Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 29 TEMMUZ 2012 / SAYI 1375 En kahraman maceralarına döndü Tatile gidemeyenlerin eğlencesi festivaller Düzce Belediyesi’yle birlikte düzenlediği yaz konserleri kapsamında 40 bin kişiye müzik ziyafeti yaşatan 7th Event Marketing Ajans Başkanı Murat Tayhan, festival organizasyonlarının işlevini vurguladı: “Tatile çıkamayan dar gelirli vatandaşlar festivallerle eğleniyor. Sanatçı seçiminden sahne hazırlıklarına, kurulumdan güvenliğe her ayrıntıyı ustaca işlemek bizim görevimiz.” EBRU GÜZEL estival deyip geçmeyin. Yaklaşık 15 yıldır değişik organizasyonların mutfağında yer alan biri olarak insanların yüzünü güldürmek o kadar da kolay bir iş değil. İşin niceliğinden çok niteliği için vizyon, tecrübe ve profesyonellik gerekiyor. Dahası bir sihir! Yani boşuna patlamıyor o havai fişekler. Gökyüzüne uzanan yüzlerimizle her birimiz umutlarımızı yüklüyoruz içine. En çok da gençler. Hele ki aydınlanan gökyüzünden Murat Boz ya da Tarkan gibi yıldızlar çıkıp gelirse festivalin tadına doyulmuyor. İşte 7th Event’in düzenlediği Düzce Belediyesi Yaz Konserleri böyle geçti. Gökhan Türkmen, Yonca Lodi, Göksel ve Murat Boz’un sahne aldığı festivali Mert Öğün’le birlikte sunduk. Yazın en sıcak günlerinde şarkı denizinde rahatlamaya çalışan Düzceliler için kuliste başka bir zaman dilimi yaşanıyordu. Düzce Belediyesi Başkanı İsmail Bayram’ın şahsen ilgilendiği 50 kişilik bir ekip harıl harıl çalıştı. Kaybolan çocukların güvenliğinden sanatçı zamanlamasına, tütün kolonyası hediyelerinden kalabalığın dağılımına varıncaya kadar hiçbir sorun yaşanmadı. Organizasyon şirketlerinin sayısının günden güne arttığı, eğlencenin eziyete dönüşebileceği festivalleri, kısacası işin mutfağını Murat Tayhan anlattı. 7th Event Marketing Ajans kapsamında en çok festival mi düzenliyorsunuz? Yaz sezonunda ağırlıklı olarak festivaller yapıyoruz. Ama yaz sezonu haricinde proje bazlı çalışmalar yapmayı tercih ediyoruz. Bu manada Türkiye’nin en büyük prodüksiyonlarını ya da ilklerini yapmış bir markayız. Sosyal 80’lerin efsane mizah dergisi Gırgır’da Bülent Arabacıoğlu’nun yarattığı zayıf, çelimsiz, hiçbir süper güce sahip olmamasına inat süper kahramanlara özenen çizgi karakteri “En Kahraman Rıdvan” onlarca yılın ardından Harakiri dergisi ile döndü. Bilenler onun nidasını da hatırlar; “Ey zalim, haydut, üçkâğıtçı ve bilumum kötüler! Titreyin ve savulun! En Kahraman Rıdvan geliyor! Kukuriiikuuu!” F sorumluluk projesi olarak küçük gelinler ve şiddet gören kadınlar başta olmak üzere maddi olanaksızlıklar nedeniyle hukuki ve psikolojik danışmanlık hizmeti alamayan kadınlara “Esra Erol ile Umut Evi” projesi kapsamında yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ayrıca Turkcell gibi bir markanın tanımlı ajanslarından biriyiz. Herkes organizatör, işin profesyonelliği nerededir? Ülkemizde etkinlik ve organizasyon kavramı profesyonel manada yeni yeni oturuyor. Maalesef ki 23 kişi tanıyarak organizatörüm diyen kişiler çıkıyor. Sanırım dışarıdan çok kolay bir iş gibi görülüyor. Aslında iç bünyesinde o kadar detaylı bir iş ki hata yapma şansınız yok. İşin profesyonelliği prodüksiyon bilgisinde, bir sonraki adımların planlamasında, iyi bir zaman yönetiminde ve iyi bir ekip çalışmasında yer alıyor. Bazen tek kişi bütün festivali yapmaya çalışıyor. İmkânsız! İyi bir festival için neler gerekli, süreç nasıl gerçekleşiyor? Öncelikle festivalin kime, neye yarar sağlayacağı konuları üzerinde çalışmalar gerekiyor. Devamında bu öngörülere, katılımcılara ve o bölgenin halkına uygun sanatçı tercihi önemli. Bu konular netleştikten sonra ön çalışmalar ve hazırlıklar başlıyor. Festivalin tamamı zaman dilimi olarak hazırlanılıyor. Festival günü geldiğinde bu süreç kontrollü şekilde sahaya yansıtılıp uygulanıyor. Bu işin en güzel anı müziğin başlaması. Müzik başlayınca bizim işimizin temposu düşer, iş rölantiye alınır ve güvenliğe önem verilir. güzel@ebruguzel.com.tr ötülüklere karşı amansız bir savaş açan, her defasında yenilse de yine de vazgeçmeyen çelimsiz, zayıf ama çelik iradeli Rıdvan döndü. Bülent Arabacıoğlu’nun efsane karakteri, yeniden yayın hayatına başlayan Harakiri’de serüvenlerine devam edecek. Arabacıoğlu uzun yıllardan sonra yeniden Rıdvan’ı çizdiği için mutlu. Okuyuculardan gelecek dönüşleri de heyecanla bekliyor. “En Kahraman Rıdvan” döndü, hatta muhteşem döndü. Rıdvan çok bile bekledi. Hikâye nasıl gelişti? “En Kahraman Rıdvan”ı tekrar çizmeyi hep çok istiyordum ama çok yoğundum, gerçekten. Ambalaj ve grafik işlerimin arasında bunun için ne zamanım vardı ne de bunu yayımlamaları için herhangi bir yayınla iletişim halindeydim. Tipitip’i yaptığım firmanın grafik departmanında da uzun yıllar çalıştım. Aşağı yukarı bir yıldır grafikten de uzağım, evdeyim artık. Evofis sisteme geçince aklıma düşen kalemime yürüdü. Yıllar sonra geri gelmek çok keyifli. Ama okuyuculardan gelecek dönüşler bekliyorum. Eğer hissettiğim keyfi onlara da aktarabilirsem, onlar da bana cevap verirse, çifte kavrulmuş bir keyif yaşayacağım. Harakiri dergisi Rıdvan’ın yeni mekânı. Bu birliktelik nasıl oldu? İki sayı çıkıp yayınına ara veren, K sonra yeniden dönen Harakiri beni buldu. Teklif, ÇROP’un düzenlediği “Türk çizgi ALİ DENİZ romanında Bülent Arabacıoğlu’nun yeri” konulu USLU söyleşide, benimle ilgili güzel bir konuşma yapan Harakiri dergisinin genel yayın yönetmeni meslektaşım M. Kutlukhan Perker’den geldi. Ne kadar düşündünüz bu teklifi? Ani bir teklifti, evlenme teklifi gibi... Düşünmek için zaman istedim ve beş saniye sonra kabul ettim! Rıdvan’ın yeni maceraları nasıl? Yaz sayısında altı sayfalık, başlayıp biten kısa bir öykü olacak ve iki ay raflarda kalacak. Eylül ayından itibaren de her sayıda devam edecek uzun öyküleri var. “En Kahraman Rıdvan” futbolcu şeytan Rıdvan’ı hatırlatıyor bana her zaman. Beraber bir hikâyeleri de vardı sanırım. Nedir ilişkileri? Tabii her iki Rıdvan da o yıllarda çok popülerdi. Futbolcu Rıdvan’ın da lakabı “şeytan”dı. Neden olmasın dedim ve başladım çizmeye. Sanırım Rıdvan da çıkan serüvenden memnun kalmıştı. Rıdvan yıllardır ortalıklarda yok. Neler değişti hayatında? Evlenmedi mi, bekâr mı hâlâ? Süper kahramanlar âşık olur ama evlenmez. Çünkü ortalıkta bunca kötülük varken aşk, evlilik için zamanı yok! Tabii Rıdvan artık günümüz teknolojilerine ayak uyduruyor. Bütçesi yettikçe yenileniyor. Hâlâ aynı yerde mi oturuyor? Varoşlardan yükselen bir çığlık o hep. Anadolu’nun bağrından kopup tüm kötülükleri temizlemek için İstanbul’a gelmişti. Dönmeye niyeti yok mu? Anadolu’da bir kasabada doğuyor, yaşıyor Rıdvan önceleri. Ama gazetelerden okuyor ki bütün olaylar İstanbul’da! Bütün kötülerin kaynağı burası. Bu şehrin ona ihtiyacı olduğunu düşünüp yola koyuluyor. Rıdvan hep aynı yerde, alıştığı yeri seviyor. Değiştirmiyor o yüzden de. Efsaneleşen kostümü ve süper kahraman logosu da unutulmazdı... Süperman’in pelerini, Tommiks’in rangers kıyafeti, Teksas’ın kürkten şapkası var. O da onlara öykünüyor. İmkânı yok fazla, bir de zayıf, çelimsiz. O yüzden logosu kemik, kostümü de iç don! En güzeli de yeni kuşak da artık Rıdvan’ın “Kukuriiikuuu!” narasını duyacak. Her kahramanın belirleyici özellikleri var. Kahramanların naraları olmalı. Mesela Zagor’un “Ahyaak”, Tarzan’ın “Aaa” diye nidaları unutulur mu? İşte o da bir gece sabahlıyor bunu düşünürken. Bir horoz ötüyor ve Evreka! Buluyor narasını; “Kukuriiikuuu!” Elbette bu yüzden ben de çok heyecanlanıyorum. Çizmek olmasaydı neyle doldururdunuz sayfaları ya da olur muydu başka türlü bir uğraş? Çizmek bir tür konuşmaktır. İnsanın konuşmak imkânı varsa ve konuşamazsa büyük sıkıntı yaşar. Kendi sesinizi duyacak gibi konuşmanız gerekir hem de. İşte çizgi kendi sesimi duymam anlamına geliyor. Peki, mizah dergisi okuyucusu nasıl bir evrim geçirdi? Mizaha, eleştiriye tahammül yok orası kesin ama yeni nesildeki hareket nasıl? Hatırlıyorum da Turgut Özal, onu eleştirdiğimiz karikatürleri bizden isterdi, biz de ona yollardık, teşekkür ederdi. Karikatür yanlışları gösterir, eleştirir. İyi, güzel, doğru içindir bu eleştiriler. Ama okuyucu da artık değişti. Eskiden dergi kapandığında Türkiye’nin dört bir yanından zarfla derginin parasını yollarlardı bize. Çünkü bizim yalnızca çizerek kazandığımızı bilirdi okuyucu, koşulsuz destek verirlerdi. Militandı okuyucu, işte bu çok önemli. Şimdi her şey çok daha hafif ve sığ ama umutsuzluk ihtiyacımız olan en son şey. ZÜLAL KALKANDELEN C M Y B C MY B İkinci Cumhuriyetçilik ve dincilik Dinselleşme ve ki hafta önce bu köşede yazdığım “D komünistler” başlıklı yazı çeşitli kesimlerin büyük ilgisiyle karşılaştı. O makaleyi okumamış olanlar için içeriğini belirteyim; Türkiye Komünist Partisi’nin bir süre önce yayımladığı ve aynı başlığı taşıyan bildiriydi yazının konusu. Kanımca ilginin bir nedeni, bildirinin çok doğru noktalara işaret eden metniyse; bir diğeri de, ana akım medyada TKP ile ilgili haberlerin hemen hemen hiç yer almamasıydı. Ama ben o yazının sonunda da belirttiğim gibi, çok önemsediğim bu konuya bugün yine yer vereceğim. Geçen sefer TKP bildirisinin giriş kısmında çizilen genel çerçeve ile İkinci Cumhuriyet’te işe başlamıştım. Bu defa metindeki “İ Neler Oluyor?” başlığı altındaki şu görüşlere yer vereceğim: İkinci Cumhuriyet sınıfsal olarak burjuvazinin gerici bir fraksiyonunun değil, bütününün tarihsel tercihi olarak karşımıza çıkmaktadır. Arkasında emperyalizmin onayı ve desteği de bulunan egemen güçler içindeki iç çelişkiler, derin ve uzlaşmaz strateji ayrılıkları olmaktan uzaktır. Aydınlanma mirasının reddi ve tarihsel kazanımların tasfiyesi konusunda İkinci Cumhuriyet bir burjuva konsensüsünü temsil etmektedir. Neoliberal, piyasacı yaklaşımlarla dinci gericilik birbirini bütünlemektedir. İ Siyasal iktidarın güç kaynakları geniş olmakla birlikte, İkinci Cumhuriyet rejiminin, mantıksal sonuçlarına kadar derinlik kazanacağı düşüncesi yanlıştır. Türkiye toplumunun dinselleştirilmesinin yapısal ve tarihsel sınırları vardır. Bu sınırları, mülk sahibi egemen güçlerin “laik” olduğu düşünülen kesimleri değil, modern işçi sınıfı, doktor, mühendis, öğretmen gibi eğitimli ve kalifiye emekçiler, sanatçı ve bilim insanları gibi aydın kesimler, öğrenci gençlik, kadınlar, Aleviler temsil etmektedir. Bu geniş nüfusun siyasi temsilciden yoksun olduğu veya ağırlıklı temsilcilerinin İkinci Cumhuriyet karşısında uzlaşmacı ve teslimiyetçi davrandıkları açıktır. Dinci gericiliğin Türkiye’yi geri dönülmez bir karanlığa, şeriatçı bir diktatörlüğe götüreceği yolundaki umutsuz öngörüler reddedilmelidir. Yine dinci gericiliğe muhalefet edebilmek için dinle pozitif ve politik bir ilinti içine girmek gerektiği yolundaki yaklaşımlar da kabul edilemez. Dinci gericiliğe pratikte çekilecek sınırı, büyük ölçüde, komünist ve devrimci hareketin söz konusu toplumsal kesimlerle bağı belirleyecektir. Nasıl dinci gericilik ayrıksı bir olgu, bir aşırılık değilse ve burjuva egemenliğinin bütünlüğünü temsil ediyorsa, solun mücadelesi de bütünlüklü olmak zorundadır. Türkiye’nin Ortadoğu’da emperyalist senaryoların içine çekilmesi için Sünniliğin keskinleştirilmesine gerek vardır; ve buna karşılık barış mücadelesinin başarısı, dinci gericiliğe de darbe vuracaktır. Kürt halkına din kardeşliği adına boyun eğdirilmek isteniyorsa, Kürt emekçilerin sınıf mücadelesine katılmaları, dinci gericiliğin bir kalesini düşürecektir. Örnekleri çoğaltılabilecek bu dolayımlar, solun mücadele programında mutlaka gözetilmelidir. *** İkinci Cumhuriyetçiliğin, neoliberal politikalar ve dinci gericilikle el ele vererek ülkeyi getirdiği yer ortadadır. Bu gidişatın önüne geçilmesinin yolu, emekçi kesimden ve uygar bir yaşamdan yana olan herkesin din temelinde değil, özgürlükler temelinde buluşup mücadele etmesidir. Bugün gelinen noktada artık hemen herkesin ortak derdi özgürlüklerinden yoksun kalması değil mi? Öncelikli meselemiz buysa, seçimde bu temelde bir şemsiye altında birleşip sol blok kurmayı ciddi şekilde ele almalıdır. Aksi halde neoliberal politikalarla dinci gericiliğe bir kez daha geçit verilecektir. www.zulalkalkandelen.com / kzulal@yahoo.com