22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 SUNAY AKIN 26 TEMMUZ 2009 / SAYI 1218 Mağara Adamı / TAYYAR ÖZKAN (www.tayyarozkan.com) Fatih’in gemileri uzaya neden çıkamadı? uvara asılı resminin altından uzunluğu kilometrelerce olan Bizans’ı nasıl Tahtların, altın sırmalı kaftanların, zümrütlü geçerken başımı kaldırarak ona fethedeceğini düşünüp, stratejiler üretmek kılıçların, iktidarların tarihçileri, uygarlığı var bakmaya korkardım. Beyaz atını varken neden Boğaz’ın en dar yerine örülen edenin hayaller olduğunu asla kavrayamazlar. öfkeyle denize süren adamın dünyası, duvarın liderliğini üstlensin? Eline mala alıp, Onlar ki, tarihin düşlerin ayak izini takip ettiği üstümdeki siyah renkli ilkokul önlüğü gibi taş üstüne taş koyan padişahın amacı ne gerçeğini göremedikleri için, körlüğe mahkum karanlık gelirdi bana!.. II. Mehmet’tir olabilir? edilenlerdir. Böyleleri, gemilerin karadan çocukluğumun korkulu rüyası. Milli Eğitim Rumeli Hisarı hakkında bilgi veren yürütülmesi olayının, Evliye Çelebi’nin Bakanlığı tarafından onay damgası vurulmuş, metinlerde, yukarıdaki sorularımızın Seyahatname’sinde yer alan “palavra”lardan Fatih Sultan Mehmet’i sinirli bir halde yanıtlarını bulamazsınız. Bu konudaki bilgi biri olduğunda ısrar ederler. Oysa, yoksun gösteren resim, hayallerin, düşlerin tarihi açlığımızı giderecek olan, Topkapı Sarayı’nın oldukları, ünlü gezgin Bertrandon de la önüne çekilen bir setten farksızdır. Hangi aklı deposunda olan ve ziyaretçilere bilgi olarak Brocquiere’in, “Denizaşırı Seyahat” adlı evvel o resmin okul duvarlarına asılmasına izin sunulmayan, resim defteridir. Çünkü, o kitabının ışığıdır. Çok değil, Fatih Sultan vermiştir, bilinmez. defterin sayfalarına resimler çizen çocuk, Fatih Mehmet’in İstanbul’u fethinden iki yıl sonra, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u Sultan Mehmet’tir. O çocuk ki, düşlerini, 1455 yılında tamamlanan eserdeki bir kuşattığında, üç Venedik gemisinin donanmayı hayallerini kalemlerle çizdiği defterinin minyatür, gemilerin karadan yürütülüp atlatarak, kente yardım getirmesine sinirlenmiş sayfalarına, belki ileride gerekli olur yürütülmediği tartışmalarına son noktayı ve atını denize sürmüştür... Ve de, II. düşüncesiyle imzasını çalışacak ve koymaktadır. Minyatürde, gemilerin Tophane Abdülhamit döneminde saray ressamı olan büyüdüğünde de, kocaman bir imzasını da önlerinden başlayarak, Galata’nın arkasından İtalyan Zonaro, bu tarihi anın resmini taşlarla İstanbul Boğazı’nın kıyısına atacaktır. itibaren karadan yürütüldüğü ve Evliya yapmıştır... İstanbul’un birbirinden güzel pek Evet, Fatih Sultan Mehmet, Rumeli Hisarı Çelebi’nin yazdığı gibi Okmeydanı’ndan aşağı çok resmini yapan çekilerek Haliç’e indirildiği sanatçının söz konusu görülmektedir! tablosu, müzede Yine de yanıtlamamız sergilenebilir... Ama bu gereken bir soru var: resmin bir okul koridorunda Kâğıthane’de tersane ya da ders kitabında yeri kurularak gemi yapıldıysa, olamaz. Alman kralı da, neden gemileri karadan tarihin bir sayfasında yürütmek gibi masalsı bir kızarak elini tersiyle bir yola başvurulsun? Bu vazoyu devirmiştir!.. Ya da, sorunun yanıtını da, İngiltere kralı bir savaşta Brocquiere’in kitabında yer kızarak yanındakinin kıçına alan aynı resimde buluruz. tekme atmıştır. Siz hiç, Minyatürü biraz daha Almanya’da bir okulda, inceleyecek olursak, kralın sinirlilik anında vazo Bizans’ın aptal olmadığını, kırarkenki halini gösteren gemilerin karadan bir resmi görebilir misiniz? yürütüldüğü gerçeğine karşı Ya da, İngiltere’de herhangi çıkan kimi tarihçilerden bir eğitim kurumunda, öfkeli daha zeki oldukları için, kralı yanındakinin kıçına Türklerin Haliç içlerinde bir tekme atar durumda yerde kuracakları tersanede İtalyan saray ressamı Zonaro’nun fırçasından Fatih Sultan Mehmet... gösteren bir tabloyu? yapacakları gemilerle, Haliç Oysa, II. Mehmet, surları kıyısındaki surlarda da bir aşarak İstanbul’a girdiğinde kütüphaneye cephe oluşturacakları, böylelikle kara tarafında yapılırken bizzat başında bulunmuştur. Çünkü gidecek ve methini duyduğu bir kitabı eline savunma yapan askerlerin bir kısmının bu yöne imza ait olduğu insanın elinden çıkmalıdır! aldığında, ortasında bulunan haritanın kaydırılmasıyla güçlerinin zayıflayacağı Bizans, bir sabah uyanır ve Haliç’te Türk çalındığını görünce üzülecektir. Kent gerçeğini düşünerek, Boğaz yönünde olduğu gemilerini görür!.. Fatih Sultan Mehmet, yaşamında kütüphaneleri kanalizasyon ve gibi Haliç’i iç kısımdan da kapattıklarını girişine zincir çekilerek güvence altına alınan hamamlarla bir tutan, kent ve de bedenimizi görürüz. Haliç’e, gemilerini karadan yürüterek ulaşır. Bizans’ın hesap edemediği bir şey vardı? temiz tutmamız kadar düşüncelerimizin, Kimi tarihçiler bu olayı inandırıcı bulmazlar. Karşılarında, Boğaz’ın kıyısına taşlarla imza beyinlerimizin de aydınlanmasına önem Hatta aralarında, karadan yürüyen gemiler için atacak kadar hayal gücü çok büyük olan bir vermemiz gerektiğini vurgulayan II. Mehmet, “palavra” diyenler de yok değildir. Karşı insan vardı!.. Atina’ya gittiğinde tarihi Akropol’u görmeyi düşüncede olanlar, gemilerin Haliç’in II. Mehmet’in karadan yürüttüğü gemilerin, de ihmal etmeyecektir. derinliklerinde bulunan Kâğıthane’de kurulan uzaya neden çıkamadığı sorusunun yanıtı, Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan ama ne tersanede yapıldığını savunurlar. Evliya okulların duvarlarına asılı sevimsiz, aksi, yazık ki sergilenmeyen bir resim defteri vardır. Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde sunduğu nefret dolu adam resimlerinde ve Topkapı Sayfalarında leylek, baykuş, at, hilal, insan İstanbul’un fethiyle ilgili bilgilerde, gemilerin Sarayı Müzesi’nin arşivinde duran, deposunda gibi pek çok resim bulunan bu defter bir Kâğıthane’de yapıldığı var olmasına vardır bekletilen, bir çocuğun resim defterinin çocuğa aittir. Rumeli Hisarı’yla ilgili ama, 150 geminin karadan yürütülerek sayfalarındadır... Hayallerin tarihi tozlu raflara kaynaklarda, Fatih Sultan Mehmet’in bin usta Okmeydanı’nda toplandığı, oradan Haliç’e mahkum edilirken padişahın komposto takımı ve iki bin ırgatı yöneterek, tarihi eserin indirildiği ve Timurtaş Paşa’nın Kâğıthane’de parlatılarak sergileniyorsa, Ay da, uzay da bize yapımında bizzat çalıştığı bilgisini okuruz. İyi yaptığı 50 kadırgayla bir araya geldikleri de uzak, çok uzak demektir! G ama neden? Koskoca Fatih, surlarının yazılıdır. D Bu hayvanları tanıyor musunuz? ZEREN KOÇAK M oa, Tazmanya Kaplanı veya kurdu, Hazar Kaplanı... Bunlar da ne mi? Bu soruyu sormanız çok normal, çünkü bu hayvanların soyları çoktan tükendi. Aralarına sürekli yenileri eklenmeye devam ediyor. Bu tükenişten Türkiye’de payına düşeni alıyor. Dünyada ve Türkiye’de her 13 dakikada bir canlı türü yok oluyor. Yani her 13 dakika bir tür için kıyamet demek. Anadolu Aslanı, Anadolu Kaplanı, Mersin Balığı bu kıyameti yaşayan hayvanlardan birkaçı. Türkiye’de kelaynak, çizgili sırtlan, Akdeniz foku gibi hayvanları da aynı kader bekliyor. Doğa Derneği’nin “Hedef: Sıfır Yok Oluş” kampanyası bu yok oluşu durdurmaya çalışıyor. Türkiye’nin Önemli Doğa Alanları’nda, yeryüzünde başka hiçbir noktada yaşamayan ve kırmızı liste kriterlerine göre nesli tehlike altında olan 451 canlı türü bulunuyor. Kampanya kapsamındaki on projeden şimdilik ikisi yürütüldü, diğerleri de yolda. Urfa’da sayısı 40’ın altına düşen ceylanları korumayı amaçlayan “Urfa’nın Bozkırları” başlatılan projelerden biri. Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve Doğa Derneği’nin birlikte yürüttüğü çalışmalarla ceylanların sayısı üç yıl içinde 500’e yaklaştı. Bu, ilk tür koruma çalışması olma özelliği de taşıyor. Üstelik sadece ceylanların değil, kelaynak, çizgili sırtlan, çöl koşarı ve çizgili ishakkuşu başta olmak üzere pek çok bozkır canlısının da kaderini değiştirdi. Küresel ölçekte nesli tehlike Urfa ceylanı Kelaynak altında olan kelaynakların sayısı 120’leri buldu, 18 yıl aradan sonra ilk kez göçe gönderildi. Neslinin tükendiği zannedilen, çizgili sırtlanlar da, bu projeyle yeniden doğaya kazandırıldı. Bakın Doğa Derneği Başkanı Güven Eken, bu süreci nasıl anlatıyor: “Çizgili sırtlanların ilk bulunduğu yer ve köy tespit edildiğinde, sırtlanların zararlı olduğu düşünüldüğünden bölge halkı tarafından öldürüldüğünü gördük. Bu nedenle bulunduklarında çizgili sırtlanlar yok olmak üzereydi. Bunun üzerine köylerde ve sırtlanların yaşadığı alanlarda eğitim ve farkındalık çalışmaları başlattık”. Yerel halk son iki yıldır ellerinde dürbün ve teleskopla çizgili sırtlanları gözlemliyor ve durumları hakkında raporlar yazıyor. Zaten dernek, çalışmalarını karşılıklı öğrenme ilkesine oturtuyor. Bu ne mi demek? Yanıtı Eken’den: “Anadolu’da doğa konusundaki bilginin kökleri insanlığın köklerine kadar uzanıyor ve bugün doğa ile ilgili yaşanan bir çok soruna evrensel nitelikte çözümler üretecek kadar da değerli. Asıl sorun insanların doğa ile fiziki temasının kesilmesi nedeniyle şehirlerde yaşanıyor. Yerelde de doğaya zarar veren en önemli unsur şehirli yaşam biçiminin dayattığı politikalardan kaynaklanıyor.” İkinci projeye gelince... Muş’taki Bulanık Ovası’nda yaşayan son 11 telli turnanın geleceğini güvence altına almak için uğraşan “Son 11 Telli Turna” projesi için, bu kuşların üreme yerlerinin belirlenmesi amacıyla Muş, Bitlis, Ağrı ve Van illerinde arazi çalışmaları yapıldı. Şimdi Anadolu Parsı, Akdeniz foku, İstanbul’un kartalları kurtarılmayı bekliyor... Bu tür projelerin artması için sivil toplum kuruluşu, kamu ve özel sektörün birlikte hareket etmesi önemli. Eken, özel sektörün, türlerin korunmasına ilişkin henüz yeterli düzeyde destek sağlamadığını söylüyor... Hazır şansınız varken yolunuzu düşürüp, kaybolmaktan son anda kurtulan hayvanları bir an önce görün... G C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear