24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 13 ARALIK 2020 Bİ DÜNYA İNSAN Fotoğraf: Cumhuriyet Pazar ? Margaret Thatcher’lı yıllar Madenciler Günü’ydü. Unuttunuz mu Somalı madenciler Malum, tüm dünyanın başının belası olmuş salgın günleri yaşıyoruz. Daha bir hassas, daha bir duygusal mı oldum nedir, anlatıyorum. “Bayan Chanee” var, nedense (Honey diye okunuyor. “Bayan” lafını ben de sevmem ama bir kadının medeni durumunu belli etmeyen Ms sözcübendeniz de her Noel’de olduğu gi ğü nasıl çevrilir Türkçe’ye bilmibi bu yıl da (her zamankinden biraz yorum, o nedenle kadınların affıerken) geldiğim Londra’da anılarla na sığınıyorum), 70’ini aşmış bir kuşatılıverdim bir anda. En önemsiz kadın. O yaşına rağmen bir sanigörünen küçük bir ayrıntı bile on ye durmuyor. Benim de garantölarca anıyı, yaşanmışlığı hatırlattı. rüm aynı zamanda “Bayan” ChaOrtamın etkisi var kesinlikle. Her nee. Eşi de çok ama çok önemli yer sessiz, İngilizlerin çok önem bir Marksist düşünür; Tony Cliff. verdiği Noel hazırlıkları fazlasıy Rusya’da Devlet Kapitalizmi adla cansız. Böyle bir sessizlik orta lı kitabıyla altüst etmişti sosyalist sında daha mı çabuk geliyor insa çevreleri. Filistin asıllı bir Yahunın aklına yaşanmışlıkları bilemem di, dünya güzeli bir adamdı. Evleama bende öyle oldu. rinde, sofrasında olma onurunu da DAĞ, BAYIR DOLAŞMIŞTIM yaşadım. Türkçe’de Roza Lüxemburg adlı kitabını okumuştum saHerhalde, tam da 4 Aralık Ulus dece o ana dek. Sonra her kitabılararası Madenciler Günü’nde nı (Türkçe’ye de çevrilen, Lenin: Londra’ya gelmek de etkili olParti’nin İnşası’nı, özellikle önemuştur. Çünkü 1984’te ülkeyi sar ririm), her yazdığını okudum, hesan büyük madenci grevinde genç men her toplantısında hazır bubir militan olarak görevler almış lundum. Grev alanlarındaki toptım ben. Madencilerle dağ, bayır, lanmalarımızda o da geliyordu zaköy, kasaba dolaşmışlığım vardır. man zaman. O nedenle Madenciler Günü beDönemin İşçi Partisi lidenim için çok özel bir gündür. İna ri, kendisi de bir madenci bölgenılmaz bir deneyimdi. sinden gelme, NeÜstelik İngilizcenin neredeyse tüm şiveleil Kinnock “bölgeye gelecek” dedirini kaptığım bir deneyim. Ülkenin farklı madenci bölgelerinde yüzlerce işçiyle tanışmış, konuşmuştum. Direnme, kararlılık, ihanet gibi her tür “insanlık hali”yle de karşılaşmıştım tabii. Marx’ın (dı sanki, öyle hatırlıyorum) “İngiliz işçi sınıfı kazanırsa tüm Avrupa işçi sınıfı kazanır, kaybederse tüm Avrupa işçi sınıfı kaybeder” öngörüsünü doğrulayan bir grevdi, büyük madenci grevi. Kendisi de emekçi bir aileden gelen ama MUSTAFA K. ERDEMOL Aradan yıllar geçti. İngiliz maden grevi şarkılara, romanlara konu oldu. ler. Koruma amaçlı bir grup oluşturuldu, benim de içinde yer aldığım. Polis saldırıyor, faşistlerin zaman zaman baltalama girişimleri oluyor, o nedenle gerekliydi bu. Küçük bir uluslararası tugay kurmuştuk. “Tugay”ı uluslararası yapan da benim varlığımdı aslında. O grev mahallindeki tek yabancı bendim çünkü. Grev, Thatcher’ın sermaye sınıfının yararına son dereülkenin en emekçi, en işçi düşma ce kararlı olan tutumunu aşamanı Başbakanı Margaret Thatcher’lı dı. Ciddi bir önderlik hatasının da yıllar. Madencilerin elbette haklı, kolayca yerine getirilebilecek taleplerine sırt çevirmeyi mahaetkisiyle grev yenilgiye uğradı. Çok ama çok üzüldük. Gerçekten de dünyanın hemen hemen her ülret sayan Thatcher’ın, polisler si kesinden emekçilerin destek verlah taşımıyor diye çok övünüdiği grevin kaybıyla sadece İngilen İngiltere’de orduyu madenliz işçi sınıfı değil tüm Avrupa işcinin üstüne sürdüğü berbat yılçi sınıfı kaybetmişti. Avrupa ülkelar. Yakın arkadaşlarım Ayten ile lerinin madencilerinin taleplerine eşi Ray (Economist dergisinde ya karşı, İngiliz maden grevinin kayzan bir gazeteciydi o sıralar), bir bedilmesinden sonra çok acımasız likte grevcilerle beraber çalışıyo davrandı Avrupa ülkelerinin hüruz. Bildiriler dağıtıyor, sokaklar kümetleri... da madenciler için para topluyor, Aradan yıllar geçti. İngiliz maTürkiyeli işçileri de greve desteğe den grevi şarkılara, romanlara koçağırıyoruz. Troçki’yi seven ama nu oldu. İngilizler harika bir film Troçkist olmayan biri olarak ülke yaptılar: Billy Elliot. Dans tutkunin en büyük Troçkist partisi So nu bir madenci çocuğunun maden cialist Workers Party’nin safların işçisi maço babasına karşı müda (Ayten ile Ray bu partinin ak cadelesinin anlatıldığı harika bir tif militanlarıydılar, hâlâ öyleler) film. Filmin tüm arka planındaki çalışmaların içindeyim. O zaman görüntüler hep, benim de dolaştılar çok az Türkiyeli’nin bulundu ğım, bildiriler dağıttığım, konuşğu Londra’da grev çalışmalarına malar yaptığım madenci köylerinkatılan birkaç Türkiyeli sosyalist de geçiyor. Çok duygulanmıştım. ten biriyim. Ciddi ciddi bir tarihin son derece önemsiz de olsam, parçası olmuTONY CLIFF’LE BERABER şum meğer. Haftanın beş günü grev için çaSoma madencilerini saygıyla, lışıyor, cumartesi, pazar eğlenisevgiyle anıyorum bu vesileyle. yor, kendi aramızda belirlediğiOnların, tüm madencilerin geçmiş miz konular üstünde tartışıyogünleri kutlu olsun. ruz. Türkiye’de hâlâ darbe koBilmeliler, kendilerine atılan şulları sürüyor, doğal olarak yol tekmeyi durdurdukları an, sömüdaşlarımın merakları var, sorula rüyü de durduracaklar. rını yanıtlıyor, onlara Türkiye’yi Bir gün mutlaka. Aşk, eylemler, Sansaryan Han, dramatik anlar, bitmiyor... Ali İsmail Korkmaz’a, polis kurşunuyla öldürülen gencecik Dilek Doğan’a, Tahir Elçi’ye yakılan ağıt... Sinema, atölyeler, mülteci kampları, Karadenizli Amazon kadınların çadırları... IPEK ÖZBEY Işıl Özgentürk hep hikâyenin peşinde, aslında çoğunlukla tam da içinde... Yorulmadınız mı dediğimde cevabı kitabının da başlığı aslında... “68 yılında on dokuz yaşındaysan hep on dokuz yaşındasın”... Özgentürk ile yeni kitabından yola çıkarak hayatını konuştuk. PAYtcuaZacmmozAmhınaRu.tımrrTni’ydEıeetS. İ Cumhuriyet âşığı anne babası. Özgentürk’ün son kitabı Cumhuriyet Kitapları’ndan çıktı ‘Küçük bir cinayet işledim’ u Yeni kuşakların kitabınızı okuduklarında “Vay canına neler yaşanmış” demelerini istiyorsunuz. Onlardan bu cümleyi duymak için nasıl bir anlatım seçtiniz? Neler sizi tetikledi? Gezi olayları sırasında bir üniversitede senaryo dersi veriyorum. Sınav yapacağım. Öğrencilikte kaytarmak esastır, bir de baktım eposta kutumda öğrencilerimin epostaları, “Hocam Gezi’deyiz!” diyorlar. Ertesi hafta sınıfta öğrenciler soluk soluğa bana nasıl direndiklerini anlatıyorlar. Benim de içimden geldi “şimdi ben de size 68 yılından sıradan bir günü anlatacağım” dedim ve başladım: “Beyazıt Meydanı’na çıkan bakırcılar çarşısında yürüyorum, birden çarşının girişine bir araba dolusu Frugo (polis) geldi. Birden ben bir kurşun yağmurunda kaldım. Pratiğimiz var kendimi ilk gördüğüm bakırcı dükkânına attım. Kurşun yağmuru on beş dakika sürdü. Ben de çıkıp Beyazıt Meydanı’ndaki okulumun yolunu tuttum.” Sınıfta bir sessizlik oldu, inanmamış gözlerle bana bakıyorlar. Bir kız öğrencim sordu, “Hiç mi korkmadınız?” Öğrencimin sorusu ilk kez korkuyu aklıma getirdi. Ve o zaman kendi kendime fısıldadım, “ben yoldaşları dağlarda, sokaklarda vurularak, idam sehpalarında asılarak öldürülen bir kuşaktan geliyorum. Hadi başla.” Kitabın adı da bu düşünceden oluştu, evet 68 ruhu sizi hiç terk etmez, isteseniz de. u Nasıl biri olacağınızın ipuçları daha hayatınızın başlarında var. Kitapta çocukluğumu anlattığım bölüme “Alis (Işıl) Harikalar Diyarında” diye başlık attım. Gerçekten öyleydi, annem babam Cumhuriyet âşığı iki genç insandı. Ve sihirli bir kent olan Antep’te yaşıyorduk. Küçücük boyumla izci giysileri giyip oymak başı olmuştum. Başka dilde türküleri ilk 8 yaşımda duydum, ağıtları da. Adım yaramaz Işıl’a çıkmıştı. Vallahi billahi günahımı aldılar. Antep Şehir Kulübü’nün terasından kulüp binasını çevreleyen açık hava pavyonlarını tek başıma dikizlemedim, sessizce kulüp merdivenlerinden inip pavyona tek başına gitmedim... Annem, dehşet bir arkeoloji meraklısıydı, her hafta sonu ören yerinde dolaşıp dururduk. Benim dünyanın yarısından fazlasını, ülkemin her yerini dolaşmış olmamda annenim payı büyüktür. Bir keklik sürüsünün peşinden giderken uçuruma yuvarlanıyordum anlık kurtarıldım. İlkokulda bir gün bizi sınıfça sıraya dizip Atatürk Meydanı’na götürdüler. Pek çok okul da gelmişti. Başımızı yukarı kaldırıp baktığımızda darağacında sallanan iki kişi gördük. Dilleri dışarıdaydı. Şok olmuştuk, bana inme gibi bir şey gelmişti. Fare fobim çocukluktan, asla bir illegal örgüt üyesi olamadım. Bir fare gösterseler bülbül gibi şakırdım. u Kitabınız öylesine size ait ki örneğin “İntihar duygusunun her zaman yanı başınızda durduğunu, onunla gerçek bir savaşçı gibi savaştığınızı” söylüyorsunuz. Bu duygu nereden geliyor. Nasıl savaşılır bununla? Bunun nedeni belki de ben büyürken bana emek veren, kıvırcık saçlarımı ütüyle düzelten evimizdeki yardımcı Sıdıka ablamın aile zoruyla kendinden büyük, zengin bir adamla evlenmemek için gencecik bedenini Fırat’ın girdaplı sularına bırakmasıdır, bilmiyorum. Ama bu duygu bir yandan da hayatı fazlasıyla sevmeme, doya doya yaşamama neden oldu. u İçimden “ah” diyerek okudum: “Ehlileşmiş bir aşk beni hiç bulmadı”. Bulsun ister miydiniz? Oryantali başaramadım u Hayatınızın dönüm noktasını sorsam. Hayatımın dönüm noktası iktisat fakültesinde daha sonraları faşistler tarafından otobüs durağında kurşun yağmura tutulan Cavit Orhan Tütengil’in öğrencisi olmamdır. Sosyoloji hocamdı, bize bir ödev verdi, “Kâğıt kalem alıp, gidip gecekondularda röportaj yapıp bana getirir.” Kâğıt kalemi alıp yola koyuldum. Çok yüksek bir not almıştım. O gün karar verdim, asla bir finans işinde çalışamayacaktım. İyi ki... u Yakın zamanda kadın intiharları nedeniyle yazdığınız bir yazıdan ötürü eleştirildiniz? Bu sizi nasıl etkiledi? İnanılmazdı. Dört gece hiç uyumadım. Ak ve kara trollerin küfürlerini saymıyorum, onlar malum. Ama HDP Batman milletvekilinin, Batman Valisi’yle aynı frekansta hareket edip bana ırkçı ve faşist demesi, kadınların “kerhanede çalıştığımı” söylemeleri ve özellikle Gazete Duvar’da yazı yazan entelektüellerin aynen devleti temsil eden Vali gibi hatta daha da ağır biçimde beni yerin dibine batırmaları çok zoruma gitti. Ölüm tehditlerini söylemeyeceğim. Vız gelir. Ama bazı kişiler sevinebilir devlet bana soruşturma açtı. Müjdeyi vereyim. Bu arada yüzlerce kişi benim yanımdaydı. Onlara buradan teşekkür ediyorum. u “Keşke”leriniz var mı ? Olmaz mı? Çocukluğumda sabahtan akşama kadar oryantal dansı yaptığımı düşlerdim. Bunu başaramadım. Sevgili İpek, hayatımız hep kendi seçtiğimiz biçimde yol alır. Ehlileşmiş bir aşkı kim ister? Çok can sıkıcı. Ben huzur sözünden de hiç hoşlanmam. Huzur sözcüğü bana ölümü anımsatır. Kısaca kaos severim. Arada sevgililerim oldu ama beni baştan çıkaran üç aşk yaşadım. Aşk benim uyuşturucumdur ama ehlileşmemeli, öyle de yaptım âşık olduğum kişileri belirsizliklere, karmaşaya, neşeye, sevgiye boğdum. Bazısı çok uzun sürdü demek ki onlar da bu oyunu sevmişler. BU HİKÂYEYİ YAZARKEN ÇOK AĞLADIM u Evlilik de biraz ehlileşme olmuyor mu? Yönetmen Ali Özgentürk’le neden evlendiniz? 12 Mart’tan sonra ben Kültür Sarayı’nı yakmaktan o dönemin işkence merkezi Sansaryan Han’a getirilmiştim. Dosyam epey kabarıktı. İktisat fakültesinde İdris Küçükömer hocanın asistanı Mahir Kaynak’ın en çok soru sorduğu öğrenciydim. Benden işçi hareketlerini sorar ben de bülbül gibi anlatırdım. Meğer cebinde içinde dinleme aracının olduğu bir dolmakalem taşırmış. 12 Mart’tan sonra ajan olduğu açığa çıktı. Ben Sansaryan Han’dan kurtulunca Ali’yle evlenmeye karar verdik. Çünkü herhangi birimiz içeri girerse, görüşmek için soyadı zorunluluğu vardı. Bu evlilikten geriye bana, küçük ve büyük sevinçler, başdöndürücü mutluluk anları, ihanetin kara yüzü, pek çok hikâye, pek çok senaryo kaldı. Bir de dünyalar güzeli Dünya adlı kızım. Ve anladım ki evlilikle aşk bir arada olmuyor. u Sansaryan Han’da geçen bir polis ve bir genç kız hikâyesi anlatıyorsun. Soğuk, ürperten bir dokunmayla başlayan. O genç kız siz misiniz ? Evet... Sansaryan Han’a girdiğimde gebeydim ve bunu saklamak zorundaydım. Ben de kendi bedenimde küçük bir cinayet işledim. Bu hikâyeyi yazarken çok ağladım ama bazı durumların söylenmesi gerek artık. O kadar çok kız kardeşim işkenceye uğradı ki benim cinayetim yaşananlar yanında önemsiz bile gözükebilir. Ama yetmiş yıllık yaşamımım en zor anlarıdır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear