24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Cumhuriyet Ankara 306/14 Mayıs 2010 nkaf diyesi çok isabetli bir girişiınle İsmail Ceın adına televizyon ödülleıi verdi. AKıİÃıiA ' A k «ı .Q 3 YE ıe "??urıı Cem'in MeIİtubu İsmail Cem, 19741975”de, 3435 yaşlarında, olağanüstü başarılı bir TRT Genel Müdürlüğü yapmıştı. Onun adına konulan ödüllerin muntazaman her yıl verilmesini, Türk televizyonunun yüksek bir kalite düzeyine ulaşmasına yardım etınesini dilerim. :vr Bir başka dileğim ve umuduın da, İsmail Cem adına fsosyal ve siyasal bilimlerde, uluslararası ilişkilerde çok kuvvetli bir üniversite açılmasıdır. Antalya Belediye Başkanlığı, TV ödülleri vesilesiyle, rahınetli Cem”in 2000 liler Günü” için yayımladığı “Aşık Olduğum Türkiye” başlıklı mektubunu bir broşür olarak çıkardı, çok hayırlı bir hizınet... Cem”in bu mektubu bir va ahmetli İsmail Cem, başarılı hiz yılında “Hürriyet” gazetesinde^“Sevği A *İ ,K C Y@NTuı V All ¬`\l “ W ,1 Q/Bivp y*z,1i, metler insamydı ~ etkileyici köşe yazan, güçlü bir milletvekili, Avrupa Konseyi Parlamentosu”nda üye, Kültür Bakam, 13 önemli kitabın yazarı, “barış adamı” olarak ünlenınesine hak ka zandıran ye beş yıl süren Dışişleri Bakanlığı... Omrü vefa etseydi bugün 70 yaşında olacaktı, ülkeye ve dünyaya katkılannı sürdürecekti. tan sevgisi, insanlık banş ve ahlak, güçlü vizyon harikasıdır. Heın de, kısa ama fevkalade güçlü bir edebî şaheser. Yazan, büyük devlet adamı ve müs tesna aydın İsmail Cem”in aziz anısı önünde saygı ve hayranlıkla eğiliyorum. ürkiyemizde engelliler, devlet tarafından en fazla ihmal edilen Geçen ay, Antalya Büyükşehir Bele azınlıktır. eleceğe bir “aşk mektubu” ya zacak olsam, bu mektupta, “âşık olduğum Türkiye”yi” anlatırdim. Bu hayali mektupta, hayalimdeki Türkiye”yi tarif ederdim. Oncelikle, “(...) Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine” yaşayan insanlann Türkiyesi. Bu Türkiye, birbirini anlayabilen, sevebilen, sayabilen insanlardan oluşuyor. Toplumsal, bireysel ahlâkın, siyasal, ekonomik ahlâkın egemen olduğu, insanların ahlâksızlığa değil, ahlaka özendirildiği bir Türkiye. Gazetelerini açanlann her sabah hırsızlık ve yolsuzluk haberleriyle karşılaşmadığı. Köşe dönınecilerin, nüfuz tacirlerinin, ahlâk fukaralarımn toplumsal kahraman mertebesine yükseltilmediği. Televizyonların sansasyon yanşına çıkmadığı, TeleVole”lerin, toplumun en etkili “kültür kaynağı” olmadığı bir ülke. “Sıradan” ve “Vasat” kalmanın Sorumlu bireylerden oluşan. “Verimlilikle”, “sosyal adaleti” bütünleştiren. Akılcı bir Türkiye. Kendi tarihinden utanan, kendini hep küçük gören bir ülke değil mektuptaki muhatabım. Hele kendinden korkan, evhamlar içinde yaşayan bir toplum hiç değil. nen bir Türkiye. Ben, tarihine küsmüş değil, tarihiyle barışmış bir Türkiye'ye mektup yazmaktayım. Bin yıllık bir tarihi ve Cınnhuriyet ihtilalini birlikte temsil eden bir Türkiye. Toplumun iç dünyasıyla gönül bağlarım kurabilmiş olan. Bu Türkiye, AB'ye üye olmuş, Avrasya”nın belirleyici, merkez bir ülkesi olmuş. Kendi tarihî co ğrafyasına, yani, Balkanlar”dan Ka?<aslara, Kuzey Afrika”dan, Orta Asya”ya, Ortadoğu'ya, “istikrarın” ve “ğelişmenin”, “adaletin” söylemini ulaştıran bir Türkiye. “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyebilen, “mazlum milletlere” yol gösteren. “kapsayıcı” olan. Dede Efendi ve Mozart”ı birlikte se Bu azınlık, haklarım aramak bakımından yeterli olanaklara ve güce sahip olmadığı için, yetkililer onlann gereksinimlerini ve güvenliğini umursamamaktadır. vebilen, her ikisini de anlayan ve de ğerlendiren. Aşık olduğum Türkiye”de, adaletli, hakça bir düzen hüküm sürüyor. Kimsesizlerin kimsesi, sessiz kitlelerin sesi olabilen. Hisseden, başkasının acısını yüreyı da paylaşabilen. İnsanına, geleceğine, kendine güve ğinde hissedebilen, mutluluk gibi, acıİşsiz ve evsiz insanların, topraksız köylülerin, eğitimsiz çocuklann acısına yabancılaşmamış olan. Sokağa terk edilmiş her çocukla birlikte ağlayabilen. Kadını ve erkeği eşit bir Türkiye”ye bu mektubu yazıyorum. Kız çocuklarının tümünü okula gönderebilen. Demokıasi denilen yönetim sadece baş erdemi değil, belki en belirleyici özelliği (hatta, moda olan deyiınle “olmazsa olmaz”ı) her azınlığı korumaktır. Biziın, çoğunluk olarak, en az koruduğuınuz azınlık, belki de sayılan 810 milyon olan engellilerimizdir. Sırf böyle bir eksiğimiz ve kusurumuz yüzünden, demokrasimiz güdük kalmıştır demek yanlış olmaz. Yollanmız, evlerimiz, kamu mekânlarımız, okullanmız, sanat kurumlarımız, sinemalanmız, stadyumlanmız, spor sahalanmız, toplantı yerlerimiz vs. engellileri görmezlikten gelmektedir. Bazı kurumlanmız ve üniversitele durağanlığını çoktan terk etmiş, hızlı ve adaletli bir gelişmenin, inançlı ve iddialı olmanın tercihini çoktan yapmış, “statüko değil, değişim” diyebilmiş bir Türkiye. Benim geleceğe yazdığım aşk mek Özgün bir medeniyet olan, ama zamanda, çağlar boyunca kendi bağrında yeşenniş yahut kendi katkılarıyla gelişmiş bütün medeniyetlerin ortak ifadesi Elmanın öteki yarısında var olan birikimden, dinamizmden, güzelliklerden toplumu yoksun bırakmayan. Tarihimizdeki yenileşme özlemlerinden, Mustafa Kemal Atatürk”ten, Milli Mücadele geçmişimizden, Cumhuriyet ve Demokrasi dönüşümlerinden, halkın eşitlikçi ve özgürlükçü taleplerinden, inanç dünyamızdaki adalet ve daaymyanışma anlayışlarından hareketle. rimiz, ülkeye bu bakımdan öncü ve örnek olmaya çalışıyorsa da çoğunun aldığı önlemler yetersiz, hatta gösterıneBazılarının tedbirleri engelliler için tehlike yaratıyor. Gefı kalmışlığın tanımlanınasında, belki de en doğm teşhis, engellilerin göz ardı edilmesidir. Bu açıdan biz “az ğelişmiş ülkeler” topluluğundaki üyelerdeniz. İmtiyazları, imtiyaz olmaktan çıkartmış, fırsatları, kültürü Ve eğitimi, zenginlikleri, mutluluğu, mümkün olan en geniş kitleye ulaştırmış, sonsuz bir adalet arayışıyla kendini sürekli yenileyen. Kendi halkını, kendi insanını, her şeyin en yenisine ve en güzeline layık gören bir Türkiye. Benim geleceğe aşk mektubum, işte bu Türkiye”ye. Devlet, belediyeler, kurum ve şirketler görev yapmamakta inat ettikçe engellileriıniz mağdur kalınaya mahkum. tubunda, “ahlâkın” ve “emeğin” en yüce değer olduğu bir Türkiye var. Demokrasi ayıbı, insan haklan eksiği olmayan, kendi birlik Ve bütünlüğü olan bir Türkiye: Hitit, İon, Bizans, Orta Asya, İslam, Selçuk, Osmanlı, Cumhuriyet.. . içinde farklılaşabilen. Ozgürce tartışan ve uygarca uzlaşan. Siyasetçileri her adımda ve her konuda konuşmayan, her köşe sinde ahkâm kesilmeyen, ciddi bir Türkiye. Balkanlar'dan, Ege kıyılarından Altaylar”a uzanmış geniş bir coğrafyanın kültürler diyaloğunu, hatta kültürler sentezini oluşturabilmiş bir Türkiye. Medeniyet anlayışı “dışlayıcı” değil,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear