25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 29 TEMMUZ 2012 / SAYI 1375 Hayal etmek güç iştir... Çoğumuz farkında değiliz, ama Türkiye edebiyatı fantazya, bilimkurgu, korku türünde de dünyaya açıldı. Kimi yazarların kitapları başka dillere çevrildi. Çizgi romancılar yurtdışından işler alıyor. Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği işte bunları bize göstermek için kuruldu. ESRA AÇIKGÖZ ürkiye’de edebiyat ya da sinema dendiğinde onlar pek akla gelmiyor, oysa özellikle edebiyatta büyük gelişme gösterdi fantazya, bilimkurgu ve korku türü. Öyle ki Barış Müstecaplıoğlu’nun kitapları sekiz dile çevrilmiş, Yiğit Değer Bengi’ninki Almancaya. Yıldıray Çınar ve Mahmud Asrar Amerika’daki çok önemli çizgi roman şirketlerinden iş almış. Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği, yani Fabisad bu üç türün Türkiye’deki gelişimini gösterirken, yeni projeler üretmeyi amaçlıyor. Dernek başkanı Yiğit Değer Bengi anlatıyor... Fabisad nasıl ve neden kuruldu, neyi amaçlıyor? Ülkemizin fantazya, bilimkurgu ve korku türlerinde üretim yapan yazar, çizer, tasarımcı, akademisyen, çevirmen ve editör gibi hem sanatçı hem de profesyonellerinden oluşuyor. Uzun süredir bu türlerin birleşmesi için bir platform ihtiyacı olduğunu konuştuk. Birbirini tanıyan, ortak çalışmalar yapan, arkadaşlıkları yoğun bir camiayız. Yurtdışındaki örnekler gibi artık resmi bir dernek olarak yapılması gerekenleri hayata geçirmek için bir araya geldik. Bir ödül vermek, seminerler, toplantılar düzenleyerek, yayınlar yaparak bu türlerin doğru anlatılmasını sağlamak ve önyargıları kırmaktı amacımız. 90'lardaki satanist avını anımsarsınız, hâlâ bile benzeri önyargılarla karşılaşılıyor. Kimler var dernekte? Giovanni Scognamillo, onur üyemiz ve ilhamımız. Sönmez Güven bizi Howard’la, Lovecraft’la tanıştıran editör ve çevirmendir. Sevin Okyay hem üyemizdir hem Harry Potter’ın çevirmeni, bu türlere gönül vermiş AYŞE YILDIRIM Halikarnas “Forever”... T rastlamadığımız bir damar ortaya çıkardı. Önce Dost Körpe, Doğu Yücel ve Barış Müstecaplıoğlu yeni kuşağın ilk önemli yazarları oldular, onların yanında ve önceli olan Sadık Yemni, Nazlı Eray ve Orhan Duru da vardı. Fantastik'le kardeş olan bilimkurgu Batı dünyasına nazaran bizde çok daha ufak ve ıssız kaldı. Bir de korku var. Bu üç türün tarihleri edebiyat kadar eski. Nedir bu türlerin insan hayatına yararı, neden önemli gelişmeleri? Fantazya hayal edilemeyecek hiçbir şey bırakmayan, bilimkurgu bilimsel aklı yücelten ve korku da insanlığın korkularıyla yüzleşmesini sağlayan türler olarak hem gençlik hem de tüm insanlık için çok önemli. Çizgi roman okuyanla okumayan asla bir olmaz denir mesela, özellikle de bilimkurgu çizgi romanları. Türkiye’de fantastik ve bilimkurgu türü ne yazık ki çok da gelişmiş değil, özellikle sinemada. Neden? Bizden de bir Ursula le Guin çıkması mümkün mü? Bu aslında birbirinden bağımsız iki nedene dayanıyor. Sinema konusu çok başka zorluklara sahip. Amerikan sinemasının aksiyon, özel efektler alanındaki derin kütüphanesi, tecrübesi ve birikiminin yarattığı görseller beynimize öyle kazındı ki daha aşağı işlerin başarılı olabilmesine çok olanak tanınmıyor, ama denemek gerek ve bunu yaparken ülkemizdeki fantazya, bilimkurgu ve korku edebiyatlarının metinlerinden faydalanılmalı. Kendi efsanelerimizi yaratmalıyız. Bir Ursula Le Guin yaratmaktan çok da uzak değiliz, doğrusu. Fantastik edebiyatımız birçok dile çevrildi, ama bilinmiyor. Derneği de bu yüzden kurduk. Levent Şenyürek’in Amerika’da yayımlandığını, Barış Müstecaplıoğlu’nun sekiz dile çevrildiğini anlatmak için... Benim kitabım da Almancaya çevrildi. Doğu Yücel’in son romanı eli kulağında... Yıldıray Çınar ve Mahmud Asrar şu an Amerika’daki çok önemli çizgi roman şirketleri için kendilerine dergiler teslim edilmiş çizerler mesela... www.fabisad.com T urgut Özal’ı izlemek zordu; o dönem siyaset muhabirliği yapanlar iyi bilir. Her an her şeyi yapabilirdi. Arabanın direksiyonuna kendisi geçer, gaza basardı; yetiş yetişebilirsen. Şortla katıldığı resmi tören bugün bile akıllardadır. Hele yazın tatile çıktığında gazeteciler altlarında mayo, üstlerinde pantolonla teyakkuzda beklerlerdi. Eğlencesinden de taviz vermeyen bir siyasi liderdi. Türkiye’nin gitmediği beldesi, tatil köyünü BİR mekân Halikarnas 2012 Ama tabii ki Halikarnas’ın bugünkü çizgilerinde 80’lerden bugüne gelen değişimin izi var. 1980’li yılların ünlü Mavi’si yine Halikarnas’ın karşısında icraı sanat ediyor ama artık çalışanlar o yılların henüz yeni kurulmuş Grup Gündoğarken’i değil. Yine aynı yılların mütevazı Halikarnas’ındaki betondan dökme oturma grupları da gitmiş yerini Mick Jagger’in kızı Jade Jagger’in de imzası olan yeni tasarımlar almış. Beş bin kişilik kapasitesi ve yeni VİP bölümü ve Gizli Bahçe’siyle özgün bir gece kulübü olmuş. İsteyen nargilelerin ve dansözlerin olduğu Arabesque Lounge’da, isteyen kendi bas ağırlıklı ses sistemine sahip late night Dragon Disco’da ya da açık hava chill out mekânı Zen Lounge’da veya büyük açık hava amfi tiyatroda geç saatlere kadar eğlencenin tadını çıkarabilir. Birçok tanınmış ismin olduğu açılışla Halikarnas “forever” (daima) dedi. Bakalım bu yeni döneminde hangi ünlü isimlere ev sahipliği yapacak. Bodrum’dayken bir başka mekândan daha bahsedeyim. Bodrum’un ünlü Meyhaneler Sokağı’ndan. Kale meydanından barlar sokağına girdiğinizde sol tarafta sokağa açılan yerdeki tabelada “Meyhaneler Sokağı” yazıyor. Gelmişken bir görmek lazım değil mi? Birkaç adım atar atmaz meyhanelerden eser görmüyorsunuz. Yaşınız 20’lerin ikinci yarısındaysa ve klostrofobiniz varsa hemen geri dönün. Bodrum’u 1970’lerden, 80’lerden, 90’lardan bilenlerin sokağı format değiştirmiş. Aslında 2000’li yılların başında yavaş yavaş değişikliğe uğramıştı bu sokak. O eskinin meyhaneleri teker teker yerlerini diskoteğe bırakmıştı. Ama şimdi yürümekte zorluk çektiğiniz barlar sokağını bile aratacak bir kalabalığa ev sahipliği yapıyor. Öyle meyhaneleriyle ya da diskotekleriyle de değil. Bütün sokak tekilacıların tekelinde. Yaş sınırı dediğim gibi çok genç, eğlence dolu dizgin. Bütün sokak tek bir müziğin ritmiyle inliyor. Gençler masaların, taburelerin, sandalyelerin üzerinde ya da yolda dans ediyor. Bu kadar kalabalıkta hır gür olmaz mı? Olmaz; ne birbirini taciz ediyorlar ne itip kakıyorlar. Gerçekten eğleniyorlar. Yaşamız gereği bize sadece sokaktan gülerek ve biraz da zor yol bularak geçip gitmek düşüyor. Adı değişti mi bilmiyorum ama buraya artık “Tekilacılar Sokağı” demekte yarar var. Hani bu yaz Bodrum mu Çeşme mi diye bir soruya herkesin verdiği farklı yanıt var ya (kimi de ne orası ne burası benim olduğum yer tadında yanıtlar veriyor) ben derim ki ne olursa olsun Bodrum da hâlâ herkese yer var, tıpkı Beyoğlu’nda olduğu gibi. Ama bazılarına ait olanlar daralıyor, bazılarına ait olanlar ise çoğalıyor. ayse@cumhuriyet.com.tr değerli bir eleştirmen. Altay Öktem, Aşkın Güngör ve tabii Sadık Yemni’yi saymadan geçemeyiz. Türümüzün çizgi romandaki temsilcilerinden Kenan Yarar Lemanyak. Hakan Bıçakçı, Onat Bahadır... Şu an aklıma gelmeyen çok vardır, darılmasınlar. Türkiye’deki fantastik ve bilimkurgu sanatı üzerine neler söyleyebilirsiniz? Ülkemizde fantazya 90’ların sonundan bugüne kadar güçlenerek parabolik bir şekilde ilerliyor. Özellikle Tolkien ve Le Guin’in çevrilmesi, bir efsane gibi dilden dile aktarılarak okunan İhsan Oktay Anar’ın romanları bir kuşağın hayalgücünü harekete geçirdi. Aynı kuşak hem yerel hem de evrensel mitoloji, efsane, destanlardan, edebiyattan beslenerek daha önce Türkiye’nin edebiyatında eşine sık Halikarnas 1989 bırakmadı neredeyse. Bodrum da hem eşi Semra Özal hem de siyasi isimlerle sık sık uğradığı yerlerden biriydi. Bir gün Bodrum’un ünlü Halikarnas Disco’sundaydı yine. Disconun sahibi Süleyman Demir, kendisine lazer ışığını İstanköy’e vurdurmasının sorun olup olmayacağını sordu. Özal her zamanki rahatlığıyla yanıt verdi: “Sen ışığı vurdur, sorun olursa ben çözerim.” Sorun oldu tabii. İstanköylüler, yeşil mavi ışıkları görünce panik oldular, uzaylıların geldiği söylentileri çıktı. Sonuçta lazer ışığının sırrı çözüldü. İşin içine Yunanlı yetkililer girdi. Sonuçta Süleyman Bey’den ışığı İstanköy’e vurdurmaması istendi, o da ışığı yerleşim alanının üzerinden geçirdi ve sorun çözüldü. Sadece Özal’ın değil 1979’dan beri Bodrum’a giden herkesin mutlaka bir hatırası vardır Halikarnas Disco’da. Belki de bu yüzden Süleyman Demir o gün “Beni yalnız bırakmayın, bana destek olun” diyordu Halikarnas'ı dolduran kalabalığa. Bodrum’un dünyaca ünlü markası Halikarnas Disco, iki yıllık sessizlikten sonra geçen hafta yeniden ışıklarını yaktı. Yenilenmişti, eski izlerini yitirmeden. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear