22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

R PAZAR 12 18/1/07 16:30 Page 1 PAZAR EKİ 12 CMYK 12 21 OCAK 2007 / SAYI 1087 Yaşatacak mıyız, öldürecek miyiz? Uluslararası bir yardım kuruluşunda çalışan İsveçli bir adam, karısıyla bir Afrika ülkesine gidiyor. Amaç, kuyu açıp, köylere su ulaştırmak... Yardım ederken Afrikalılara acıyor, bir yandan onları kullanıyor bir yandan onlardan nefret ediyorlar... Karı koca, ülkelerine dönmeden önceki son gecelerinde bir hesaplaşma yaşıyorlar: Ne yaptık, neler yapabilirdik? Onların yaşamalarına mı, yoksa ölmelerine mi yardım edeceğiz? Akbank Sanat Tiyatrosu’nun sahnelediği “Antiloplar”ın konusu işte bu. Sahnede Cüneyt Türel, Lale Mansur ve Bekir Aksoy var… Oyuncularla, bu hikâyeden yola çıkarak, Türkiye’ye uzandık… Fotoğraf: Banu Kaplancalı İpek Özbey ikna ettiği şeylere hayır demen de zordur… Tıpkı bu oyunda olduğu gibi”. Oyunda yüzleşme, hesaplaşma 14 yılın son günü yaşanıyor. “Bu hepimizin yaptığı hata” diyor Aksoy “sevgilinle de böyledir ya, konuşmazsın, tartışmazsın, son gün hesaplaşır, yolları ayırırsın. Oyun karakterleri de böyle davranıyor”. Ona göre bugün iyilik bile korkulur bir hal aldı. “Bu oyunda da var” diye dikkat çekiyor: “Adam yardım için geliyor ve bütün kötülükler bir bir dökülüyor. Bu da kötülüğü sıradan bir şey yapıyor. Günümüzde buna o kadar alıştık ki, iyilik şaşırtıyor ve endişelendiriyor bizi. Birine iyilik yaptığınızda karşılığında ne isteyecek acaba diye düşünme noktasına geldik”... BEKİR AKSOY Bekir Aksoy, kurulduğundan bu yana Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu’nda sahneye çıkıyor, Türel’le “Doktorlar” dizisinde oynuyor. Mutlu olduğu yer tiyatro. “Antiloplar” için “Tiyatronun amacına hizmet eden bir oyun. Türkiye’de yaşananların dünyanın bir köşesinde nasıl yaşandığının ipuçlarını veriyor. Ayrımcılık sadece birkaç ülkede değil, dünyanın her yerinde var” diyor “İnsan o kadar çok sömürülüyor ki… Ama en çok korktuğu şey de yüzleşmek. Zordur yüzleşmek, sistemin seni CÜNEYT TÜREL Cüneyt Türel, 45 yıldır sahnede. Bu yıl bir oyun, bir film ve bir dizi ile çıktı seyircinin karşısına... “Antiloplar”, “Çinliler Geliyor” ve “Doktorlar”… Türel’e göre “Antiloplar” sadece Afrika’nın değil, Türkiye ve Ortadoğu’nun da hikâyesi. “Tarihe baktığınızda size yardım ya da işbirliği için gelenlerin derdi kazandırmak değil, kazanmak, ama genel olarak toplumlarda bir hafıza sorunu var ve bu gerçekler unutuluyor” diyor “Çünkü hesaplaşmıyoruz , hesaplaşmadığımız için hatırlamıyoruz. Antiloplar bize işte bu hesaplaşmayı anlatıyor”… Türel’e göre “Çinliler Geliyor” filmi de bir hesaplaşma, bütün değerleri “nakit”le ölçen anlayışa bir tepki. “Sen toprağını satarsan, sattığın adamın ortağı değil, olsa olsa kölesi olursun” diyor. Filmin ilgi görmemesinden şikâyetçi. “Belki görenler” diyor “Bu hesaplaşmadan rahatsız olmuşlardır”! Türel’in üçüncü projesi “Doktorlar” dizisi ise zaman zaman mesajı olan büyüklere masallar… Televizyon ve diziler iş dışındaki saatlerimizin tümünü adadığımız alan. Türel’e göre bu denli televizyon bağımlısı olmamızın nedeni tiyatronun unutturulmaya çalışılması gibi ekonomik ve sosyolojik de. Televizyonun sağladığı “ucuz” hayat olmasa ciddi sosyal sorunlar çıkacağını düşünüyor. “Sokağa çıkmak çok pahalı. İnsanların ceplerindeki para dışarıdaki hayatı yaşamaya yeterli değil” diyor “Bu yüzden onları eve kapatmak zorundasınız ki ay sonunu getirebilsinler. Bu insanlara kaliteli bir şeyler de sunamazsınız, çünkü sunduğunuzda ‘beni neden eve kilitliyorsunuz’ diye sorabilirler... O soruyu sordurduğunuzda amacınıza ters düşersiniz. O yüzden geçmişi de öğretmeyeceksiniz, gelecek için sabun köpüğü heyecanlarla avutacaksınız”. “Özal’ın ‘artık ileriye bakalım’ havası bir dünya görüşsüzlüğünü de beraberinde getirdi” diyen Türel, bu hafızasızlıkta geçmişin tanıklarının bile bilinçaltında kendini yaşadıkları dönemlerden sorumlu hissetmelerinin izini arıyor. Çözüm mü? Tarihten haberdar bir kuşak, anneden babadan çocuklarına aktarılan bir hafıza ve elbette hesaplaşma… “Antiloplar” diyor “bu yüzden önemli bir hikâye”. LALE MANSUR Lale Mansur, Kenya’ya seyahate gider, Nairobi’deki fakirlik ve zenginlik arasındaki uçurum onu dehşete düşürür. Beyazların siyahlara yardım vaadiyle cebini doldurmasına tanık olur. Bir gece aklını Afrika’da bırakıp İstanbul’a döner, ertesi sabah bir telefonla uyanır, arayan Cüneyt Türel’dir. Antiloplar’ı sahneye koyacaklarını söyler ve iş teklifinde bulunur. “Dalga mı geçiyorsunuz” diye sorar “daha dün gece döndüm”… “Her ülkenin zencileri var” diyor Mansur. Oyun ona Fotoğraf: Mehmet Çağlarer Afrika’yı değil de kendi yaşadığı şehri, İstanbul’u irdeletiyor. “Geçen bayram, ulaşım bedava olduğu için Taksim’de hiç bilmediğimiz bir kalabalıkla karşılaştık. İşte onlar İstanbul’un zencileriydi. Varoşlarda yaşayıp, İstanbul’un sunduğu avantajlardan yararlanamayan bir grup insandı. Osmanlı’dan bu yana Anadolu sömürülmüş, bir gün buraya geleceklerdi ve geldiler. Şimdi bu şehir onlara hiçbir şey sunmuyor” diyor. Oyunda uzun yıllardır evli, kocasının yaptıklarını hazmedemeyen, ama ondan ayrılmayan, böylelikle sisteme katılıp, eşiyle birlikte çürüyen bir kadını oynuyor. Hiçbir şeyle yüzleşememe halinin sonu bu çürüme. Mansur kendisinin sırf bu yüzleşme adına düşünce suçu davalarında sanık olduğunu söylüyor. “Konuşmazsak çözemeyiz. Yıllar yılı yok saydık. 60’ları, 80’leri… Üzerlerinde bir dönemin kanı bulunanlar bugün resim yapıyor” diyor… Adnan Menderes dönemini bir aşk hikâyesi ekseninde anlatan “Hatırla Sevgili” dizisinin Nezahat’i de Mansur. O asıl Ayhan Aydan’ı oynamak istemiş. “Bütün ülke Menderes’in ipini çekerken, Aydan’ın mahkemede yaptığı konuşma müthişti. Dizide özel hayatlara girilmeyeceği söylendi. Ben de sahici, ayakları yere basan, dönem kadını Nezahat’ı oynamak istedim. Ben üç jenerasyon bir arada büyüdüm. Edep adap dönemlerini iyi biliyorum. Ne yazık, çok şey kaybetmişiz” diyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear