Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 MART 2009 / SAYI 1198 7 Onun kadınlığını yaşamasını kısıtlayan tek şey, işi de değil. “Türkiye’de dekolte giydiğin zaman direkt teşhirci oluyorsun” diyor, “O yüzden kendini istediğin gibi yansıtamıyor, kısıtlanıyorsun. Bir kere kadın olmayı kabul ettiysen, bunları da ister istemez kabul ediyorsun. Yani üstüne gideyim, açık giyineyim diye bir şey yok. Olur da gidersen, bu sefer de izlenme psikolojisine giriyorsun. O yüzden daha mütevazı giyiniyorum”. DÜNYALI YAZILAR Kadınlar ve laiklik ZÜLAL KALKANDELEN KENDİMİ KISITLAMIYORUM Galatasaray taraftarları içinde Işıl Alben ismine aşina olanların sayısı bir hayli fazla. Kendisi sarıkırmızılıların kadın basketbol takımında forma giyiyor. Kadın basketbolu, dünyanın geri kalanında olduğu gibi, Türkiye’de de erkek takım sporları kadar G Semra Demir. Fotoğraf: Uğur Demir °° olduğunu düşünürsek her yönüyle zor bir meslek icra ediyoruz. Benzer yorgunluk ve hikâyeler ile bir enstrümanın teli üzerinde gidip geliyoruz. İyi ki kadın doğmuşum! Hayatın tüm gelgitlerini doya doya yaşıyorum.” BEDENİM, RUHUMU YANSITIYOR Semra Demir, 26 yaşında bir set çalışanı. Ona göre, beden ruhu da yansıtıyor, “Giydiği kıyafetten, saçını yapma şekline kadar, herkesin dışı içini yansıtır” diyor. O kendi bedeninin farkına ilk kez genç kız olmaya başladığında varmış. Ne mi olmuş? “Kendine daha çok özenmeye başlıyorsun. İnsanlara kendini beğendirmek istiyorsun. Ancak bu daha çok ergenlik döneminde oluyor. Geçince bu sefer içsel olarak beğendirmenin daha önemli olduğunu fark ediyorsun. On yedi yaşındaki gibi süslenmiyorsun”. İş hayatı da insan karakterinde büyük rol oynuyor. Çok uzun saatler çalışıyor, kimi zaman 20, kimi zaman 24 saat. Doğal olarak hem kafasının hem de bedeninin çok yorulmasından şikâyetçi. Şimdiden meslek hastalıkları başlamış bile, kılcal damar çatlaması, varis, arpacıklar... Bunları dert etmiyor değil, “Kadın olduğum için kaygım daha çok estetik açıdan. Erken yaşlanmak istemiyorum” diyor, “Ama yaşlandığımı hissediyorum. Bir on sene bu işte çalışsam... Bir kadın hiçbir zaman çirkinleşmek istemez. Sette çalışırken zaten pissin, pasaklısın. Çirkin görünüyorum diye düşünüyorsun. İçten içe hissiyatın değişiyor. Sete giderken kadınsal kimliğini unutuyorsun”. Işıl Alben. Fotoğraf: Vedat Arık popüler değil, ancak Alben bu anlamda tam bir istisna. Çünkü Galatasaray’da son yıllarda futbolcular kadar popüler olan ve sevilen yegâne sporcu. Bunda dış görünüşünün etkisi ne kadar bilinmez, ama herkes Alben’in güzel ve sempatik olduğunda hemfikir. O, taraftarın kendisini basketboluna ve Galatasaraylılığına inandıkları için sevdiklerini söylüyor. Sahada olmanın tehlikelerini de yaşıyor. FenerbahçeGalatasaray maçında rakip taraftarlarca atılan yabancı maddelerden biri başına isabet etti. Ancak Alben bunu unutmuş görünüyor, hatta kanıksamış, “Olur öyle şeyler” diyor. İlginç belki ama Alben konuştuklarımız arasında fiziksel şiddetle karşı karşıya kalmaya en yakın kişiydi, ama onun derdi daha çok küfürle. Birçok başarılı sporcu gibi Alben de küçük yaşlardan beri sporla iç içe. İki üç senedir yoğunlaşan maç programı nedeniyle bedenini daha da zorluyor. Yine de her şeye rağmen kendine kısıtlama getirmediğini söylüyor. G eçen ay gazetemizde, “Şeriatın Gölgesinde Kadın” başlıklı yazı dizim yayımlandı. Olumlu yorumların yanı sıra, birtakım hakaret mesajları da aldım. Şeriatla yönetilen ülkelerde kadınların yaşam koşullarını nesnel bir şekilde aktarmaya çalışan bir yazı dizisine, bir Türk vatandaşı neden öfke duyar? Ve neden onu yazana küfreder? Belki yazı dizisi, şeriat yasalarının ne kadar utanç verici olduğunu gösteriyordu ve bazıları da buna tepki duydu... Ama böylesine şiddetli bir tepki duymak için şeriat yanlısı olmak gerekmez mi? Yoksa Afganistan’daki Taliban’ın kadına yaptığı zulmün yazılmasına neden kızasınız ki? Bu şeriat sevdalılarının asıl hazmedemediği olay, Türkiye’nin, İslam coğrafyasındaki diğer ülkelerden farklı olarak, laikliği Anayasa’ya değişmez bir madde olarak koymuş olmasıdır... Dinciler rahatsız olsa da, Cumhuriyet’in kuruluşu ve Medeni Kanun’un kabulüyle haklarına kavuşan Türk kadını, laik bir ülkenin vatandaşıdır; yasaların şeriat hükümlerine uygunluğunun arandığı herhangi bir İslam ülkesinin değil! Bugün şeriat altında yaşayan kadınların durumuna baktığımızda, vahim bir manzara ile karşılaşıyoruz. Tarih ilerledikçe kadınlar haklarının peşine daha çok düşüyor, ama buna karşılık gördükleri baskı da akıl almaz bir şekilde artıyor... Dinin siyasal alana taşınması, her geçen gün inanılmaz sonuçlara neden oluyor. Örneğin, Irak’ta son aylarda yaşanan bir gelişme, dini referansların kadını nasıl ikinci sınıf vatandaş konumuna soktuğunu bir kez daha gösterdi. Irak Savaşı, ülkede altı yılın sonunda, geride yaklaşık 740 bin dul kadın bıraktı... Herhangi bir geliri olmayan dul kadınların yaşamlarını devam ettirebilmesi, ciddi bir sorun... Bu sorunu aşmaları için önerilense, devletten yardım alabilmeleri için, Şii kültüründe tercih edilen “geçici evlilik” yöntemine başvurmak... Bağdat Yeniden Yerleşim Komitesi Başkanı Mazin alShihan, bunun nedenini The New York Times’a şöyle açıklıyor: “Parayı dullara verirsek akıllıca harcayamazlar. Çünkü eğitimleri yok, bütçe yapmayı bilmezler. Ama onlara koca bulursak, başlarında kendisine ve çocuğuna bakacak birisi olur. Bizim geleneklerimiz ve yasalarımız da böyle der.” Yani dul kadın, devletten yardım alabilmek için, tanımadığı bir adamla, süresi belli olmayan (bu bir saat de olabiliyor, yıllarca da uzayabiliyor) geçici bir evlilik yapacak, o adamın belki de ikinci karısı olacak ve adam istediği zaman da hiçbir hak iddia edemeden boşanacak... Tüm bunların nedeni de, kendi tercihi dışında eğitimsiz bırakılmış olması! İslam devletlerindeki bu tür uygulamalara tanık oldukça, Atatürk devrimlerinin Türk kadını için önemini bir kez daha duyumsuyor insan... Türk kadınının bugüne kadar attığı her adımın arkasında, şeriatı kaldırıp laikliği getiren o devrimler var. Elbette, Türk kadınlarının bugün içinde bulunduğu koşullar, ideal olmaktan uzaktır. Özellikle, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan kadınların geleneklerin baskısı altında ezildiği bir gerçektir. Erkek egemen kültürün dayatmaları, toplumun adeta ruhuna işlemiştir. Bu anlayışın yok edilmesi, kadınla erkeğin eşit koşullarda sosyal ve siyasal hayata katılımının sağlanması yolunda yapılması gereken çok iş var. Fakat şu kesin ki; bu yol, Başbakan’ın yaptığı gibi kadınlara sürekli “üç çocuk doğurmalarını” öğütlemekten değil; Atatürk’ün açtığı aydınlanma yolunda eğitim vermekten geçiyor. Dünya Kadınlar Günü’nde kız çocuğu olanlara söyleyeceğim tek bir şey var: Kızlarınızı okutun ve laikliğe sahip çıkın! G www.zulalkalkandelen.com / kzulal@yahoo.com 8 Mart için sokaklara... B ugün, bir kez daha kadınlar, kadın hakları savunucuları, emekçiler sokaklarda olacak. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü mitingi için saat 12.00’de Kadıköy Tepe Natulius’un önünde buluşup Kadıköy İskele Meydanı’na yürüyecekler. Talepleri belli: Ev eksenli çalışma ve ev içi çalışmada sosyal güvence, erken emeklilik, kreş, yaşlı/engelli bakım evleri, sığınma evleri, kılık ve kıyafete yönelik her türlü baskı ve yasağın kaldırılması, anadilde engellenmeden konuşmak ve eğitim görmek, Ortadoğu ve Türkiye’de operasyonların, savaşın, işgalin son bulması, savaşa ayrılan bütçenin kadınlar için kullanılması... 8 Mart Platformu bildirisinde şöyle diyor: “Emeğimizin yok sayılmasına, sömürülmeye, yoksullaştırılmaya, cinsel, fiziksel, duygusal, psikolojik, her türlü erkek egemen şiddete ‘hayır’ diyoruz. Ekonomik kriz nedeniyle artan ücret eşitsizliğine, işten atılanlar olmaya, ucuz iş gücü görülmeye ‘hayır’ diyoruz. Bizi eve kapatan, haklarımızı yok eden SSGSS yasasına ‘hayır’ diyoruz.” Dedikleri bu kadar değil, “yerel yönetimlerde erkeklerin egemenliğini değiştireceğiz” sloganıyla yola çıkan kadınlar, 8 Mart’ın resmi tatil olmasını da talep ediyor. G C M Y B C MY B