Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 267/14 Ağustos 2009 KarlsruheDevletTiyatrosu’ndaBirTürk: RUŞENKARTALOĞLU ürkiye’den Almanya’ya 1960’lı yıllarda büyük bir göç yaşandı. Göç edenlerin tek bir amacı vardı, para kazanmak. Ancak yıllar sonra göç edenlerin büyük bir çoğunluğu yaşamlarını Almanya’da sürdürmeye başladı. Bir kısım Türk işçi de geri döndü. Türk işçiler Almanya’da birçok sorun da yaşadı. Ağır işlerde çalışmak zorunda kaldılar. Türk işçilerin yaşadığı sorunlar daha sonra sinema filmlerine ve tiyatro oyunlarına konu oldu. Ancak Ruşen Kartaloğlu’nun Almanya’ya gidiş amacı farklı. 1979 yılından bu yana Almanya’da yaşamını sürdüren Kartaloğlu’nun amacı ülkede tiyatro oyunları sahnelemek, Türk tiyatro geleneğini yaşatmak. Almanya’da tiyatro yaşamına önce bir dernek çatısı altında başlayan Kartaloğlu zamanla kendi tiyatrosunu kurdu ve Almanya’nın güney batısında, BadenWürttemberg eyaletine bağlı Karlsruhe kentindeki Devlet Tiyatroları’nda tiyatro pedagogu olarak görev yapmaya başladı. Ruşen Kartaloğlu ile tiyatro sanatı açısından iki ülke arasındaki farkları konuştuk: Bize biraz kendinizden söz eder misiniz? I 1979 yılı sonlarıydı, Almanya’ya gittim. Orada önce ticarete atıldım. 1990 yılının sonlarına doğru bir derneğe gidip, gelmeye başladım. Dernekte tiyatro çalışmaları yapılıyordu. Ben de oynamak istedim bir oyunda ancak beni kabul etmediler. Sonra dernekteki arkadaşlarla çeşitli skeçler yapmaya başladık. Bu bize çok keyif verdi. Burdan yola çıkarak da dernekteki arkadaşlarla, ancak dernekten bağımsız, bir tiyatro ekibi oluşturmaya karar verdik. İlk oynadığımız oyun, Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı “Kadınlık Bizde Kalsın” idi. Sonra Turgut Özakman’ın “Ah Şu Gençler” adlı oyununu oynadık. Bu oyunun ardından ekip dağıldı. Ben de o ekipten ayrılıp, şu anda Almanya’nın güney batısında, BadenWürttemberg eyaletine bağlı Karlsruhe kentinde, Tiyatro Diyalog’u kurdum. Burada, T ? Selda GÜNEYSU oyunların yanı sıra Almanya’ya göç etmiş ailelerin, Türk ve diğer ülkelerden, çocuklarıyla ilgilenmeye, o çocuklara tiyatro yolu ile özgüven aşılamaya çalıştım. Çünkü sosyal koşullarda yetişen çocukların kendilerine güveni yoktu. Birilerinin bu çocukları yeniden topluma kazandırması gerekiyordu, ben de kendime böyle bir misyon üstlendim ve tiyatromuzda çocuklarla çalışmaya başladık. Aslında Almanya gibi gelişmiş ülkelerde insanların çok daha rahat koşullarda yaşadığı dile getirilir... I Aslına bakarsanız pek öyle değil. Almanya’da devletten sosyal yardım alanların sayısı bir hayli arttı son yıllarda. Örneğin buradaki çocukların en büyük sorunlarından bir tanesi anne ve babalarının ayrılması. Bu sorun onları ilkokul çağından itibaren etkiliyor. Zaman zaman çocukların öğretmenleriyle de konuşuyoruz, onlar da aynı şeyleri dile getiriyor. Bu nedenden ötürü de çocuklar, özellikle de göç eden ailelerin çocukları, okullara adapte olamıyor. Dille ilgili çok büyük sorun yaşıyorlar. Biz tiyatro aracılığı ile bu durumu kırmaya çalışıyoruz. Siz aynı zamanda Karlsruhe Devlet Tiyatrosu sanatçısısınız. Bir Türk yurttaşı olarak orada oyuncu olmanın getirdiği zorluklar var mı? I Hayır, ben çok büyük zorluklarla karşılaşmadım. Türkiye kökenli olmam bir bakıma bana yarar sağladı. Oyunlara duyulan ilgi arttı örneğin. Benim yer aldığım projelerde de kolaylıklar sağladılar. Ancak şunu da söylemekte de fayda var. Karlsruhe Devlet Tiyatrosu’nda görev yapmanın dışında biliyorsunuz, biraz önce sözünü ettim, Tiyatro Diyalog’un çalışmalarıyla da ilgileniyorum. Yıllarca bu tiyatro Almanya’da faaliyet gösteriyor. Üstelik sadece oyunlar sahneleyen bir tiyatro değil, sosyal hedefleri olan da bir tiyatro. Ancak Almanya’daki diğer tiyatrolarla kıyasladığımızda hak ettiği desteği de göremiyor Tiyatro Diyalog. Yani o konuda henüz herhangi bir basamağa bile ulaşamadı. ‘Yalan söylüyorlar’ Türkiye’de 2002 yılından bu yana Devlet Tiyatroları’nın yerel yönetimlere devredilmesi konuşuluyor. Hükümetin bu yönde hazırladığı taslak halinde yasa tasarıları da bulunuyor. Hatta hükümet, bu konuyu gündeme getirmesindeki en büyük nedenlerden bir tanesini yabancı ülkelerde devletin doğrudan desteklediği tiyatroların bulunmamasına bağlıyor. Siz ne düşünüyorsunuz? I Yalan söylüyorlar bana göre. Çünkü Almanya’da hemen hemen her eyalette Devlet Tiyatroları var. Ayrıca her eyalette belediye tiyatroları da var ve bu tiyatrolar çok ciddi sübvansiyon alıyor. Özerk kurumlar. Buradaki belediye tiyatrolarına hiç benzemiyor yapı olarak oradaki belediye tiyatroları. Ben Karlsruhe Devlet Tiyatrosu’nda görev yapıyorum ve benim maaşım doğrudan bakanlık tarafından ödeniyor, eyalet üzerinden. Ayrıca benim kurucusu olduğum Tiyatro Diyalog da destek alıyor. ‘Amaçgeleceğinizleyicisiniyaratmak’ Bir de siz Karlsruhe Devlet Tiyatrosu’nda Tiyatro Pedegogu olarak görev yapıyorsunuz. Oysa bizim ülkemizde böyle bir meslek yok. Nedir tiyatro pedagogluğu? I Haklısınız, Türkiye’de bizim yaptığımız işin pek karşılığı yok. Türkiye’de drama öğretmenliği olarak gelişti bizim yaptığımız iş. Çıkış noktaları aynı aslında ama biz drama çalışmalarını eğitime tabi tutuyoruz. Amaç ise geleceğin tiyatro izleyicisinin oluşmasını sağlamak. Örneğin herhangi bir okulun sınıf öğretmeni bizleri arıyor, “Sizin oynadığınız şu oyunu öğrencilerimle birlikte izlemek istiyoruz” diyor. Diyelim ki biz Shakespeare’in “Kısasa Kısas” adlı oyununu oynayacağız. Bizler, tiyatroya gelecek sınıfa oyundan önce Shakespeare ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. Kendi yaptığımız diyaloglarla bazen oyunu anlatıyoruz. Bu tiyatroyu çocukların kavraması açısından çok önemli. Çünkü bu çalışmanın ardından çocuklar tiyatroya daha farklı bir gözle bakıyor. Oyun sonrasında da bir değerlendirme yapabiliyoruz çocuklarla. Çocuklar bize soru sorabiliyorlar. Hatta kısa doğaçlamalar da yapabiliyoruz. Bunun yanı sıra, tiyatronun yıllık programlarıyla ilgili, okullarla toplantı da yapıyoruz. O toplantıda dramaturglar, tiyatro müdürleri de oluyor. Yani katılabilen herkes geliyor toplantıya. Öğretmenlere tiyatroda sahnelenecek hangi oyunun, hangi sınıfa daha uygun olduğunu anlatıyoruz. Öğretmenler de bizden yardım isteyebiliyorlar. Peki Tiyatro Diyalog olarak başkentte bir oyun sahnelemeyi düşünüyor musunuz? I Sonbaharda bir oyunu Mavi Sahne’de oynamak istiyoruz. 16