25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

R PAZAR 6 4/1/07 14:36 Page 1 PAZAR EKİ 6 CMYK 6 7 OCAK 2007 / SAYI 1085 Vahşi, sentez ve hayali Deniz Yavaşoğulları Wolpadinga, Bavyera kültürüne ait bir yaratık. Altı solo albümüne bir de kitap ekleyen Demirhan Baylan, kitabı için bu adı seçmiş. “Çünkü” diyor, “Wolpadinga kitabın, yaşadığım kültürel ortamın ve 21. yüzyıl dünyasının haline bir örnek teşkil ediyor. Hem vahşi, hem sentez, hem de hayali”... bazıları devletle papaz olmayı başarabiliyorlarsa bunun altında düşünce özgürlüğünün kısıtlanması değil, ancak dünya politikasını yönlendirenlerin bir oyunu bulunabilir. Ben şimdi üzerimde Che tişörtüyle konsere çıksam kimin umrunda? Kime tehlikesi var? Evet, artık Che tehlike oluşturmuyor, Che’li ürünler kapışılıyor… Bununla ilgilenecek tek kurum yapımcı firma olacaktır ki, o da bu imaj satar/satmaz diyerek konuya yaklaşacaktır. Bugünlerde tüm tehlikesizliği ile “satar” bir kavramsa alan memnun, veren memnun olacaktır. Bu durumda devletin hiçbir derdi olmaz. Başarısız devlet yasaklama yoluna gider. Başarılı devlet ise bir yandan alkışlarken diğer yandan da sıradanların göremediği tekniklerle yönetime devam eder. İnsanoğlunu "tasarlanmış bir çerçeve içinde özgür" bırakmanız halinde baskı konusundaki yaratıcılığına hayran olmamak mümkün değil. Kim bu özelliği kullanmak istemez ki? Her yasağın altında bir yönetim zaafiyeti olduğundan bahsedilebilir, dahası yasaklar her zaman vardır. Neyin yasak olduğunu göremiyorsanız kendinizi bir daha gözden geçirmenizde fayda var. Tüm bunlar müzik sektörünün yan kurumları için geçerlidir. Ve tabii ki kendilerini “özgür” hisseden tüm müzisyen arkadaşlarım için de... Bu arada özgürlüğün de bizzat ticari değeri olduğunun altını çizmek gerekiyor. Söylemeye gerek olmasa bile... Şaman rahipleri ve sanatçıların birçok benzerliğine değinmişsiniz, peki ya ayrılan noktaları? Şamanizm artık moda değil yoksa gizli gizli moda mı?. Böyle olunca da rahip yok yoksa var mı?. Ayrılan temel nokta bu olsa gerek. Sanatçı milleti, gözümüzün önünde. Sanatın geleceği konusunda umutsuz musunuz? Aksine... Oldukça umutluyum. Tabii ki birbirimizi öldürmezsek, kafamıza göktaşı düşmezse, kıyamet günü gelmezse ve bunun muadili birçok mevzu. Ama madalyonun diğer tarafında kitapta sık değindiğim temalardan biri olan “sanatın işlevi” konusuna referansla, sanatın geleceği zaten sonsuza ıraksar. İşlevini tamamladığında yok olması zaten gereklidir. Müzik çalışmalarınız ne âlemde? Devam ediyorum. Yaptıklarımı dinlemeyi seven insanlar var, ama belki de sistem için söylenmemesi gereken veya daha vakti gelmemiş, ya da vakti çoktan geçmiş yaklaşımlarım olduğu içindir ki piyasadaki yerim iyice yok oldu. Hay Allah! İnsanlar kendi fikirlerine zıt olanlardan daha fazla şüphecilerden korkuyorlar sanırım. D emirhan Baylan altı solo albümün üstüne bir de kitaba imza attı. Baylan ile, kendine has kuşkuculuğunu bir kez daha ortaya koyduğu “Wolpadinga” kitabı üzerine konuştuk: Kitap yazma fikri nasıl ve ne üzerine ortaya çıktı? Uzun zamandan beri kendi internet sitemde kafama takılan birçok konu hakkında yazıyorum. Hatırı sayılır bir miktar dinleyici ve okuyucum da var. Özümüz çalgıcıdır elbette. Bu yazıları kitaplaştırma fikri seneler önce bir kez gündeme gelmişti. Olmadı, ta ki Mavi Ağaç Yayınları’ndan teklif gelene kadar. Wolpadinga nedir? Neden bu ismi seçtiniz? Wolpadinga kitabın kapağında resmi olan hayali yaratığın adı. Bavyera kültürüne ait bir yaratık bu. Bu ismi niye seçtiğime gelince; gerek bu kitabın, gerekse içinde yaşadığım kültürel ortamın ve dahası 21. yüzyıl dünyasının haline bir örnek teşkil ediyormuş gibi geldi. Hem vahşi, hem sentez, hem de hayali... Wolpadinga anlatmak istediğim şeyleri kendinde barındırıyor. Kitabınızda “İlerde bir gün bir dönemin bölücülük propagandasını veya ideolojik bildirisini tişörtlerde, posterlerde göreceğiz” demişsiniz. Gerçekten bunun örneklerine bugün de halihazırda rastlıyoruz. Sizce buna sebep olan nedir? Sebep basit... Her kavram ticari değer taşır. Bu kadar. Uğrunda savaştığınız, ölmeyi göze aldığınız her kavram, her inanç günün birinde birileri tarafından sömürülecektir ve buna karşı yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Çarelerden biri “kavramın ismini koymamak” olabilir. Zira ismi konulmuş her kavramın satılığa çıkmış olduğundan bahsedebiliriz. Ola ki gün gelir insanoğlu paradan başka bir sistemi benimser ancak o zaman bu durum değişebilir. Yakın bir tarihte de bunun olacağını öngörebiliriz. Çünkü dünya buna mecbur. Hayırlısıyla parayı gömelim de kurtulalım. Fotoğraf: Vedat Arık “Müzik yapmaya başladığımda düşünce özgürlüğünün önündeki temel engel kanunlardı, yan kuruluşları bu kadar gelişmemişti” diyorsunuz. Yan kuruluşlar derken... Para sayesinde gelişmiş olan tüm kurumlar; menajerlerinden, firmalarına, konser organizasyonlarından meslek birliklerine... Müzik endüstrisi dediğimiz oluşumun iyisiyle, kötüsüyle var olduğu (ve sallantıda olduğu) bir gerçek. Bu oluşmuş olduğuna göre artık en azından müzik dünyasındadevletin nelerin söylenip, nelerin söylenmeyeceği konusunda baskı kullanmasına gerek kalmadı. Zira sistem kendi içinde bunu devletin yapabileceğinden hem çok daha vahşice, hem de olması gerektiği gibi yapacaktır. Artık devlet “laissez faire” tavrıyla yapılması gereken işleri bizzat devreder. Nasıl? Mesela son zamanda yaşadığım bir örnek; İnternet sitemde tamamı benim tarafımdan üretilmiş müziklerim internet servis sağlayıcım tarafından hiç haber verilmeden silindi, kendilerince “eser sahiplerini koruma kararı” almışlar. MÜYAP’la görüştüm, onlar sadece üyelerinin haklarını koruduklarını söylediler, yani internet firmalarına böyle bir yaptırım uygulamıyorlar. Bu firma kendi kendine bunun mantıklı olacağını düşünmüş ve toptan bütün ses dosyalarını silmiş. Yaptıklarının insan haklarına aykırı olduğunun farkında bile değiller. Üstelik kendilerince haklı olduklarını düşünüyorlar. İşte bu, demin bahsettiğim konuyla örtüşüyor. Kurunun yanında yaş da yanıyor. Bu noktada sansürü bizzat ücretini ödeyerek hizmet satın aldığım bir firma uyguluyor. İşte “laissez faire”in geri kafalıların elindeki hali. Böyle bir ortama rağmen hâlâ Vuzvavi, müziğini internetle yayan gruplardan, tek istekleri var: Şarkılarımızı indirin Damla Kayayerli nternet yaşamımıza o kadar çok girdi ki. Her şeyi önce internet üzerinden duyar olduk. Birçok müzik grubu da yaptıkları şarkılarını internet üzerinden dinleyenlere duyuruyor ve tanınmaya başlıyor. “Vuzvavi” de böyle bir grup. “Karart” ve “Efsanedir Aslında” isimli şarkıları internet üzerinden yayılmaya başladı. “Vuzvavi” çocukluk arkadaşı, liseyi birlikte okuyan beş kişiden oluşuyor: Ümit Umut Serin basgitar, Erdem Belli bateri, Mehmet Sait Çelik gitar, Kenan Onur Arıbal org, Mehmet Korukçu ise hem gitar çalıyor hem de grubun solisti. Solist Mehmet Korukçu ve Basgitarist Ümit Umut Serin ile “Vuzvavi” grubunun geçmişini ve geleceğini konuştuk. İ Hangi gruplardan etkilendiniz? Mehmet: O zamanlar, Mavi Sakal, Pentagram, Metallica ve genelde Hard Rock ve Heavy Metal grupları etkiliydi. Tabii Barış Manço, Erkin Koray, Cem Karaca gibi üstatları da çocukluğumuzdan beri dinliyorduk. Başlangıç aşamasında onların da çok büyük etkisi oldu. Sonra neler yaptınız? Mehmet: Farklı üniversiteleri kazanmak bizim için dezavantajdı. Başlarda enstrüman sorunumuz çok oldu, özellikle davul bulmakta çok zorlanıyorduk. Yer bulmak da başka bir dertti, biz grubu kurduğumuzda Mersin’deki tek stüdyo kapandı. Bunları sürekli aşmamız gerekti. Hiçbir vasıtanın gitmediği yerlere o ağır amfi ve enstrümanları elimizde taşıyarak yürüdük. KELİMELERLE OYNAMAYI SEVİYORUZ Sizi ne ya da neler bir araya getirdi? Umut: Biz, hepimiz ortaokul yıllarında tanıştık. Sait, ben ve Mehmet daha müziğe başlamadan, grup ruhunu kazanmıştık. On dört yaşlarında, o zaman dinlediğimiz rock gruplarının etkisiyle müziğe başlamaya karar verdik. Mehmet: Çok ileriye dönük şeyler düşünüyorduk. Bu yüzden 1415 yaşında olmamıza rağmen ciddi çalışmaya başladık. Gitardan başka elimizde hiçbir şey yoktu, bu sırada Erdem gruba baterist olarak katılınca çalışmalara daha bir hız verdik. Bir sene içerisinde bir şeyler sunabilecek hale geldik. ÖSS sınavına hazırlanıyor olmak bizi biraz geriletti, ama sonrasında biz gelişmemizi sürdürdük. 2002’de Onur gruba katıldı. Böylece bugünkü şeklimizi aldık. Müzik tarzınızı nasıl tanımlamalıyız? Mehmet: Hard Rock ve Heavy Metal diye de adlandırabiliriz. İlk başlarda çok sert müzik yapıyorduk. Kendi bestelerimiz çoğaldıkça grubun tarzına da yeni renkler geldi, çünkü duygusal ya da çok sert bir parça çalarken hiç bir zorluk yaşamıyoruz. Bu da bizi güçlü kılıyor. Peki gruba “Vuzvavi” adını vermek nereden aklınıza geldi? Umut: “Vuzvavi” mitolojide bir tanrı demeyi çok isterdim, ama bizim aramızda sıkça yaptığımız bir geyikten, daha doğrusu kelime oyunundan oluştu. Biz kelimelerle oynamayı severiz. Özellikle de Sait çok sever. Grubun ağır topları kimler, söz ve müzik kimlerin işi? Mehmet: Bir kişi bir parçaya başladığı zaman en güzeli sözü, müziği o kişiye ait olması, çünkü bu bir duygu işi. Sözü ve müziği tek kişi yaptığı zaman şarkıda çelişki olmuyor. Aslında grupta herkesin favorisi farklı tarzlardı. Bu başta saçma görünebilir ama bu harika bir özellik bizim birbirinden farklı bir sürü parçamız var. Hepsini bu zenginliğe borçluyuz. Umut: Genel olarak yaşadığımız şeylerden şarkılar ortaya çıkıyor. Bazen tek bir olay bazen de birçok olayın birleşimi. “Efsanedir Aslında” şarkısı gruptan birinin yaşadığı bir aşk hikâyesinden çıktı. “Karart” şarkımızın ise bir hikâyesi yok, Mehmet tek başına oluşturdu. Sonra biz de ufak katkılarda bulunduk. Şarkılarınızın internetten yayılmaya başlaması nasıl oldu? Mehmet: Aslında biz şarkımızı internetten yaymak istemiyorduk. Hatta bizim planlarımızdan haberdar olmayan arkadaşlarımız sürekli “Siz de internete verin, ünlü olun”, diyorlardı. Biz zamanını bekledik. Şu an müzik işi nerdeyse tamamen internet ortamına taşındı. Birçok eski ve yerleşmiş grup ya da solistler bile albümlerini internetten yayımlamaya başladı. Bunlara kayıtsız kalamazdık. Biz de bizi en iyi anlatacak şarkıyı koymaya karar verdik. Şarkımızı eposta olarak gönderdik ve kısa sürede yayıldı. damlamiha@hotmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear