Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 239/30 Ocak 2009 ANKARA ANKARA Talât HALMAN ent Mucizesi”ni Eskişehir’de yaratan Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, 24 Ocak Cumartesi günü Habertürk’te, Türkiye’de bir “Şehir Suçu Yasası” çıkarılıp uygulanmasının kentlerimiz için yararlı olacağına dikkat çekti. Yerden göğe kadar hakkı var. Sayın Büyükerşen’i hepimiz can kulağıyla dinlemeliyiz. Türkiyemizin yaşayan (hatta belki de gelmiş geçmiş) en başarılı belediye başkanıdır. Umarım, dilerim, dua ederim ki ömürboyu bu görevde kalsın. Ben, çocukluğumda Eskişehir’i ilk gördüğümde gözlerime inanamamıştım. Bir çamur deryası içinde kasvetli, mimarisi ruhsuz, her türlü zarafetten yoksun, biçare bir şehirdi. Sonraki on yıllarda da hiç iç açıcı olmadı; sevimsiz büyüdü, yanlış gelişti. İçinden geçen Porsuk Çayı gitgide kirlendi. 90’lı yıllarda gittiğimde Eskişehir, çocukluğumdaki gibi, yüreğimi burktu. Yılmaz Büyükerşen Belediye Başkanı seçildikten kısa bir süre sonra da gittimdi Eskişehir’e. Raylı toplu taşıma sistemine geçmek üzere, yollar kazılıyordu; kapsamlı bir değişimin rahatsızlıklarını yaşayan kentliler –Büyükerşen’e seve seve oy vermiş olanlar bile– şikâyetçiydi. Bazıları öyle öfkeliydi ki yatıştırmak mümkün değildi. Geçen yıl yeniden gittiğimde göz kamaştırıcı, gönül okşayıcı değişimler ve yenilikler gerçekleşmişti. Kentin yüzü gözü açılmıştı. Porsuk Çayı tertemiz akı AKKARA Aileve Millet yordu. Uygar bir modern kent olmuştu Eskişehir, bir yenilikler kenti... İnsanları mutlu ve huzurlu görünüyordu. Kimle konuştumsa Büyükerşen’i hararetle övüyordu. Raylı toplu taşıma sistemi mükemmel çalışıyordu. Hava kirliliği yoktu. Parklar, meydanlar, hizmet mekânları, yayalar için yollar, en düzgün Avrupa ve ABD şehirlerini aratmıyordu. Büyükerşen, güzeller güzeli sanat olanakları da yaratmıştı: Tiyatro, opera, senfoni, sergi salonları... Caddelerde, kamusal alanlarda heykeller... “K Kentin güzellikleri, temizliği, düzgünlüğü imrendirdi beni. Yeni baştan yaratılan bir kent, ancak bu kadar “dört başı mamur” olabilirdi. Belediye Başkanı’nın “mucize”si, kendisine yapılan baltalama hareketlerine rağmen gerçekleşmişti. Belediye Meclisi ve bazı partilerin yetkilileri, Büyükerşen’in her imar girişimine, her yeni projesine engel olmak için her siyasal hileye başvurmuş. İktidar da akıl almaz zorluklar çıkarmış ve çıkarıyor. Eskişehir’e reva görülen sabotaja rağmen, Büyükerşen yeni kenti yaratabilmiş. 29 Mart seçimlerinde, Eskişehirlilerin oylarını yine kazanarak, hatta belki artırarak seçilecektir. Bu olağanüstü başarılı Başkana köstek değil destek olacak bir Belediye Meclisi ve ilçe belediye başkanları seçilirse kent, gerçek anlamda, ihya ve mamur olur. Eskişehirliler, eminim, Büyükerşen’e minnet ve hayranlıklarını ona ve kentin geleceğine lâyık olacak şekilde oylarıyla ifade ederler. Büyükerşen seçilmezse şehre yazık olur. Umarım, böyle bir “Kent suçu” işlenmez. Ama, bir seçim kazası olursa bir yüksek görev yaratılmalı Büyükerşen için. Akıllı (ve intikam düşünmeyen) bir hükümet ona “Kent İşleri Bakanlığı” verebilir. Cumhuriyetimizin böyle bir bakanlığa ihtiyacı büyüktür. Kentlerimizin sorunlarını en etkili olarak çözümleyecek nadir insanlardan birisi, bence en üstünü Büyükerşen’dir. Devlet bu müstesna değeri görmezlikten gelirse bir vakıf veya önemli bir üniversite bir “Şehircilik Fakültesi” kurarak Prof. Dr. Büyükerşen’i dekan yapmalıdır. Yazıya Büyükerşen’in “Kent Suçları Yasası” önerisiyle başladık. Türkiyemizde ve nice ülkelerde böyle yasalar yoktur, azdır veya yetersiz ya da yanlış uygulanmaktadır. O yüzden, en ileri ve müreffeh memleketlerde bile pek çok kent yaman sorunlar yaşamaktadır. Sağlam bir “Kent Suçları Yasası” hazırlamak, TBMM için öncelikli bir görev olmalıdır. ÇığGibi Büyümek M YükseköğretimKurulu’ndanMüjde Radikal’de sevindirici bir haber çıktı: “Ankara – Yükseköğretim Kurulu (YÖK), üniversitelerde ‘öğrencilerin herhangi bir engelle karşılaşmadan özgürce görüşlerini dile getirebilecekleri alanlar açmaya’ hazırlanıyor. Özgür alanlar için İngiltere’nin Hyde Park’ı örnek alınacak. ‘Özgür alanlarda’ öğrenciler, şiddet ve suç içermeyen her türlü konuşmalarını ve görüşlerini ifade edebilecek, üniversite yönetimini eleştirebilecek veya konferans, sempozyum düzenleyebilecekler. Bunlar için okul yönetiminden izin alınması gerekmeyecek.” Üniversitelerde gençlerin söz ve eleştiri hakkına özgürlük tanınması, çok isabetli bir karar. Yeter ki, bu yüzden, çözümü çetin sorunlar çıkmasın, çatışmalar ve şiddetli olaylar yer almasın. YÖK, bununla ilgili güvenlik önlemleri üzerinde de çalışmalar başlatmış. Akademik ve demokratik özgürlükler bir arada gider. Yasadışı aykırılıklar ve aşırılıklar giderilirse yüksek öğretim kurumlarımız, daha özgür düşünen ve davranan aydın vatandaşlar yetiştirir. YÖK’e ve Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’a bu hayırlı girişim için tebrikler... uazzez İlmiye Çığ ile rahmetli eşi (Topkapı Müzesi Müdürü) Kemal Çığ’ı otuz sekiz yıl önce tanıdım. Sessiz sedasız, güleryüzlü, kibar, canlı, çalışkan, Atatürkçü bir bilgindi. Adı üstünde, ilim insanı, o zamandan beri canla başla çalışarak Çığ gibi büyüdü, bilimsel ve ilerici yayınlarıyla, tam Muazzez oldu, yüceldi, şan ve şerefler kazandı daha da saygın oldu. Muazzez Hanım (kendi anılarında ve kitaplarında açıkladığı gibi) 1914 doğumlu. 95. yaşını doldurmaya yöneliyor. 95 yaşında onun kadar zihnen ve bedenen zinde, üretken, cesur kaç birey vardır yeryüzünde? Doğum günü 20 Haziran, ama İlhan Gülek’in başkanlığını yaptığı Troya Vakfı, 24 Ocak 2009 günü İstanbul’da Muazzez İlmiye Çığ için çok güzel bir 95. yaş töreni sundu. Sayın Çığ, ülkemizin örnek insanlarından biridir. Sümerolojinin duayeni, Atatürkçülüğün gür sesi, özgürlük ve demokrasinin saygın sözcüsü, ilerici gençlik için ilham kaynağı, ileri yaştakilerin yaşam ve yararlılık numunesi. Her yaştan insan onun gibi bir büyüğümüzü sevip saymakla, alkışlamakla kalmamalı, onun gibi olmaya çalışmalı. Son zamanlarda bir başka örnek insanla, Sayın Hayrettin Karaca ile yaptığı protesto etkinliklerine, başlattıkları girişimlere destek sağlanmalı. Muazzez İlmiye Çığ’a hayranlık, çığ gibi büyümeli. Devletin ya da özel kurumların büyük ödülleri ona verilmeli. Çığ törenine yolladığım mesajı sizlerle paylaşayım: Sayın Muazzez İlmiye Çığ’a, 95. yaşı için Dilekçe Sumer yaşatılmalı; Sayın Çığ, yazmaya devam. Gericiliğe göz açtırılmamalı; Değerli İlmiye, sesinizi duyurmaya devam. Yeriniz doldurulamaz; Sevgili Muazzez Hanım, yaşamaya devam. 19