25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

R PAZAR 5 18/1/07 16:26 Page 1 PAZAR EKİ 5 CMYK 21 OCAK 2007 / SAYI 1087 5 Balkanlar’dan Anadolu’ya Yazılar: Ali Deniz Uslu K olektif grubunun hikâyesi saksofon sanatçısı Richard Laniepce’in müziği keşfetmek için Kuzey Batı Fransa’nın Breton bölgesinden yola çıkışıyla başlıyor. Geçen yıl “Balkanatolia” isimli albümleri ile Trakya, Makedon, Bulgar, Yunan ve Romen müziklerini Anadolu ezgileriyle tanıştıran grup, farklı coğrafyalardan gelen müzisyenleri ile dünyanın renklerini taşıyor. Ortak özellikleri ise müziğe aşkları ve İstanbul. Vokalde Aslı Doğan, gayda ve saksofonda Richard Laniepce, klarnette Talat Ahmet, akordeonda Tamer Ahmet, tubada Ertan Şahin, perküsyonda İzzet Kızıl, asma davulda Tamer Kum, davulda Ediz Hafızoğlu, setarda Şafak Velioğlu ile sahne alan grup 23 Ocak Salı gecesi Babylon sahnesinde Balkanlar’dan Anadolu’ya bir müzik yolculuğuna çıkacak. Biz de gruptan Richard Laniepce, Aslı Doğan ve Şafak Velioğlu ile müzik üzerine konuştuk... Kolektif’in sürükleyici bir başlangıç hikâyesi var, nasıl bir araya geldiniz? Richard: Çocukluğumun geçtiği Kuzey Batı Fransa’daki Bretonya’nın geleneksel çalgısı gaydaydı. Müziğe duyduğum ilgi, gaydamı alıp geleneksel müziklerin peşinden yolculuğa çıkmamı sağlayacak cesareti verdi. Bulgaristan, Romanya, Bosna Hersek ilk duraklarım oldu. Yıllarca küçük yolculuklar yapıp, birkaç aylık serüvenlerle geleneksel müziğin çalımını almaya çalıştım. Müzik yaparak para kazanıyordum, ama hep öğrenmenin peşindeyim. Sonraları birkaç dostum bana Türkiye’ye gitmemi ve bir de İstanbul’da müzikle karşılaşmamı söylediler. BALKAN MÜZİĞİ MELEZDİR... İstanbul’a geldiğinizde nasıl bir “karşılaşma” yaşadınız? Richard: Önce İstanbul Blues Kumpanyası’ndan Salih Nâzım Peker ile tanıştım. TRT’den Osman Aktaş’tan kaval, Selim Sesler’den repertuvar dersleri aldım. Önceleri “tulum” çok ilgimi çekmişti, sonra Trakya müzikleri kanıma girdi. O dönemden sonra İstanbul’dan ayrılmak çok zor gelmeye başladı. Aslında kalmak için bir karar da veremiyordum, ama her gelişimde geri dönmek iyice zorlaşıyordu, yani gidemiyordum. Aslı ile de o sıralarda tanıştık. Beraber projeler yapalım derken kendi projemizin temelleri atıldı ve ben de burada kaldım. Kâşif müzisyenler için İstanbul son durak olabiliyor. Sizin içinde öyle olmuş. O zaman neden İstanbul? Richard: İstanbul’un füzyonu doğal. Kültür politikaları ile oluşmamış. Bunu sokakta bile görmek mümkün. Teknik olarak çok güçlü müzisyenleri var. Yeni proje yapmak ise hem çok zor hem kolay. Yeni yadırganmıyor, çünkü ilgiyle bekleyen bir dinleyici var. Farklı bir şey yapabiliyorsanız ardınızdan gelmeye hazırlar. İstanbul kitle hareketi için tetikte bir şehir. Tarihi, mirası ve yaşayan kimliği, sosyolojik ham maddesiyle özel. Bu projenin nedeni de merkezi de İstanbul, ama tabii ki burası cennet de değil. Kolektif Anadolu ve Balkan coğrafyalarının müziklerini kültürel paylaşımlarla, özgün çeşitliliklerini sonuna kadar kullanarak müzik yapan bir grup. Grubun yaratıcılarından Richard Laniepce, “İstanbul doğal bir füzyona sahip, dinleyicisi ise farklı bir şey yapabiliyorsanız ardınızdan gelmeye hazır” diyor. Kolektif epey kalabalık bir grup. Bu özel müzisyenler nasıl bir araya geldi? Richard: Osman Aktaş, Selim Sesler birlikte projeler yaptık. Buzuki Orhan Osman’ın İstanbul Brass Band’ı ile de yaklaşık bir yıl kadar çaldım. Müzik, bize pek çok dost kazandırmıştı. Grup içinde özel bir müzisyen arayışı hiç olmadı. Bilirsiniz, insanları bir araya getiren tesadüfler ve iyi zamanlamalardır. Gönüllü olarak başladık. “Kolektif” ismi de bu birleşimin ürünü. Şafak: Genelde memleketinden çıkıp, başka yörelerin müziklerini kendi müzikleriyle yaşatmak isteyen, çağrışımlarıyla hareket eden müzisyenlerin hayata geçirdiği bir grup Kolektif. Bizi bir arada tutan da Richard. Balkan müziklerinin melankolisi de, coşkusu da bir başka olur. Şafak: Balkan müziği melez bir müziktir ve temeli de seyyardır. Göçmenlik, yol hikâyeleri ve her duygunun coşkuyla yaşanması özelliği vardır. Tek dilli, tek renkli, tek kişilikli değildir. Değişime açık ve derin olmasının yanında melezliği de herkes ile örtüşebiliyor olması onu insanlara daha yakın kılıyor. Aslı: Kolektif de melez bir grup. Farklı müzisyenlerden oluşuyor, ama “hadi Balkan müziği yapalım” diye bir araya gelen insanlar değil bunlar. Çaldığımızda ortaya Balkan müziği çıkıyor. Richard: Önemli olan Balkan müziğinin tavrı ve paylaşımı. Bu hem teknik, hem söylemsel anlamda Balkan müziğinin gerçek mirası. Baba Zula’dan Murat Ertel bir söyleşimizde “Konserlerimiz birer şölendir, ayindir” diyordu. Ben, müziğinizde bunu yakalıyorum. Babylon konserinizde de bunu bekliyorum... Aslı: İlk albümümüz Balkanatolia’dan parçalar ve yeni kayıtlarımızdan oluşan bir repertuvar düzenledik. Richard’ın da özel olarak hazırladığı, Bretonya’dan esen ezgiler ve Fransız gaydası var. Bir de yeni albümün şarkılarını dinleyeceksiniz, deneysel bir konser sizleri bekliyor. Zaten izleyicinin verdiği tepki müziğimizi yönlendiriyor ve en önemlisi bize özgürlüğümüzü veriyor. Çaldığımız parçayı başka bir yerde aynı şekilde dinlemeniz pek mümkün değil. Her sahne kendi hikâyelerini yazıyor. Kolektif’in yeni albümü ne zaman geliyor? Richard: Balkanatolia sevdiğimiz şarkıları bir araya getirmek, müziğe ve müzisyenlere şükran borcumuzu ödemekti. İkinci albüm, canlı performansların yönlendirmesi ile oluşuyor besteler olgunlaşınca da hayata geçecek. Ben o kadın değilim tina doğumlu Elli Kokkinou, müziğe çocuk korolarında şarkı söyleyerek başladı. Uzun yıllar bas ve klasik gitar dersi, grafik, mimarlık ve sanat tarihi üzerine eğitim aldı. Atletlik yaptığı altı yılda pek çok ulusal madalya ve kupa kazandı, Yunanistan Şampiyonası’nda bir bronz madalya elde etti. Profesyonel müzik hayatı 1990’da başlayan Kokkinou, Anna Vissi, Antonios Vardis, Tolis Voskopoulos, Glykeria gibi Yunanistan’ın dünyaca ünlü müzisyenleri ile çalışma fırsatı da buldu. “Los Angeles Musicians Institute of Technolog”da vokal eğitimi alıp sonra da Sarah Vaughan’ın piyanisti Carl Schroeder’le de çalıştı, 1996’da seslendirdiği “Somedays” ile tanındı. “Dangerous Games” ve “Man’s Perfume” adlı iki albümü daha olan müzisyeni, 2002’de yayımladığı “In Red” albümündeki “Masai”, “Sorry” ve “My Love” şarkıları ile tanıyoruz. Kulağımız pek çok şarkısının Türkçe düzenlemelerine de aşina. Şarkılarının sözlerinde ise dünyaca ünlü söz yazarı Phoebus’un imzası var. Kokkinou onun için, “Coşkulu bir şarkısında dertlerinizi unutabiliyorsunuz, kederli bir şarkı yazdığında ise geçmişe dönüp hüzünlenebiliyorsunuz” diyor. Türkiye’de tanınmanızı 2004 yılındaki “Masai” parçanız sağlamıştı, ama ben ilk parçanız “Somedays” ile başlamak istiyorum... A Neredeyse dokuz yıldır profesyonel olarak şarkı söylüyorum, ama vazgeçemediğim tek şarkı “Somedays”. O hâlâ benim için çok özel. Masai’nin Türkçe versiyonları ayrıca çok popüler oldu. Ayça Tekindor “Yıkılıyor”, Burcu Güneş de “Yakışır” ismiyle bu parçayı düzenledi. Düzenlemeleri nasıl buldunuz? Her iki versiyonu da büyük bir heyecanla dinlemiştim. Sanırım Ayça’nın söylediği versiyon çok popüler oldu, ama bildiğim kadarıyla “Masai” dışında da, Phoebus’un birçok şarkısının Türkçe versiyonları var. Zaten kariyerimi hayal ettiğim yere taşımamı sağlayan kişi de o. Onun sayesinde birbirinden güzel şarkılarım var, diyebiliyorum. Phoebus gibi dünyaca ünlü bir şarkı sözü yazarı ve prodüktörle çalışmak nasıl bir duygu? Phoebus çok özel bir şarkı yazarı. Her zaman çok orijinal fikirlerle karşıma çıkıyor, ama daha önemlisi yazdığı şarkılarla herkesin duygularını etkiliyor, bence bir söz yazarının yapması gereken de bu. Coşkulu bir şarkısında dertlerinizi unutabiliyorsunuz ya da kederli bir şarkı yazdığında gerçekten eskileri düşünüp hüzünlenebiliyorsunuz. Albüme adını veren “Sex” şarkısının sözlerinde aşkın nelere kadir olduğunu ve âşık bir kadının neler yapabileceğini anlatıyorsunuz. Bu kadın siz misiniz? Bu kadın tamamen Phoebus’un yarattığı bir kadın. Aşkının peşine düşen, talep eden ve cinsel anlamda da agresif. Phoebus, benim böyle tutkulu bir imaja bürünebileceğime inanıyordu. Klipte ben de kendime yakıştırıyorum bunu, ama günlük hayatımda ben o kadın değilim. Albümün adının “Sex” olması yüzünden eleştiriler aldınız... Hem de çok. İlk başta herkes şarkıdaki ve klipteki imajıma çok şaşırdı. “Masai” ve “In Red” albümündeki alıp başını uzaklara giden zarif ve romantik kadın yerine tutkulu ve arzulu bir kadın imajı dinleyiciler için hiç beklenmedik bir şeydi. Şimdi buna herkes alıştı. Kulüplerde “Sex”i herkes bağıra bağıra söylüyor ve bu da beni çok mutlu ediyor. SEZEN AKSU BİR BAŞKA... Bu albümden bir başka şarkı seçin desem... Favorim, “Ti Tis Ehis Vri”. Bu parçada sevgilisinin ihanetine üzülen, ama bir yandan da alay eden bir kadın var. Sevgilisinin öteki kadında ne bulduğunu anlayamadığını alaylı bir tavırla ifade ediyor. Siz aşkı nasıl yaşıyorsunuz? Aşk konusunda fazla romantik olduğumu söyleyebilirim. “Sex” şarkısındaki imajın aksine daha hassas ve kırılganım aslında. Özellikle, Sarah Vaughn, Whitney Houston, Barbara Streisand gibi güçlü kadın seslerini seviyorsunuz. Sizin için Türkiye’de böyle bir isim var mı? Yunanistan’da Sertab Erener’i çok iyi biliyoruz, ama Sezen Aksu bir başka. Yakın zamanda bir İstanbul konseri var mı? Sadece İstanbul değil dersem sürprizlerimiz hakkında ipucu vermiş olurum. Heaven Music ve Pasion Turca’nın işbirliğiyle yeni projelerimiz var ve en önemlisi yeniden bir Boğaz turu yapmak için sabırsızlanıyorum. Elli Kokkinou’nun yeni albümünün adı “Sex”. Kokkinou, “Masai” ve “In Red” albümündeki başını alıp uzaklara giden, zarif ve romantik kadın yerine bu albümdeki tutkulu ve arzulu kadın imajıyla dinleyicilerini şaşırtıyor... Yine de “Ben” diyor, “hâlâ o kırılgan ve hassas kadınım”.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear