26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 Babasının oğlu, Femi Zekeriya S. Şen Türkiye’nin en iyi keman solistlerinden Tuncay Yılmaz, resitali ile 13 Şubat Cuma günü Akbank Sanat’ta sahne alıyor. Repertuvarında Mozart, Paradies, Elgar, Beethoven/ Kreisler, Brahms/ Joachim ve Granados/Kreisler var. Yılmaz’a Robert Markham da piyanosuyla eşlik edecek. İ ngiliz şair Gerard Manley Hopkins’in (18441889) yazdığı gibi: “Çocuk, adamın babası” Femi Kuti’ye bire bir uyuyor. 1997’de ölen Nijeryalı Afrobeat yıldızı Fela Anikulapo Kuti’nin 1962 Londra doğumlu oğlu Femi Kuti, bir müzikal ikon ve babasının takipçisi ve görülen o ki tüm kişisel başarılarına rağmen ne yazık ki sonsuza kadar Fela’nın oğlu olarak anılacak. Canlı konser kayıtlarını ve toplama albümleri saymazsak “Day By Day”, müziğe babasının Egypt 80 adlı grubunda çalarak başlayan Femi’nin 2001 tarihli “Fight To Win” albümünden sonra gelen ilk yeni üretimi. Basın bildirisine göre bu sürecin uzamasındaki en büyük neden Femi’nin yoğun konser zincirlemesi ve ailesel sorumlulukları. Buna Nijerya müzik endüstrisindeki zorlukları da eklemekte yarar var. Kardeşi Seun ile aynı ay yeni albümünü çıkartan Femi, babasının mirasını hakkıyla yaşatacağının işaretlerini veriyor. 2007 yazında Paris’te bu yeni çalışması için stüdyoya giren sanatçı aradan geçen yaklaşık bir buçuk yılda org, soprano, alto, bariton ve tenor saksafonun yanı sıra trompet çalma hünerlerini geliştirdi ve özellikle piyano çalmayı öğrendi. Uzun zamandan beri bütünleştiği saksafonunu bir yana bırakarak ilk uzmanlaştığı enstrüman olan trompete geri dönen Femi, bu tercihinin ne kadar doğru olduğunu hemen albümdeki parçalarda belli ediyor. “Fight To Win” albümünden aşina olduğumuz rap ve R&B sanatçıları bu albümde yerlerini çoklu enstrümantalliğe bırakmış. “Day By Day” çalışması Femi’nin cazsal harmanlamalara nispeten daha fazla sokulduğu bir ürün olmasına rağmen bir önceki üretimlerine kıyasla daha Afrobeat tarzı ile örtüşüyor. Bunun en büyük sebebi ise hiç kuşkusuz müziğe takviyede bulunan artı enstrümanlar ve 17 kişiden oluşan Positive Force adlı grubu. Armoni ve melodinin dünyaya barış getireceğinin sürekli tekrarlandığı “Oyimbo” adlı parça ile açılışı yapan albüm, daha sonra “Politikacıların umurunda değil” nakaratlarıyla “Tell Me” adlı parçaya uzanıyor. Albümde Femi’nin söz yazarlığının geliştiği de gözleniyor, özellikle Miles, Coltrane, Ellington, vb. sanatçıları andığı “Do You Know” ve “Tension Grip Africa” sanatçının uzun zamandan beri ürettiği en başarılı sözlere haiz. Son zamanlarda Nijeryalıların cevaplar için kiliseye sığındıklarını sık sık vurgulayan albüm, Femi’nin belki de din olgusunun en çok ön plana çıkartan çalışması. Diğerleri ise klişeler, kokuşmuş politikacılar, ülke varlığını sömüren milliyetçiler ve fakirlerin sesi... Müziğinin çoğu Afrikalıya umut verdiğinin bilincinde olan sanatçı, Nijerya’nın hatta Afrika’nın umudu. Femi belki babası gibi efsane mertebesine ulaşamayacak ancak müziği çok daha geniş kitlelere ulaşacak. Ne de olsa onun artık silinmez bir unvanı var: Afrika’nın ihtiyacı olan umut! G muzik@ tikabasamuzik. com Ali Deniz Uslu Nijeryalı müzisyen Femi Kuti, yeni albümü “Day By Day”de babası Fela Anikulapo Kuti’nin mirasını taşımaya aday olduğunu gösteriyor. Kuti, şarkılarıyla Afrikalılara umut dağıtıyor… Tutkunun kemanla buluşması... T uncay Yılmaz müzik serüveninin yanında müzikal yeteneklerinin de sınırlarını bilmek istiyor. Yorumlarkende eserlerini buna göre seçiyor. Kemana aşkının çocukluk yıllarında başladığını söylüyor. “Maziye bakınca çocukluğumdan bu yana aldığım yolun aslında ne denli uzun, yorucu olduğunu, bir o kadar da buna değecek güzel sonuçlarını görüyorum. Geriye doğru bakmakla hayatımın her yerinde, her anında bütün olarak görebildiğim tek şey keman ve ona tutkum” diyor, “Bu duyguyla yaşayan ve hep aynı tutkuyla yanıp tutuşan bir çocuk, sonra bir ergen, daha sonra genç bir adam”. Yılmaz, İzmir Devlet Konservatuvarı’nda başladığı müzik eğitimine Ankara Devlet Konservatuarı’nda devam etti. Solist olarak da ilk konserini Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde gerçekleştirdi. Daha sonra Moskova Senfoni Orkestrası, Sofya Filarmoni, West Virginia Senfoni, BBC Konser Orkestrası, Musica Viva gibi önemli orkestralar eşliğinde çaldı. Rudin, Rivinius, Say, Markham gibi tanınan sanatçılarla sahne aldı. Yılmaz’a göre müziğe ve sanata inanmak, onunla yoğrulmak demek. Kararlılık da süreklilik için şart. Okullar, hocalar, diplomalar, sınavlar, yarışmalar, ülkeler ve konser salonları bu yoğrulmanın mayası. Tecrübe ise bitmeyen, bitmesi istenmeyen bir öğrence süreci. Elbette virtüöz olmanın bedelleri de var. Yılmaz bundan yakınmıyor ama yoksunluklarını görmezden gelemiyor. O bu bedeli, zamanından sonra gelen bir çocukluk olarak tanımlıyor. Ne acelesi olabilirdi ki yaşamak için? Her insan gibi acı çekiyor, âşık oluyor, mutlu ya da mutsuz, ama zaman zaman böyle sorular soruyor kendine. Şimdi ise tutkusunu daha fazla insanla paylaşmak istiyor. Önümüzdeki yıl Almanya, İspanya, Fransa, İngiltere ve Japonya’da vereceği konserlerin çalışmasını sürdürüyor. Yılmaz’a göre keman ilgi bekleyen bir enstrüman. Ona Soygun, Gereği Düşünüldü ve Loverdrive Bronx’ta! 14 Şubat, “Sevgililer Günü”, ama maalesef herkesin o günü el ele, kol kola geçireceği bir sevgilisi yok. Kimi ise belki de daha yeni ayrıldı veya ayrılalı çok oldu ama unutamadı. Büyük ihtimalle bu durumda olanların çoğu 14 Şubat akşamı, hüzünlenmemek için bir komedi filmi alıp izlemeyi tercih edecek. Ancak bir de azınlıkta kalan bir kesim var, onlar kaçmayı reddeden, acılarıyla yüzleşen ve onları dile getirebilenler... Aralarında müzik yapan, hayal kırıklıklarını, özlemlerini bestelerine yansıtanlar da var; Türkiye’nin en romantik ve en sert “underground” gruplarından Soygun, Gereği Düşünüldü ve Loverdrive’dan bahsediyoruz. Myspace’ten paylaştıkları coverları ve daha çok da besteleriyle son zamanlarda kendilerinden sıkça söz ettiren bu üç grup 14 Şubat Cumartesi akşamı, Bronx’ta sahne alacak. Kapı açılışı 21:00 olan konserin bilet fiyatı 12 TL. Gecenin organizatörlüğünü, underground/alternatif gruplara ve müzisyenlere desteğiyle tanınan Bohemian Events Group üstleniyor. Siz de acılarından kaçmayan yalnızlardansanız veya sadece bu üç başarılı grubu dinlemek ve alışılmadık bir konser izlemek istiyorsanız, kaçırmayın! G yoğunlaşmak ve bütünleşmek gerekli. İşin temeli ise müziği hayata yedirmek. Bu nedenle olmalı Yılmaz’ın kedisinin adı bile “Majör”. Yılmaz en çok Mozart ve Schuman’ı seviyor. Ruh dünyalarının özgün, müzik anlayışlarının yorucu, ama samimi olduğunu düşünüyor. Mozart’ın çekiciliği ise dramatikliği. Onları çocukluk arkadaşı olarak görüyor. Henüz, Avrupa’daki öğrenim yıllarında Almanya Louis Spohr Keman Yarışması’nda “En iyi Schumann Yorumcusu” ödülünü, Dünya Mozart Yılı’nda ise Mozart’ın 5. Keman Konçertosu yorumuyla “Mozart Özel Ödülü”nü kazanması da onlara duyduğu inancın sonucu. Mozart’ın yedi keman konçertosu var. Yılmaz, Moskova Musica Viva Oda Orkestrası’nın, 30 Haziran’da Celsus Kütüphanesi 250. doğum yılında W. A. Mozart’ın anıldığı dinletide solocu olarak bestecinin K. V. 216 Sol Majör Keman Konçertosu’nu çaldı. Orkestrayla bütünleşmesi ve hâkimiyeti hayranlık vericiydi. Yılmaz’a göre Mozart bir çocuk, ama o kadar da olgun. Coşkulu, sevecen, sıcak... Kendine güven hissi doğuruyor. Beethoven’i ise ayrı bir yere koyuyor. Onun yaşama olan bağlılığına, gücüne ve sabrına özeniyor. Beethoven demlenmeyi gerektiriyor. Altı aydan üç yıla kadar bu süre uzayabiliyor. “Önemli olan ona hazır olmayı hissetmek” diyor. Yılmaz, klasik müziğe ilginin az olmasından muzdarip, “Hayatımda bunu düşünmeye pek vaktim olmadı, ama dünya neyi istiyorsa onu tüketiyor. Ya da verilenle idare ediyor” diyor, “ben ise hep tutkumun pusulasına güvendim”. Yılmaz, 13 Şubat’taki konserinde düet yapacağı piyanist Robert Markham’la 14 yıldır çalışıyor. Markham’ın çok iyi bir eşlikçi ve dost olduğunu söylüyor: “Onunla çalmak nefes almak demek”. Keman ve piyanonun birlikteliğini de evlilik gibi görüyor. Bu konserle de keman eserlerini dinlemek için iyi bir buluşma şansı tanıyor bize. G Bonnie Tyler İstanbul’da... “Total Eclipse of the Heart”, “Holding Out for a Hero”, “It’s a Heartache” gibi unutulmaz aşk şarkılarının yorumcusu Bonnie Tyler, 12 Şubat akşamı İş Sanat’ta sahne alacak. Tyler, klasiklerini topladığı “From The Heart” albümünün dünya turnesi kapsamında Türkiye’ye geliyor. Yeni albümünün çalışmalarını ise 70’li ve 80’li dünya müziğinin zirvesine çıkmasını sağlayan usta müzisyen Jim Steinman ile birlikte sürdürüyor. Gerçek adı Gaynor Hopkins olan Bonnie Tyler 1951 Galler doğumlu. Tyler, 1970 yılında henüz 18 yaşındayken bir yetenek yarışmasına katılarak Mary Hopkins’in ünlü şarkısı “Those Were the Days”i söyleyerek müzik dünyasına adım attı. 1977 yılında ses tellerindeki hastalık yüzünden zor günler yaşadı. Doktorların bir süre konuşmaması gerektiğini söylemesine rağmen o dinlemedi. Hattta şarkı söylemeye başladı. Kariyerinin bittiğini düşünürken seslendirdiği “It’s a Heartache” ile dünya listelerini sarstı. Sonra da o çatallı ve kısık sesiyle kalplerde yer etti. 90’lı yılların başında ise “Faster Than the Speed of Night” ve Jim Steinman’in yazdığı efsane şarkı “Total Eclipse of the Heart” ile dünyanın en iyi kadın şarkıcısı tahtına oturdu. Sonra bir süre suskun kaldı, 2003 yılında Kareen Antonn’ın düet teklifiyle “Total Eclipse of the Heart”ı Fransızca olarak “Si Demain” adıyla seslendirdiğinde ise yeniden doğdu. G Soygun C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear