Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 5 HAZİRAN 2011 / SAYI 1315 Şimdi sıra tasarımcılarda Ö ncelikle Cumhuriyet Pazar ekibinden Ayşe Hanım’a teşekkür ederek başlamak istiyorum. Kendisinden böyle bir yazı hazırlama teklifi geldiğinde heyecanlandım ve nasıl, ne yazabilirim diye düşündüm. Açıkçası biraz da endişelendim. Tasarladıklarımı ürünlere dönüştürmek yıllardır doğal olarak yaptığım iş ve çevremdekiler ile aramdaki ifade dilimi de oluşturuyor. Fakat yazı yazmak çok daha farklı ve zor. Sonuçta benim işim tasarım yapmak ve arkasından üretimdeki problemleri çözmek. Yaptıklarımı yazıya dökmek bambaşka bir bakış açısı. Yazı yazmanın hiç kolay olmadığını son birkaç haftada tekrar anladım. Aynı zamanda fark ettim ki tasarımlarıma ve ürettiklerime farklı bir gözle bakmamı da sağladı yazı hazırlamak. İki boyunca hafta düşündüklerimi paylaşmayı sağladığınız için teşekkür ediyorum. Elbette burada tasarım ve üretimden sonraki en önemli aşama doğru bir şekilde pazarlamayı yapmak. Bu da ekip çalışması içinde olmayı gerektiriyor. Mücevher ve kuyum üzerine hiç tecrübesi olmayan öğrencilerin en az 2 yıl başka bir firmada çalışmalarını öneriyorum. Üretimin içinde olmaları çok önemli. Çalıştıkları malzemeyi iyi tanımaları, fiyatlandırmaları ve işçilikleri doğru yapıyor olmaları gerekiyor ki sonuç odaklı yürüyebilsinler. Bu da gerçekten tecrübe sahibi, oldukça gelişen ve olgunlaşan bir yapı... CUMHURİYET PAZAR İÇİN YAZDI ZÜLAL KALKANDELEN Hayvan nedir? h Daha doğrusu “hayvan” sözcüğünün sizde çağrıştırdığı anlam nedir? Bu soruyu sormamın nedeni, Türkiye’de çok sayıda insanın bu sözcüğü küfür yerine kullanması. Neden bunu dert ettiğimi merak ediyorsanız açıklayacağım. H Örneğin birisi kızıyor birine başlıyor söylenmeye: “Hayvan herif! Gördün mü nasıl kabadayı gibi konuşuyor!” Bazısı genel bir ifade Ö yerine daha da ileri gidip hayvan adı veriyor: “Öküz gibi kapadı kapıyı!” B Ya da şöyle diyor: “Böylesine ayı denir! Uçakta koltuğu arkaya öyle bir yatırdı ki bacaklarım ezildi”; “Köpek bunlar! O herifin K E köpekleri!”; “Eşek herif! Kırmızı ışıkta durmayıp geçince bir halt oldu sanki!” Örnekleri çoğaltmak olanaklı. Bunlar günlük hayatta sık duyulan ifadeler. Yazımda bu tür hoş olmayan cümlelere yer verdiğim için üzgünüm. Ancak konuyu açıklamak bakımından zorunluydu. Çünkü Türkçeye yerleşen bu tür kullanımları sorgulamak ve ne kadar yanlış olduğunu anlatmak istiyorum. h ö a Dikkat ederseniz, yukardaki ifadelerde “hayvan”, “öküz”, “ayı”, k e “köpek”, “eşek” gibi sözcükler, belli bir anlamı işaret ediyor. Bu K sözcükleri çıkarıp yerlerine eşanlamlı olarak ne koyabiliriz? “Kaba”, g c a “görgüsüz”, “cahil”, “adi” vb. Demek ki hayvan sözcüğünün ve diğer hayvan isimlerinin insanların bilinçaltına yerleşen anlamlarından birisi böyle... Hayvan isimlerinin diğer dillerde de buna benzer kullanımları p olabilir. Örneğin İngilizce’de “pig” yani domuza olumsuz bir anlam a yüklenmiştir. “Hayvan” anlamına gelen “animal” sözcüğünün, argoda seksüel şehveti ifade etmek için aşağılayıcı olmayan bir kullanımı da vardır. Ancak doğrudan hakaret anlamı taşımaz. Oysa Türkiye’de h birine hakaret mi etmek istiyorsunuz, sadece “hayvan!” deyin yeter... Bunun nereden kaynaklandığını, nasıl bu kadar yaygın bir şekilde toplumda hemen herkes tarafından benimsendiğini merak ediyor insan. Çevremde de sık sık rastlıyorum bu tür ifadelere. Üstelik bunu yapanların çoğu da hayvansever. Hiçbiri hayvanlardan nefret etmiyor F ve uyarınca da “Farkında değilim ama alışkanlık işte” diyor. Bir süredir Twitter’da bu konuda kendimce bir kampanya başlattım. Malum, ülkede seçim öncesi insanlar sinirli ve epeyce gergin. Herkes birisine kızıyor ve giriyor Twitter’a kusuyor öfkesini: H “Hayvan herif!” 10 iletiden en az birinde var bu. Böyle bir şeyle karşılaşınca şunu söylüyorum: Hayvanlar insanlarla aynı gezegende yaşamasına karşın, dünyaları farklıdır. Onlar insanların bulunduğu durumlarda bulunup bizler gibi kararlar almazlar. Örneğin bir hayvan kırmızı ışıkta geçmemek gerektiğini bilmez; uçağa hiç binmemiştir, koltuğa da oturmaz. O nedenle aşağılamak ya da kızmak istediğiniz insana hayvanlar üzerinden hakaret etmeyin. Hem çok saçma oluyor hem de bilinçaltında hayvanlara karşı nefreti körüklüyor. Dikkat ederseniz, burada derdim insanların birbirine hakaret etmesi değil. Keşke hiç olmasa ama haksızlığın, kepazeliğin, üçkâğıdın her yeri sardığı bir ortamda mutlaka birileri birilerine D hakaret etmeyi sürdürecek. “Dünya barışı” ütopyasını yüreğimizin derinliklerinde saklasak da gerçek bu... Ben diyorum ki, insanlara kızarken ya da öfkemizi dillendirirken onlara özgü sıfatları kullanalım. Bu konuda sıkıntı olacağını sanmıyorum. Omurgasız, dönek, cahil, kişiliksiz, düşüncesiz, dengesiz vs. gibi çok sayıda sözcük var Türkçede. Farklı bir dünyaları olan hayvanları insanları aşağılamak için kullanmayalım. Hayvanlara karşı şiddetin en fazla olduğu ülkelerden birinde yaşadığımızı düşünüp bu nefret dilini yaygınlaştırmayalım. www.zulalkalkandelen.com / [email protected] KUYUM İHRACATI ARTIYOR İkinci yol ise endüstri üretimi içinde kuyum ve mücevher firmaları bünyesinde çalışmak. Ülkemizde kuyum ve mücevher sektörü her geçen gün gelişmekte, büyümekte ve yurtdışına yapılan ihracatlar artmakta. Sektördeki firmalar da İtalya’da üretilen ürünleri taklit ederek veya benzerlerini yaparak ekonomik olarak ayakta kalamayacaklarını fark etmeye başladılar. Bize ait tasarımlara ve yeni bakış açılarına çok ihtiyaç var. Bu da eğitimli ve işini iyi yapan tasarımcılar aracılığı ile olacak.. İstanbul’da yüzyıllarca, mücevher yapımı Kapalıçarşı çevresindeki hanlar ve bölgede mesleği icra eden çoğunlukla Ermeni ustalar aracılığı ile günümüze kadar süregelmiştir. Ayrıca kuyum gibi gümüşbakır dövü teknikleri kullanılarak yapılan ev eşyalarının da üretimi küçük atölyelerde kendi içine kapalı bir şekilde yüzyıllardır yaşatılmaktadır. 90’lı yıllar ile ülkemizde başlayan ve gelişerek endüstrileşen sektörde yetişeme imkânı bulamayan kuyum ustaları yurtiçi ve yurtdışı pazarda alıcı bulmakta zorlanır hale geldi ve bu sebeple eğilimlerin gerisinde kaldı. SEKTÖRÜ BOŞ BIRAKMAYIN Mücevher tasarımını meslek olarak seçmek isteyenler için önerilerime başlamadan önce endüstriyel tasarım, heykel ve seramik eğitimi alan öğrencilere “bu sektörü boş bırakmayın” diyorum. Maalesef ülkemizde mücevher tasarımında iyi eğitim veren yüksekokul yok denecek kadar az. Benim gözlemlediğim bu bölümlerden mezun olanlar genelde mücevher tasarımında başarılı olabiliyor. Mücevher sektöründe çalışmayı düşünen, bu bölüm mezunlarının belli bir altyapı ile başladıklarını görebiliyorum. Rahat bir şekilde ilerleyip başarılı bir şekilde mezun olabiliyorlar. Güzel Sanatlar’da tasarım ve seramik eğitimi aldıktan sonra biraz da şans eseri mücevher tasarımı ve yapımı ile tanıştım ve bu dalı gerçekten çok sevdim. En büyük şansım mücevher işinde tasarıma önem veren bir firmada işe başlamak oldu. Bu firma benim için ikinci bir okuldu diyebilirim. Burada mücevher tasarımı, kalıplama ve yapım süreçlerinin tüm ayrıntılarını pratik olarak öğrendim. 1996’dan bu yana kuyum ve mücevher sektöründe çok farklı firmalarda tasarımcı olarak çalıştım. Bu zaman süresince sektörün her aşamasında bulunduğum için iyi bir gözlem yapma şansı yakaladığımı düşünüyorum. Sonuçta vücudumuz üzerinde taşıyabileceğimiz üç boyutlu objeleri doğru tasarlamak için iyi bir form ve malzeme bilgisine ihtiyaç var. Yaptığınız obje ergonomik olmalı ve rahat kullanılmalı. Bu konuda öğrenciler iki ayrı yolda ilerleyebilir: Bunlardan ilki bağımsız olarak tasarladıklarını üretmek ki bu da rotları mücevher ve kuyum piyasasının en işlek durağı, altın işletmeciliğinin kalbi, çoğunlukla üretimin ustaçırak ilişkileriyle ilerlediği, büyülü Kapalıçarşı ve Hanlar bölgesi. Bölge bu açıdan çok zengin, tasarımcılar için bir cennet…Böylece büyük yatırımlar yapmadan tasarladıklarını üretebilirler. ÖZLEM TUNA armara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, “Seramik” bölümünden 1993 yılında mezun oldu. Aynı üniversitede grafik tasarımı bölümünde özgün baskı çalışmaları üzerine yüksek lisansını tamamladı. 1996 yılında mücevher tasarımı ve üretimi üzerin yoğunlaşan Özlem Tuna, bu alandaki ilk kariyer adımını Urart Firması ile başlattı. 2003 Nisan ayında Özlem Tuna Tasarım Atölyesi ve Ofisi’ni kurdu. Özlem Tuna markası altında mücevher tasarımları ve obje tasarımlarını gerçekleştirdi. Modelleme ve tasarım üzerine danışmanlık hizmetleri de veren Tuna, 2007 Mayıs ayında Nuruosmaniye’deki Design Zone isimli mücevher ve obje galerisini açtı. G [email protected] www.ozlemtuna.com FİRMALAR KAPILARINI AÇMAYA BAŞLADI İnanılmaz bir hızla gelişen kuyum sektöründe mühendisler, işletmeciler, kimyagerler, pazarlamacılar, tasarımcılar gibi farklı aktörler de devreye girdi. Sektörde gücü olan firmalar endüstriyel üretime öncelik verdiklerinde tasarımcılar dışındaki aktörler daha hızlı bir şekilde etkinlik ve verimlilik gösterdi. Şimdi sıra tasarımcılarda... Sektörün işini iyi yapan endüstriyel tasarımcılara çok ihtiyacı var ve kapılarını onlara açmaya başladılar. Tasarımcı artık firma sahibi ve satış ekibi ile birlikte çalışmalı. Bir odaya kapanıp günlerce çizim yaparak hedeflerimize ulaşamayacağımız ortada. Fason üretimle yapılan ihracatlar ve düşük kâr marjları ile ulusal rekabet gücü için kalıcı temeller oluşturulamıyor. Ancak bir tasarımcı olarak marka geliştirmenin ve yeni tasarımlar yapmanın, ulusal rekabet gücümüze güç katabileceği inancında olan bir çok firma var. M Sektörde çalışmak isteyen öğrencilere önerilerim Tasarım eğitimi almaları. Mücevher kalıplamasını ve üretim koşullarının aşamalarını iyi biliyor olmaları (Sadece kâğıt üzerinde çizim yapmak yeterli değil, işin mutfak kısmını iyi bilmiyorsanız çizdikleriniz sadece güzel yüzük, küpe ve benzeri çizimlerden ibaret oluyor. Tasarımın her aşamasında üretim olanaklarını düşünerek başlamak çok önemli.) Araştırmacı ve meraklı olmaları. Ekip çalışması ruhuna inanmaları ve denemekten korkmamaları. Dünyada olup bitenleri takip etmeleri. Tabii ki en önemlisi heyecanla ve severek işlerini yapmaları. Heyecan duymadan yapılan bir şeyin ses getirmediğine ve sıradan olduğuna inanıyorum. Sonuç olarak ise farkındalığın heyecan olmadan yaratılabileceğine inanmıyorum. G C MY B C MY B