26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 GÖRÜNÜM A. Celal BİNZET 10 Aralık 2010 Cuma 336 FırçadarbeleriyleAnadoluveinsan ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hem ressam, hem gazeteci hem de bir yazar Fikret Otyam. Yıllarını Anadolu’yu gezerek geçirdi. Bu gezileri daha sonra fırça darbeleriyle tuvale, yazılarıyla gazete sayfalarına aktardı. Şimdi Otyam, 84 yaşında, yepyeni bir sergi ile çıkıyor Ankaralıların karşısına. Serginin en dikkat çeken resmi ise Atatürk. Otyam’ın Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK) Sergi Salonu’nda açılan sergisinde, Anadolu ve Anadolu insanının acıları, sevinçleri, güzellikleriyle örülü eserler yer alıyor. Otyam’ın sergisinde, diğerlerinden farklı olarak Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki yaşam koşulları dikkat çekiyor. Sergide, Anadolu insanının yanında, kuğu, kuş, kuzu resimleri de yer alıyor. Serginin en dikkat çeken resmi ise büyük boyuttaki Atatürk portresi. Fikret Otyam, “Bir Atatürk resmi yapmak istedim. Ortaya böyle bir tablo çıktı. Bu tabloya her baktığımda duygulanıyorum. Çünkü o Atatürk, bu resmi o nedenle saklıyorum” diyor. Sergide eşi Filiz Otyam’ın keçe dokumalarından oluşturduğu eserler de yer alıyor. Sergi 18 Aralık’a dek TESK Sanat Galerisi’nde görülebilir. Üç Sanatçının Bakışı S ergilerin birbirini izlediği bir dönemdeyiz. Her galerinin duvarları sanatçıların en son yapıtlarıyla izleyicilerini bekliyor. Onların belli bir birikim süreci sonunda ortaya koyduğu çalışmaları izlerken bir yandan da sanatçı gözüyle dünyanın yorumlanmasının tadına varmak ayrı bir kazanım olsa gerek. Gerçekten de sanatçı, içinde yaşadığı toplumu, dış dünya gerçekliğini kendi duygu ve düşlerinin uzantılarıyla sarıp sarmalayarak ortaya koyar. Böylelikle bizler, birbirinden çok farklı bu yapıtları izlerken, sanatın bireyselliğini görsel zenginliğe çeviren bir sürece tanıklık etmiş oluruz. İşte bu zenginliği daha da katlayan durumlardan biri başka kentlerde yaşayan sanatçıların Ankara’da açtığı sergilerdir. Sanatçının yaratma anlayışını besleyerek onun yapıtlarına sinen havanın, içinde yaşadığı ortam ve giderek kent olduğu gerçeğini anımsatmaya gerek var mı yeniden? Ankara dışından gelerek sergiler açan sanatçıların çalışmalarına bir de bu gözle bakmakta sayılamayacak denli yarar var. Sanatta böyle bir ayrımın önemi olmadığı bilinen bir gerçekliktir. Nerede yaşanırsa yaşansın, ortaya konan yapıtlar o büyük ve büyülü kavramın içinde yerini alır. Bu yargıdan yola çıkarak bize kendi yaşadıkları ortamdan yeni tatlar getiren sanatçıları burada anmak gerekiyor. İzmir’den gelen iki sanatçımız Zeki Serbest ile Cuma Ocaklı’nın sergileri ilk grup içinde sayılmalı. Serbest ve Ocaklı, yılların birikimiyle oluşturdukları sanat anlayışları doğrultusunda figüre, kendi özgün damgalarını vurmuş kişilikler olarak değerlendirilebilir. Zeki Serbest’in, Grup Sanat Galerisi’ndeki resimlerinde Anadolu’nun kırsal kesim insanlarını doğa içinde betimleyen anlayışına karşın Ocaklı, doğrudan doğruya figürün kendisine yönelmeyi yeğler. Onun insanları, kimliklerinden arınmış, iç devinimlerini boyanın özgür vuruşlarıyla ortaya seren bir sürecin sonunda yaşamaya başlarlar. Elele Sanat Galerisi Ocaklı’nın resimlerine ev sahipliği yapıyor. İstanbul’dan gelen Ekrem Kahraman ise bir başka gerçekliğin izlerini sürer tuvalde. Doğduğu topraklar olan Çukurova’daki pamuk tarlalarını ve orada çalışanları anlatarak başladığı sürecin sonunda giderek daha soyut bir dünyayı kurgulamaya yönelmiştir sanatçı. Simgeleştirilen doğa içindeki büyük gökboşluğa yansıyan beyazlığın zaman içinde pamuktan buluta dönüşmesinin öyküsünü bu resimlerde izlemek olasıdır. Çoğunluğunu büyük ölçekli tuvallerin oluşturduğu bu sergi de Arete Sanat Galerisi’nde görülebilir. Ele alınan örneklerde de görüldüğü gibi, sanatçı, içinde yaşadığı toplumdan beslenir. Onun gerçekliklerinden yola çıkar ama onlara kendi öznel gerçekliğini yüklemeyi de ihmal etmez. Zaten sanatı özgün ve özgür kılan da bu öznellikten başka nedir ki?. Eyüboğlu’nun öğrencisi Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nden mezun olan Fikret Otyam, burada ünlü ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisi oldu. Gazeteciliğe 1950’li yıllarda başladı. Gazetemiz Cumhuriyet’te çalıştı ve köşe yazarlığı yaptı. Özellikle Anadolu ve Güneydoğu Anadolu ile ilgili yazdığı röportajlarla tanındı. Bu röportajlarını kitaplarda topladı. Emekli olduktan sonra resme ağırlık verdi. Yaşamını Antalya’da sürdüren sanatçı bugün 84 yaşında. Akdeniz Gazetecilik Vakfı ve Altın Portakal Kültür Sanat Vakfı’nın da kurucu üyelerinden. ANKÜSEV’de 17 Aralık’a kadar sergilenecek A Eldekoruporselenler ve geleneksel tarzda olduğu kadar yaratıcı yeni trendlere uygun olarak da daha geniş bir sanatsever kitlesine tanıtmayı amaçlıyor. Zaman içinde gelişen malzeme, boya ve fırınlama tekniklerini kullanarak kendine özgü yeni çalışmalar konusunda da araştırmalar yapıyor. Bu konuda kaynak olarak kullandığı 750’yi aşkın sanat, doğa, tarih, antika ve müze kitabını ve yayınını içeren kişisel kütüphanesinden faydalanıyor. Sanatçının, ANKÜSEV’de açılan ve her biri el dekoru porselenden oluşan eserlerinin sergisi 17 Aralık’a değin hafta içi her gün görülebilir. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Porselen sanatçısı Esin Alptuna’nın her biri el dekoru porselenden oluşan eserlerinin sergisi Ankara Üniversitesi Kültür ve Sanat Evi’nde (ANKÜSEV) açıldı. Sergi, 17 Aralık’a değin hafta içi her gün görülebilir. Sanatçı, geleneksel dekoratif el sanatı olan çini desenlerini, Avrupa ve Amerikan sırüstü porselen dekorlama çalışmaları ve tekniklerini, naturalist, klasik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tiyatro Ayna’nın ilk kez ekimde, İstanbul’da, sahnelemeye başladığı ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) Kurucu Genel Başkanı Türkan Saylan’ın yaşamını konu edinen “Türkan Işık Yolcusu” adlı oyunun Ankara’daki ilk gösterimi, MEB Şura Salonu’nda yapıldı. ‘Türkan Işık Yolcusu’ Tiyatro Ayna’nın kurucusu Dilek Türker’in Türkan Saylan’ın yaşlılığını oynadığı oyunda, Yeşim Alıç da Saylan’ın gençliğini canlandırıyor. Yazar Ayşe Kulin’in “Türkan, Tek ve Tek Başına” adlı romanından, İpek Kadılar Altıner tarafından oyunlaştırılan “Türkan Işık Yolcusu” adlı oyunu, Hakan Altıner yönetiyor. Dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say’ın müziklerini yaptığı oyunda, Dilek Türker, Yeşim Alıç, Gül Akelli, Ebru Saçar ve Yiğit Çelik rol alıyor. Dilek Türker, yaptığı açıklamada, oyunun, yaşamını kadersiz insanlara adamış bir insan olan Türkan Saylan’ın yaşamını anlattığını, 4 ay üzerinde çalıştıklarını belirterek, oyunun, Ankara’da ilk, Türkiye’de ise 16. kez sahnelendiğini söyledi. Büyükelçilik’te ViyanaKahvesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Avusturya Büyükelçiliği Rezidans kapılarını Viyana Kahve Evi için başkentlilere açtı. Rezidans iki gün için Viyana Kahvesi’ne dönüştü. Avusturya Büyükelçiliği ve CoffeeshopBudakaltı Café Restaurant’ta başkentlilere geleneksel Kahve Evi lezzetlerini tattıtırdı. Başkentlilerin Viyana Kahve Evi keyfine piyanist Barbara ReinprechtSchellenberg eşlik etti. Viyana Kahveleri yaygınlaşmaya başladığı yıllarda Avusturya’nın ünlü edebiyatçılarının fikir tartışmalarına ev sahipliği yaptı. Avusturya’da, Viyana Kahvehaneleri yaygın kültür merkezlerinden biri olarak günümüzde de kullanılıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear