Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 13 ARALIK 2020 Oysa hiçbir canlıdan hiçbir farkımız yok İnsanın kötülük Bir kedinin cadde ortasında ölümüne tanık oldum. Yazarken içim acıyor. Çırpınışı gözlerimin önünden gitmiyor. Bu gibi durumlarda hep olduğu gibi her şey sanki bir anda, bir film karesinde gibi olup bitti. Öğleye doğru, trafikte, yokuş aşağı bir caddede, sağ şeritten ilerliyordum. Birden, az ilerde, yolun ortasındaki çırpınışı gördüm. Gri, güzel bir kedi, az önce sudan çıkarılmış bir balığın çırpınışı gibi yukarı fırlıyor, yere düşüyordu. Sanki bir oyun gibi. Olanı bir an tam anlayamadım. Tek yönlü, iki şeritli caddede sol şeritte de trafik durmuştu. Kedicik ters perende attı. Böyle bir şeyi ilk defa görüyordum. Ve hareketsiz kaldı. O zaman gözlerimden yaşlar fışkırdı ve sesli ağlamaya başladım. Yine aynı anda, sol şeritte, kedinin artık hareketsiz yattığı yerin biraz aşağısında, motosikletinin yanında durmuş bu aslında on beşyirmi saniyeden fazla sürmeyen çırpınma sahnesini izlemiş olan sürücüyü gördüm. Ters takladan sonraki yere düşüşte hareket bir anda bıçakla kesilmişçesine durunca, bir servis elemanı olduğunu tahmin ettiğim motosiklet sürücüsü genç adam, kıpırtısız yatmakta olan kediye yaklaştı, onu özenle, dikkatle ellerinin arasında kaldırıp caddenin sağına, kaldırıma doğru götürdü. Nedense ve şaşılacak şey, klaksonsuz, şamatasız, sessizce bekleyen trafik, sanki bir saygı yürüyüşünde gibi (ya da bana öyle geldi), kaldığı yerden sessizce akmaya başladı. Ben de ağlayarak yoluma devam ettim. Sonradan düşündüm, uygun bir yer bulup durmalı, çırpınışlarının sonunda bir anda hareketsiz kalışı ölmüş olduğunu gösterse de bahtsız hayvancığa ne olduğuna yine de bakmalı mıydım? Arabada yalnız olmasam bunu mutlaka yapardım. Sonradan kediciğe çarpanın büyük olasılıkla o motosikletli olduğunu anladım. Başka türlü olamazdı. Motosiklet sürücülerinde çoklukla tanık olduğumuz hız ve dikkatsizlikle giderken önüne ansızın çıkıveren bahtsız hayvancıdefteri ğa çarpmıştı. Yine de vicdanlı biri olmalı ki durup motosikletinden inmiş, böylece trafiğin durmasını da sağlamıştı. Devam etse arkadan gelenler de durmaksızın geçip gidecek, kedicikten geriye şehirler arası yollarda sıkça tanık olduğumuz, bizi insanlığımızdan utandırması gereken görüntülerden biri kalacaktı. HHH Bu acı olay zihnimde şu düşünceleri ve sonrasındaki soruyu uyandırdı: Caddenin ortasında can çekişen bir kedi değil de bir insana, bir çocuk da olabilirdi. Böyle bir durumda trafik zaten zorunlu olarak duracak, zabıt tutulacak, fotoğraflar çekilecek, ambulans çağrılacak, güvenlik görevlileri gelecekti. Bu güzelim, canım kediciğin suçu, bahtsızlığı, yapayalnızlığı, korunmasızlığı, neydi, nedendi? Sonra 1990’lı yılların başlarında kendi OKUDUKLARIM İZLEDİKLERİM DÜŞÜNDÜKLERİM başımdan geçen ölümcül kazayı anımsadım... Tarlabaşı Caddesi’nde karşıdan karşıya geçerken (plakası oraya düşmüş olduğu için sonradan bulunan) bir arabanın çarptığını, üzerinde olduğum sedyenin hastane kapısında ambulanstan inATAOL BEHRAMOĞLU dirildiği sırada sarsılmasıyla bilincim yerine geldiğinde öğrenecektim. Fakat bu kazayla ilgili asıl ve unutamayacağım şey ise bir görgü tanığının o anlara ilişkin söylediği olacaktı. Çarpma sonrasında caddede dizlerimin ve ellerimin üzerinde sıçrıyormuşum... Tıpatıp o canım, güzelim kedi gibi... HHH Canlı varlıklar olarak hiçbir canlıdan hiçbir farkımız yok. Ölüm karşısında hayata bilinç dışı tutunma reflekslerimizin aynılığı bunun kesin ve çarpıcı kanıtıdır. Buradaki eşitlik, başka alanlarda farklılık ya da ayrıcalıkları anlamsız kılıyor. Zaten böyle bir karşılaştırma yapılacak olsa zararlı çıkmamız bile kuvvetle olasıdır. Hangisi ve hangi amaçla olursa olsun hayvanlara yaptıklarımız, onları kendimizden daha az değerli saymamız ise kötülük defterimizin en karanlık sayfalarındandır. Kendimize sağladığımız bütün güvencelerin ve hakların istisnasız ve koşulsuz bütün canlılar için geçerli olduğunu kabul ettiğimizde ve gerçekleştirilmeleri yönünde ciddi adımlar attığımızda, ancak o zaman insan oluşumuzla belki biraz övünebiliriz. ! Kaçırmayın DEN IZ ÜLKÜTEKIN Gülçin Ergül artık tek başına tanışma zam KOLEUMKIRSAAH Şimdi anı u Moğollar’dan yeni: Anatolian Sun T ürkiye’de rock müziğin öncülerinden kabul edilen Moğollar grubu bu yıl kuruluşunun 53. yılını kutluyor. Grubun 11 yıl aradan sonra kaydettiği ilk albüm olan “Anatolian Sun” ise cuma günü dinleyiciyle buluştu. u Arter’de bir sergi ve bir kitap A lev Ebüzziya Siesbye’nin, Arter’de devam eden Tekerrür başlıklı kişisel sergisi sanatçının son dönemde ürettiği yeni yapıtlarını bir araya getiriyor. Sergiye, Arter Yayınları aracılığıyla okurlarla buluşan bir kitap da eşlik ediyor. Alev Ebüzziya Siesbye: Tekerrür başlıklı kitap, Arter Kitabevi’nden satın alınabilir veya kitabevi@arter.org.tr eposta adresinden sipariş edilebilir. u Yeni Metin Festivali bu yıl çevrimiçi 2 006 yılından bu yana yeni oyun yazarları keşfetmeyi hedefleyen Yeni Metin Projesi 9. kez seyirciyle buluşacak. GalataPerform, alanında tek olan festival için 2020’ye damga vuran tema olarak “Gelecek”i seçti. Yeni Metin atölyelerinde bu yıl “Gelecek” teması altında yazılan oyunlar, 15 24 Aralık 2020 tarihleri arasında seyirciyle buluşacak. u İş Sanat’ta Beethoven konseri Ü lkemizin seçkin orkestralarında çalmalarının yanı sıra oda müziği kariyerlerini de özveriyle sürdüren Semplice Quartet, Beethoven’ın 250. doğum yılına özel bir konserle İş Sanat sahnesinde besteciyi anıyor. İyi ki Doğdun Beethoven konseri 17 Aralık akşamı 20.30’da yayımlanacak. u Amazon’dan yeni film: Sound of Metal İ şitme duyusunu yitirmekte olan bir rock davulcusunun hikâyesini anlatan “Sound of Metal” salonlara değil ama Amazon Prime’a geldi. Başrolünde Riz Ahmed’i izlediğimiz ve eleştirmenlerden yüksek notlar alan filmin yönetmenliğini Darius Marder üstlenmiş. u ‘Euphoria’ tutkunlarına iki parmak bal Bein Connect’te izleyiciyle buluşan ve geçen yılın en sevilen gençlik dizilerinden biri olan “Euphoria” 8 bölümün ardından sezon finali yapmıştı. Yeni sezonla ilgili henüz bir tarih yok ama dizinin tutkunları için kaçırılmayacak bir fırsat var şu sıralar. “Euphoria”nın 2 özel bölümü Bein Connect ekranlarında izleyicisini bekliyor. Gülçin Ergül artık kendi kişisel kariyerini inşa eden başarılı bir müzisyen. Yeni albümü ise iç dünyasına, yani gerçek Gülçin Ergül’e dinleyicisini davet ediyor. EN BAŞARILI KIZ GRUBU u Hâlâ Hepsi ile ilgili sorular geliyor. Rahatsız mısınız bu durumdan? Hepsi projesine çok emek verdim ve dolayısıyla hâlâ sorular geliyor. Grup, Türkiye’nin ilk ciddiye alınan ve en başarılı kız grubuydu. Dünyadaki her kız grubu gibi biz de ayrıldık ve grup üyelerinden yalnızca ben müziğe devam ediyorum. Onu Hepsi ile tanıdık. Milenyumun ilk on yılında Türkiye’de daha önce nadir görülmüş bir müzik akımının temsilcisi olarak ortaya çıkan kız grubu Hepsi’nin vokali Gülçin Ergül. Yıllar ilerledi. Kendi tabiriyle, “her kız grubu gibi” Hepsi de zamana yenik düştü. Medyada da konuşulan grubun dağılma sürecinin ardından kendi kariyerini inşa etmeye başladı. Arpej Yapım etiketiyle piyasaya çıkan Davet ise kariyerinde belki de en önemli kilometre taşlarından. Kendine has sesiyle her zaman dikkat çeken başarılı müzisyen hem albümü hem de geleceğe yönelik planlarını bizimle paylaştı. u Son iki yıl müzikal anlamda sizin için çok yoğun geçti sanırım. Bu dönemde iki albüm kaydetmişsiniz. Böyle üretken olmanızın sebepleri neydi? Sanırım birden çorap söküğü gibi ardı ardına gelmeye devam eden şarkıların sebebi; birikim olabilir. İçinde olduğumuz dönemin zorlukları sanatı ve sanatçıyı hep üretmeye teşvik eden faktörler. u Davet albümü hayatınızda nereye oturuyor. Müzikal anlamda kariyerinizin neresinde olduğunuzu düşünüyorsunuz? Davet, benim, “merhaba ben Gülçin Ergül. Şimdi gerçekten tanışma zamanı“ dediğim albümüm. Kendimi ortaya koyduğum ifade ettiğim bir albüm. INGILIZCE ŞARKILAR YOLDA u Oldukça karakteristik ve kendine has bir sesinizin olduğunu düşünüyorum. Öte yandan albümdeki şarkıların müzikal alt yapıları da ses renginizle uyumlu olması için titiz bir biçimde hazırlanmış. Albümün hazırlık sürecini anlatabilir misiniz? Bir buçuk yılda 2 albüm hazırladık. Bir tanesi huzurlarınızda diğeri de 2021’de çıkacak olan İngilizce albümüm. Emre Bayar müzik direktörümüz. Davet albümüm 10 yeni şarkıdan oluşuyor. Oldukça zevkli bir dönemdi, bütün hayatımı şarkı yaparak ve kaydederek geçirmek istiyorum. Bir Yıldız Tilbe bestesi var albümde yepyeni bir şarkı. Ve Anıl Piyancı ile ortak bir şarkımız var. Tüm düzenlemeler Emre Bayar’a ait. “Beni Bu Rüyadan Uyandırma” şarkıma çektiğimiz ilk klibimiz ise Murat Joker yönetmenliğinde çekildi. Tüm ekip çok emek verdik ve özenle çalıştık. İÇ DÜNYASI O ALBÜM u Albümün hissiyatı açısından konuşursak epey bir birikmişlik var galiba. Sözler ne kadar sizin hayat hikâyenizi yansıtıyor? Hep yaşadıklarımı yansıtıyorum, kimi zaman duygu havuzumdan kimi zaman anlık duygularımdan yararlanıyorum. Hayal gücüm de oldukça zengindir. u Davet albümünü sadece bir duygu ile tanımlayacak olsanız hangi duyguyu seçerdiniz? İşte burası benim iç dünyam. Hoş geldiniz. Cümlesini yansıtan misafirperverlik hissi. u Sosyal medyada yapılan yorumları fazla ciddiye aldığınızı söylemişsiniz. Dijital bir linç çağında yaşadığımızı göz önüne alırsak, işiniz epey zor olmalı. Sosyal medya yönetimi ile nasıl başa çıkıyorsunuz? Sosyal medyada çok güzel yorumlar alıyorum. Ben yapım gereği linç yiyecek şeyler yapmadım, herkese saygılıyım. Duruşum genelde iyi tepkiler ve takdir topluyor. Ben de buna müteşekkirim.