Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 5 HAZİRAN 2011 / SAYI 1315 Kaykay eve çıktı ir sokak arası. B Beşiktaş’ta bir kültürü için alışılmadık ama artık kaykay da sınıf ırf Oli hareketini yapmak için tarafındaki işhanının arka atladı diyebiliriz.” filmdeki sahneyi en az bin kere 0 Adrenalin Geçmişte pek hoş karşılanmayan punklarla ağır çekimde izlemişimdir. girişte 72 özdeşleştirilen skate kültürü artık başlı başına Rampadan inmek altı ayımı aldı. O zaman aracık ıyor. D Skatepark yaz bir sektör. Hele bu sektörün giyim kuşam kısmı düşe kalka öğreniyorduk. Gösteren yoktu ki. e kaykay sporunun çok ötesine geçmiş durumda. Şimdi çocuğa gösteriyorsun 20 dakika sonra iniyorsunuz v merdivenleri yapmaya başlıyor.” Boğaçtan Onur kendi alı Peki bu nasıl gerçekleşti? “Doksanlarda inline iye’nin ilk kap skating patlaması oldu. O düşüşe geçince kaykaya başladığı yılları anlatıyor. Sene 85 ya karşınıza Türk ın kaykay yükseldi. Bir diğer etken de Tony da 86. Belki de Türkiye sınırları içinde ıkıyor. Mekân skatepark’ı ç Hawk. Zaten dünyaca ünlü bir isimdi ama kaykayın üzerine ilk çıkanlardan olmuş Onur. lük eden lmasına öncü Playstation’da Tony Hawk Pro Skater oyunu Şimdi arkadaşı Mustafa Deniz Çağlar’la kuru la çıkınca herkes tanımaya başladı. Hiç kaykayla yaptıkları 720 Adrenalin Skatepark’ı yani oğaçtan Onur’ isimlerden B alakası olmayan adam bile gelip ‘Bizim oğlan Türkiye’deki ilk ve şu andaki tek kapalı kaykay kkında hem da evde Tony Hawk oynuyor’ diyebiliyor. Şu parkını mekan edinmiş. Beşiktaş’taki mekân Skatepark ha hem an çok iyi durumda. Markalar gelmeye aslında yıllardır süregelen bir hayalin rü üzerine de skate kültü başladı. Büyük firmalar da ürün getiriyor. ürünüymüş. Hayalin gerçekleşmesi de pek kolay konuştuk. Skatepark’ın ana sponsoru Nike 6.0. Spor olmamış. “Bizimki hadi “S kaykay tahtası yapalım, rampa kırıldı demirciye para vermeyelim kendimiz lehimleyelim, bir yer boşmuş skatepark yapalım mı. Hadi yapalım gibi deliliklerle yürüyordu. Patene geçtik orada birkaç şov yaptık para DENİZ gelmeye ÜLKÜTEKİN başladı, ne güzel dedik devam ettik. Sonra yıllarca sağda solda rampa kurduk, organizasyonlar yaptık. Birgün internette bakınırken burayı gördüm, geldik baktık. Zaten başta Indiana Jones filmleri gibiydi. Hani derler ya dişimizle tırnağımızla yaptık her şeyi.” Mekân zamanla skate caimasının buluşma noktası haline de gelmiş. Zaten birbirine oldukça bağlı ve köklü geçmişi olan bu kitle için uzun süre Beşiktaş meydanındaki park buluşma noktasıymış. Adrenalin Skatepark artık meydanın yerini almış. Sırf kaykaycılar için değil. Patenciler ve bazen bisikletçiler de parkuru kullanmak için buraya uğruyorlar. “Burası herkesin evi gibi. Aileler geliyor çocuğunu bırakmak için, bakıyor biz güvenilir insanlarız, bir daha da gelmiyor. Şoförüyle gönderiyor ya da telefon açıyor. Hafta sonu büyük anaokulu oluyoruz diyebilirim. 9 13 yaş arası büyük bir öğrenci kitlesi var.” Onur kendisi kaykayı düşe kalka öğrenmiş ama şimdi küçüklere eğitmenlik yapıyor. Hemen araya girip eğitimin skate kültüründe ne kadar yeri olduğunu soruyorum. Cevap veriyor, “Her şeyi tek başına öğrenebilirsin. Ben de ders almadım ama bir hareketi, önceden öğrenen bir arkadaşa püf noktasını soruyordum. Normalde sokak kültürü, eyvallah ama yurtdışında da artık değişti. Çocuk bir ayda öğreneceğine burada bir iki saatte kaymaya başlıyor. Kendine güveni geliyor. Bazıları gelip ‘iki aydır kayıyorum’ diyor ama kaykayın üzerinde duramıyor daha. Evet bu işe ailelerin yönlendirmesi algıladığımız skate markaları da artık işin extreme tarafına yöneliyor. Türkiye’de o günleri görür müyüm bilmiyorum ama daha iyi şeyler göreceğime inanıyorum. Tamam biz de ekmeğini yiyoruz ama bir yandan mücadelesini de veriyoruz bu işin. İnsanlar üstündeki tişörtün skate ya da snowboard kültüründen geldiğinin de farkında değil mesela. Ayakkabı ne güzel diyor, alıyor. Her ne kadar kaykay dünya çapında böylesi bir yer edinse de dünya çapında organize bir yapının altına girmek kaykaycıların en son istediği şey. “Onur “kaykaycılar bir federasyon istemiyor” diyor. Öte yandan sporun 2012 Londra Olimpiyatları’na alınacağı konuşuluyor ama kaykay ve diğer extreme sporların 15 yıldır bir organizasyonu var. “X Games’te başarılı olmak bir kaykaycı ya da snowboardcu için olimpiyat madalyasından çok daha önemlidir” diyor Onur. Kaykay dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her gün biraz daha popüler oluyor. Bu yıl içinde on belediye Boğaçtan Onur ve arkadaşlarına kendi ilçelerinde skatepark yapmaları için başvurmuş. Ancak Onur belediyelerin bütçede kısıntıya gitmek istemesinden şikâyetçi. Oysa bir skatepark yapmak proje aşamasından malzemeye kadar başlı başına bir uzmanlık alanı. “Dünyanın her yerinde bu böyledir. Skateparkları yine kaykaycılar yapar. Adam mimardır ama aynı zamanda kaykay sürüyordur.” Zaman içinde sporla haşır neşir olmayan pek çok mimarın işlevsiz projesiyle karşılaşmış Onur. G kaykayokulu.com Bize kaykay pistinde sunduğu gösteriyle fotoğrafları veren kişinin ismi Daniel Cronan’dı. Kendisi bir Amerikalı. Üç yıldır İstanbul’da yaşıyor. Okumak için buraya gelmiş ama kaykayını da yanında getirmeyi ihmal etmemiş. Oğlum fırlama yetişsin Haftasonları kaç kişi oluyor? Otuz kırk kişi oluyor. Çoğunluğu ders zaten. On birden beşe kadar ufaklar geliyor. Altıdan sonra abileri kayıyor. Ailelerin yaklaşımı nasıl? Ortam sıcak, bizle rahat iletişim kuruyorlar, pedagog gibi olduk biraz da. Çocukların dilinden konuşmaya çalışıyoruz. Mesela bir çocuk geliyor, “Naber lan Boğaç” diyor. Senden naber filan diyorsun, höt diyemezsin. Bazı aileler çok sesiz sakin diye çocuklarını kaykaya başlatıyorlar. “Eti senin kemiği benim” diyor. Çocuk çünkü hiç bir aktivite yapmamış. Burada bizimle diyalog kurmaya başlıyor, oturuyoruz playstation oynuyor, kaymaya başlıyor. İster istemez diyalogları gelişiyor. G Boğaçtan Onur Skate kültürünün vazgeçilmezleri... Skatepark’ta ayrıca bir dövmeci ve Skate ürünlerini bulabileceğiniz bir mağaza da yer alıyor. Bu camiada önemli bir yeri olan ikinci el piyasası yanında yurtdışından gelen ekipman ve giysileri de burada bulmak mümkün. Ve tabii skate kültürünün vazgeçilmez parçası grafitileri de. Alandaki graffitiler her altı ayda bir değişiyor. 720 Adrenalin Skatepark sayesinde artık kaykay öğrenmek isteyen çocuklar gizlice sokağa çıkıp kanlar içinde eve dönmek zorunda kalmıyor. Yine de eskiye özlem duymamak mümkün değil. “O zamanlar daha keyifliydi. Cep telefonu, internet filan yok. Ataköy İkinci Kısım’a gidersin bilirsin ki illa birileri oradadır. Şimdi arıyorsun ‘abi ben gelmiyorum ya’ gibi bir durum oluyor. G Sınırları müzikle yıkmak: HAT ESRA AÇIKGÖZ üzik hayatında 20 yılı geride bıraktı Rojda. Yasaklı bir dilde şarkılar söylemek kolay değildi, sadece Kürtçe söylediği için baskılar gördü, hakkında davalar açıldı. Zamanla bir şeyler değişti tabii, bazı haklar kazanıldı, ancak Kürtçe üzerindeki yasakların kalktığının söylendiği bugünlerde bile sahneye çıktığında Kürtçe selam verdiği için dört davanın muhatabı oldu. Yine de şarkıları hiç susmadı. Beş yıl aradan sonra, yeni albümü “Hat”la karşımızda. Kadınların acılarını, sevinçlerini, özlemlerini, kayıplarını dile getiriyor. Sınırları zorluyor. Gerisini o anlatıyor... 1991’de başladı müzik hayatınız. Koma Gulen Xerzan grubuyla yaptığınız “Ji Bir Nabin”, “Sonda Me”, “Rukena Min” derken, 2006’daki ilk solo çalışmanız “Sebra Min” ve şimdi de “Hat”. Neden beş yıl beklediniz bu albüm için? Nerelerdeydiniz bu sürede, neler yaptınız? Albümün ardından konserler, klip çekimleri devam etti. İlk iki klibi, Xeriba Beyani ve Le Büke’ye çektik, Irak’ta birçok ödül alan ünlü Kürt yönetmen Hısen Hesen’le... Üçüncü klipte Kürt müziğinde sözlü edebiyat taşıyıcılarının yaratıcılarından, dengbejlerin ustası Şakiro’yla, rap müziğini de içeren özel bir düet çalışması yaptık. Türkiye ve Avrupa’nın her kıtasında konser vermekle, ara kaset projeleriyle geçti yıllarım. Bu sırada Türkiye’de hızla değişen gündem, ara seçimler ve referandum sürecini de takip etmeye çalıştım. Tabii bu gündemden ben de payıma düşeni aldım; bir konserde Kürtçe selam verdiğim ve okuduğum bir parçadan dolayı üst üste davalar açıldı hakkımda. Hâlâ davalarım devam ediyor. Bu sürede albümümü, konseptini düşündüm. Besteler, anonim parçaların toparlanması, bir konsepte kavuşması tam bir yılımı aldı, stüdyo aşaması da altı ay sürdü. Albümdeki parçalar aslında bu beş yılınızı da anlatıyor... Tabii, beni derinden etkileyen olaylar, olgular, değişen ama M bir o kadar da bazı konularda değişime ayak direten hükümetin politikalarını görmezlikten gelemedim. Zaten sanatçılar yaşadığı toplumdan, toplumun dinamiklerinden beslenir. Ben de şahit olduklarıma bir nebze de olsa değinmeye çalıştım; bu kirli savaşta çocuğunu yitiren anneleri, hâlâ bir mezar taşı arayan çocukları anlattım... Peki bu albüm diğer çalışmalarınız arasında nasıl bir yerde duruyor? Kürt müziği, yıllardır yasaklı olmasından ötürü işlenmemiş bir elmas gibi ve benim gibi genç sanatçılar onun dünya müziği arasında yer bulması için çalışıyoruz. Ben yeniliklere açığım. Bu albümde, güzel aranjelerle otantik, işlenmemiş müziğimi, farklı elektronik altyapılarıyla ve geleneksel enstrümanlarla harmanlayarak, gırtlağı bozmadan, orijinaline sadık kalarak farklı tınılara ulaşmaya çalıştım. İlk defa Mardin’den bir parça seslendirdim, bu beni heycanlandırıyor. Cizre parçasının da bende farklı yeri var. Onu söylerken Urfa sıla gecelerindeymiş ya da Konya’da, Antep’teymiş gibi hissediyorum. Bana yıllardır bu coğrafyada yaşayan halklar arasındaki kültürel zenginlikleri, hep iç içe geçen kültürleri, bu toprakların cömertliğini bir kez daha hatırlattı. Neden “Hat” adını verdiniz albüme? Bizi, Türkiye’deki insanları, git gide ötekileştirdiler, yüreklerde kalın duvarlar, sınırlar yarattılar. Ben de müzikle, ninnilerimizle empati kurma yolunu göstermeye çalışıyorum. Biçilen sınırlara atıfta bulunuyorum “Hat”la da. Albüm de, insanın sınırları üzerine bir yazıyla başlıyor. Müzik bu sınırları aşabilir mi gerçekten? Müzik ve müziğin gücü küçümsenemeyecek kadar fazla, değiştiren, dönüştüren bir güce sahip. Yeter ki onu doğru yerde ve zamanda kullanın. Ünlü bir filozofun dediği gibi: “Bir ulusu, toplumu tanımak isterseniz ilk önce kültürüne bakın.” Sezen Aksu’nun Cumartesi Anneleri, Nazan Öncel’in Ceylan Önkol için yaptığı parçalar toplumu etkiledi. Tarkan’ın Hasankeyf Barajı sular altında kalmasın ya da Moğollar’ın “Bişey yapmalı” demesi gibi bir sürü parça var. Müzik toplumun temel taşlarından, eğer doğru kullanılırsa bir şeyleri değiştirebilir. Yıllarca yasaklı olan bir dilde şarkı söylüyorsunuz. Sınırlar sadece içsel değil, dışarıda da yoğun yani. Müzik hayatına başladığınız 91’den bugüne bir şeyler değişti kuşkusuz, ancak ne kadar, daha ne kadar yolumuz var? Yıllardır yasaklı şarkıcılar listesinden çıkamadık. Şimdi Kürtçe şarkı söylemek yasak değil, bazı şeyler değişti tabii, ancak hâlâ özel konserlerde benden sabıka kaydı, nüfus ve ikametgâh isteniyor, hâlâ çoğu yerde polis bizi taciz ediyor, festivallerde halkın attığı slogandan sorumlu tutulup dava açılıyor hakkımızda. Hat, kadınların acılarını, bekleyişlerini, sevdalarını döküyor müziğe. Albümde kadın dengbejlerin parçalarına da yer veriyorsunuz. Barış Anneleri’ne adıyorsunuz bir parçayı da. Müziğinizde kadınlara ayrı bir yer vermenizin nedeni ne? Kadınlar yıllardır dilsiz, sağır, kör... Ne sevgisini, ne yasını, sevincini, acısını gösterebiliyor. Hele söz konusu Kürt kadını olunca acılar daha da artıyor. Albümümde yer verdiğim iki kadın dengbej de onlardan farksız değil. Meyremxan, Botan aşiretinin geliniydi, “Şarkı okuyamasam ölürüm, sanatsız yaşayamam” dediği için eşi boşadı. Yıllarca sürgünde şarkılarını söyledi. İrem Xan ise İran rejiminin kadınlara reva gördüğü bütün dezavantajları yaşadı ve kaçarak şarkılarını bugünlere ulaştırdı. İkisi de güçlü sesleri ve yorumlarıyla Kürt müziğinin temel taşı haline geldi. Hâlâ bu acılar yaşanıyor, yoksulluk, namus cinayetleri, koca dayağı, kirli savaşa kurban verilen evlatlar, berdel... Ben de bir kadın olarak hâlâ kendimi özgürce ifade edemiyorum. İşte bu yüzden sesi kısılan şarkıları gönül borcu gibi görüyorum. Bir borcum daha var, Ceylan Önkol’a yaptığım bir şarkı var, ona klip çekip televizyonlara [email protected] yollayacağım. G C MY B C MY B