01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

ECE USLU Drama diziler üzerime yapıştı Ece Uslu’nun yüzüne daha çok televizyon dizilerinden aşina olsak da, o en çok tiyatro sahnesinde kendini bulduğunu söylüyor. Hem de farklı olarak, tiyatroda komedi oyunlarında rol alıyor. Zaten tek istediği, inandığı işlerde yer alabilmek. “Başımı yastığa koyduğumda huzur bulabileceğim işleri tercih ediyorum” diyor. Şimdilerde “Tom, Dick ve Harry” ile sahnede. Yakında yine farklı bir rolle televizyon ekranında da karşımızda olacak. Röportaj: Zuhal Aytolun / Fotoğraf: Vedat Arık / Sayfa 4 ENZO İKAH Daha çok küçükken büyük kayıplar yaşamak zorunda kalmış bir Kongolu Enzo İkah. Bütün hayatı boyunca yanından ayrılmayan tek şey; müzikti. Acılarını da, umutlarını da, isyanlarını da ona döktü, Kongo hükümetini kızdıran da bu oldu. İşkence gördü, hapse atıldı, kaçtı ve kendini İstanbul'da buldu. Her işi yaptı. Müziği de hiç bırakmadı. Yeni çıkan “Rainbow” albümüyle işte bu hayatın ona bıraktığı duyguları döküyor bize... Özgürlük korkudan büyüktür, müzik de... Röportaj: ESRA AÇIKGÖZ Fotoğraf: VEDAT ARIK doğduğunda hâlâ büyük çalkantılardan geçiyordu ülke. Sene, 1982. Patrice Lumumba’nın önderliğindeki Kongoluların Belçika’dan bağımsızlığını kazanmasının üzerinden tam 18 yıl geçmesine rağmen yüzyıllar süren işgal ve sömürgeciliğin izleri çıkmak bilmiyordu topraktan. Küresel kapitalizmin yeraltı zenginliği için ülkeyi hâlâ kana boyamaya devam etmesi de cabası. İşte böylesi bir zamanda Kongo’nun başkenti Kinshasa’da doğuyor Enzo İkah. Babası dönemin O başbakanı Mobutu’nun özel pilotu, annesi aynı uçakta hostes. Bir sabotaj nedeniyle uçakları düştüğünde, o daha sadece dört aylık. Babaannesi büyütüyor onu. Ne telefonun ne de televizyonun olduğu bir köyde her şeye rağmen mutlu bir çocuk. Derken bir gün müzikle tanışıyor... Köyde ortaokul olmadığından yatılı okula gittim. 11 yaşımdaydım. Bir gün kavga çıkardım, İsveçli müdürümüz bana atölyeyi temizleme cezası verdi. Temizlemek için bir şeyi kaldırdım, “poo” diye ses çıkardı, bir daha dokundum yine aynı ses. Çok sevdim o sesi. Temizlik bitince müdüre o aletin adını sordum, “akordeon” dedi; “Çalmak ister misin?” Altı ay sonra korodaydım. Ancak akordeon çok ağırdı, zorlandığım için artık çalmak istemiyordum, müdürün çalayım diye verdiği şekerlere de hayır diyemiyordum. Bir gün müdür bana akordeona benzeyen, ama oturarak çalınan bir müzik aleti gösterdi, piyanoymuş. Onu çalmayı öğrendim. Derken atölyede bulduğum gitarı kendi kendime çalmayı öğrendim. Bir yıl sonra, 50 kişilik bir koroyu yönetiyordum. Daha sonra da hiç ayrılmıyor müzikten İkah. 17’sinde babaannesini kaybediyor. Babasının İtalya’daki dostu ona bir burs ayarlıyor. Fransa’da Fransız Dili ve Edebiyatı okuyup yeniden Kongo’ya döndüğünde yapabileceği en iyi şeyin müzik olduğunda karar kılıyor. Daha doğrusu bunun farkına varıyor, ama bırakalım doğrusunu o anlatsın: Devamı 5. sayfada Aşk+sanat=Eren Eyüboğlu Sayfa 2 C M Y B C MY B Hayat gibi sanatı da birlikte taşıdı Eyüboğlu çifti. En ağır yük Eren Eyüboğlu’nun omzundaydı; çok sevdi, çok sevildi, ama aldatılmanın acısını da yaşadı. Hep çalıştı, üretti. Her resmi hayatından bir izdi. Şimdi Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun 100. doğum yılında, Eren Eyüboğlu Retrospektif Sergisi’ni açıyor İş Sanat Kibele Galerisi. Sergiyi gezin ve tanışın. Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Eren Eyüboğlu. Solda Eren Eyüboğlu’nun resmi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear