01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 NİSAN 2006 / SAYI 1047 3 Fransa’da “İlk İş Yasası”nın geri çekilmesi “zafer” olarak karşılandı. Ancak, gençler uzun mücadelelerinde yorgun düşseler de daha fazlasını istiyorlar. Çünkü, gelecekleri hâlâ tam olarak garantide değil. Hükümetin çıkaracağı yeni yasa tasarısını merakla bekliyorlar... EDİTÖR’DEN E n zor gündür pazar. Onda cumartesinin rehaveti yoktur ve insan içini nasıl dolduracağını şaşırır. İşkoliklerle pazartesi sendromu çekenler pazar günleri eşitlenir. İkisi de günü neyle, nasıl dolduracağını bilemez. Biri günü uzatmak diğeri kısaltmak için çırpınır, ama kasvet aynıdır. Sıkıştırılmış duygular arkası arkasına patlar. Hissedilen en güçlü duygu can sıkıntısıdır ve aslında o can sıkıntısında varoluşun ıstırabı saklıdır. Geç uyanmak dinlenmek amacından çok, varoluşla yüzleşmekten kaçmakta kullanılır. Eşler en çok o gün kavga ederler, çocuklar en çok o gün sevilmezler. O keskin bunaltı eğlenceyle kesilmek istenir, ama ne yapılırsa yapılsın, varoluşun sızıntısı engellenemez... İnsanlar bu yüzden pazarları hep kendilerine eğlenceli bir şeylerin sunulmasını bekler, gazetelerden, televizyonlardan, dostlarından, sevgililerinden... Kendisini kendisinden en kısa sürede kurtaracak ve en uzun süre uzak tutacak olanın peşinden seyrederler. Gazetelerin pazar ekleri bu yüzden vardır, bu yüzden magazin programları gündüz kuşağına kaydırılır... Zihinler huşu içinde başka hayatların içine akıtılır... Okur ya da izleyici artık asla rahatsız edilmemelidir. Metin Göktepe’nin öldürülüşünün üzerinden on yıl geçtiği, 10 Nisan’ın doğum günü olduğu, o gün, adına düzenlenen habercilik ödüllerinin dağıtıldığı, annesinin hiç eskimeyen bir yasla ödül alanları kutladığı yazılmamalıdır örneğin... Diyarbakırlı Enes Ata’dan hiç söz edilmemelidir. Gazetelere altı yaşında diye geçen, aslında bir yaş büyük olan, ölü fotoğrafı gazetelerde ve televizyonlarda asla yer almayan, bu yüzden Başbakan’a rahatlıkla “Kadın da olsa, çocuk da olsa, eğer terörün maşası haline gelmişse, gerekli müdahale neyse o yapılacaktır” cümlesini kurdurtan Enes hiç yaşamamış gibi davranmalıdır. Gerçeğin başka olduğu, Enes’in eylemcilerin arasında yer almadığını, iki yıl önce ölen annesine çok benzeyen teyzesine “anne kokusu almak” için giderken güvenlik güçlerinin açtığı ateşle vurulduğu dil altında tutulmalıdır. Pazar günleri şiddetten, yoksulluktan, eleştiriden de muaf olmalıdır. Çünkü can sıkıntısıyla gerçekler birleşti mi insan varoluşuyla hesaplaşmaya başlar, sorular birbirini izler ve... Sonunda insan can sıkıntısını sevmeye başlar... İyi haftalar... Berat Günçıkan [email protected] Mustafa Suphi Yılmaz Daha fazlasını istiyoruz! saat süren yürüyüş iki polis konvoyunun arasında geçip gitti. Yürüyüşe gene ortasından katıldığımdan bir an gördüğüm manzara ile şaşkına döndüm. Polis sayısının ezici üstünlüğü ile neredeyse sesi çıkmayan eylemciler, turistlerin ve esnafın arasından yürüyordu. Jussieu kortejinde yüz kişi bile yoktu. Hükümet istediğini elde etti, komik bir duruma düştük! RichelieuDrouot Meydanı’na vardığımda yürüyüşün başını çeken kamyonete, üniversitelerin öğrenci liderleri ve sendikaların temsilcileri çıkıp konuşma yapmaya başladılar. YÜRÜMEYE DEVAM EDİYORUZ... Bir köşeden olup biteni anlamaya çalışırken, yanımdaki sivil polisi fark ettim. Yürüyüş boyunca devamlı bir ileri bir geri gittiğimden gözüme birkaç kez takılan bu sivil, benimle birlikte konuşmacıları dinliyordu. Hareketin aktivist gençleri ateşli ateşli konuşurken artık dayanamayıp söylenenlere gülmeye başladı. Bütün sağ kesimin ciddiye almadığı, “canı sıkıldığından eylem yapan zibidiler” olarak gördüğü gençler hâlâ kararlılıkla isteklerini haykırdılar ve sonra dağılıp evlerine döndüler. Meydana vardıktan yarım saat sonra etrafta gazeteciler ve polislerle yalnız kaldım. Sadece birkaç genç, bulvarın üzerinde yere yatmış dinleniyorlardı. Onların yanından geçip, suçlu edasıyla polis tarafından arandıktan sonra çıkabildim çemberden. Önemli bir sonuç elde ettik, hükümet gençlerin isteklerine tepkisiz kalamadı. Halen 15 yaşındaki çocukların gece çalışmasına izin veren kanun yerinde dursa da, 8’inci maddesini değiştirttik. Yıllardır içlerinde birikmiş rahatsızlığı ifade edememiş Fransızların doldurduğu yürüyüşler geride kalsa da, hareketin ilk zamanlarına geri dönüş yaşasak da, yorulan gençlik geri çekilmeye başlayan hükümet karşısında tatmin olmadığını gösterdi. Daha fazlasını istiyor ve daha fazlasını da almak için yürümeye devam edecek! Eylemde yorgun düşenler, asfalta yatarak dinlendi... (Fotoğraf: MEHMET ÖMÜR) azartesi sabahı uyanıp da neler olduğunu takip etmek için internetteki bağımsız haber kanallarına göz attığımda, Başbakan De Villepin’in CPE kontratını yasadan çektiğini öğrendim. “Zafer!” diye haykırıyordu forumlar. Başka bir tarafta AngloSakson ekonomistler Fransız hükümetini yerin dibine batırıyordu. Sendikalar durumdan memnun olduklarını söylüyorlardı demeçlerinde. Zafer mi kazandı Fransız gençliği? Cevabını veremeyeceğimiz bir soru daha eklendi listemize... Geçen hafta sayısı artan küçük kalabalıkların dinamikleriyle nereden çıkacağı belirsiz, anlık kararlarla oluşan eylemler halen devam ediyor. Artık polisin tahammülü kalmadı, gözaltına alınan arkadaşlarımızın sayısı gittikçe arttı. Bense oturma iznimin bana tanıdığı serbestliğin limitleri doğrultusunda yürüyorum sokaklarda... Küçük grupların yaptığı bu illegal eylemler, günlük hayata bire bir engel olduğundan her seferinde polislerin müdahalesiyle sonuçlanıyor. Artık yaka paça polis arabalarına tıkılan mı dersiniz, plastik kalkanlarla sıkıştırılıp dışarıya sürülen mi dersiniz, gençler her tarafta polisle iç içe, birebir etkileşimde. Tabii bu polisgenç yakınlaşmasının hiç de hoş olmayan sonuçlarını her gün duyuyorum. Artık vahşi boyutlara ulaşan harekette, kendime yer bulamıyorum. Eylemci olmaktan çok, artık seyirci gibi hissediyorum kendimi ve yakın çevremdekilerin de CPE karşıtı hareketten ne kadar uzaklaştıklarını da göz ardı edemiyorum. İki aylık mücadeleden sonra, günlük hayatlarında CPE ile yatıp kalkan Fransızlar yorulmuş durumda, yürüyüşler şenlik havasını yitirdi. Yasanın çıkmasıyla ciddi boyut kazanan hareketi, en başından beri üniversite öğrencileri çekiyordu. Üniversite öğrencilerinin kararlılığı lise öğrencilerini ve sendikaları işin içine çekmiş, hareketi büyütmüştü, ama bunun için neredeyse iki ay üniversiteler işgal altında kalmıştı. Sendikaların grev kararından iki hafta sonra, bir de üzerine patlayan “vahşi” eylemlerle hükümet geri adım attı. La P kin CPE’yi yasadan çeken başbakanın, yerine sunacağı kontrat herkesin merak konusu, sinirler gerildi. Buna rağmen CPE karşıtı hareket bu küçük zaferle yüzünü birden değiştirdi. Hükümetin bu hamlesinin sonuçlarını bu salı yapılan eylemde gördüm. RepubliqueRichelieuDrouot arası yapılan yürüyüşte en fazla üç bin kişi vardı. Geçen haftalarda yüz binlerle birlikte yürürken, salı günkü yürüyüşte sanki illegal eylemleri yapanlarla bir yürüyüşte birleşilmişti. Bir Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Yazı İşleri Müdürleri: Mehmet Sucu, Güray Öz (Sorumlu) Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna / İstanbul İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Cumhuriyet Reklam (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 *Cumhuriyet Gazetesi’nin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet. com.tr CUMHURİYET 03 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear