yukarısı? Üniversite giriş sınavlarında başarı kazanamamış olan 1825 yaş arasındakilere de açık olmalıdır, o sınavlara girmek istemeyenlere de. YÖK üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay, “25 yaş üstündekiler için bu tür uygulamanın özellikle ABD’de yaygın olduğunu” söylemiş, 2534 yaş grubunun yüzde 10’unun meslek değiştirdiğine işaret etmiş. Ancak, şunu da vurgulamak şart: ABD’de ve başka birçok ülkede “Ömürboyu eğitim”, “Yetişkinler Üniversiteleri”, “Sürekli Öğrenim Okulları” gibi kuruluşlarda, herkes ders alabilir – hiçbir diploması olmasa da. Bir tek ders almak da mümkündür, her dönem 56 ders almak da. YÖK Başkanı Prof. Özcan, böyle programlar sayesinde vakıf üniversitelerine maddi kaynak sağlanabileceğini berrak olarak göstermiş. Aynı yaklaşımla devlet üniversitelerine de ek gelir bulmak mümkün olacaktır. Çok doğru. “Yetişkinler öğrenim merkezi”, bireylere ve kurumların ileri eğitim için göndereceği elemanlara, ücretli olarak dersler, seminerler, atölyeler, çalıştaylar düzenleyecek, bazı alanlarda yeteri kadar ders alarak başarıyla tamamlayanlara sertifika veya diploma verebilecektir. ABD’de, İngiltere’de ve bazı Avrupa ülkelerinde belli başlı üniversiteler, bu arada Harvard, Columbia, New York, Chi Y cago, Oxford, Cambridge gibi en gözde üniversiteler yıllardır, “School of Continuing Education” ve “Extension Program” gibi isimler altında programlar sunmaktadır. Üniversitede normal öğrenci olmayanlar, değişik konularda dışardan ders almak isteyenler için düzenlenen programlar, daha çok yetişkinler, olağan iş saatlerinde görevli olanlar, emekliler ve özel öğrenciler içindir. Kaydolanların çoğu, münferit dersler almaktadır. (Harvard’da her yıl bu program kapsamında 600, New York Üniversitesinde 2500 ders verilmektedir.) Özellikle büyük kentlerde bazı üniversitelerin bu gibi programları büyük rağbet görmekte, üniversitelere bir hayli kazanç ve kâr sağlamaktadır. Örneğin, New York Üniversitesi’nde hemen her akademik alanda normal akademik etkinliklerden zarar ederken, “School of Continuing Education”dan çok tatminkâr, hatta bazen büyük kâr elde etmektedir. Bu tarzda çeşitli programları belli başlı üniversitelerimiz oluşturursa, akşamları, haftasonları, iki sömestr arası veya yaz tatilinde (ya da yaz dönemi sırasında) gerek Ankara’da oturanlar, gerek Ankara dışından gelebilecek olanlar için cazip olabilir. “Sürekli Eğitim Programları”, belli başlı ABD üniversitelerinde münferit derslerden oluşmakta ise de, bazı üniversitelerde (örneğin, Columbia’da) “diplomalı program” olarak da sunulmaktadır. Bu tür “Continuing Education” veya “Extension” programları için öğrenciler üniversitenin saptadığı ölçülerde ödeme yaparlar. Derslerin fiilen verilmesi için asgari sayıda (genellikle 10, 12, 15, 20) öğrencinin kaydolması şartı vardır. Bazı üniversiteler bu programlarda belirli sayıda dersi tamamlayarak geçer not alanlara sertifika veya diploma vermektedir. Derslerin öğretmenleri üniversite içinden ve dışından seçilebilmektedir: Aldıkları ücretler yüksek değildir, aynı üniversitenin öğretim üylerinin maaşlarına göre düşük düzeydedir, her dersten üniversitenin kârının ne olabileceği düşünülerek öğretim ücreti saptanır. Sürekli eğitim programı, yükseköğrenimini sürdürmek, değişik konularda bilgi edinmek ya da tazelemek, genel kültürünü güçlendirmek, mesleklerinde ve görevlerinde ilerleyebilmek isteyenler için, önemli bir hizmet olacağı gibi, üniversitelere kâr ve gelir de sağlayacaktır. BaşkentteBirŞair nkara’da bir Mehmet Kıyat olması, mutlu bir talih. Başkent’in en güçlü galerilerinden biri olan Doku’yu yönetiyor yıllardır. Tek bir galeri değil o. Yan yana iki galeri. Yapışık kardeşler gibi, kişiliği ayrı, ama varlığı ve amacı bir. Sık sık enfes sergiler açılıyor her ikisinde. Kültüre ve sanata, şiire ve sosyal adalete kendini adamış olan Mehmet Kıyat’ın iki düzineden fazla şiir kitabı var. Bunların en yeni iki tanesi çok güçlü şiirlerle dolu: “Şiirse Bekler Beni” ve “Dünde Kalan”. Ankara’ya büyük sanat ve edebiyat hizmetlerini sürdüren Kıyat’ın “Kapı Komşum” şiirini (Dünde Kalan’dan) paylaşalım: A Kapı Komşum Şiirin sözlüğünde kendime yer açmak için Emekle sarmaş dolaş binlerce yıl çalıştım Kapı komşum kimsesizlikle nice yalnızlıktan dönüp Bir göçmen gibi yollara düşerek Yakınmasız ayağımın tozunu sildirmeden uzaklara Büyükle büyük sözü sözle bayrağıma çekip Yabanıl kurgulardan kaçırdığım gelecekle Hiç yalpalamadan tadını unutmadan bakışlarının Suyla dost sonsuzlukla yaşadım hep Herkesi kucaklayan pergelim iyice açıldı Bire bir geceler ayırdım ikimiz için Dilimle ısıttığımız günler ipeğine sarılıp Gerçeğin kollarında dağ bayır gezen umutla Her sabah yeniden başladığım özleminle çoğalarak Kapı komşum olan uykusuzluğu atlayıp Bir kardelen gibi dipdiri ocağına düştüm güzelim aftalardır her pazar heyecanla ve hayranlıkla izlediğimiz “Her Açıdan” programı gösterimden kalkıyor. Reytinginin düşük olmadığına eminim. Sayın Ruhat Mengü ile konukları cesur eleştirilerde bulunduğu için, program ceza olsun diye kapatılmış olsa gerek. Ya da susturmak niyetiyle. Ya da başkalarına gözdağı vermek için. “Her Açıdan” programının kaldırılması, ekranlarda bir karanlıktır, dolayısıyla bir H MEDYA VE TRAGEDYA yüz karasıdır. Medyaya acımasız müdahaleler var. Demokratik özgürlüklere sık sık amansızca darbe vuruluyor. Konuşma ve eleştirme özgürlüğünün böyle baltalanmakta olmasından, bir vatandaş olarak utanç ve üzüntü duyuyorum. Yazık oluyor özgürlüklere ve demokrasimize. Umarım, Sayın Ruhat Mengü “Her Açıdan” programını başka bir kanalda sürdürür. O nefis programın olağanüstü bir işlevi vardı – o hizmet sürüp gitmeli. 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear