01 Ocak 2025 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ben olsam Abdülaziz'i dizi yapardım İlber Ortaylı, padişahların yanlış anlatıldığını söylüyor. Ama kastı Muhteşem Yüzyıl değil. Zaten söz konusu bir dizi olduğu için yapılan eleştirilere de karşı. Ama kendisi bir senaryo yazsaydı “kesinlike Sultan Abdülaziz serisi olurdu” diyor. Ali Deniz Uslu / Sayfa 3 MS hastaları birlikte artık daha güçlü... Sayfa 4 Şebnem Dönmez: Yönetmenlik beni çekiyor Fotoğraf: VEDAT ARIK Ünlüleri kulakları ele veriyor Sayfa 7 Sayfa 5 Türkiye’nin önemli adli tıp uzmanlarından Şebnem Korur Fincancı, 30 yılını insan haklarına adamış bir isim. Sadece Türkiye’de değil, Yeni Zelanda’dan İsrail’e kadar pek çok ülkede işkence mağdurlarıyla çalışıyor. Bahreyn’de gizlice yaptığı otopsiyle bir işkence olgusu saptadı mesela. Filipinler’deki ilk işkence davasının belgesinde onun imzası var. Haliyle iktidarların hedefi. Geçen hafta İsrail’deydi ve bilgisayarı “garip” bir şekilde ortadan kayboldu. Gerisini Fincancı anlatıyor. Norveç Fincancı, tecrübelerini öğrencilerine aktarırken onların ilgisini çekmek ve teşvik etmek için bir afiş hazırlamış. Biraz da şaka olsun diye İndiana Jones filminin afişine kendi fotoğrafını koymuş. Biz işi biraz daha geliştirelim dedik ve yeni bir afiş hazırladık. Filipinler Bahreyn Almanya Kolaj: EYLEM ZOR İşkencenin peşinde dünyayı geziyor ESRA AÇIKGÖZ A dlı tıp uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, 78’liler Vakfı’nın yayın organı Tükenmez’de çıkan ve filmleri aratmayan Bahreyn’deki gizli otopsi haberinden sonra geçen haftanın gündemine oturdu. Bu otopsiyi, laf arasında anlatmıştı gazeteci Celal Başlangıç’a. Çünkü riski büyük olsa da, onun için bu yaptığının 30 yıldır yürüttüğü diğer çalışmalardan farkı yok. “İndiana Şebnem Bahreyn’de Halife’ye karşı” diye dalga geçmesi bundan. Yurtdışındaki çalışmaları Bahreyn’le sınırlı değil, hepsini yazacak yerimiz yok, ama dünya gündemini etkileyen iki örnek size belki durumu anlatır: Filipinler’de mahkemece de kabul edilen ilk işkence davasının belgelerinde onun imzası var. Mısır’daki Tahrir eylemlerini başlatan işkence olgularından birinde de. Türkiye’de yaptıklarını sayamıyoruz bile, ama işkence mağdurlarının rehabilite edilmesinde önemli yeri olan Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) kurucularından olduğunu söylemeden geçmek olmaz. Gelin gerisini ondan dinleyelim... Hikâyenin başından başlayalım; Uluslararası İşkence Rehabilitasyon Merkezleri Konseyi nedir? 1986’da kuruldu, merkezi Danimarka’da. TİHV de üyesi. Ben de 2006’dan beri konseyde yönetimdeyim. Biz Türkiye’de işkencenin belgelenmesiyle ilgili eğitimler veriyorduk. Konsey de böyle bir proje yaptı. Önce beş ülkeyle başladık, sonra genişledi. 2009’da “Ulaşamadığımız ülkelerdeki işkence iddialarının belgelenmesinde eksiklikler yaşanıyor” diyerek farklı ülkelerden 30’a yakın adli tıp uzmanı, psikolog bir uygulama başlattık. Bu tür çalışmaların öncüsü Bosna’daki toplu mezar çalışmalarıdır. O incelenmelere İnsan Hakları İçin Hekimler’le katıldığımızda bağımsız bilirkişilerin çalışmasının değerini görmüştük. Kosova’da, Ruanda’da da bu çalışmalar yürütüldü. Proje fikri buradan çıktı. 2009'dan beri konseye işkence iddialarıyla yapılan başvuruları, kim uygunsa, kimler o olguya yönelik deneyimliyse gidip inceliyor. Çağrı geldiğinde çantamızı toplayıp değişik ülkelere gidiyoruz. Siz nerelere gittiniz? Sık sık Filipinler’e gittim. Yeni Zelanda’ya, Rusya’ya gittim, geçen hafta da İsrail’de, işgal altındaki Filistin topraklarındaydım. Ve tabii ki Bahreyn’e... Konseyimiz rehabilitasyon merkezi olduğu için çoğunlukla yaşayanlar, yani işkence mağdurlarıyla çalışıyoruz. Zaman zaman ölümle sonuçlanmış olgularda, otopsi durumları da olabiliyor, Bahreyn gibi. Bir de sizden dinlesek sizi Bahreyn’e götüren süreci? Öldürülen gencin ailesi konseyle iletişime geçti. Çünkü polisin söylediği gibi çocuklarının suda boğulduğuna inanmıyorlardı. Gözaltındaymış, polis yarın salıverilir demiş. Ertesi günse, çocuğunuz kayaların üstünde bulundu, diyorlar. Ölüm sertifikasını imzalamadan cenazeyi bile vermemişler. Aile sekiz gün sonra, benim geleceğim gün imzayı atıp cenazeyi aldı. Ben de gizlice otopsi yaptım. Niye siz gittiniz? Türkiye vatandaşları Bahreyn’e vizesiz girebiliyor. Hem onlar batılı bir erkek gelip otopsi yapacak, diye bekliyorlardı, çünkü anlayışlarına göre otopsi yapacak kişi erkek olur. Ben Ortadoğu’nun insanlarından biriyim, yüz hatlarım onlardan farklı değil. Hele de başörtüsüyle. Otopsiye girerken kılık değiştirdim. Aldığım parçaları ülkeden çıkarırken sorun olur mu, diye kaygılandım, ama bir şeyleri göze almak gerekiyor. Hele de benim çalıştığım alanda. Türkiye’de de yaşıyorum bu riskleri, hakkımda davalar açılıyor, işten atılıyorum, tehditler alıyorum. İşkenceyle uğraşmak kolay değil. Bu çalışmalara bunları bilerek, göze alarak başlamıştım. Devamı 2. Sayfada Orada hayat artık bir başka; Balat’ın kadınları anlatıyor... C MY B Deniz Ülkütekin / Sayfa 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear