Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 ransa Devlet Başkanı Nikolas Sarkozy’nin Türkiye karşıtı tutumu nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkiler tarihin en kötü döneminden geçerken, Paris’ten Ankara’ya sürpriz bir büyükelçi geldi. Türkçe biliyor. Koyu Trabzonspor taraftarı. Çocuklarının ismi Volkan ve Tayfun. Türkçe film koleksiyonu var, Cem Yılmaz ve Şener Şen hayranı. Nurgül Yeşilçay’a ise “ilk bakışta âşık olmuş”. Konusu Fransa’da geçecek bir Türk filmine destek olmaya da hazır! Sait Faik ve Atatürkçülük okumuş eskiden. Şimdi Yaşar Kemal, Elif Şafak ve İlber Ortaylı okuyor. Üçüne de Fransa nişanı takacak. Candan Erçetin, Fikret Kızılok ve Ebru Gündeş dinliyor. Üstüne üstlük de AB’den umudunu kesme noktasına gelen Türk halkına “AB hayalinizi koruyun” diyecek kadar geleceğe güveniyor. İşte kendi ağzından Fransa’nın yeni Ankara Büyükelçisi Laurent Bili: 11 ARALIK 2011 / SAYI 1342 LAURENT BILI Trabzonsporlu Fransız büyükelçi 13 yıl Türkiye için bekledim Türkiye’de 199598 arasında görev yaptım. Sonrasında da yaklaşık 13 yıl hep Türkiye’ye gelmek istedim. Büyükelçi olarak geleceğim belli olunca Türkçemi geliştirmeye karar verdim. Ankara ya da İstanbul’a gitsem çalışmaz mutlaka Fransızca bilenlerle bir araya gelirdim. O yüzden Trabzon’a gittim. biz niye giremiyoruz?” diye soruyorlar. Ben de onlara Türkiye’nin büyüklüğü nedeniyle bu sürecin zor olduğunu anlattım. İkna olduklarıın düşünüyorum. Türkiye ve Fransa: Aşk ve hayal kırıklığı UTKU ÇAKIRÖZER Türkiye ile Fransa arasında, biraz hayal kırıklığının da yaşandığı bir aşka benzeyen özel bir ilişki var. Hayal kırıklığı Türkiye’nin AB üyeliği konusunda Fransa’nın tutumu iyi anlaşılamadığı için yaşanıyor. AB bugün çok sorunla karşı karşıya ve içine kapanmış durumda. İlişkileri AB dosyası dışından düzeltme çareleri bulmak lazım. Aslında menfaatlerimiz, her açıdan ve her alanda işbirliği yapmamızı gerektiriyor. Benim de bir büyükelçi olarak görevim Türkiye ile Fransa arasında yeniden köprüler kurmak, somut işbirliği olanakları yaratmak. AB üyeliği bekleyen Türk halkına şu mesajı vermek isterim: Herkes hayatta iddialarını sonuna kadar korumalı, hayallerini sonuna kadar götürmelidir. Trabzon’da 20 liraya oda katil. İskender.” İnsan bu cümleyi okuduktan sonra hemen kitabın devamını okumak istiyor. Kendisine Fransa Devleti Edebiyat ve Sanat nişanı vereceğiz. Bir de İlber Ortaylı ile tanıştım. Bilgeliğiyle kendisine hayran bırakıyor. Ona da kısa süre önce aynı nişanı takdim ettim. Şu anda da “Defterimden Portreler” isimli son kitabını okuyorum. Son olarak, “İnce Memet”in babası ile tanışma mutluluğuna eriştim. Yaşar Kemal çok büyük yazar. Yeteneğine duyduğumuz saygıyı da, yakın bir gelecekte kendisine bir nişan takdim edeceğimiz törenle ifade edeceğiz. Juppe’nin özel kalem müdürüydü A Trabzon TÖMER’de günde 4 saat Türkçe dersine girdim. Bir öğrenci evinde de geceliği 20 liraya oda tuttum. Sahibi biliyordu ama öğrenciler bilmiyordu yeni görevimi. Onlar 3’er 4’er kişi kalırken, ben tek başıma kaldım. Sabahtan yatana kadar sürekli Türkçe konuştum. Önceleri Atatürkçülük okurdum Önceleri Sait Faik, tarih kitapları ve özellikle de Atatürkçülük kitapları okurdum. Son olarak Laos tatilimiz sırasında İpek Ongun’un bir romanını okudum. Fransızcaya çevrilmiş romanlar da okuyorum tabii. Mesela Orhan Pamuk. Maalesef kendisiyle henüz tanışamadım ama şimdilik eposta yoluyla mesajlaşıyoruz. 15 yıllık “Rugby” tutkusundan Trabzon fanatizmine Ben aslında 15 yıl rugby oynadım. Memleketim Brötanya’da herkes fanatiktir. Trabzon’da insanların futbola ve takımlarının renklerine tutkusunu görünce gençliğimi anımsadım. Kaldığım bir ay boyunca tüm Trabzon maçlarını oradaki öğrencilerle birlikte bir çay ocağında seyrettim. nkara’da 199598 yılları arasnda ikinci müsteşar olarak görev yapan Bili, daha sonra Brüksel ve Paris’te çeşitli görevler üstlendi. 20072009 yılları arasında ülkesinin Bangkok Büyükelçiliği görevini yürüten Bili, Türkiye’ye atanmadan önce 2010 yılına kadar da o dönemin Savunma Bakanı olan şu andaki Dışişleri Bakanı Alain Juppe’nin özel kalem müdürlüğünü yürüttü. Anadili Fransızca ile Türkçenin yanı sıra, İngilizce, İspanyolca, Portekizce ve Tai dillerini konuşabiliyor. Yaşar Kemal, Elif Şafak ve İlber Ortaylı’ya Fransız nişanı Göreve başladığımdan beri Nedim Gürsel ve Elif Şafak ile tanıştım. Benim için kitaplarını imzaladılar. Şafak’ın son romanı “İskender”in birinci bölümünün sonundaki bir cümleyi çok sevdim. “Ne sevmekten, ne de nefret edebilmekten vazgeçebildim. İskender. O ağabeyim, o bir Eşim duymasın ama Nurgül Yeşilçay’a âşık oldum Türk oyunculardan Cem Yılmaz ve Şener Şen’i çok seviyorum. Bir de Nurgül Yeşilçay. İlk bakışta âşık oldum. Ama lütfen bunu eşime söylemeyin! Candan Erçetin’i, Fikret Kızılok’u, Bülent Ortaçgil’i, Zülfü Livaneli’yi, Özdemir Erdoğan’ı, Zeki Müren’i, Reyhan Karaca’yı, Nilüfer’i, Ebru Gündeş’i severek dinliyorum. sahibim. Duvara Karşı, Yol, Vizontele, Eşkıya, Av Mevsimi, Portakal, Yumurta, Bal, Kasaba. Hepsini çok beğeniyorum. Türk filmleri daima özel bir tat bırakıyor. Kesinlikle Fransa ve Türkleri konu alan bir film yapmamız lazım. Böyle bir projeye destek de vermk isterim. İkizlerinin ismi: Volkan ve Tayfun Dört çocuğumuzdan ikisi Türkiye’deki görevimiz sırasında doğdular. O sırada Volkan Çakır diye bir arkadaşımız vardı. Kardeşinin ismi Tayfun’du. Onlardan etkilenerek bu isimleri koyduk. Fransızca isimlerinin yanı sıra Volkan (Aurelien) ve Tayfun (Florian) diye seslendik. Diğerleri Feodora 19 yaşında ve Tristan 16 yaşında. Türk pulları koleksiyonu Eşim piyano çalıyor ama benim maalesef benzer bir sanatsal yeteneğim yok. Uzun zaman rugby oynadım. Bir de pul koleksiyonum var. 1920 ile 1998 yılları arasında basılmış tüm Türk pulları koleksiyonumda yer alıyor. Türk filminin tadı çok güzel Türkiye’den döndükten sonra Paris’te, Brüksel’de görev yaparken hep Türk filmleri satın aldım. 30’dan fazla filme Fransız devleri GS için devrede FransaTürkiye ilişkilerini biraz da hayal kırıklığı yaşanan bir aşka benzetiyor Büyükelçi Laurent Bili. Kendisiyse inanılmaz bir Türkiye hayranı. Türk yazarlarını okuyor, Türkçe şarkılar dinliyor. Öyle ki evinde Türkçe film koleksiyonu bile var. Kültürel alanda da çok şey yapılabilir. Türkiye’de üç Fransız Kültür Merkezi var. Adana’da bir Alliance Française var. Bursa’da bir tane daha açmayı düşünüyoruz. Bir de Dışişleri Bakanımız Alain Juppe aynı zamanda Galatasaray Yüksek İdare Kurulu’nun da Başkanı. Galatasaray Üniversitesi için şimdi büyük Fransız şirketlerini devreye sokuyoruz. Axa, Renault, Peugeot, Alstom, Parribar, TEB, Danone gibi şirketler ile ilk toplantıyı yaptık. Sokağın sorusu: Neden AB’ye almıyorsunuz? Trabzon'da Fransız olduğumu biliyorlar ama büyükelçi olduğumu bilmiyorlardı. Sohbetlerde ülkem hakkında akıllarına ilk gelen Ermeni meselesi oluyor. Bana uzun uzun “Müslümanlar soykırım yapmaz”ı anlatıyorlar. AB meselesini de çok tartıştık öğrencilerle. “Romanya, Bulgaristan girerken B ZÜLAL KALKANDELEN www.zulalkalkandelen.com / kzulal@yahoo.com C M Y B C MY B Gol kadar tezahürat alan göl irkaç haftadır yazdığım İzlanda yazılarına geçen hafta ara verince okuyuculardan çok sayıda ileti aldım. Heyecanla yeni bir yazı beklediklerini belirtip, sitem ediyorlardı. Fransa, İngiltere ya da başka bir Avrupa ülkesi hakkında yazsanız bu kadar ilgi görmeyebilir. Ama belli ki İzlanda, çok sayıda insan için merak konusu. Nasıl merak edilmesin ki? Yüzde 52’si volkanik çöl, yüzde 12’si buzul, yüzde 11’i soğumuş lav akıntıları ile kaplanmış, eşsiz bir doğaya sahip. Karayoluyla kent merkezine 40 dakika uzaklıktaki jeotermal merkez Blue Lagoon’a (Mavi Göl) giderken tanık olduğum bir olay, o olağanüstü güzellikteki doğanın insanlar üzerinde bıraktığı etkiyi göstermesi bakımından ilginçti. Göle günlük tur düzenleyen firmalardan birinin otobüsündeydik. Amerikalı, Japon, Fransız, Alman, İngiliz turistlerin ağırlıkta olduğu yaklaşık 40 kişilik otobüs, bir yamaçtan aşağıya doğru inerken göründü Mavi Göl. Yanardağdan fışkıran lavlarla küllerin rüzgâr ve yağmurla birleşip oluşturduğu siyah dağlar arasında yer alan gök mavisi rengindeki gölü gördüğümüzde, otobüsten yükselen sesi hiç unutmayacağım. Kimisi çığlık attı, kimisi “Aman Tanrım!” diye bağırdı, kimisi de ıslık çaldı. Milli takım gol atınca bulunduğunuz yerde büyük bir gürültü kopar ya, aynen o sahne yaşandı otobüste. Herkes ayağa kalkmış, fotoğraf çekiyor, gördüklerinin gerçek olduğuna inanmaya çalışıyordu. Otobüsten indiğimizde, üzerinden buharlar yükselen, mavi bir süt görünümündeki gölü daha yakından gördük. Yerin 2000 metre altından gelen 240 derecedeki deniz suyunun topraktaki minerallerle karışıp yüzeye çıkmasıyla mavi bir süt görünümünü almış göl. Dondurucu soğukta mayolarınızı giyip, üzerinden dumanlar çıkan banyo suyu sıcaklığındaki göle girdiğinizde sanki zaman duruyor. Dağların ardından süzülen güneş ışıklarının yarattığı parlaklık da gölün üzerine düşünce, kendinizi başka bir dünyada hissediyorsunuz. Göldeki mineraller cilde faydalı olduğu için herkes alıp yüzüne sürüyor. Böylece beyaz mineral maskeli insanların arasında göl banyosu yaparken, insansı ama farklı bir türde canlı grubuyla birlikte yeni bir evrende olduğunuzu hayal ediyorsunuz. Üstelik bulunduğunuz koordinat, tam olarak Avrasya ile Amerika tektonik tabakalarının buluştuğu nokta olduğundan, coğrafi olarak da iki kıta arasında bir yerdesiniz. Bugün lafı daha fazla uzatmayacağım. Çünkü bu kadar uzun uzun anlattığım Mavi Göl’ün fotoğrafına yer kalsın istedim. İzlanda, benim için doğanın gücünü bir kez daha kanıtlayan bir ülke oldu. Bir gölün bir gol kadar tezahürat aldığına orada tanık oldum. Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ F