Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
R PAZAR 1 7/2/08 16:27 Page 1 PAZAR EKİ 1 CMYK YIL 22 SAYI 1142 / 10 ŞUBAT 2008 Neolitik sükunet... Küresel ısınma dünyanın sonu geliyor endişesi yaratıyor... Peki, bu ne kadar gerçek, yaşadığımız yüzyıl, binlerce yılın enkazını mı taşıyor, yoksa biz kendi zamanımızı mı yüceltiyoruz? İÜ Prehistorya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, imparatorlukları neolitik çağın, elektronik ve uzay çağını ise sanayi devriminin artçı depremi olarak görüyor. Alper Turgut Sayfa 3 Şadmanova Zulkhumar ile Ali Mersin, on iki yıl önce Özbekistan’da tanışıp evlendiler. Onlarınki ilk görüşte aşktı. Zulkhumar, memleketini de, keman kariyerini de Mersin için bıraktı, Edremit’e geldi. Keman öğretmenliği için on iki yıldır Türk vatandaşlığına geçmeye uğraşıyor. Yaşadığı hiçbir şeyden pişman değil, “Ailemin mutluluğu benim için her şeyden önemli” diyor. Beraber ve solo bir hayat Röportaj: Esra Açıkgöz Fotoğraf: Hıdır Durman E dremit, yazları canlıymış, öyle diyorlar, ben yazını görmedim, ancak kışları çok dingin, tek tük geçen arabaların sesi olmasa bir hayalet kasaba neredeyse. Burada olma nedenimiz Özbekistanlı Şadmanova Zulkhumar ile Ali Mersin’in 12 yıllık aşk hikâyesi. Onlar için bunun pek bir anlamı yok, çünkü bizi peşine düşüren aşk onlar için hayatın kendisi. O yüzden de konuşmalar arasında aşk lafı geçmiyor, ama Zulkhumar’ı Özbekistan’dan Türkiye’ye getiren, 17 yıl eğitimini aldığı kemanla ilgili kariyerinden vazgeçiren, bir anda yedi çocuğa annelik ve beş toruna da anneannelik yapmasını sağlayan, yeri geldiğinde açlıkla dahi mücadele etme gücü veren ne olabilir ki? Uyku sersemi indiğimiz Edremit otogarında, yanında 17 yaşındaki oğlu Bahadır ile karşılıyor bizi Ali Mersin. Üç katlı bir binanın üst katında yaşıyorlar, bizi evin, soba yanan tek odasında ağırlıyorlar, on kişiyiz; biz, Ali Mersin, Şadmanova Zulkhumar, üç oğlu, gelini, kızı ve limon yiyen torunu... Röportaja başlamadan kemanını çıkarıp, Çaykovski’den bir parça çalıyor Zulkhumar. Frederic Mendelsohn ve Camille Saint Saens’le devam ediyor, sonra da eşinin isteklerini çalıyor. Keman susunca, Ali Mersin ve Şadmanova Zulkhumar ve arada çocuklarının karıştığı muhabbete başlıyoruz, işte anlatılanlardan kâğıda dökebildiklerimiz... Ali Mersin, 54 yaşında, terzi, meze ve kebap ustası. İkisi kız, beşi erkek, yedi çocuk babası. Kızlardan biri, Yasemin, Zulkhumar’dan; diğerleri ölen ilk eşinden. Kendini tanıtma sırası Zulkhumar’a gelince, ilk cümlesi, “Ben Şadmanova Zulkhumar, ama yakında soyadım Mersin olacak, inşallah” oluyor. Bunun için on iki yıldır bekliyor, çünkü henüz Türk vatandaşlığını alamamış. Zulkhumar, Mersin’in seslenmesiyle Zülfiye, çocukların hitabıyla “mama”, 1967 Özbekistan doğumlu. Hayatı, 1996’da Ali Mersin ile kesişene kadar, tek istediği, kemanda iyi bir kariyer sahibi olmakmış. Bunda babasının ünlü orkestra şefi Süleyman Şadmanova olması etkili. Annesi ise tiyatrocu. Devamı 67. sayfalarda Sevgililer Günü yaklaşıyor. Aşk temasının yoğun olarak işlendiği günlerdeyiz. Hama Ali ve Ayça Damgacı’nın serüveni de bizleri bu duygunun en saf haline götürüyor. Destansı bir aşk hikâyesi yaşamak için ille de güzel bir kadın ya da yakışıklı bir erkek olmak gerekmez. Ayça’nın hikâyesi, bize bunu bir daha hatırlatıyor. Deniz Ülkütekin Sayfa 7 Sessiz ve sitemsiz... Modern aşk destanı... Zerrin Tümay, aşk ve kavga üzerine kurdu hayatını. Kısa, ama tutkulu yaşadı. 12 Eylül’de işkence bedenini harap etti. O hayata aşkla tutundu, Aydın, Rainer, Dietmar... Berat Günçıkan Sayfa 67